Bahçeli’den sığınmacı çıkışı: Geri gelmelerine gerek yok

Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır. Bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmelerine de hiç gerek yoktur" ifadelerini kullandı.

featured

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Açlıktan bir deri bir kemik kalmış bir kız çocuğu barındığı kampına giderken takatsizlikten yere yığılmış, onu takip eden bir akbabada hemen arkasından ölüm anını beklemeye koyulmuştu. Muhtemelen her insanın hayatında gördüğü bu hazin fotoğraf çekilirken Birleşmiş Milletler Yardım Heyeti yaklaşık 1 km mesafede bulunuyordu. Fotoğrafı çeken şahıs, müdahalede bulunamamış, işini bitirdikten sonra olayın geçtiği muhitten ayrılmıştı.

Hayatı pamuk ipliğine bağlı o kızı gören Türk evladı, akbabanın başını ezer ya da kovalar, sonrada bu çocuğu aldığı gibi yedirir, giydirir, yardım severliğini gösterirdi. İç savaşlar, terör saldırıları, etnik rekabetler, sömürge oyunları, sipariş kutuplaşmalar, sertlik dozajı yüksek mücadeleler yüz milyonlarca insanın mahvına hizmet etmektedir.

Dünya nüfusunun beşte birinin kazancı küresel gelirin yalnızca yüzde 2’si seviyesindedir. Buna karşılık en zengin yüzde 20’nin kazancı küresel gelirin yüzde 75’ine denk gelmektedir. Sürekli büyümenin sonlu bir gezenin ekolojik limitlerine çarpmadan nasıl ve ne zamana kadar devam edebileceği ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlanmıştır.

1972 yılında Roma kulübünün hazırladığı rapor batı için değil Türk ve İslam coğrafyalarına pranga vurulması için kaleme alınmıştı. Parisli, Berlinli, Londralı söz konusu olunca ekonomik insanın doyum noktası imal eden küresel doymaz, sırayı Türk ve Müslüman alınca azalan marjinal fayda teorisini barikat olarak karşımıza dikmişlerdi.

İSRAİL’İ KINADI

İsrail güvenlik güçlerinin her Ramazan’da olduğu gibi Filistinli kardeşlerimize orantısız güç kullanmasını, Mescid-i Aksa’ya saldırmasını kınıyorum. Mescid-i Aksa’nın statüsüne saldırmak ateşle oynamaktır. Sadece bölgesel değil küresel bir felakete çağrıdır. Hayatını kaybeden Filistinli masumlara Allah’tan rahmet yaralılara da acil şifalar diliyorum.

‘KORKUNÇ ADALETSİZLİKLERİ…’

Adaletsizliğin hüküm sürdüğü küresel siyaset ve ekonomik tablonun yegane tablosu bize göre malumdur. Dünyada 4 kişiden birisi günde 3 dolardan az paraya yaşamaya mahkumdur. 10 kişiden birisi temiz içme suyuna ulaşmaktan mahrumdur. Bu sarsıcı verilerin daha da derinleşip yoğunluk kazandığı üzücü bir gerçek olarak karşımızdadır. Korkunç adaletsizlikleri, can çekişen insani değer ve birikimi ele almak iman sahibi herkesin hassasiyeti olmalıdır. Su bulunamayan, ekmek alamayan insanların yürek burkan dramları kimsenin yüzünü dönemeyeceği bir skandalın teşhiridir. İnsan olmanın feraseti gariplere, muhtaçlara, çaresiz ve ümitsizlik içinde çırpınanlara uzatılacak ellerde gizlidir. Ne kadar paylaşırsak o kadar tok oluruz.

Bizim vicdan medeniyetimiz, gönül memleketimiz hiç kimsenin deri rengine, etnik kökenine, dilinin kaynağına, millet ve milletinin kaynağına bakmamış, böylesi bir ayrımı da mesele yapmamıştır.

‘ENFLASYON HER ÜLKENİN SANCISI’

Küresel enflasyon her ülkenin ortak sancısıdır. Bu sorunun hangi damardan patlayarak ortaya çıktığı bellidir. Fiyat artışları, ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığındaki konjonktürel sıçrayışlar, salgın ve Ukrayna kriziyle karmaşıklaşan bir vakadır.

Ülkemize güvenerek, enflasyon canavarının başının ezileceği günleri de çok yakında görmemiz mümkün olacaktır.

İnancımızın gücüyle, dayanışma ve yardımlaşmanın bereketi ile içine giren dar geçitlerden çıkılacak ferah ve selamet dolu günlere inşallah ulaşılacaktır. Türkiye’yi taşa tutmaya çabalayan karanlık muhalefet anlayışının kaybetmesi mukadderdir. İman ışığı olmadan gözün görmeyeceğinin farkındayız. Bu mübarek günlerde Rabbimden niyazım kötülere fırsat vermemesidir. Sorunları inanç ve irade birliğiyle aşacağız.

