Dedeağaç’ın yükselen cazibesi

featured

Dr. Ali Rıza Kuğu yazdı…

Son dönemde A.B.D.’nin sınırımızın dibinde yer alan Dedeağaç’taki askeri varlığı Türkiye’de endişe ve tepkiyle karşılandı. Hemen yanı başımızda olan bitene kayıtsız kalmamız elbette söz konusu olamaz. Hele bu işin içinde Yunanistan varsa.

A.B.D.’nin bölgedeki varlığı yetmiyormuş gibi, Suudi Arabistan yetkililerinin de yatırım olanakları açısından Dedeağaç bölgesini inceleyecekleri yönünde haberler çıktı.[1] Durup dururken Dedeağaç’a yönelen bu uluslararası ilgi gerçekten dikkat çekicidir.

Amerikalıların sınırımızın Yunan tarafındaki askeri varlığının görünen ve görünmeyen iki yüzü var. Önce görünen tarafından başlayalım.

RUSYA’YA KARŞI ‘ATLANTİK KARARLILIK HAREKÂTI’

Dedeağaç’taki A.B.D. askeri varlığı “Atlantik Kararlılık (Atlantic Resolve) Harekâtı kapsamında bir gelişme olarak gösteriliyor. Atlantik Kararlılık Harekâtı’nın Rusya’nın önünün kesilmesi ve Avrupa güvenliğine yönelttiği tehdidin karşılanmasını hedeflediği söyleniyor. Bu harekât, Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra Vaşington yönetimi tarafından oluşturulan milyarlarca dolarlık “Avrupa Caydırma İnisiyatifi (European Deterrence Initiative)” programı kanalıyla finanse ediliyor.

Atlantik Kararlılık Harekâtı, kuvvetlerin eğitimi, çokuluslu ve geniş çaplı askeri tatbikatların icrası, silah ve donatım olanaklarının geliştirilmesi gibi bir dizi caydırıcı faaliyet içeriyor. Ancak adı Avrupa Kararlılığı olsa bile faaliyetler esasında Bulgaristan, Romanya, Polonya ve Baltık ülkelerini kapsıyor. Harekât kapsamındaki faaliyetler bu günlerde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı olası bir askeri müdahalesini caydırmaya yönelmiş görünüyor.

Atlantik Kararlılık harekâtı kapsamında Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerine yapılan askeri araç sevkiyatı Dedeağaç üzerinden yapılıyor. A.B.D. ani müdahale gücü mantığı içinde muharip uçak filoları ve tugay çapında bazı kara birliklerini dönüşümlü olarak anılan ülkelerde konuşlandırıyor. Şüphesiz bunlar Rus Ordusunu durdurma ya da caydırmaya yeterli unsurlar değildir. Bu konuşlanma daha çok bir bayrak ve kararlılık gösterisine benziyor.

Yine bu kapsamda her yıl yapılan “Defender Europe” tatbikatına katılan araçlar da Dedeağaç üzerinden gönderilip çekiliyor. Bazı kaynaklarda, A.B.D.’nin “Defender Europe 2021” tatbikatı kapsamında Dedeağaç’a 145 helikopter, 1800 zırhlı araç ve 20 bin asker konuşlandırdığı belirtiliyor.[2] Bu büyük çaplı bir tatbikat ve tüm Balkanlar ve Doğu Avrupa bölgesini kapsıyor.

Ukrayna ile ciddi bir askeri krizin eşiğinde olan Rusya, Dedeağaç yoluyla Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine sevk edilen A.B.D. tanklarından duyduğu rahatsızlığını açıkça dile getiriyor. Bunun bölgede meydana gelecek bir savaşa müdahale amacına yönelik olduğunu görüyor.

