Bugünden geleceğe bakarken –1

featured

Özer Kavak yazdı…

Toprağın oluşumu

Tarım, hayvancılık ve gıda ile ilgili konuşmadan, strateji ve taktikler oluşturmadan, planlama yapmadan, kararlar alıp uygulamadan veya geleceği öngörmeye çalışmadan önce toprağın ne olduğunu anlamak gerekiyor. Toprağı anlamadan verilen kararlar, bugünkü gibi işin içinden çıkması güç, sürdürülemez, hatta geri döndürülemez biçimde insan dâhil, dünyadaki tüm yaşamı tehdit eder duruma getirebiliyor.

Yazı dizisindeki bu ilk yazının amacı, doğru bildiğimiz, bilimsel ve akılcı diye düşündüğümüz yaklaşımların yanlış olabileceğini tartışmadan ve bizi nasıl bir geleceğin beklediğini öngörmeden önce, toprağın nasıl oluştuğu ile ilgili gereken altyapıyı oluşturmak ve ikinci yazıda bahsedilecek olan toprağın aslında ne olduğuyla ilgili hazırlık yapmak.

Toprağın oluşumu: Likenden Ormana

Toprak basitçe organik ve inorganik maddelerden oluşan, içerisinde ve üzerinde canlılık barındıran, insanlığın birincil yaşam alanıdır. Toprağın oluşumunu anlatırken dünyanın oluşumundan itibaren başlayan sürece girmeden, yapısal olarak bozulmuş alanlardan, örneğin bir taş ocağından bahsedebiliriz.

Likenler ve Kara Yosunları

Yerkabuğunun kara dediğimiz yüzeyi genelde kaya, taş ve kum gibi yapılardan oluşur. Yaşam, bu yapıların üzerinde rüzgâra, yağmura, soğuğa, yakıcı güneşe dayanabilecek güce sahiptir. Tüm yaşamın neredeyse sökülüp atıldığı terk edilmiş bir taş ocağında bile kayalara yapışarak yaşamı bu ölü alana taşıyan, mantar-alg birliktelikleri görülür. Bunlara likenler denir.

Likenler birlikte yaşayan alg ve mantar topluluklarıdır. Algler, havadan karbondioksiti alıp, güneş enerjisi sayesinde kendi besinlerini üretirken, ürettikleri besinin fazlasını mantarlarla paylaşırlar. Mantarlar, kayaya tutunup, algler için yaşam alanı sağlarken, salgıladıkları kimyasallar ile kayayı yavaşça eriterek bu yaşam formunun gereksinim duyacağı inorganik maddeleri hasat eden, ekmeğini taştan çıkaran canlılardır.

Kayanın neredeyse tüm yüzeyinin liken kolonileri (açık gri alanlar) ve kara yosunları (koyu gri ve koyu yeşil alanlar) ile kaplandığını görebilirsiniz.

Kara yosunları ise eğer ortamda yeterli nem varsa, kayalara veya liken kolonilerine tutunarak yaşayan en basit yapıdaki bitkilerdir.

Hem likenler, hem de yosunlar, toprağın oluşumunda gereken ilk organik madde yığınlarını oluştururlar. Kolonilerden parçalar, kayaların diplerine veya boşluklara düşer, çatlak ve yarıklardaki kum tanecikleri ile birlikte toprağın ilk halini oluşturmaya başlarlar. Rüzgâr ile -varsa eğer- çevreden gelen bitki parçaları (örneğin kuruyan yapraklar), hayvan tüyleri, tozlar da zamanla bu korunaklı çatlak ve yarıklarda birikmeye başlarlar.

Tek Yıllık Otsu Bitkiler

Bu çatlaklarda biriken “çer-çöp” karışımının ve destekleyebildiği yaşamın gücünü anlayabilmek için tek bir resim yeterli olacaktır.

Çatlak ve yarıklardan fışkıran yaşam.