‘SIĞINMACI’ SORUNU

Mültecilerin, göçmenlerin ve sığınmacıların trajedileri de bir diğer vahim konu başlığı olarak insanım diyen herkesin ortak meselesidir. Ülkelerindeki savaş, açlık, hastalık ve istikrarsızlıktan dolayı yerinden yurdundan kopup Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan binlerce göçmen medeni dünyanın gözü önünde boğularak balıklara yem olmaktadır.
Sahillere vuran cansız bedenler, sınırlarına dayandığı ülkelerin kaba güç gösterisine maruz kalan biçare insanlar elbette hepimizin yürek sızısıdır.

Bazı düşünürlere göre yaşadığımız çağ merhamet çağı olarak tarif ve tefrik edilmişse de, bize göre hakikat dikte ve servis edilenden, görünen gösterilmek istenenden çok farklıdır. Dünyada bir yerden başka bir yere doğru hareket halinde olan, evinden barkından kopup başka coğrafyalarda gelecek arayan göçmen sayısı 300 milyona yaklaşmıştır. Savaş, çatışma ve zulümden kaçan mülteci sayısı da yine dünya çapında 80 milyonu aşmıştır. Nihayetinde beşeriyet çok ciddi bir sorunla yüz yüze kalmıştır. Bu sorun ya eşgüdüm halinde ve külfetin ortak paylaşımı yoluyla çözüme kavuşturulacak ya da gelecekte öngörülemeyen, önü alınamayan, ölümcül gelişmelere meydan açılacaktır.

Milli bekamızın tarihsel sürekliliğini canlı tutmak, mazi kayıtlarını gelecek hedefleriyle eklemleştirip kültürel zenginliği titizlikle korumak başlıca görevimizdir. Bize göre Türkiye’nin bekası sınır aşan düzensiz göçlerin akıbetiyle ve kontrol dışı akınıyla yakından ve ters orantıyla bağlantılıdır. Bu sorunun elbirliğiyle, istismarına çanak tutmadan, provokasyon ortamını beslemeden, ihtirastan uzak bir yaklaşımla, hepsinden önemlisi akılcı, adilane, insani, vicdani ve kalıcı stratejilerle köklü bir şekilde çözmek milli bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.

Türk milleti zorda kalanlara, darda olanlara, uzanacak el bekleyenlere, çare arayanlara, imdat çığlığı atanlara hiçbir zaman bigane kalmamış ve mesela Suriyeli sığınmacılara kapısını ve kucağını sonuna kadar açmıştır. Bu tavır asil ve alicenap bir tavırdır.

‘ADI KONMAMIŞ İSTİLA’

Tarihi, kültürel ve inanç temelinde sığınmacıların geçici koruma statüsüyle buyur edilip güvence altına alınması insani bir muameledir. Türk milleti her zaman mazlumların yanındadır. Türk demek mazluma sığınak, zalime hezimet, hakka teslimiyet, halka riayet demektir. Türk olmak haksızlığa direnen cesaret demektir. Türkiye medeniliği ile övünen tüm ülkelere ibret ve insaf dersi vermiştir. Ekmeğimizin azlığına çokluğuna bakılmadan soframız açılmıştır. Türk milleti medeniyetler ve millet gökyüzünde şan almıştır. Çekemeyen kendi işine baksın. Tarihi mirasımız hangi istikameti gösteriyorsa oraya doğru yol alırız. Dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla analiz etmek, tedbir geliştirmek zorundayız.

‘DEMOGRAFİK İSTİKBALİMİZİ DÜŞÜNMELİYİZ’

Ancak düzensiz göç ve sığınmacı sorununu, soğukkanlı ve sağduyulu şekilde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve milli çıkarlarımıza muvafık halde analiz etmek, tedbir geliştirmek mecburiyetindeyiz. Biz demografik istikbalimizi, bununla iç içe geçmiş egemenlik ve istiklal haklarımızı düşünmek, dert etmek, ne yapabiliriz sorusuna köklü cevaplar bulmak zorundayız. Anadolu coğrafyasının en az yüz yıl, hatta beş yüz yıl sonraki nüfus yapısının nasıl olacağını, bu kapsamda doğabilecek muhtemel risk ve tehditlerin nesnel boyutunu bütün yönleriyle hesaba katmak, muhasebesini yapmak, bihakkın sonuca varmak durumundayız. Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız.

Biz yalnızca bu döneme değil, geleceğin Türk asırlarına, Türk varlığına, Türk coğrafyasının her karışına, her köşesine karşı da maddi ve manevi sorumluluklar taşıyoruz. Bizden sonraki nesillere kuşku duyacakları, zora girecekleri, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası, bir nüfus müktesebatı asla ve kat’a bırakamayız.