Ancak bu noktada Rusya’ya da iki noktada eleştiri getirmek zorundayız. Rusya 2014’te Kırım’ı ilhak ederek BM Yasası ve yerleşik uluslararası hukuk hükümlerini yok saymıştır. Ayrıca, Rusya’nın Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA)’ndan tek taraflı olarak çekilmiş olması A.B.D.’nin bölgedeki askeri faaliyetler için elini rahatlatıyor. Bu arada NATO’nun genişlemesi ve A.B.D.’nin Doğu Avrupa’da füze kalkanı kurması gibi gelişmelerin Rusya’nın AKKA’dan çekilmesine zemin hazırladığını belirtmemiz lazım.

A.B.D.-YUNANİSTAN FLÖRTÜ

Konunun görünen bir de Yunanistan boyutu var. A.B.D., 1990 yılında Yunanistan’la imzaladığı Askeri İşbirliği Anlaşması’nı 2019’da yenilemekle kalmadı, önceki metne oranla daha geniş ayrıcalıklar elde etti. Bu bağlamda Türkiye sınırındaki Dedeağaç ve Girit Adası’ndaki Suda Üssü ile birlikte Yunanistan sınırları içinde bulunan askeri varlığını güçlendirdi. Dedeağaç’ta bir deniz ve hava üssü kurulması öngörüldü. Ülke içinde çok sayıda başka üsler talep edildiğine dair haberler de var.

Dedeağaç’taki liman tesisleri belli ki Amerikalılar tarafından geliştirilmiş. A.B.D.’li yetkililer limana yapılan yatırımı stratejik bir başarı olarak niteliyorlar. Örneğin, 400 civarında M1A1 Abrams tankı ve Bradley zırhlı aracının sorunsuz olarak limana indirilip bindirildiği haberi basında yer aldı.[3] Daha sonra çok sayıda zırhlı araç, 3000 kadar asker ve 120 taarruz helikopterinin limana indirildiğine dair haberler yayınlandı.[4] Verilen rakamlar liman kapasitesini yansıtması açısından önemlidir. Bunlardan bir kısmı başka ülkelere sevk edilmiş olsa bile bir kısmının Dedeağaç’ta kaldığı anlaşılıyor.

Yunanlı yetkililerin açıklamalarına bakılırsa, Amerikan askerlerinin topraklarına yerleşmelerinden çok memnun görünüyorlar. Yunan hükümetinin Rusya’yı caydırmak gibi bir kaygıları olduğunu düşünmek safdillik olur. Onlar topraklarındaki A.B.D. varlığını Türkiye ile rekabette bir kazanım ya da avantaj olarak görüyorlar.

A.B.D.-Yunanistan yakınlaşması Türkiye’nin güvenliği açısından ciddiye alınmalıdır. Yunanistan topraklarındaki Amerikan askeri varlığının artmasını, Yunanistan’ın Fransa ile artan askeri ilişkileri ile birlikte görmek gerekiyor. Fransa’nın Yunanistan’a üç fırkateyn ve 18 adet Rafale savaş uçağı satışı yapacağının altını çizelim. Ayrıca Türkiye’ye verilmeyen F-35’lerin Yunanistan’a verileceği söyleniyor.

Biraz da konunun görünmeyen ve çoğunlukla Türkiye’yi etkileyen boyutlarına değinelim.

DEDEAĞAÇ’DAKİ A.B.D. VARLIĞI VE TÜRKİYE 

En başta söyleyelim; A.B.D.’nin Dedeağaç’taki varlığını doğrudan Türkiye’nin önünü kesmeye ya da onu kuşatmaya yönelik bir önlem olarak değerlendirmek biraz zorlama olur. Çünkü Türkiye sınırları içindeki Amerikan varlığı gerek İncirlik gerek NATO komuta yapısındaki karargâhlarda zaten devam ediyor. Ancak A.B.D.’nin Rusya’yı çevreleme stratejisinin, bir yan etki ya da tali amaç olarak Türkiye’yi de baskı altına aldığı çok açık.

Bir defa bu yığınağın ya da askeri konuşlanmanın Türklerin yoğun olarak yaşadığı Batı Trakya’ya yapılması ve İskeçe bölgesi başta olmak üzere Türklerin yaşadığı yerleşimlerin ortak tatbikat alanına dâhil edilmesi rahatsızlık vericidir.

