Hayati Asılyazıcı anlattı… Sahne sanatımızın yorgun matadoru: Münir Özkul

featured

Usta sahne sanatları eleştirmeni ve İstanbul Şehir Tiyatroları’nın eski Sanat Yönetmeni Hayati Asılyazıcı, üç yıl önce aramızdan ayrılan Münir Özkul’u anlattı…

GECE KALAYCI/ VERYANSIN TV

Yeşilçam’ın unutulmaz filmlerinde canlandırdığı “Mahmut Hoca “ve “Yaşar Usta” tiplemeleriyle Türk izleyicisinin kalbinde yer edinen usta oyuncu Münir Özkul’un, vefatının üzerinden 3 yıl geçti.

Özkul’u yakından tanıyan sahne sanatları eleştirmeni Hayati Yazıcı ile Münir Özkul’un hayatını ve oyunculuğunu konuştuk.

Hayati Asılyazıcı

-Münir Özkul’u nasıl anlatırsınız?

Münir Özkul, Türk tiyatrosunun geleneksel ve çağdaş tiyatro anlayışının büyük ustasıydı.

Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” adlı hikaye kitabından yine Rıfat Ilgaz hocamın uyguladığı oyun Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda sahneye kondu. O oyunda Ulvi Uraz muazzam bir çalışma yaptı. Tabi Münir Özkul oynamıyor orada ama Hababam Sınıfı önce tiyatro olarak çok büyük ilgi gördü. Münir Özkul sinemada tavan yaptı.

Tuluat tiyatromuzu ve çağdaş tiyatronun bütün yöntemlerini en iyi şekilde sahneye taşıyabilen bana göre ilk ve tek sahne sanatçımızdır.

Tabi eski tuluat ustaları var. Söz gelimi ben o zaman da jüri üyesiydim. “Kanlı Nigar” oyununu ilk defa 1968’de Altan Karındaş ile birlikte Arena tiyatrosunda oynamışlardı. O tiyatroda öylesine büyük ilgi gördü ki bu oyun, bütün bir yıl kapalı gişe gitti.

Münir Özkul’un çok başarılı olduğunu duyan İsmail Dümbüllü oyunu izlemeye geldi bir gün ve çok etkilendi.

Çünkü o da tuluat tiyatrosundan yetişme yetenekli bir oyuncuydu dönemine göre. Münir Özkul’u izlemeye gelen İsmail Dümbüllü, “Münir fesini giymesin, ona kavuğumu vereceğim” diye haber gönderip geleneksel tiyatro anlayışına göre ‘icazet’ denen bir törenle Münir Özkul’a kendi ustasından aldığı kavuğunu devretti.

Bu çok önemli ve özel bir olaydır. İlhan İskender tiyatro ödülünün -yalnız tiyatro dalında bir iki ödül veriyordu- o ödüllerinde tiyatro jürisindeydim. O nedenle benim de Münir Özkul’u seçtiğimi ve ona oy verdiğimi iyi anımsıyorum. İlk ödülü o aldı.

Şehir Tiyatrosu’ndan bir ayrılma nedeni vardır bizden sonra. 12 Eylül darbesi sonrasında…

12 EYLÜL BASKISINA DİRENDİ

12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşti. Belediye Başkanlığı’na Akansel isimli bir paşa getirildi. Ekim’de Şehir Tiyatroları’nda oynanması için “Kanlı Nigar” provaları alındı. Belediyeden Akansel’in gönderdiği iki subay, provalardan birini izlemek için Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na geldi. Provayı izlemek istediklerini, Münir Özkul’a söylediler. Bu bir sahne provası değildi, Münir’i sıkıntı basmıştı. Bir süre sonra subaylardan biri, “Paşam da paşam…” tümcesinin oyundan çıkarılmasını istedi. Münir sinirlendi “Siz izin almadan benim yatak odama (çalışma odası) hangi cüretle giriyorsunuz? Ben provayı kesiyorum ve bu oyunu oynamayacağım!” dedi. Gerçekten de Münir Özkul provayı yarıda kesti ve istifa dilekçesini yazıp tiyatrodan ayrıldı. 12 Eylül darbesine tepki göstererek istifa eden tek sanatçı oydu.

Şehir Tiyatrosu’ndan ayrıldıktan sonra Ferhan Şensoy “Orta Oyuncular” Tiyatrosu’na davet eder Münir Özkul hocayı. Tiyatroyu bırakıncaya kadar son oyunlarını orada oynar. Orada oynadığı yıllarda çok başarılı olur. Her zaman her yerde çok başarılı bir oyuncuydu.

O zamanlarda İsmail Dümbüllü’den aldığı kavuğu Ferhan Şensoy’a verir. Uzun yıllar Ferhan Şensoy’da kalır o kavuk.