Biz düzensiz göç ve sığınmacı konusunu duygusallıktan arınarak gerçekçi bir temele oturtmakla, ortak bir iradeyle Türkiye’nin ve Türk milletinin gündeminden kademeli bir şekilde çıkarmakla mezunuz, mesulüz ve buna da muktediriz.

‘OYUN SİNSİ, TEHLİKE KOL GEZMEKTE’

Son günlerde ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sığınmacıları bahane ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturmak arayışında olan bazı görevli provokatörlerin, sosyal medyada taşeronluk yapan müfsitlerin devrede olduğu net olarak görülmektedir.

En küçük bir anlaşmazlığın, incir kabuğunu doldurmayacak ihtilafların büyütülmesi, toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir, tehlike kol gezmektedir.

Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar, dış tazyik ve tertibinin de bulunduğu gün gibi ortadadır.

Hepinizin ve herkesin bilhassa dikkatini çekiyorum, duygusallıkların tetiklediği cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları ve buna taammüden refakat edilmesi feci sonuçlara kapı aralayacaktır. Kötü niyet sahipleri bir kıvılcımın nerelere kadar yayılacağını ya bilerek ya da bilmeden sorumsuzca siyasi ve toplumsal eylem halindedir.

‘GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMADAN SINIR DIŞI EDİLMELİ’

İstanbul Bağcılar’da, bir densizin, bir serserinin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği anında tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Ankara Altındağ’da yaşananların toz bulutu bile henüz dağılmış değildir. Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Türkiye’de geçici koruma statüsüyle bulunuyorken asayişi ve toplumsal huzuru kim ya da kimler bozuyorsa derhal, gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmelidir. Türkiye onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye’de hakim güç ve irade Türk milletidir. Eşkıyalığa hiç kimse heves etmemelidir. Huzur bozucu fiillerin failleri de yaptıklarının bedelini misliyle ödemelidir. Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, bugüne kadar hükümet bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemiş, tedbirleri zamanında ve yol kazasına mahal vermeden peyderpey almıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin düzensiz göç konusunda ve geçici koruma statüsüyle Türkiye’de bulunanlara yönelik bakışı ve temin ettiği politikası açıktır. Bir defa düzensiz göç adı konmamış bir istiladır. Mutlak süratte önüne geçilmeli, yakalananlar derhal gönderilmelidir. İkinci olarak ve esasen Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem doğru hem de mümkün değildir. Uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarımız vardır.

‘BAYRAM İÇİN ÜLKESİNE GİDEN SURİYELİLERİN GERİ GELMESİNE GEREK YOKTUR’

Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz güvenli ve gönüllü bir şekilde geldikleri gibi uğurlamak da bizim asıl önerimiz, asıl önceliğimiz ve şaşmayacağımız hedefimizdir. Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır. Türk milletinin mevcut nüfus dokusunun, toplumsal huzur ve güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması vazgeçilmez amacımızdır. Her insanın kendi yurdunda emniyetli ve esenlik içinde yaşamaya hakkı vardır. Özellikle önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmelerine de hiç gerek yoktur. Suriye’de ateş söner sönmez herkes evine barkına Türkiye’nin güvencesi altında kavuşmalıdır. Ülkemizin ekonomik büyümesine, sosyal gelişmesine ve milli bütünleşmesine destek veren, katkı sunanlar da başımızın üstündedir. Onlara diyecek bir şeyimiz yoktur.

ABD’NİN İNSAN HAKLARI RAPORU

Savaşın uzamasına destek veren her ülke dökülen kanlarda pay sahibidir. Rusya, ABD’ye nota vermiştir. Gerek ABD gerekse Birleşik Krallık savaşın fanatik taraftar grubu olarak sivrilmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı, 2021 yılı İnsan Hakları Raporu yayınlamıştır. Bu rapor müsveddesinde Türkiye haksızlığa uğramıştır. Bize göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı rapor bir FETÖ komplosudur. Hain ve haşaşi örgüt FETÖ’dür. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı rapor bizim nezdimizde yok hükmündedir, yırtılıp atılacak kağıt parçasıdır. Bu raporu kınıyorum. Türkiye’nin terörle mücadelesini görmek istemeyen ülkenin adı ABD’dir. Biden’ın şuur kaybıyla boşluğa uzattığı el teröristler tarafından hem tutulmuş hem de öpülmüştür. Türkiye terörün belini kıracak, teröristleri de doğduklarına pişman edecektir.

