2021 yılına girdiğimize gerçekten emin misiniz?

featured

Temel Borga Budak yazdı…

Zaman denilince madde, hareket ve süre işin içine girmekte ve bunların öncelik sonralık problemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü madde olmadan bir hareket gerçekleşmeyeceği gibi hareket olmadan süre, süre olmadan da zaman ortaya çıkamaz.

Bu süreçler ancak insan ile anlam kazanmış ve bilince konu olmuştur. Özetle zaman bizi bildiğimiz diğer canlılardan ayıran nesnel aklımız tarafından üretilmiş hayali bir gerçekliktir.

Aristoteles’in zaman anlayışı değişim ya da devinimle doğrudan ilgilidir. Peki her şeyin sabit kaldığı ve bir değişimin olmadığı yerde bir zamandan bahsetmek mümkün müdür?

Ya da madde olarak henüz zamanda seyahat edemesek de düşünce olarak zamanda gezebildiğimizi göz önüne alırsak çağın gerisinde ki fikirler, uygulamalar hayatımızı şekillendirirken zamanın ileriye doğru aktığını ifade edebilir miyiz?

Aristoteles zamanın değişim olmadığını söyler. Çünkü ona göre değişim her yerde aynı değildir. Fakat zaman değişimden de bağımsızda değildir. Değişim bazı yerlerde hızlı bazı yerlerde de yavaştır. Oysa zamana baktığımızda böyle bir şeyden söz etmek olanaksızdır.

Teorik olarak zaman her yerde aynıdır. Zaman hızlı veya yavaş değildir, az zaman veya çok zamandan bahsedebiliriz ama bu da göreli olur. Zaman değişimden bağımsız değildir.

Çünkü değişimin olmadığı bir yerde zamandan bahsetmemiz olanaksızdır. Bir başka ifadeyle; İnsan değişimin farkında olmadan zamanında farkında olamaz.

Misal; Veryansın Dergi için kaleme aldığım “Uydu treninin ışıkları bize ne anlatıyor.” başlıklı yazımda bir tarafta dünya etrafına yerleştireceği 1.600 uyduyla tüm dünyaya en hızlı ve en ucuz interneti sağlamaya çalışan 1971 doğumlu Elon Musk ve diğer tarafta bu uyduların uzaya gönderilirken çıkardığı ışıkları UFO zannederek korkan aynı yaşlarda 2 vatandaşımız etrafında bir fikir ortaya koymaya çalışmıştım.

Bu hikayede yer alan 3 kişiden 1’i değişimi bizzat şekillendirirken diğerleri sizce değişimin ne kadar farkında? Her 3 kişinin de aynı 2021 yılına gireceğini rahatlıkla ifade edebilir miyiz?

Veyahut; 9 Temmuz 2018 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, çağdaş, modern, ilerici Türkiye Cumhuriyetinden bizleri her geçen gün bir adım daha uzaklaştırırken II. Abdülhamit’in tek adamlık rejimine anayasayla meşruluk kazandıran 23 Aralık 1876 yani 1. Meşrutiyet dönemine girme ihtimalimiz şahsi görüşüme göre 2021’e giriyor olmamızdan daha kuvvetle muhtemeldir.

Ya da; liberal anlatının tüm dünya halklarına pazarladığı insan hakları ve demokrasi kavramlarıyla gelecek olan “sonsuz özgürlük” veya serbest ticaret ve bireysel girişimcilik tarafından beslenecek olan “sınırsız yaratıcılık” yaratıcılık çağına mı yoksa küresel şirketlerin yüz katlı plazaları tarafından sınırlandırılmış “post-modern feodalizm” çağına mı giriyoruz?

Hammadde, sermaye ve bilgi şirketler tarafından tekelleştirilirken ve bu şirketler ulus devletleri her geçen gün daha da fazla sıkıştırıp, “yeni nesil magna carta sözleşmeleriyle” yaşam alanlarını daraltırken sene sizce 1215 mi yoksa 2021 mi?

Son olarak; 1854 yılında Kırım Savaşı başlangıcında İngiltere’den aldığımız 200.000 Sterlin ile başlayan dış borçlanmamız 2019 sonu itibariyle 440 milyar Dolar seviyesine ulaşmışken sizce 1881’de kurulan “Düyun-ı Umumiye” dönemine mi yoksa son Osmanlı dış borcunun ödendiği 25 Mayıs 1954 tarihine mi daha yakınız?

