Koronavirüs bahanesiyle gün yüzüne çıkan Batı’nın ayrımcılığı

featured

Dr. Ceyhun Balcı yazdı

Dünya ve insanlık yılbaşından bu yana Çin’de patlak veren salgınla yatıp kalkar oldu. Can alabildiğine göre çok tehlikeli hastalık etiketi çoktan yapıştırıldı koronavirüs enfeksiyonuna.

Biz bu filmi daha önce de görmüştük dedirten gelişmeler yaşanıyor. Havaalanlarına sıcaklık ölçer aygıtlar yerleştirerek korku ve ürküyü uyarmak hemen her seferinde ilk atılan adım oluyor. Bir de insanlara maske taktırıp sokaklara saldınız mı kimse kendisini kaygıdan uzak tutamaz oluyor.

Şu anda koronavirüs enfeksiyonundan ölüm oranı : % 2 (yüzde iki). Önceki salgınlarda çok daha yüksek oranlar söz konusuydu.

Enfeksiyonun kaynağı araştırılırken dile getirilen olasılıkları anımsayalım! Önce yarasa çorbasından kaynaklandığı söylentisi çıkartıldı. Şimdilerde yılanda karar kılınmışa benziyor. Sıradışı (elbette bizlere göre) besin tüketiminin son derece yaygın ve “sıradan” olduğu uzakdoğu ve dolayısı ile Çin pek çok sosyal ortamda bu nedenle çoktan boy hedefi yapılmış durumda. Bu nedenle Çin’in tiksinti listesinin başına yerleştirildiği gözlemleniyor. Hatta, kimileri “bunlar nasıl insan?” demeye getiren üstün insan konumuna yükseltmekte sakınca görmüyor kendilerini.

Havayolu şirketleri uçuşlarını askıya almaktalar son günlerde. Pek çok ticari kuruluş ya geçici olarak kapatılmakta ya da çalışma sürelerini kısaltmakta. Bazı ülkeler vatandaşlarını Çin’den uzaklaştırma planlarını açıklamakta.

Son haber İtalya’dan! Sevgilisine caka satarken gemisini batıran kaptanın ülkesinden. Altı bin yolculu gezgin gemisindeki Makaulu çiftin ateşlenmesi ve öksürük yakınmaları olduğunun bildirilmesi limana yanaşmasının engellenmesine yetip de artıyor.

SARS salgını sırasında gevşeklikle suçlanan Çin hükümetinin salgın bölgesindeki karantina kararı bu kez insan hakları açısından eleştiriliyor. Tipik postmodern densizlikle nitelenebilecek bir yaklaşım. Tıpkı, aşılanmama hakkı üzerinden toplum sağlığını tehlikeye düşüren sorumsuzlar karşısında sergilenen edilgenlik gibi.

Başlangıçta olağanüstü duruma gerek görmeyen Dünya Sağlık Örgütü yaka paça kararını değiştirmeye zorlanıyor.

Büyük İnsanlık bir kez daha sınavda!

Bu kez koronavirüs salgını konusu oluyor bu sınavın!

Avrupamerkezcilik(*) iş başındadır kim bilir kaçıncı kez! Ayrımcılığın ve ırkçılığın allı pullu elbisesi de sayabileceğimiz Avrupamerkezcilik bir kez daha ete kemiğe bürünüp aramızda dolaşmaya başlamıştır.

Milyonlarca insanı sokaklarda aç ve sağlıksız şekilde sürünen Batı’nın ayrımcılık damarı harekete geçmiştir.

Koronavirüs salgını bahanedir. Avrupamerkezcilik ise şahane!

Bir yandan kültürel farklılıklar ve beslenme alışkanlıkları üzerinden Çin’i tiksinti listesine yazarken diğer yandan Çin’le ve kendileri dışında kalan dünyayla ekonomik-ticari mücadeleye girişmiş olmaktadır Avrupamerkezciler.

Uygun aralıklarla yinelenen bu ve benzeri salgın senaryolarını hafife almadan işin bu yanı da göz önünde tutulsa çok ama çok iyi olur.

“Büyük İnsanlık” her gerektiğinde korkutma, yıldırma ve ürkütme silahını ateşlemekten çekinmiyor.

Salgın hastalık gerekçesiyle psikolojik savaşın ağababası sahneleniyor.

Buna verilebilecek karşılık aklı harekete geçirmekten başka bir şey değildir…

(*) : Avrupamerkezcilik Samir Amin tarafından tanımlanan sömürgeciliğin koçbaşı olmuş bir düşünsel-eylemsel olgudur. Ayrıntılı bilgilenme için Samir Amin’in aynı adlı kitabıyla Martin Bernal’in Kara Atena kitapları okunabilir.

 

Koronavirüs bahanesiyle gün yüzüne çıkan Batı’nın ayrımcılığı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Böyle zamanlarda doktorların istatistik kullanmaları yasaklansa toplum için çok iyi olabilir

  2. Yazınıza aynen katılıyorum. Maalesef ki insanlar aklı ve kritik aklı, hür zihni ve rasyonel bilinci ile düşünmüyor, programlanmış ve yönlendirilmiş duygusal akıllarıyla sadece cevap veriyorlar. Özetle, düşünmüyor, yalnızca düşünmeden cevaplıyorlar. Birer otomat gibi… Parayı at ve kahveyi al… Bu ları otomatik güdülenmesi acı ve nefret üzerine kurgulandı. Önce Uygurlar’a zulüm uyguluyorlar ABD yalanı ile zihinler programlandı. Acı ve nefret kodlandı. Ardından her şeyi bu maniple edilmiş zihin zaten kendi kendine yapacaktı ki, sonuç bu gün orta da. Oysa biraz zeka kırıntısı olsaydı, bir dakika, ben neden buna inanayım? Ya böyle değilse? Acaba bu gerçek mi, yoksa yalan mı? Kritik aklı neden çalıştırıyorum? Acaba biraz da sorgulasam mı? Diye düşünür ve sorgularlardı. Ve sorgulasaydılar eğer, Çin’in Uygurlar’a değil, tıpkı kendi ülkelerinde Fetö gibi göbeği CIA’ya bağlı ve bulunduğu ülkeye kast etmiş CIA tarikatlarına bağlanmış ve terör eylemleri planlayan zehirli yobaz Uygur’lara karşı, özetle Çin’in Fetösüne karşı eyleme geçtiğini anlarlardı. Bunu bazı yayın organlarımı da dahil, Avrupa ve dünyanın birçok haber sitesi ve yazarı defalarca yazmıştı oysa! Bölgedeki paralı militan Uygurların CIA teşkilatlarıyla saf Uygurlu müslümanları nasıl kışkırtıp da Çin’e karşı harekete hazırladıkları… Ne desek boş. Bu gün de aynı güruh maalesef yine CIA’nın zihin haritasını, Kara propagandasını dillendirdiğinden bir haberler. Dahası, bunun sadece parayla ilgili olduğundan ve kendilerini sömüren ABD Kapitalizm’inin bir hareketi olduğundan, özetle ekonomik bir propaganda savaşına alet olduklarından da habersizler ne yazık ki.

  3. Bu yazınızda çin kültürünün hedef alındığını söylemişsiniz.çin hastalık kontrol ve önleme merkezinin açıklamasına rağmen hastalığın nedeni görülen yarasa ve yılan olayında çin in hedef gösterildiğini iğrenç bi kültür olarak gösterildiğini söylemişsiniz.nasıl bunu yazarsınız diye geçmiş haberlerinize baktım doğu türkistan meselesinde bile çin den yana tavır aldığınızda açık.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!