GATA’nın hazin hikayesi: Aşıyı kendi üzerinde denediği için şehit olan hekimlerden Menzilci Dr. Ali Edizer’e

featured

GATA’nın askeri yapısının önemi, Dr. Ali Edizer’in Medeni Kanunu ve tek eşliliği hedef alan paylaşımıyla yeniden gündeme geldi. Eski GATA Dekanı emekli Tümgeneral Prof. Dr. Mehmet Zeki Bayraktar dünyanın en saygın kurumları arasında gösterilen Gülhane’deki değişimi “Buradan yetişen hekimler 1. Dünya savaşında tifüs aşısını kendi üzerinde denemişler ve aşının dozu yüksek geldiği için şehit olmuşlardır. GATA’daki hocaların kültürü buydu” sözleriyle özetliyor. Veryansın TV’ye konuşan Bayraktar’a göre Edizer’in açıklaması, GATA’nın Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasının sonuçlarından yalnızca biri.

ERAY ÇELEBİ/VERYANSIN TV

Eski adıyla GATA, yeni adıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yapısı, başhekim yardımcılığı görevini yürüten Dr. Ali Edizer’in Medeni Kanunu ve tek eşliliği hedef alan paylaşımıyla bir kez daha gündemde.

Bir zamanlar dünyanın en saygın kurumları arasında gösterilen GATA, 2000’li yıllardan bu yana önemli ölçüde değişime uğradı.

Genelkurmay’ın beyni olarak gösterilen Personel Daire Başkanlığı’nın FETÖ’nün kontrolüne geçmesinin ardından akademi içerisindeki kritik görevlere terör unsurları yerleştirilmeye başlandı.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise “FETÖ kadrolaşması” gerekçe gösterilerek içinde GATA’nın da olduğu askeri hastaneler Sağlık Bakanlığı’na bağlandı.

“Sivilleşmenin” ardından Sağlık Bakanlığı’nda etkili olan tarikatların kontrol alanına girdiği belirtilen GATA’nın yapısındaki değişiklik Dr. Edizer’in açıklamalarının ardından daha çok sorgulanıyor.

ŞEHİT OLAN HEKİMLERDEN MENZİLCİ EDİZER’E

Veryansın TV’ye konuşan eski GATA Dekanı emekli Tümgeneral Prof. Dr. Mehmet Zeki Bayraktar 1898’de kurulan GATA’daki değişikliği “Buradan yetişen hekimler 1. Dünya savaşında tifüs aşısını önce kendi üzerinde denemişler ve aşının dozu yüksek geldiği için şehit olmuşlardır. GATA’da kültür buydu. Bu inançla, bu fikirle insanları yetiştirecek hocalara ihtiyaç var. “ ifadeleriyle anlatıyor.

“Gülhane’nin eski GATA ile herhangi bir benzerliği kalmadı” diyen Bayraktar, Dr. Ali Edizer’in açıklamalarını “GATA’nın çökertilmesinin” bir sonucu olarak görüyor.

Peki GATA bu noktaya nasıl geldi?

Bayraktar, FETÖ’cülerin yerleştirilmeye başlandığı 2000’li yıllara dikkat çekiyor:  

FETÖ’CÜLER NASIL YERLEŞTİRİLDİ?

“FETÖ, basit bir organizasyon değil, başta ABD’liler olmak üzere birtakım güçlerin Türkiye’de idareyi ele geçirmek için hazırladıkları bir organizasyon. 1970’li yıllardan başlayarak tüm devlet kademelerine sızma çalışmaları kapsamında özellikle silahlı kuvvetler, yargı ve emniyette çalışmalar yürütülmüş. Gülhane’ye yönelik de aynı tarihlerde çalışmalar başlamış. GATA’ya sızma 1985-2002 arası münferit ve alt kademede. 2002 yılından sonra alınacak askeri öğrenciler hakkında silahlı kuvvetlerin bizzat soruşturma yapmasının yasaklanması ve bu görevin emniyete verilmesi ile sızma hızlandı. 2000-2010 arası Genelkurmay ve kuvvet personel başkanlıkları personelinin FETÖ sızmasına uğraması ile orta düzeyde öğretim üyeleri arasında örgüt üyesi çoğalmaya başladı.GATA yönetimi sızmayı engellemeye çalıştı ancak personel başkanlıklarının ve askeri yargının örgüt etkinliğinde olması kıran kırana mücadeleye neden oldu.Sızma gene sınırlı kaldı.2011’den itibaren TSK yönetiminin değişmesi ve orduda siyasetin etkili olması ile örgüt büyük oranda kurumda hakim oldu. Gene de hiçbir zaman adliye,mülkiye,yada asker veya sivil diğer devlet kurumlarında olduğu kadar FETÖ hakimiyeti gerçekleşmedi.Bunun nedenide cumhuriyetin kuruluş ilkelerine gönülden bağlı öğretim üyelerinin varlığıdır.

GATA’ya yeni eleman, yeni öğretim üyeleri alınırken genellikle sınavlar Gülhane’de yapılır, daha sonra atama işlemleri sırasında Genelkurmay Personel Başkanlığı değerlendirmeler yapardı.  

