Hangi Milliyetçilik?

featured

Ahmet Yılmaz yazdı…

Edebi, felsefi, fikri, kültürel açıdan milliyetçilik; milletini sevmek, şahsi çıkarlar millî çıkarlarla çatıştığında milleti lehine şahsi çıkarlarından vazgeçebilmektir.

Siyasi açıdan milliyetçilik; milleti adına kayıtsız şartsız egemenlik talebinde bulunmak, milletin egemenliğini kullanmasını engelleyen unsurlarla mücadele etmek, devlet/millet işlerinde millet iradesi üzerinde başka bir irade, otorite, makam, aracı kabul etmemektir.

Egemenlik kavramını doğru anlayamaz, doğru ifade edemez, içini dolduramaz, doğru tanımı doğru yere koyamazsak ortaya çıkması muhtemel suistimalleri anlayamaz, onlarla mücadele edemeyiz.

Egemenlik (vatan, devlet, bayrak, anayasa, yasama, yürütme, yargı) kayıtsız şartsız milletindir demektir.

Kendisine milliyetçiyim diyen bir insan; millî egemenlik karşıtı olamaz, bir hanedanın veya tek bir kişinin (derebey, diktatör) sınırsız egemenliğini kabul edemez, kendisinin ve milletinin egemenlik haklarına yapılan saldırılara karşı sessiz kalamaz, Millî Egemenlik’ten taviz veremez. Egemenlik gaspına rıza gösteremez, susamaz.

Egemenliğin birinci ayağı yasamadır, yani meclisimizdir. Yasa yapma yetkisinin sahibi olan meclis üyelerinin seçimi egemenlik hakkının kullanılmasının kilididir. Meclis üyelerini kim seçiyorsa meclis onun meclisidir ki uzun yıllardır meclis üyelerini milletimiz seç(e)memektedir.

Milletimizin seçme seçilme hakkı; altında imzamız bulunan insan hakları evrensel beyannamesine ve anayasamızda belirtilen temel hak ve hürriyetlere, ahlâka, vicdana, hukuka, adalete aykırı şekilde atanmışlar meclisinin yetki aşımı ile yapılan antidemokratik yasalarla (örnek 2839 sayılı yasa özellikle 4. madde ile) alenen gasp edilmiştir. (Bu konu bütün sistemin kilidi durumundadır ve hayati öneme sahiptir. 2839 sayılı yasa üzerinden bize yapılanları ayrıca yazacağım.)

Bir Türk Milliyetçisi egemenliğini tehdit eden hak gaspını asla kabul edemez. Bu durumu görmezden gelemez, haklarına yapılan tecavüzü “ama, lâkin, fakat” ile başlayan omurgasız cümlelerle geçiştiremez, meşrulaştıramaz.

Ne demeye çalışıyorsun?

Efendice “Niyet ettim milliyetçiliğe, uydum kalabalığa” demekle milliyetçi olunmaz diyorum.

Milleti adına kayıtsız şartsız egemenlik talebi olmayandan milliyetçi olmaz, olamaz diyorum.

Adalet, demokrasi, cumhuriyet düşmanı organizmalardan milliyetçi olmaz diyorum.

Akıl ve bilim düşmanlarından milliyetçi olmaz, gericiden milliyetçi olmaz, yobazdan milliyetçi olmaz, işbirlikçi hainden milliyetçi olmaz diyorum.

Natocudan, Fetocudan, cemaatçiden, tarikatçıdan Türk Milliyetçisi olmaz, olamaz diyorum.

Türk ve Atatürk düşmanlarından milliyetçi olmayacağı gibi Türk Milliyetçileri Türk ve Atatürk düşmanlarıyla birlik olamaz, iş tutamaz diyorum.

Yeter mi?

Adam olana yeter.

Bunlara yeter mi?

Yetmez. Adam olsalar, gerçekten “milliyetçi olsalar” zaten ülke bu hâlde olmazdı.