Ferhan Şensoy çağdaş tiyatro yazarı olarak gelenekseli tuluattan da yararlanarak yazardı. Münir Özkul bunun farkındaydı. Orada oynadığı birkaç oyun içinde biri var ki…

Ferhan Şensoy’un yazıp sahneye koyduğu “İstanbul’u Satıyorum” adlı oyununda Münir Özkul ve Erol Günaydın rolleri paylaştılar. Çok büyük ilgi gördü bu oyun. O dönemlerde tavan yaptı.

Özkul, Erol Günaydın ve Ferhan Şensoy ile birlikte oynuyordu. Oyunda nitelikli sanatçılarda rol alıyordu.

İSTANBUL’U SATTIM,SATTIM,SATTIM, DERKEN SATIYORUM!

İstanbul’u satıyorum o kadar başarılı bir oyundu ki… Yıllar önce, AKP dönemi öncesinde yazdığı o oyunda, Ferhan Şensoy haklı çıktı. Yazar Şensoy, “İstanbul’u Satıyorum” adlı oyununda bugünün İstanbul’una adeta gönderme yapmıştı. Çok başarılı bir yapıt olan oyun uzun süre afişte kalmıştı. Oyuna eleştirel bakış gerçekçiliği de ortaya koyuyordu.

İstanbul bugün beton yığını bir metropol haline getirildi. Bugünkü İstanbul’un topografyası ancak bu kadar ortaya çıkarılabilirdi.

Ferhan Şensoy’un tuluattaki başarısını gören Münir Özkul, İsmail Dümbüllü’den aldığı kavuğu Ferhan Şensoy’a verdi. Bu da başlı başına bir tiyatro olayıdır elbet.

İstanbul’u Satıyorum’u yine kalıcı bir oyun olan “Soyut Padişah” oyunu izledi. Ferhan Şensoy’un mizah gücü Soyut Padişah’ın kurgusu ile örtüşüyordu.

Münir Özkul Soyut Padişah’ta dikkatleri çeken doruktaki bir oyuncuydu. Erol Günaydın ve  Ferhan Şensoy da olağanüstü yorumlarıyla Özkul’a ortak oluyorlardı. Özkul’un Ortaoyuncular’da oynadığı üçüncü oyun “Yorgun Matador”du.

Bu oyun Münir Özkul ile adeta iç içe geçmiştir. Gerçekten sahne sanatımızın yorgun matadoruydu Münir Özkul…

– Münir Özkul ile yollarınız nasıl kesişti?

1953 sonbaharında Eylül ayında İstanbul’a geldim. Üniversiteye kayıt yaptırdım. Bir baktım ki Beyoğlu Atlas sinemasının içerisinde “Küçük Sahne” diye bir tiyatro sahnesi açılmış. Şehir Tiyatroları dışında. Tabi İstanbul Tiyatrosu var. Muammer Karaca Tiyatrosu var. Bunlar o dönemin önemli özel tiyatroları. Bu Küçük Sahne tiyatrosu halen Kültür Bakanlığı’na ait bir binadır. Yapı Kredi bankası o dönemde kültür etkinliklerini yapan çok önemli bir bankaydı yine öyle. Yapı Kredi ve İş Bankası Türkiye’de kültür etkinliklerini en üst düzeyde götüren iki bankadır. Bilindiği gibi İş Bankası’nı Atatürk kurmuştur zamanında.

Kazım Taşkent’in kurmuş olduğu Yapı Kredi Bankası’nın kültür merkezi olarak yaptığı etkinlikler içerisinde Küçük Sahne Tiyatrosu vardı. Onun başına Muhsin Ertuğrul’u getirmişti. Çok önemli oyunlar sahneye kondu. Muhsin Ertuğrul’un Küçük Sahne’de koyduğu ilk oyun “Fareler ve İnsanlar” oyunuydu. John Steinbeck’in yazdığı uzun bir hikayeydi. Çok önemli bir yapıtıydı. İlk onunla perdeyi açtı. “Godot’yu Beklerken” oyunu da ilk orada sahnelenmişti.

1953 yılında “Fareler ve İnsanlar” adlı oyunda Münir Özkul’un rol aldığını gördüm. İlk işim oraya gidip o oyunu görmek oldu. Tabi beni tanıyan yok o zaman. Orada bilet almak için epeyce zorlandığımı anımsıyorum.

Orada ikinci derece bir rol oynuyordu Münir Özkul. İkinci derece bir rolde olmasına rağmen hiç rol çalmaz, tenezzül etmezdi. Kendi rolünde yıldızı parlak bir şekilde devam ettiğini ben o zaman anlamıştım. Çok başarılı bir oyundu. Herkes çok güzel oynuyordu fakat Münir’in başka bir ışığı vardı. Dikkat çekiyordu.