Tek yıllık otsu bitkiler fırsatçı, dirençli, hızlı büyüyen, ortam kalabalıklaşmadan olabildiğince çabuk, su, güneş ve besin kaynaklarını kullanarak bir sonraki yıl için tohum, besin üreten canlılardır.  En zor koşullarda beliren bu bitkiler kısa sürede ölerek, tutundukları toprağın altına ve üstüne organik madde bırakırlar. Bir çatlakta veya yapısı bozulmuş topraklarda karşılaştıklarımız ilk bitkiler genellikle bu ilk gelenler, tek yıllık otsu bitkilerdir. Toprağın (veya çatlağın) çevresini kaplar, korumaya alır, oluşturdukları yaprak ve kök yapılarıyla daha fazla organik ve inorganik maddenin birikmesini sağlarlar. 

Tek yıllık otsu bitkilerin kültüre alınmış olanlarına örnek olarak buğday, mısır, çeltik, karpuz, bezelye verilebilir.

Likenler ile başlayan toprak üretimi, tek yıllık otsu bitkilerle hız kazanır. Artık bu zenginleşen karışımda daha fazla organik madde, daha fazla mikroorganizma, böcekler ve çeşitli yer üstü ve yer altı canlıları barınmaya başlar.

Çok Yıllık Otsu Bitkiler

Tek yıllık otsu bitkilerin hazırladığı ortama artık çok yıllık otsu bitkiler yerleşmeye başlar. Bunlar, bir an önce tohum saçmanın ötesinde, kışın ölmeyen kökler ve benzeri yer altı – yer üstü dokular geliştirerek gelecek bahara güçlü olarak girmeyi hedeflerler. Kışı canlı atlatan dokuları sayesinde, her yıl mücadeleye yeni baştan başlamak yerine yıllar içinde daha da güçlenirler ve bölgede daha fazla kaynağa sahip olurlar.

Tahmin edeceğiniz gibi, bu bitkiler kaynakların büyük bölümünü tek yıllık otsu bitkilerden zaman içinde devralır. Bu sırada yarıkta biriken toprak gittikçe zenginleşir. Güçlü ve ölmeyen kökler, mevsimi geldiğinde daha güçlü gövdeler, daha büyük alan, daha fazla güneş demektir.

 İki yıllık otsu bir bitki olan Sığırkuyruğu, ilk yılında derin kök ve zeminde grimsi etli büyük rozet yapraklarını tamamlamış, kışı atlatmış ve baharla birlikte 1,5 metreye ulaşacak çiçekli, heybetli gövdesini oluşturmak üzere. Çevresindeki tek yıllık yeşil otsular ve kayaların üzerinde liken ile yosun kolonileri seçilebiliyor. 

Toprakla uğraşanların “başının belası” ayrık otu çok yıllık otsu bitkilere güzel bir örnektir. Derinlerde (20-70 cm) oluşturduğu güçlü kökleri tümüyle temizlenmedikçe, mücadelesi oldukça zordur. Toprak altında yoluna çıkan bir patates yumrusunu delip geçecek kadar sert ve güçlü filizlerini her fırsatta yüzeye doğru gönderir. Zararlı olarak algılansa da, bozulmuş toprakların ilk ziyaretçilerindendir. Yaşamı, bu zor bölgelere taşıyan en etkin bitkilerden biridir. Ne zaman ayrık yolmaya çalışsanız, çevredeki topraklara oranla, yetiştiği yerde kat kat fazla solucana ev sahipliği yaptığını görürsünüz.

Çok yıllık otsu bitkilerin kültüre alınan en bilindik örneklerinden biri çilektir. Kalıcı kekik (dağ kekiği), biberiye, mercanköşk gibi pek çok aromatik bitki, kışı en az zararla atlatıp baharda kaldıkları yerden daha da güçlü olarak devam ederler.