Velhasıl kelam; pandemiyi fırsata çevirip yarıda bıraktığım üniversite hayatıma online olarak devam ederken hissettiğim heyecana bakacak olursak benim için sene 1999 veya ekonomik kriz sebebiyle her geçen gün eriyen kişisel birikimlerim açısından 2012 de olabilir. Hatta biricik, sevgili eşime soracak olursanız ben hala 1989 yılında Ankara’nın, Çankaya Mahallesinde top koşturan o kıvırcık saçlı çocuk olabilirim.

Yukarıda paylaştığım global, yerel ve bireysel muhtelif örneklerle tezimi kuvvetlendirmeye çalışırken zamanın değişimi ve devinimiyle ilgili bakış açımı da aktarmaya çalıştım.

Şüphesiz ki örnekler bir kısmınız için makbul, bir kısmınız için yetersiz veya tartışılabilir olacaktır. Lakin tüm verileri nesnel gerçeklerle yorumladığımız takdirde 1952’den bu yana zamanın aleyhimize ilerlediği fikrinde anlaşabileceğimizi düşünüyorum.

Yazımın bu son satırlarını okurken muhtemelen karamsar bir bakış açısı içerisinde olduğunuzu tahmin edebiliyorum. Lakin hatırlatmak isterim ki; bugün “Yeniden Cumhuriyet” arzusuyla yanıp tutuşan milyonlar ve bu amaç uğrunda mücadele eden yüz binlerce “Vatansever Cumhuriyetçi” doğru zaman, doğru mekan ve doğru kuvvete erişmiştir.

1919’da başlayan “Tam Bağımsız Türkiye” mücadelesini nihayete erdirebilecek nitelikli insan gücümüz vatanın her noktasına yayılmıştır. 1923’te Cumhuriyeti ilan eden bir avuç kahramandan çok daha fazla kalabalık ve geniş imkana sahip olduğumuzda aşikardır.

Milletimiz iktidar ve muhalefet bileşenlerinden umudunu kesmiş yeni yüzler, yeni sözler için heyecanla gün sayarken bizlerin tek beklentisi sizlerin mücadeleye vereceği omuzdur.

Hiç şüpheniz olmasın ki 1830’dan bu yana süregelen gericilikle mücadelemizi sonlandırmak bizlere nasip olacaktır. Bu heyecanı yaşayacağımız gün artık dünden daha yakındır.

Tüm Vatansever Cumhuriyetçilere iyi seneler dileyerek huzurlarınızdan çekiliyorum.

Güç sizinle olsun :)

* Peki siz hangi seneye gireceksiniz? Veya sizce hangi seneye gireceğiz? Global, yerel veya bireysel örneklerinizi yazınız yorum alanında paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

Aristo ve zaman için kaynak; dergipark

2021 yılına girdiğimize gerçekten emin misiniz?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. Çok güzel tesbitler, burada ben sadece umut ediyorum inşallah büyük bir u dönüşü ile ileriye doğru gideriz, zaten geriye bayaaa Bayaa ulaşıyoruz.

  2. ben de Atatürk dönemi gibi, bağımsızlığımızın- egemenliğimizin geri kazanıldığı bir yılda yaşamak isterim.

  3. Biz de sizlere iyi yıllar diliyoruz. Bu cümle ağız alışkanlığına döndü. Olsun belki kırk kere söylersek olurmuş. :) Sadece artık hayal kırıklıkları ve umut yorgunlukları yaşamak istemediğim bir yıla girmek istiyorum. Cumhuriyetimizin devamlılığını arzuluyorum. Ve kendi adıma yürekten gelen kahkahalar atabileceğimiz bir yıl istiyorum.

  4. 29 Aralık 2020, 19:05

    Harika olmus yaziniz ,varolunuz ailenize ve sevdiklerinize sagliklar dilerim.1939 a girip hizlanalim demek geciyor icimden.

  5. Güzel yazı ve güzel teklif.Benim girdiğim sene 1922.4 ay sonra Mustafa Kemal,1 Nisan 1922’de Konya’da akşam vakti melanet ve ihanet yuvası medreseyi ve yerlere kadar eğilen melanet dinci takımını ziyaret edecek.Mutlu yıllar…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!