1. Haberler
  2. Analiz
  3. Amaçsız insanlar çağı

Amaçsız insanlar çağı

featured

Serkan Arslan yazdı…

Biyolojik olarak hepimiz aynı yasaya bağlıyız. Çekim yasası…

Babillilerden günümüze kadar hayatımızdaki varlığını kabulleniş durumdayız. Zihnimizden geçcen her şeyi kendimize çekiyoruz. Düşlerimizde kurduğumuz hayallerimiz ve isteklerimiz, bizi kendi kehanetini gerçekleştirmeyi arayan mistik varlıklara dönüştürüyor. İnsanlığın evrime inanması gerekmiyor olabilir. Ama ruhun gelişmesinin önündeki engel içeride ne olduğunu bilmeden dışa bağlı sürdürmeye çalıştığımız bir yaşamı kendimize görev edinmemiz olduğu kesin. Kendine inanmayan ama güvenilir görünmeye çalışan insanlar toplum tarafından övgü dolu sözlerle taçlandırılsa da ruhun derinliklerinde durum hiç de iyi değil.

Övgü, kendini arayan insanın yolunu kaybetmesine sebep oluyor.

Mükemmel olduğunu düşünen birey, mümkün olanı yapmaktan kaçıyor. Son kullanma tarihi olan nesnelerle kurulan sonsuz mekanik bağlar, insanoğlunun yaratıcılığını yok ediyor. Hayattan beklentilerini henüz keşfedememiş insan potansiyelinin farkına varmaktan çok uzak. Kaybını şikayetle dile getiren ruh, ancak başkalarının kahramanlıklarını konuşur.

Kendiyle olan yarışında, kaybını sonuçlarda arayan insan nedenler konusunda hiç bir araştırma yapamazsa şans eseri kazandığı herhangi bir başarı karşısında Pirus zaferini kutlayacaktır.

Çekim yasasının dışına çıkan insan, istemekten vazgeçesi ile yetinme ve yakınma duygularına tutsak olacaktır. Algılama yetisindeki bu değişim daha çok potansiyelini törpüleyecek ve hayata olan yansımasını boş bardak sendromuna doğru sürükleyecektir. Nihai kaygılarından korkan birey, korkularıyla yüzleşme cesaretini kendinde bulamayacak kadar bezgindir. Kendine olan saygısına darbe alan insana, toplum tarafından itibarsızlaştırma başlıyacaktır.

Memnuniyetsizliğini, içine düştüğü yalnızlıkla ödüllendirdiğini düşünse de en sonunda bu izole edilmiş yaşama alışamadığını kabullenecektir.

Memuriyet, memnuniyet, münasebet…

Organ eksikliğine dönüşen bu düşüncenin sonunda başlarına itaat, başkalarından beklenen ödül ve kendinden verme durumu çekim yasasını ortadan kaldıracaktır. Uzay boşluğunda sürüklendiğini anlasın ya da anlamasın davranışlarının başkalarının dayatmasıyla olduğu gerçeğiyle sonunda yüzleşecektir.

İhtiyaçlarının ne olduğunu düşünmeden arzularıyla ilerleyen insanların en büyük özelliği aklına ne koyduğu değil, gösteriş için bedenini ne ile süslediğidir. Hayret duygusu bu aşamadan sonra yerini teslimiyete bırakır. Bilmediğini bilmeyen insanın neyi kendine çekeceğine, neyi isteyeceğine çevresi karar verir. Özellikle genç kuşağın bu sorunsalında ana tema ne olursa olsun istemektir. Neyi istediğini bilmeyen ama ona sunulan her şeyi isteyen birey kendi konsolunda huzurlu olduğunu düşünür. Çünkü ilkel eylemlerle huzur bulduğu düşüncesinde engel yoktur.

O anda evrenden bir dedikodunun merkezinde olduğuna inanır. Başarısızlıkların kendi için yaratıldığını, başarının ise onu istemediğine inanır. Teslimiyet böylece bir başka hale dönüşür. Dış dünya ile kendi yaşamı arasında oluşturulmaya çalışılan referans mektubuyla bir türlü olumlu sonuç alamayışla kendinden vazgeçiş başlar. Son aşama, olumlu kıskançlıktan olumsuz hasetle son bulur. ‘Benim olmayan her ne varsa başkalarının da olmamalı’ düşüncesi ile çekim yasası başarısız insan modeliyle sonuçlanır.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!