Hangi Milliyetçilik?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

11 Yorum

  1. Tek kelimeyle mükemmel bir yazı dizini
    Ama bu ülkede bunu anlayacak %1 var
    Oda bizlere yeniden kurmaya yeter
    Saygılarımla

  2. 8 Mart 2021, 14:50

    “Niyet ettim milliyetçiliğe, uydum kalabalığa”… bundan daha iyi tarif edilebilir mi? Türk siyasetine girdiğinizde tam bir maskeli baloda buluyorsunuz kendinizi. Ya özgürlükçü, ya vatanperver, ya laik ya bilmem ne maskesini geçirmiş, ortalıkta gezinen insanlar. Ancak asıl yüzlerinde güç, para, makam avcılığı var. Milletimiz görmüyor. Göremiyor. Banka borçlarıyla, ev kirasıyla, faturalarla can havliyle yaşamaya çalışmaya alıştırılıyor. Ve bir zaman sonra insanlar bu durumu kabullenip “olması gereken durum” olarak görüyorlar. Bu büyük bir tehlikedir. Çok büyük.

  3. Yüreğinize sağlık sayın başkanım

  4. Ahmet Yilmaz bey gayet yerinde tespitlerde bulunmuş her zamanki gibi

  5. Türkiyede milliyetcilik ne yazıkki Amerikan ajanı, Ruzi Nazar ın danışmanlığında Alpaslan Türkeş in başkanlığında ırkçı bir çizgide başlamıştır. Neden ırkçı? Bir ırkçı yaklaşım diğer azınlık milletlerde karşıt tepki yaratır. Bugün PKK gibi bir ayrılıkçı güç varsa, Bunu Türk milliyetçileri yaratmıştır.
    Osmanlıda yetmiş iki buçuk millet diye bir deyim vardı. Burhan Felek bunların hepsini yazmıştı. Buçuk diye de çingenelere denir demişti… Hepimiz Türk çatısı altındaydık. Ama “Öz be öz Türk ana babadan doğdum” diyen ırkçı milliyetçilik diğer azınlıkları tepkiye ve ayrılıkçılığa sevketti…

  6. Bir süredir VeryansınTV’de garip milliyetçilik analizlerini şaşkınlıkla okuyorum. Herkes kafasından milliyetçilik yazıyor yeniden, oysa Deleuze’un da belirttiği gibi anlam, zaman ve mekana ilintilidir. Örneğin Gülümser Heper’in ortaya attığı “Atatürk milliyetçiliği” dediğimiz şey, milliyetçiliği sulandırmanın Atatürk markası kullanılarak yapılmasından başka bir şey değildir. Kemalizm doktrininde milliyetçilik altı okun içindeki haliyle anlamlı ve onunla vücut bulmuştur. Nasıl bir Atatürk Cumhuriyetçiliği yoksa veya Atatürk halkçılığı yoksa, Atatürk milliyetçiliği de olmaz. Atatürk döneminin milliyetçiliği halkçı, laik, cumhuriyetçi, devletçi ve devrimcidir dersek doğru söylemiş oluruz. Bahsettiğimiz bu milliyetçilik Cumhuriyetçidir, çünkü Cumhuriyet vatandaşlarının hukuku, ırkdaş veya soydaşların hukukundan üstündür. Hakkari’deki yurttaş, Kırım’daki soydaş ile bir tutulmaz. Halkçıdır, çünkü egemenliği halka vermiştir. Feodal ilişkileri kökünden atamasa da, büyük bir aşama kaydetmiştir. Bu haliyle devrimcidir de. Devletçidir. Devlet, Türk milletinin hizmetinde onun eğitim, kültür, fen, sanat ve iktisatta ilerlemesi için en önemli aracıdır. Ve elbette laiktir…Azeriler şii deyip yüz çeviren adamların anlamayacağı bir husustur bu. Şimdi bizim yukarıda tanımladığımız şeyler her bir öğesi diğerinden ayrılamayacak olan Altı Ok’un milliyetçiliğidir. Bence tekrar keşfedilmesi gereken kavram olarak milliyetçilik, Altı Ok’tur

  7. 9 Mart 2021, 00:42

    Yazar adalet, demokrasi, cumhuriyet, milli egemenlik, Atatürk, akıl, bilim diyor. Siz aynı şeyleri yazarak itiraz ediyorsunuz. Yazıyı bir daha okudum da yazar gayet net ifade etmiş ve sonuna kadar haklı.

