GARA unutulmamalıdır!..

featured

İsmet Hergünşen yazdı

Irak’ın Kuzeyi Gara Bölgesi’nde teröristlere yönelik Pençe Kartal-2 Harekatı esnasında, elinde silah olmayan, çatışmaya girmeyen insanımızın bölücü terör örgütü PKK tarafından insafsızca katledilmesini düşününce, her Türk yurttaşı gibi büyük bir üzüntü ile birlikte kendimi duygularıma bıraktım.

Acının tarifi yok.

İçim hınçla, içim kederle dolu.

Çanakkale’yi düşündüm. Dumlupınar ve Sakarya’yı, onlu yaşlarda şahit olduğum ve günümüze kadar barış iklimi yarattığımız Kıbrıs ile Mavi Vatanımızı.

Öyle ki, bugün olduğu gibi gelecekte de her daim lanetle anımsanacak, ihanet şebekesi Fetullahçı Terör Örgütü ile diğer olumsuzlukları düşündüm.

Azeri şair  Bahtiyar Vahabzade’nin dizelerini okudum.

Ne çok imiş bu toprağa göz diken,

Baka baka gözümüze mil çeken.

Düşmanımız dostumuzdan çok iken,

Türk’ün Türk’e adavete hakkı yok.

 

Sesini yarmalıyız zulmetin,

Bu maksada gittiğimiz yol çetin.

Her gün neçe şehit veren milletin,

Birbiriyle adavete hakkı yok.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini birkez daha hatırladım.

Ne diyordu, Büyük Önder. “İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”

Seni bu kadar kızdıran ne? diye soracaksınız…

Bu su dolu bir bardağın son damlayla taşmasından başka birşey değil, ülkemiz ve insanımıza reva görülenler.

Taa 1984 yılında birkaç çapulcunun işidir diye küçümsenen ve artık unutulmaya yüz tutmuş otuz binlerce ölümsüz kahraman.

“Hafıza-i beşer nisyan ile malumdur”  ama gerçekleşen bu son olayı, mantıklı aydın kişiler dahil Türk halkı bu kez asla unutmayacaktır.

Unutmamalıdır da, son nefesine kadar.

Yakın tarihi, biraz bilen her Türk kolayca cevap verebilir, bu soruya.

Politik ve maddi çıkarlardır, gerçek nedenler.

Arap – İsrail anlaşmazlığı ve 1980’li yıllarda gerçekleşen İran ve Irak savaşıyla hegomonik güçlerin rekabet alanına girmiş Ortadoğu coğrafyası.

Büyük Ortadoğu Projesi politik maskesi altında oynanan ve tezgahlanan oyunlar ile şekillendirilmeye hakim kılınan, etnik ve mezhepsel temelde atılan nifak tohumlarıdır, kardeş kavgalarıdır, gerçekte yaşananlar.

Kurulduğu tarihten itibaren gerek varlığı ve bağımsızlığı gerekse İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bazı zor anlar yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, hiçbir devlet ya da taşeronları olan örgütler tarafından tehdit edilmesi söz konusu dahi  olmamıştır.

“Yurtta barış, dünya da barış” ilkesine bağlı kalmaya çalışan Türk Milleti her türlü melanete rağmen, Anayasa’da vaz edilen “demokratik, laik, sosyal ve bir hukuk devleti” kimliği çerçevesinde kendi coğrafyasında yüzyıl boyunca yaşam mücadelesi vermektedir.

Son yıllarda alabildiğine uygulanan hamaset içeren tekilci politikaların neticesinde uluslararası ilişkilerde yalnızlığa mahkum edildiğimiz gerçeğinden hareket edilerek, yarının dünyası için geçmişin ders ve deneyimlerine dayanan geçerli bir strateji ivedilikle oluşturulmalıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kafi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır” ifadesinde yer bulduğu gibi uygulanacak akılcı politikalar, ülke insanımızın geleceğe daha güvenle ve umutla bakmasına olanak sağlayacaktır.

Aynı zamanda, Türk Ulusu’nu “Ne Mutlu Türküm Diyene” özelinde de, ölümsüz kılacaktır.

Ulus devlet anlayışı çerçevesinde bir istikrar ve güven kalesi gibi sağlam durmamızı gerektiren bu günlerde, Gara Şehitlerimizi saygı ve minnetle yad ederken “Son Kale” şiirimi, hürriyet zevkini ve yaşama sevincini bizlere tattıran “Bu toprağa kan düşende, Yiğit bağrı ses veren  kahramanlara” ithaf ediyorum.

SON KALE

Sabır taşı çatlasa
Etraf cehennem olsa
Akacak kanımız varsa
Son kalemizdir burası… 

Düşman tek vücut olsa
Topu tüfeği varsa
Şehit gazi olunsa
Son kalemizdir burası… 

Anadolu Trakya’sı bir arada
Levendim Memedim ön safda
Bu yürek, bu iman varsa
Son kalemizdir burası… 

Yeter ki kenetlenelim
Yedi düvele had bildirelim
Kader de ölüm varsa
Son kalemizdir burası…

GARA unutulmamalıdır!..

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 19 Şubat 2021, 20:53

    Ozellikle koyu ( bolt) ile belirttiginiz hususlar sorunun esasini olusturuyor. Belirttiginiz gibi rasyonel ve istisare edilerek olusturulmus partilerustu bir dış politikanin hayata gecmesi kacınılmazdır. Cok uzuluyoruz, icimiz yaniyor.

  2. Bahtiyar Vahabzade şiirde kendisine Türk derken suzin “Azeri şair” demeniz doğru olmamış. Doğrusu “Azerbaycan Türkü”.. Yazınızı zevkle okudum. Teşekkürler.

  3. 19 Şubat 2021, 15:27

    Şiirinde de yorumların da gözlerimi dolduracak derecefe içime işledi.
    Eline sağlık

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!