Cübbeli’yi kim-neden konuşturdu?

featured

Emre Köksal yazdı

Halk nezdinde ve medyada Cübbeli Ahmet adıyla tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, 8 Eylül akşamı İstanbul’un Fatih ilçesindeki Hoca Ahmet Yesevi Derneği’nde bir sohbet gerçekleştirdi. Youtube’a da yüklenen sohbetin 1 saat 55. dakikasından itibaren Ünlü, Yunanistan ve Suriye kaynaklı tehlikelere ve Türkiye’nin önündeki bir savaş ihtimaline değiniyor ve sonrasında şu ifadeleri kullanıyor: “İlerisi hayırdır ama önümüzdeki günler çok hayır göstermiyor. Çok vatan haini var. Çok din-devlet düşmanı var. Bu yüzden, bir temizlik de icap edebilir.” Ardından ne olup ne biteceğini bilmediğini fakat bu ihtimalleri gözeterek nakit bulundurmanın ve bir sene yetecek gıda stoklamanın önemli olduğunu belirtiyor. Bu sözler kamuoyunun pek de dikkatini çekmemiş olacak ki 17 Eylül’de sohbetin ilgili kısmı ayrı bir video haline getiriliyor ve Cübbeli Ahmet, bu videoyu twitter hesabından paylaşıyor. O andan itibaren de oluşturulmaya çalışılan korku duvarına yeni bir tuğla ekleniyor ve milyonlarca kişi bu sözlerden haberdar kılınıyor. Peki Cübbeli Ahmet’in ilgili sözleri neden bu denli dikkate değer bulundu ve ne anlama geliyor?

İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden Ahmet Mahmut Ünlü, özellikle Habertürk televizyonunda boy göstermeye başladığı dönemden itibaren akıcı ve espritüel üslubuyla geniş kitlelere kendisini dinletmeyi başarmış ve kamuoyunda dolaylı da olsa bir etki alanı kazanmıştı. Sosyal medyanın ve “fenomen”lerin olmadığı uzun yüzyıllarda, toplumları yönlendirmek için faydalanılan dini topluluk önderlerinden farklı olarak Ünlü, bu meselelerle pek alakadar olmayan kitlelere de sözlerini aktarabiliyordu. Elbette bunda, çıktığı kanalın seküler ve ana akım bir konumda bulunmasının da payı büyüktü. Yıllar geçtikçe Cübbeli’nin “hoca” vasfının yanında “derin” yönünü de izin verdiği ölçüde görmeye başladık. Yeri geliyor CIA ile yaptığı bir görüşmeden bahsediyor, yeri geliyor kendisine güvenlik bürokrasisinden aktarılan bilgileri salık veriyordu. Gladyo maşası Fethullah Gülen’i bir gün övüyor, başka bir gün onunla ve grubuyla karşı karşıya geliyordu. 2010 yılının sonuna geldiğimizde, kendisine ait olduğu iddia edilen bir seks kasedi basına servis edildi. Aynı dönem aralarında dönemin CHP Genel Başkanı ve MHP’li üst düzey parti yöneticilerinin de olduğu pekçok isme dair seks kasetleri internete ve basına Fethullahçı Terör Örgütü tarafından sızdırılmıştı. Seks kasetleri, siyaseti ve toplumu dizayn etmekte bir araç olarak kullanılıyordu. Nihayetinde; Cübbeli Ahmet  kamuoyunda “Karagümrük Çetesi” olarak bilinen bir suç örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 2011 yılında tutuklandı. İddiaya göre Cübbeli’nin 300’den fazla seks kasedi vardı ve bu kasetler üzerinden şantaja uğruyordu. Bağlantılı bulunduğu “Karagümrük Çete”si ile kasetlerin ele geçirilmesi üzerine bir antlaşmaya varmıştı. Aralık 2012’de ilgili davada tahliye edildi ancak kaset mevzusu burada kapanmışa benzemiyor. İsmailağa cemaatinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun 23 Haziran 2022’de ölmesinin ardından, şeyhin yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu bir Youtube yayınında Cübbeli Ahmet’e yönelik “Erkeksen şeyhliğini ilan et. Çok meraklısın çünkü. İlan et de kasetlerini patlatalım. Hadi buyur.” ifadelerini kullandı. Cübbeli Ahmet bu sözlere ilişkin savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Ahmet Mahmut Ünlü’ye ilişkin kaset iddialarının doğruluğu bilinmez ancak bir gerçek var ki toplum üzerinde etki gücüne sahip kişilerin uçkurlarından esir edilmeleri hiç de az rastlanan bir durum değildir. Tüm dünyada güvenlik örgütleri “bal tuzağı” yöntemi ile pekçok siyasetçiyi, toplum önderini ve işadamını on yıllardır kuklalaştırıp kullanmaktadır. Hatta o kadar ki, bazı sistemlerde “açığı” bulunmayan isimlerin belli bir mertebeyi aşmalarına dahi izin verilmez. Önde gelen isimler ele geçirildiğinde, toplumun zihni de ele geçirilmiş olur. Hal böyleyken bu tip iddialar, doğruluklarından bağımsız olarak, stratejik açıdan her daim önemli ve dikkate değerdir. Kaldı ki; Cübbeli Ahmet yalnızca etki alanına sahip bir isim değil, aynı zamanda kendisi enforme de ediliyor yani “içeriden” bilgi de alabiliyor. 15 Temmuz’dan önce 8 Eylül 2015’te Vahdet gazetesinde “Rüyamın gerçekleşmesinden endişe ediyorum” başlığıyla yayımlanan köşeyazısında Cübbeli Ahmet, rüyasında Türkiye’de gerçekleşen toplumsal olaylar neticesinde bir askeri darbe gerçekleştiğini gördüğünü iddia ediyor ve ekliyor: “Benim bazı rüyalarım evvelce denediğim üzere  ve yakın çevremin bildiği üzere çıkmıştır. Ekseri kendi başıma gelenler hakkında değil de devlet, millet, hükümet gibi meselelerde rüyalar gösteriliyor bana.” Dolayısıyla Cübbeli Ahmet’in iç savaşa yönelik sözlerini, bir cemaat liderinin sayıklamaları biçiminde ele almak tembellik ve kolaycılık olacaktır. Ancak şu da unutulmamalıdır: Toplum yönlendirmesi söz konusu olduğunda olgu bir vakadır; o olgunun işaret edilmesi bağımsız ve ayrı bir vakadır. Cübbeli’nin iç kargaşa beklemesi bir vakadır, bunu geniş kitlelere ifadesi etmesi ise apayrı bir vakadır ve bu şekilde ele alınmalıdır. Kaldı ki Cübbeli Ahmet bunu ilk kez yapmıyor, 12 Temmuz 2022’de de attığı tweet’lerde devletin Selefi-Vehhabi örgütlenmeler üzerinde kontrol tesis etmezse bunun bir iç savaşa yol açabileceğinden bahsetmişti. Öyleyse, bu denli iç savaştan bahsetmenin toplumsal işlevi ne olabilir?