Dedeağaç Türkiye sınırına yaklaşık 50 Km. mesafede bir liman kasabasıdır. Coğrafi konumu itibariyle Boğaz önü adalara hâkim bir noktadadır. Bölgede üslenecek unsurlar Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi tarafından giriş-çıkışını tehdit edebilir. Bu haliyle Dedeağaç bölgesinde konuşlanan askeri birlik ve yeteneklerin, Rusya’nın Akdeniz’e çıkışını sınırlamak, onu adeta ablukaya almak anlamına geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Öte yandan, Dedeağaç hamlesi A.B.D.’nin gerektiğinde Karadeniz’deki askeri varlığını artırmak için bir ileri ikmal noktası ya da lojistik üs oluşturması anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kurduğu geçiş rejimi kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz’e geçecek askeri gemi ve diğer harp silah ve araçlarının cins ve miktarı ile bunların Karadeniz’de kalış sürelerini sınırlandırıyor.

Hem geçişle ilgili kısıtlamalar hem de bildirimde bulunma zorunluluğu, Türkiye’ye Boğazlar üzerinde önemli bir egemenlik hakkı tanıyor. A.B.D. Karadeniz havzasına yapacağı sevkiyat için Dedeağaç’ı kullanarak bir bakıma Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni de bypass ediyor. Buradan Bulgaristan ve Romanya’ya yapılacak sevkiyat ve intikaller, NATO’ya üye olmuş söz konusu iki ülkeyi Avrupa-Atlantik sistemine iyice bağımlı hale getiriyor.

Türkiye hükümeti Dedeağaç’ta bir A.B.D. yığınağı olmadığına dair açıklamalar yaptı.[5] Fakat yine de tedirgin olmamız için geçerli nedenler mevcut. A.B.D. ile aramızdaki F-35, S-400, Doğu Akdeniz gibi sorunlar henüz çözüme ulaşmadı. A.B.D. Yunanistan ile askeri ilişkilerini yoğunlaştırarak, Türkiye’deki üslere göbekten bağlı olmadığı mesajını vermek istiyor olabilir. Askeri yardımları artırarak Yunanistan-Türkiye arasındaki geleneksel 7/10 dengesinden Yunanistan lehine vazgeçmiş görünüyorlar.

Yunanistan Çipras yönetimindeki Syriza iktidarında daha çok AB merkezli bir dış politika yürütmüştü. Bu durum ideolojik olduğu kadar, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin de bir dayatmasıydı. Şimdi ise Yeni Demokrasi Partisi iktidarı kanalıyla, A.B.D. Yunanistan’a daha kalıcı şekilde yerleşmeye çalışıyor.

Hesaba katılması gereken bir görüş de A.B.D.’nin Dedeağaç’a yerleşmesinin arkasında Türkiye-Yunanistan arasında bir tampon bölge oluşturma düşüncesinin rol oynamış olabileceğidir. Lozan Anlaşması Trakya sınırının her iki tarafında askersizleştirilecek bölgeler öngörmüşken, Dedeağaç’taki askeri konuşlanma Lozan ruhuna aykırıdır. Ayrıca Amerikan askerleri Dedeağaç’ta iken Yunanistan’ın Ege adalarını uluslararası hukuk hilafına silahlandırmaya devam etmesi, A.B.D.’yi bu hukuksuzluğa gözlerini kapayan bir müttefik durumuna sokmaktadır.

A.B.D.’nin Ege’de üsler oluşturması, kendisi açısından Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri kontrol etmeyi kolaylaştırır. Hatta Suriye’nin kuzeyine dahi kısa sürede müdahale olanağı verir. Yine bazı uzmanlar, A.B.D.’nin Yunanistan’da askeri varlığını artırmasını Çin’in bölgedeki faaliyetleri ve Kuşak Yol Projesini kısmen de olsa engelleme amacına bağlıyorlar.