FETÖ İŞGALİ PERSONEL BAŞKANLIĞI İLE BAŞLADI

2000’li yıllardan itibaren genelkurmayın beyni olan personel başkanlığı büyük oranda FETÖ’cülerin işgaline uğradı. GATA, Önce alt kademelerinden başlayarak 2011 ve 2012 yıllarında hemen hemen tüm kademelerde FETÖ’cü elemanlar tarafından işgal edildi. Benim yönetimde  olduğum 2006 yıllarında başkanlar, daire başkanları böyle değildi ama daha alt rütbedeki albaylar vs. FETÖ’cüydü. Zaten şu anda hepsi bu olaylara karışmaktan dolayı tutuklanan, ceza alan insanlar olarak ortaya çıktı.

ASKERİ HASTANELERİN ÖNEMİ

15 Temmuz darbe girişiminin ardından GATA’nın Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasını “zırvalık, saçmalık” olarak değerlendiren Bayraktar, GATA ve askeri hastanelerin önemini şöyle anlatıyor:

“Askeri hekim, cephede her türlü sağlık hizmetini verecek, çarpışma noktasına kadar gidecek. Piyadeler yürürken onlarla yürüyecek, komandolar dağda giderken onlarla gidecek ya da deniz altında muharip subaylarla birlikte suyun dibine dalacak ve orada denizaltında görev yapacak. Denizaltına sivil hekimi yönlendirebilir misiniz?

‘BİZİ GATA’YA YETİŞTİRİRSENİZ İYİLEŞİRİZ’

Bu yolda evrilmenin getirdiği avantajlar vardı. Türkiye’nin en uç köşesinde çarpışan asker sağlığının kendisinde olan bir doktor tarafından güvence altında olduğunu bilir. Rahatlıkla çarpışır. O zamanlar söylenen bir şey vardı. ‘Bizi Diyarbakır askeri hastanesine yetiştirirseniz hayatta kalırız, bizi GATA’ya yetiştirirseniz iyileşiriz’ derlerdi. 

Çarpışan askere önce bu güvenceyi vereceksiniz. GATA’nın yetiştirdiği askeri hekimler de bu güvenceyi vermişlerdi. Dahası çarpışan askere önemli bir güvence daha verilirdi. Askerin Türkiye’de, Ankara’da, İstanbul’da, Erzurum’da bıraktığı ailesi gene silahlı kuvvetlerin güvencesi altındaydı.

2008 yılında yapılan uluslarası askeri tıp kongresinde GATA’nın Walterreed Hastanesi’nden bile iyi olduğu konusunda yabancı doktor generaller fikir beyan etti. Hatta bu nedenle Tunus askeri hekimleri GATA’da eğitim almaları teklifini bizzat Tunuslu Bakanlar GATA yöneticilerine iletti. 

Dünyada 140’dan fazla ülkede askeri sağlık teşkilatı var. Benim en son katıldığım 2011 sonbaharındaki Uluslararası Askeri Tıp Kongresi’ne 130’dan fazla ülke katılmıştı. “

GATA’nın herhangi bir hastane olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Bayraktar dünyanın en saygın kurumları arasında gösterilen kurumun neler yaptığını anlattı:

‘HAYVAN DENEYLERİ BİLE YAPARDI’

Gülhane sadece hastane değildi. Araştırma laboratuvarlarında binden fazla hayvan üzerinde deney yapılan, ihtiyaç duyulduğu anda her türlü aşıyı, serumu hiç kimseye ihtiyaç duymadan üretebilen bir merkezdi. Türkiye’nin ihtiyacı olduğu her türlü aşıyı üretiyordu. 2000’lerde bazı serumları Sağlık Bakanlığı üretemiyordu ama Gülhane üretip Sağlık Bakanlığı’na veriyordu.

Nükleer, biyolojik, kimyasal savaş için her türlü hazırlığı yapan bir merkezdi.  Hatta ben emekli olurken biyo güvenlik 3 laboratuvarı kuruluyordu. Askerlerin temizliği, hastalıklara karşı önlemlerin nasıl alınacağı konusunda çalışmalar yapılırdı. Yani bir ordunun ihtiyaç hissettiği tüm askeri sağlık hizmetini eksiksiz verecek nitelikte bir merkezdi.  

GATA ESKİ YAPISINA KAVUŞABİLİR Mİ? 

Bayraktar GATA’nın yeniden eski yapısına kavuşturulması konusunda 2 önemli öneri yapıyor:

Öncelikle GATA yeniden askeri bir akademi olarak ele alınmalı ve Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır.

İkincisi de GATA’nın kurucularının zamanında yön verdiği fikirleri taşıyan öğretim üyelerinin yeniden toparlanabilmesi ya da bu geleneğin, bu inanışın sürdürülmesini sağlayacak askeri hekimlerin yeniden toparlanarak tekrar yola devam edilmesi.  Buradan yetişen hekimler 1. Dünya savaşında tifüs aşısını önce kendi üzerinde denemişler ve aşının dozu yüksek geldiği için 3 kişi şehit olmuştur. Bu inançla, bu fikirle insanları yetiştirecek hocalara ihtiyaç var.

Başka türlü böyle bir kurumu meydana getirmek mümkün değil.”  

GATA’nın hazin hikayesi: Aşıyı kendi üzerinde denediği için şehit olan hekimlerden Menzilci Dr. Ali Edizer’e

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!