PENÇE KİLİT HAREKATI

Diyarbakır’da 13 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Pençe Kilit harekatı milletimizi heyecanlandırmıştır. Bu harekatı yürekten destekliyoruz. Önceden belirlenmiş terörist hedefler başarıyla vurulmuştur. Türk milletinin kuvvetli pençesi hainlerin kafasını koparacaktır. Komuta heyetimizi tebrik ediyor, kahraman mehmetlerimizin yanlarında olduğumuzu bu vesileyle ifade ediyorum. Türkiye terör örgütlerine göz açtırmayacaktır.

Terör ile güvenlik arasında 3. bir seçenek yoktur, terörün kökü kazılacaktır. 2023 yılında Türkiye bu rezaletten Allah’ın izniyle kurtulacaktır. Bunun başka alternatifi, başka bir çaresi yoktur.

MUHALEFETİN 6’LI MASA BULUŞMASI

Teröre vurulan her darbe Zillet İttifakını çılgına çevirmektedir. İttifak içinde ittifak kazısı yapan, çürük çarık partilerin yeni seçim yasasıyla birlikte kimyaları da bozulmuştur. İnce hesaplar yapılmaya başlanmıştır. Zillet partilerinin manevra alanını daraltmıştır, bunların samimiyetleri yoktur. Bildikleri bir şey yoktur, araştırmaya ve öğrenmeye merakları da yoktur. Siyasetleri ve zihniyetleri de mefruştur. Küsürat partileri ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedir. Evdeki hesapları çarşıya uymuyor. HDP’nin bir eşbaşkanı tarafından yapılan itiraf 7 partinin birlikte hareketini göstermiştir. 6+1 formatında kurulan şaibeli masa çatlamıştır, koltuk ve liste savaşları şimdiden zillet partilerini rehin almıştır. Değil 8 seçenek 18 de 28 de olsa bunlar toplanıp fal da açsalar nafiledir. Çuvallamaları kaçınılmaz bir siyaset gerçeği olacaktır. 2 farklı noktayı bir doğru birleştirir. Zillet İttifakı köşeye sıkıştı, her biri kendi derdine düştü. 7 partinin yalnızca güçlendirilmiş parlamenter sistemi geçişi için bir araya geldikleri anlaşılmaktadır.

‘TÜRKİYE’NİN TARİHİ YÜRÜYÜŞÜNÜ KESEMEYECEKSİNİZ’

Bizde yalan yoktur, hesap yoktur, pusu yoktur, tuzak yoktur, dümencilik hiç yoktur. Biz gördüğümüz gibiyiz, olduğumuz gibi görünmesini biliriz. Milletimiz ne diyorsa ona kulak veririz. Türk milletinin kendisiyiz, hedeflerimiz belli, ulaşacağımız ufuk bellidir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin zırhıdır. Zillet ittifakı henüz adayını bile bulamamıştır. Zillet İttifakı Bulmaca içinde bulmacadır. Zillet ittifakına sesleniyorum; kimi çıkarırsanız çıkarın, ister İnanç Kıranç’ı ister terörist Demirtaş’ı aday olarak gösterin. Mutlak son değişmeyecek, Türkiye’nin tarihi yürüyüşünü kesemeyeceksiniz.

Söğüt’te volkan ağzı gibi fışkıran Türk yükselişi asırlar içinde pek çok nedenden dolayı inişe geçmişti. Çetin ve yıpratıcı mücadele yılları birbirini takip ederken topraklarımız zaman içinde erimiştir. Kök sağlam kalsa da ulu çınar asırlar içinde yavaş yavaş kurumuş, bir başka baharda açmak üzere yaprak dökmüştü. Büyük Millet Meclisi işte böylesi ağır şartlarda tecelli ederek 23 Nisan 1920 gibi dualarla açılmıştı. TBMM milli iradenin tecelligâhı olmasının yanı sıra, bir devlet kurmuş, bu yönüyle dünyada bir ilki başarmıştır. Türk milleti için artık dönülecek toprak parçasının, kaptırılacak vatan köşesinin nihai kararı TBMM’nin açılmasıdır.”

 

Bahçeli’den sığınmacı çıkışı: Geri gelmelerine gerek yok

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Ümit Özdağ ve Zafer Partisi, bunlara bile ‘U’ dönüşü yaptırttınız ya, helal olsun size.

  2. Veryansın TV, gerçekden çok uzun bir yazı olmuş da, gerek yoktu..Ümit Özdağ yıllardır bu konuyu gündeme getiriyor, kitaplar yazıyor….uyandırdı birilerini de rol kapma peşindeler…kaçaklarla ilgili tek dert bayramda gidenlerin geri dönmesimiymiş..

  3. O kız akbaba hikayesi öyle değil, kimlik beyan ile Suriyeli sorunu çözülmez kimi kandırıyorsun, at ertesi gün burada adamlar.

  4. Erdoğan nasıl açıklama yaparsa ona uyarlanıyor bahçelinin açıklamaları, yani bahçelinin hür iradesi yoktur.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!