Dedeağaç’ın Türk Boğazları’nı dışarıda bırakarak Rus petrol ve doğalgazını Akdeniz’e akıtmaya yönelik Burgaz-Dedeağaç boru hattı projesinin güney ucu olduğunu da hatırlayalım. Bulgaristan’ın görünüşte finansal ve ekolojik gerekçelerle vazgeçmesi sonucu projenin rafa kaldırılmış olması, Dedeağaç’ın gelecekte böyle bir maksada hizmet etme olasılığını ortadan kaldırmıyor.

Bu arada, A.B.D. yönetimi sürpriz bir şekilde artık EastMed Boru Hattı Projesi’ni desteklemediğini açıkladı. Bu proje Türkiye ve KKTC’yi devre dışında bırakan bir projeydi. A.B.D.’nin son anda projeden çark etmesi, Türkiye’ye bir jest mi yoksa projenin yetersizliğinden mi kaynaklanıyor, bilemiyoruz. Ancak projenin yeterince ekonomik bulunmamış olması büyük olasılık. Kaldı ki, bu projenin Türkiye ve KKTC olmaksızın gerçekleştirilmesi kabul edilemez. A.B.D.-Yunan yakınlaşmasına karşı Doğu Akdeniz’de yeni müttefikler bulmamız ya da oyunun yeniden kurgulanması gerekmektedir.

A.B.D. Ukrayna’yı bypass eden Kuzey Akım-2 projesine de karşı. Ancak son günlerde Almanya da bu projenin gerçekleşmesini Rusya’nın Ukrayna konusundaki tutumuna bağlayan açıklamalar yapıyor. Bu tavır da uluslararası ilişkilerdeki ekonomi politiğin kaçınılmaz bir sonucu.

SON SÖZ

Sonuçta Dedeağaç’daki askeri hareketlenme dâhil bölgedeki her gelişme, Rusya-Ukrayna kriziyle bağlantılı çıkıyor. Bölgenin gittikçe ısınmaya başladığını ve tarafların sinsice kışkırtıldığını kaygıyla izliyoruz. Olası bir çatışmanın Karadeniz havzasını bir uluslararası rekabet ve kriz coğrafyasına çevireceği açıktır. Karadeniz’in kıyıdaş ülkelerin egemenlik alanından çıkması ve bununla ilgili anlaşmazlıklarda taraf seçmek durumunda kalmamız, Türkiye’nin lehine olmaz. O halde, böyle bir çatışmanın önlenmesi için çaba sarf etmek gerekir.

Türkiye ve Yunanistan’ın küresel güçlerin çıkarlarına hizmet etmek için bir yarış içine girmeleri, her iki ülkeye de bir yarar getirmez. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak kendi işimize bakıp, ulusal çıkarlarımız ne gerektiriyorsa onun peşinde olmalıyız. 

[1] https://www.veryansintv.com/abd-yiginak-yapmisti-suudi-arabistandan-yunanistana-dedeagac-sozu

[2] https://www.evrensel.net/yazi/89828/abd-askeri-neden-yunanistanda-konuslaniyor

[3] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/turkiye-sinirina-50-km-uzaklikta-dedeagaca-yeni-abd-yiginagi-41859274

[4] https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/bin-askeri-arac-ve-120-helikopter-abdden-dedeagaca-yiginak-1883034

[5] https://www.ntv.com.tr/turkiye/dedeagaca-abd-yiginagina-iliskin-aciklama,z9zIyfdRQEuv6_dQ2sPPKw

 

Dedeağaç’ın yükselen cazibesi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 22 Ocak 2022, 12:30

    Ufuk açıcı bir analiz. “Atlantik Kararlılık Harekatı” konusunda Dedeağaç ötesinden de bakmakta yarar var… 2005’ten sonra Baltıklar’da, Kafkaslar’da, Türkî Cumhuriyetlerinde, hatta Kuzey Buz Denizi’ndeki ABD yığınaklanması da manidar… Yığınaklanmaların Türkiye’ye etkileri “Tehdit Analizleri”nde mutlaka dikkate alınmalıdır. En azından Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki ABD varlığyla birlikte…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!