18 Mart Çanakkale Zaferi… Naim Babüroğlu: Çanakkale Cumhuriyet’in ön sözüdür

featured

Veryansın Tv yazarı emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, yarın 106’ıncı yıl dönümü kutlanacak Çanakkale Zaferi’ne ilişkin “Millî ve Mücadelenin ve Cumhuriyet’in önsözüdür. Mustafa Kemal, Çanakkale’de Millî Mücadele’nin çekirdek kadrosunu oluşturur. Eğer Çanakkale zaferle sonuçlanmasaydı, Millî Mücadele yolculuğu başlatılamaz, Sakarya Meydan Muharebesi ya da Büyük Taarruz yapılamazdı” dedi.

Yarın tüm Türkiye’de 18 Mart Çanakkale Zaferi‘nin yıl dönümü coşkuyla kutlanacak. 

Zaferin yıl dönümü öncesi Veryansın Tv yazarı Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Hukuk Kulübü’nün düzenlediği online panelde konuşma yaptı. 

Babüroğlu, Çanakkale Savaşları için, şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya atıf yaparak, “Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in önsözü” değerlendirmesinde bulundu.

‘MİLLİ MÜCADELE KADROSU ÇANAKKALE’DE OLUŞTURULDU’

Muharebelerin kara ayağında, yarbay rütbesiyle, 19. Tümen Komutanı olarak yer alan Atatürk’ün Türk milletinin önüne ve tarih sahnesine Çanakkale’de çıktığını hatırlatan Babüroğlu, “Mustafa Kemal, Çanakkale’de Millî Mücadele’nin çekirdek kadrosunu oluşturmuştur. Burada ‘Anafartalar Kahramanı’ olmuştur. Dolayısıyla ‘Mustafa Kemal’in doğum yeri Çanakkale’de Kemalyeri’dir’ diyebiliriz. Eğer Çanakkale zaferle sonuçlanmasaydı, Millî Mücadele yolculuğu başlatılamaz, Sakarya Meydan Muharebesi ya da Büyük Taarruz yapılamazdı” dedi.

DENİZ ZAFERİNİN ANAHTARI: NUSRET VE TÜRK TOPÇUSU

18 Mart 1915’te gerçekleştirilen Çanakkale Deniz Savaşı’nda İtilâf donanmasının başarısız olmasının nedenini “Türk topçusu ve Nusret” olarak açıklayan Babüroğlu, “İtilâf donanması 18 Mart’ta savaş gücünün hemen hemen üçte birini kaybetti. Bunun en önemli sebebi, Nusret Mayın Gemisi’nin 7/8 Mart 1915 gecesi döktüğü mayınlar ve Türk topçusunun başarılı ve etkili atışlarıdır. İtilâf Kuvvetleri’nin Çanakkale Boğazı’nı sadece donanmayla geçme girişimleri, savaş tarihi açısından stratejik bir hatadır. İki tarafı aynı ülke tarafından korunan bir boğazı geçmek ancak müşterek harekâtla mümkündür. İtilâf kuvvetlerinin kara birlikleri kullanmamaları ve Türklerin gücünü küçümsemeleri onları stratejik bir yanılgıya götürmüştür” diye konuştu.

‘O GÜNE KADARKİ EN BÜYÜK AMFİBİ HAREKÂTI’