Çalılar

Çatlak veya yarığın içi ve çevresi (veya bitkisizleştirilmiş, yapısal olarak bozulmuş topraklar) otsu bitkiler tarafından sarılmış, yaşam alanı genişlemiş, biriken organik ve inorganik maddelerden oluşan içi yaşam dolu toprak kısmen oluşmuş, kuru otsu dallar, yapraklar, kök yığınları tarafından korumaya alınmıştır. Bu alan artık çalılar için uygun hale gelmiştir. Çalıların ağaçlardan tipik farkları, küçük boyları, birden fazla gövdeye sahip olmaları ve zeminden başlayarak en üst noktaya kadar fazla açıklık bırakmadan alanı kaplamaları sayılabilir.

Birkaç yıllık (genç) bir kuşburnu çalısı.

Çalılar, tohumdan ilk çıktıklarında otsu bitkilerin oluşturduğu yarı zengin toprağa ve fiziksel korumaya gereksinim duyarlar. Kaynaklar, şimdilik otsu bitkiler tarafından kullanıldığı için acele etmezler. Sabırla her yıl genişleyen ve gücünü biriktirdiği odunsu gövdelerini oluştururlar. Yıllar sonra, yavaşça güç biriktirdiği odunsu, sert koşullara dayanan gövdeleri sayesinde alan hâkimiyetini ele geçirirler. Dalları, otsu bitkilerden daha uzaklara ulaşabilir, kuru yapraklar gibi organik maddeleri, altında koruma şemsiyesine alır, hem toprağı zenginleştirirken hem de küçük memelilere, sürüngenlere, kuşlara ve böceklere barınma, saklanma ve üreme alanı oluştururlar.

En bilindik yabani çalı örneklerinden bazıları, gülgillerden böğürtlen ve kuşburnudur. Bu tür bitkilerin bir bölgeyi kapladıkları ve kuru dikenli dallarından içine girmesi zor korunaklı bölgeler oluşturduklarını mutlaka görmüşsünüzdür.

Üç metreyi aşan boyu, kapladığı 25 metrekareye varan alanla olgun bir çalının çoklu gövdesi ve koruduğu alan.

Çalıların korumasında daha büyük bir alanda daha verimli bir toprak yapısı oluşur, yaşam daha da zenginleşir. Toprak üstü yaşamın zenginliği, toprak altı yaşamın da çeşitliliğini tetikler.

Çalıların kültüre alınmış en bilindiklerine üzüm ve gül örnek verilebilir. Edebiyatta sık kullanılan gül – bülbül aşkı, çalıların diğer yaşam formları için temel işlevini hatırlatması açısından önemlidir.  

Ağaçlar

Ortam artık ağaçlar için hazırdır. Bir yarıkta biriken kum, liken ve kuru yapraklarla başlayan ve yıllar süren topraklaşma süreci, artık bir ağaç için uygun hale gelmiştir. Çalıların korumasında büyük otoburlardan uzak gelişen fidan, çalının dışına doğru büyür. Bu süreç genelde yıllar alır. Ağaç, zamanla çalıları baskılar, güneş ışığını, suyu, toprağın içindeki kaynakları daha çok kullanırken, çok daha büyük bir alana koruma sağlar. Tüm bitkiler gibi havadan aldığı karbondioksiti besine, yaprağa dönüştürürken, güçlü odunsu yapılarını üretir.

Bir meşe (pelit) fidanı, çalıların oluşturduğu güvenli bölgede yavaşça büyüyor.

Ürettiği yapraklar, meyveler ve her kış ölüp, baharda yeniden üretilen kılcal kökleri sayesinde toprağın altına ve üstüne karbon, diğer bir deyişle bereket ekler.

Artık daha büyük canlılar ağacın oluşturduğu bu vahaya gelirler. 