Kormak en insani niteliklerden bir tanesidir ancak bu duygu haddinden fazla seviyeye ulaşır ise mantığı devre dışı kılar. İnsan beyni, hayatta kalabilmek için “yüksek korku” hissettiği durumları hafızasında taşır ve o durumları hatırlatan sembollerle veya olaylarla karşılaştığında tekrar travmatize olur. Kişi travmatize olduğunda, karar alma mekanizması felce uğrar ve yakarırcasına bir kurtarıcıya ihtiyaç duyar. Toplumsal korku ve travmalar da bu sebeplerle toplum mühendislerinin odağındadır. Kurulan hiçbir düzen yoktur ki öncesinde travmatize edici boyutta toplumsal korku ve güvensizlik hissedilmemiş olsun. Korkuya yol açan kargaşa durumlarının yeni bir düzenin inşasında veya eski bozuk düzenin korunmasında önemli bir işlevi bulunmaktadır. Örneğin, 7 Haziran 2015 seçimleri ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında halkta gerçekleşen tercih değişiminin, belirleyici ölçüde, oluşmuş güvensizlik ortamıyla alakalı olduğunu sosyologlar gelecekte daha net bir biçimde ifade edebileceklerdir. Ek olarak; Sedat Peker tarafından Ocak 2016’da sarfedilen “Oluk oluk kan akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız.” ifadesi, yine kendisi tarafından 2021’de atılan tweet’lerde ilgili sözlerin psikolojik harp kapsamında olduğu ve ülkede korku iklimi yaratmak için uzlaşılan bir fikir sonucu ortaya çıktığı şeklinde açıklanmıştır.

Varolan ekonomik kriz ve yozlaşma ortamında siyasi iktidarın arkasındaki oy potansiyeli kar gibi erirken, gücü elinde bulunduranların toplumu korkutarak travmatize etmeye ve “mevcut düzen ile kaos” arasında bir seçim yapmaya zorlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor olmaları doğaldır. Ayrıca daha şimdiden Erdoğan’ın ardından liderlik yarışı için rekabet eden odaklar olduğu dedikoduları sosyal medyada konuşulur olmuş durumda. Son olarak Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın da belirttiği gibi “Süleyman Soylu’nun böyle bir hevese kapıldığı iddiası” doğru ise, akılcılık gereği onun bu hevese kapılan tek kişi olmadığı kabul edilebilir. Farklı cephelerden sürdürülecek kargaşaya dayalı olası bir taht kavgasının, Gladyo odaklarına toplumsal ve siyaseten daha da alan açacağını görmek için alim olmaya gerek bulunmamaktadır. Bir NATO ülkesinde, NATO’yu dışlayarak bahsedilen ölçüde bir oyun kuramazsınız, güçlü bir devletseniz ancak kurulan oyunları bozmaya müktedir olabilirsiniz. Hal böyleyken; mantıksal çıkarımlara dayandırdığım bu varsayımlar, ülkemiz için dehşet verici bir tablo ortaya koymaktadır. Cübbeli Ahmet ve benzerlerinin topluma korku yaymaya şimdiden başladığı bu konjonktürde, Sedat Peker ile alakalı olduğu iddia edilen biçimde sokak infazları ve ev taramalar başlamışsa ve Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı ile “özel” bir görüşme gerçekleştiriyorsa, ben yalnızca yeni bir sürecin başladığının işaretini alırım. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti, üç beş odağın kişisel çıkarlarına kurban edilemeyecek kadar büyük ve köklüdür.

Cübbeli’yi kim-neden konuşturdu?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. toplumu tenis topu gibi ordan oraya savuruyorlar.millet 38de yetim kaldı.

  2. Güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler.

  3. Güzel kaleme alınmış, zihin açıcı bir yazı. Teşekkürler

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!