  8. 9 Mart 2021, 05:42

    Millet ile halk terimleri aradındaki nüansa dikkat etmek gerek. Zaman içinde, ardışık kuşaklar silsileleri halinde dizilmiş olunca “millet”, ama bu dizilişin bir zaman noktasındaki fotosunu çektiğimizde “halk” deriz. Millet kavramı, aralarında yüzyıllarca zaman farkı bulunan halk kuşaklarını bağlar, bütünleştirir. Halk ölümlü, millet ise tırnak içinde “ölümsüz”dür. Halk egemenliği değil de milli egemenlik demenin bir hikmeti var. Demem o ki, egemenlik, sandık, seçim konuları o kadar da basit değil. Temsili demokrasi denen şu hilkat garibesi ise bana göre “medya güdümlü halk egemenliği“ bile değil; medyanın ve paranın efendilerinin egemenliğinden başka bir şey değil ne yazık ki. Millet bilincine, insanlık bilincine, süreklilik bilincine, hak bilincine ve Hak bilincine yani “Tevhid bilincine” sahip olmayan “seçmen”lerin ve medyayla güdülen sürülerin yaptığı tercihlerin milli egemenlik anlamına geldiğini düşünüyorsanız, bence bir daha düşünün derim. İtirazlar geleceğini biliyorum. Bunu polemik olsun diye değil, nüansa dikkat çekmek için yazıyorum.

  9. 9 Mart 2021, 06:01

    Bölgede tüm ülkeler milliyetçiliği seçmiş, ruslar araplar kürtler iran ve hatta avrupada bile yükselişde. Bu yani gelecek yıllarda dış siyasetler saldırgan olacak ve bu ülkelerin çoğu türk düşmanları olduğu için en çok türkiyeye saldıracaklar mesela ruslar yunanistan bazı arap ülkeler ve iran ve ermenistan hepsi türk karşıtı. Buna karşı türkiye bir milliyetçi doktorini yapmalıdır ama dinci ve faşist değil. Bu gün eğer türkiye zor durumda? Ihvancılıktandır, milliyetçilikten değil. Madem faşist yunan megalo idea ile bize saldırır bizde turanci yeni yürt doktorini ile bulgaristan ve macaristan ve makedonyayı ce batı trakiyayı turan federasyonu bayrağı altına almalıyız, din mezhep ayırmadan ve iran ve alman gibi faşist tuzağıba düşmeden. Doğru milliyetçilik turan birliğidir

  10. 9 Mart 2021, 06:06

    Aslında sadece milliyetçilik kavramı değil, günümüzde her sosyolojik aidiyet kavramı emperyalizm ve işbirlikçileri sayesinde olumsuz yönde değiştirildi, içi boşaltıldı, daha da kötüsü kirletildi. Tabi ki diyalektik açıdan baktığımızda her şey değişti. Dünya kesinlikle 50 yıl öncesinin hele de 100 yıl öncesinin dünyası değil. Bu kavramları da günümüzün yaşam gerçekliği ile yeniden ele almak temizlemek, netleştirmek, açıklamak gerekiyor. Söz gelimi; genetik alanında ki gelişmeler gösterdi ki her hangi bir milli kimliğe ait saf bir ırk kalmamış. Gene söz gelimi; Sosyalizm’in 19. yüzyıl başında ortaya koyduğu kavramlar ve talepler, bugün köyleşen dünya’da (lgbt, etnik vb. öncül olmayan, yapay konular değil) yeni gerçekçi sorunlara göre yeniden, yeni talepler ile tazelenmelidir….

  11. 9 Mart 2021, 06:08

    Büyük ölçüde katılıyorum. 70lerin r nazar – e altaylı milliyetçiliği asla türk milliyetçiliği değildi, Bence türkeş’in milliyetçiliği de değildi; ”cia milliyetçiliği” desek daha doğru. Türk mitolojisinde bağımsızlığı, özgür ve onurlu yaşamı simgeleyen bozkurtu adeta abd’nin attığı kemiklere kuyruk sallayan bir ite dönüştürüp, ruslara çinlilere havlatma projesiydi, cia’nın “bugünki uygur milliyetçiliği”nden hiç farklı değildi. 80 sonrası ülkücü hareket bence bu projeyi reddetti ve daha doğru bir çizgiye geldi.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!