Orman

Eğer yeterince zaman, su, güneş, ısı, bitkilerin toprak üretim sürecini gerçekleştirebileceği fiziksel çevre de varsa, likenden veya tek yıllık otsulardan ağaçlara doğru dönüşüm, orman oluşumuyla olgunlaşır. Orman durağan değildir. İçinde her zaman tek yıllık ve çok yıllık otsular, çalılar, sarılıcı bitkiler için fırsatlar sunar. Bir ağacın devrilmesiyle, büyük bir dalın kar yükü altında kırılmasıyla orman çatısında açılan boşluğa doğru bir kaynağa ulaşma yarışı başlar. Yüzyıllarca gölgede fidan olarak bekleyen ağaçlar güneşe ulaşmak için çok büyük bir hızla büyüyebilirler.

Geçen her yıl, toprak altındaki ve üstündeki canlı zenginliği artar. Bu da daha çok ve daha büyük çeşitlilikteki organik maddenin toprağa eklenmesine neden olur.

Bereketli Toprak

Yukarıdaki süreçlerden geçerek olgunlaşmış, içinde inanılmaz yaşam çeşitliliği barındıran bereketli toprağın oluşumu, ortamdaki su, ısı ve ışık miktarına göre onlarca, yüzlerce hatta binlerce yıl sürebilir. İklim ve çevre koşulları buna izin vermiyorsa toprak ya hiç üretilemez (Örnek: Çöller ve aktif yanardağ ağızları) veya tek-çok yıllık otsu bitki seviyesinden ileri geçemez (Örnek: Bozkırlar). 

Bitkilerin, toprağın oluşum aşamaları üzerindeki etkisi. Canlılık arttıkça, toprak oluşumu hızlanır ve toprak zenginleşir. Odunsu bitkilerin gelişiyle bakterilerin baskın olduğu fakir toprak, mantarların baskın olduğu bereketli toprağa dönüşür. 

Not: Bu noktaya kadar anlatılanları özetlemek için yaptığım amatör çizim yazı dizisinin sonraki bölümlerinde de kullanılacak. Çok daha nitelikli görseller için arama motorlarının görseller kısmında “soil biological succession” terimleriyle arama yapabilirsiniz.

Bugünden geleceğe bakarken –1

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. 23 Ekim 2021, 13:28

    Toprak, anadır. Adı üstünde Toprakana deriz. Ve insanoğlu kendi anasını iğdiş ediyor. Hem de ne uğruna: Para uğruna. Bindiği dalı kesmek buna denir. Herkesin okuması gereken bir yazı. Özer Kavak arkadaşa teşekkürler..

  2. Teşekkürler, toprak içi canlılığı bir sonraki bölümde. Mikrobiyolojiye veya toprak kimyasına çok girmeden, toprağın yaşamla zenginleşen yapısından bahsedeceğim (bitkilerin, hayvanların, mantarların ve diğer mikro organizmaların etkileri) ve glomalin ve mikoriza mantarları gibi örnekler olacak.

  3. Tesekkurler, sayin Kavak..

  4. 21 Ağustos 2021, 09:16

    Toprağın yaşam döngüsünde ne kadar önemli olduğunun bilinmesi açısından çok faydalı br konuyu sıkmadan anlatıyorsunuz elinize yüreğinize sağlık.

  5. Mycelium’dan bahsetmemişsiniz. İleriki bölümlerde herhalde… Bekliyoruz.
    Not: Bu tür bilgilerin ilkokulda verilmiş olması gerekir.

  6. 21 Ağustos 2021, 04:13

    Bu bakış açısına ihtiyacımız vardı. Gerçi yazar konuyu macro düzlemde ele almış, mikrobiyolojik arkaplanından hiç söz etmemiş ama bu da bir tercih. Özellikle zirai ilaç (yani zehir) pazarlamacılığından bıkan ziraatçilerin bunu okuması ve ufuk açmaları iyi olur. Devamını bekliyorum, hatta bu diziden bir pankuş kitabı çıkarsa harika olur. Veryansın’ın tarım konusuna el atmış olması memnuniyet verici

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!