Çanakkale Muharebeleri’nin, o güne kadarki en büyük amfibi (çıkarma) harekâtı olduğuna dikkat çeken Babüroğlu, “Çanakkale aynı zamanda, Normandiya Çıkarması’ndan sonra tarihteki de en büyük ikinci amfibi harekatıdır. Denizde ve karada toplam 287 gün süren Çanakkale Savaşları’nda işgal kuvvetleri 252 bin; Türk kuvvetleri 213 bin 882 olmak üzere toplam 465 bin 882 zayiat vermiştir. Çanakkale Boğazı geçilemediğinden destek alamayan Rusya’da, Ekim 1917’de Bolşevik İhtilali patlak vermiş ve Çarlık Rusyası yıkılmıştır. Ayrıca, Çanakkale Muharebeleri, Çarlık Rusyası’nın yüzyıllardır gerçekleştirmek istediği Boğazlara sahip olma hayalini geriletmiştir. Balkan Savaşı’nda hezimet ve büyük felaket yaşayan Türk ordusu, Çanakkale Zaferi’yle küllerinden doğmuş ve gelecekte Millî Mücadele için gerekli ruhun var olduğunu göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Osmanlı ordusunun Balkan Savaşları’ndaki hezimetten birkaç yıl sonra Çanakkale gibi parlak bir zafere nasıl imza atabildiğinin Batılı araştırmacılar tarafından merak konusu olduğuna dikkat çeken Babüroğlu, “Bu başarının altında aslında Balkan hezimetinin bizzat kendisi yatar. Balkan Faciası, Mustafa Kemal’i ve onun silah arkadaşlarını derinden yaralamış, Osmanlı Ordusu yönünden bir utanç lekesi olarak kabul edilmiştir. İngiliz resmî tarihçilerinin tespitinde olduğu gibi, Türk askerinin Çanakkale Muharebeleri’nde başarılı olmasının temel nedeni, savundukları toprağın anavatanları olduğunu bilmeleridir. Türk askerinin başarılı olmasının ikinci nedeni, muharebelerde Türk komutanların askerle beraber ön hatta bulunması ve karşı saldırılarda birliklerin başında hareket etmeleridir. Üçüncü nedeni de askerdeki manevi güçtür” değerlendirmelerinde bulundu.

Çanakkale Savaşları’nın aslında çok daha kısa sürede ve çok daha az kayıpla bitebileceğini ileri süren Babüroğlu, “Bunun en büyük müsebbibi Almanlardır. Zira Çanakkale Cephesi’ni savunan 5’inci Ordu’nun komutanı Liman von Sanders, komutayı alır almaz Türk kurmayların hazırladığı planı, üstelik bölgedeki Türk komutanların, hatta Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın değerlendirmelerini bile dikkate almadan tümüyle değiştirmiştir. İlk plan, düşmanı daha karaya çıkmadan püskürtmeyi öngörüyordu. Liman von Sanders’in planı ise tam tersi bir savunma şekli öngörüyordu. Türk komutanların planı ile çelişen bu savunma sistemi, düşmanın kıyıya çıkmasına adeta müsaade ediyordu” diye konuştu.

‘LİMAN VON SANDERS’İN PLANI TÜRK ORDUSU İÇİN BİR TUZAKTI’

Babüroğlu, “Türk ordusu için bir tuzak” olarak değerlendirdiği bu planın sebebini ise şöyle açıkladı:

“Liman Paşa’nın bu savunma planı ve Alman komutanların muharebe alanındaki uygulamaları, muharebelerin 8,5 ay kadar uzamasına ve Türk kanının oluk oluk akmasına neden olmuştur. Böylece, Almanlar yaklaşık 500 bin kişilik İngiliz ve Fransız kuvvetini Çanakkale Cephesi’ne 8,5 ay kadar uzun bir süre bağlamayı başarmış Batı cephesini hafifletmiş ve 1. Dünya Savaşı’nı en az 2 yıl uzatmışlardır. Eğer Türk komutanların savunma planı ile harekât yapılsaydı, işgal kuvvetleri karaya çıkamayacak ve Türk komutanlar, muharebelerde verdikleri emir ve kararlarla Türk askerinin kanını bu kadar akıtmayacaklardı.”

‘MUSTAFA KEMAL ÇANAKKALE’DE İSTANBUL’U DÖRT KEZ KURTARDI!’

Babüroğlu, Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’ndaki rolünü şöyle açıkladı:

“Mustafa Kemal, 25 Şubat 1915’ten 10 Aralık 1915’e kadar, 9 ay 13 gün kaldığı Çanakkale Cephesi’nde, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u, padişahı ve payitahtı tam dört kez kurtarmıştır. İlki 25 Nisan 1915 sabahı ANZAC çıkarmasına karşı 57’nci ve 27’nci Alaylar ile yaptığı saldırıdır. İkinci kurtarışı; albay rütbesiyle Anafartalar Grup komutanı olarak, saldırı yapan İngiliz Kolordusu’na, 9 Ağustos 1915’te 7’nci ve 12’nci Tümenler ile yaptığı taarruzdur. Üçüncü kurtarışı; 10 Ağustos 1915 günü, Conkbayırı’na kadar ilerlemiş İngiliz kuvvetlerine karşı yaptığı süngü hücumudur. Mustafa Kemal’in sağ göğüs cebindeki saate çarpan bir şarapnelle yaralandığı muharebe de bu muharebedir. Dördüncü kurtarışı, 21 Ağustos 1915’te, İkinci Anafartalar Muharebesi’nde çok daha güçlü İngiliz kuvvetlerine yaptığı karşı taarruzdur. Böylece işgal kuvvetlerinin İstanbul hayali son bulmuştur.”