Stanislavski’ nin bir sözü vardır ‘Tiyatro’da büyük, küçük rol yoktur. Sadece rol vardır.’ Bu önemli bir sözdür. Münir Özkul ikinci derecede gözüken o rol içinde kendinden büyük ağabeylerinden daha çok dikkati çekiyordu. Bir sahne sempatisi vardı. Münir Özkul gibi büyük ve geniş bir sahne sempatisi olan aktörü ben çok az gördüm.

İstanbul Türkçesini çok iyi kullanırdı.  Müthiş, dikkat çeken bir karakter betimlemesi vardı. Çok uzun süre oradaydı. Tabi konuşamadım o zaman. Çünkü kolay değildi. Karar vermiştim. Tiyatro üzerinde çalışmalarımı liseden beri geliştiriyordum…

Ben yazılarımı yazmaya başladım Münir Özkul’ la o zaman tanıştık. Küçük Sahne’nin son günlerine gelirken Marcel Achard’ın  yazdığı oyun “Arpa Anbarı” adlı oyunu,  Küçük Sahne son olarak sahneye koydu. Münir Özkul boşrol oynadı ve iki dönem afişte kaldı. 1959-1960 döneminde Muhsin Ertuğrul, Münir Özkul’un Şehir Tiyatrolarına girmesine sağladı. Ancak, başrejisör unvanı kaldırıldı. Bu bir kumpastı. M. Ertuğrul istifa etti. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne atandı. Bu arada Vasfi Rıza Zobu, Refik Erduran’ın yazdığı “Deli” adlı oyunu Vasfi Rıza sahneye koydu, başrolleri Behzat Butak ile paylaştı. Münir Özkul’a bu oyunda Zobu figuran rolü verdi.

 Özkul, dönem sonuna kadar bu rolü oynadı ve dönem sonunda istifa etti. Bunu duyan Muhsin Ertuğrul,  Devlet Tiyatrolarına davet etti Özkul’u. Orada bir dönem daha kaldı. Jean Anoil’ün  “Toryodeor’la Valsi”nde başrolü oynadı. Oyun büyük ilgi gördü. Kapalı gişe gitti Ankara’da.

Ankara’da yalnız hissediyordu Münir Özkul, Muhsin Hoca’dan izin alarak yıl sonunda  Devlet Tiyatoları’ndan da ayrıldı.

1977 de Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği görevine atandım. İlk işim Münir Özkul’un Şehir Tiyatrolarına girmesini sağlamak oldu. Başkan Aytekin Kotil hemen onayladı ve kadrosunu çıkardı. Aynı dönem, Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”nı oynama kararı aldık. Harbiye Sahnesinde Çetin İpekkaya’nın  sahneye koyduğu oyun olağan üstü ilgi gördü. Oyun Harbiye Tiyatrosunun yazgısını değiştirdi. Bu güzel ve büyük tiyatro nedense seyirci ile buluşamıyordu. Öyle anlar oluyordu ki ayda iki oyun sahneye konuluyordu. Buna karşın tiyatro izleyicisi Harbiye Tiyatrosuna ilgi göstermiyordu. Diğer dört tiyatro sahnelerinde oyunlar kapalı gişe gidiyordu. “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” Harbiye Tiyatrosu için bir kırılma noktası oldu.

 Dört yıl boyunca diğer sahneleri de dolaşan oyun afişte kaldı. İzleyicisi hiç azalmıyordu. Dördüncü yılda Kanlı Nigar’ı hazırladık. Yine Münir Özkul’un ölümsüz rollerinden biriydi Kanlı Nigar’daki geleneksel rolü.

 Yeni dönem için hazırladığımız bu oyun İstanbul Festivali adına Rumeli Hisarında dört gösteri sundu. Oradaki ilgi de görülmeye değerdi, zaten bütün Hisar doluydu. Nerdeyse kapıları kırıyorlardı. Fakat 12 Eylül darbesi Şehir Tiyatroları’na ve Büyükşehir Belediyesine kara bir perde çekiyordu.

Münir Özkul ile beraber “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” büyük ilgi görürken ondan sonra sahneye koyduğumuz, Taner Barlas’ın oyunlaştırıp sahneye koyduğu Fakir Baykurt’un ünlü romanı olan “Tırpan” , oyun olarak büyük ilgiyi topladı.

 O da kapalı gişe gitti. Üçündü oyun olarak Cengiz Gündoğdu’nun yazdığı, Burçin Oraloğlu’nun sahneye koyduğu “Karar 70”adlı oyun da  kapalı gişe olarak dönem boyunca devam etti. Orhan Asena’nın yazdığı, Oben Güney’in sahneye koyduğu “Ölü Kentin Nabzı” büyük ilgi gören oyunlardandı.

Yine Haldun Taner’in yazdığı, Zihni Küçümen’in sahneye koyduğu “Ay Işığında Şamata”  dahil bütün bu oyunlar afişten inmedi ve dört yıl boyunca sahnelendi.

Hayati Asılyazıcı anlattı… Sahne sanatımızın yorgun matadoru: Münir Özkul

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!