‘TRUVA’NIN İNTİKAMI ALINDI’

Panelde Çanakkale Savaşları’ndan Atatürk’e ait kimi anekdotlar da aktaran Babüroğlu, “Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915’te Conkbayırı’nda yaptığı süngü hücumu için ‘Truva’nın intikamını aldım’ demiştir. Fatih Sultan Mehmet’in de 1462’de Truva’yı ziyaretinde, ‘Truva’nın öcünü aldım’ dediği rivayet edilir. Fakat, savaş tarihi açısından bakıldığında, benzerlikler açısından Mustafa Kemal Truva’nın intikamını Çanakkale’de ve Conkbayırı muharebesiyle almıştır” diyerek sözlerini noktaladı. 

18 Mart Çanakkale Zaferi… Naim Babüroğlu: Çanakkale Cumhuriyet’in ön sözüdür

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 17 Mart 2021, 20:35

    Düzeltme Mondros ateşkesi tarihi 30 Ekim 1918 olacaktır. Sehven 1915 yazılmıştır.

  2. 17 Mart 2021, 13:42

    1900 lü yılların başında Osmanlı’nın kendi imal ettiği savaş gemileri, deniz mayınları, topları ve tüfekleri , ve donanması olmadığından, Ege Denizinde bir engelleme ile karşılaşmayan Haçlı Donanması, 18 Mart 1915 günü Çanakkale’yi geçmek için geldiğinde Almanlardan alınmış sonradan Nusrat (Allah’ın yardımı) adı verilmiş, 1911 Kiel imalatı Germania gemisinin 8 Mart 1915 gecesi farkedilmeden Erenköy koyuna sahile paralel olarak döşediği 26 adet deniz mayını, ve Çanakkale tabyalarındaki yine Almanlar’dan alınmış, Krup fabrikası imalatı topların ateşi ile Çanakkale Deniz Zaferi kazanılabilmiştir.
    Almanların Birinci Dünya Savaşında yenilmeleri üzerine kendi savaş gemisini, mayınlarını, toplarını ve bunların mühimmatını üretemeyen, İngilizlerin Çanakkale Kara Savaşlarında zayiat verip Mısır’ daki ana üslerine çekildikten sonra 1916 da Lavrens adlı bir casus vasıtası ile Arap isyanını başlatması ile tüm Hicaz’ı Basra ve Musul’u buralardaki petrol kaynaklarını kaybeden Osmanlı 30 Ekim 1915 te Mondros ateşkesini imzalar imzalamaz 14 gün sonra 13 Kasım 1918 de Haçlı Donanması İstanbul’a çıkmış, Osmanlı padişahı direnmeyip teslim olarak Osmanlı Devleti yıkılmıştır. 600 Yıllık Türk Yurdu Balkan Yarımadasını Türklere soykırım uygulatıp parça parça edip bölen, Arabistan, Basra Musul petrollerine çöken, Yunanlılara para ve silah verip Polatlı’ya kadar işgal ettirip, Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Gazi Sultanlar’ın Bursa’daki mezarlarını tahrip ettiren Haçlılar Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da hiç boş durmamakta, her çeşit maşa ve işbirlikçileri ile Kürt, Ermeni isyanları, irticai isyanlar, fethullah gülen silahlı terör örgütü vb. ve her çeşit tek tek ya da topluca satılmış hain ya da gafil ideoloji, tarikat, stk mensupları ile kaleyi içten fethederek Türk varlığını yok etmek hedeflerinden asla vaz geçmemektedirler.
    Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.
    Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına Türk Milleti Denir.
    Ne Mutlu Türküm Diyene!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!