Müjde: Bir sığınmacı filmimiz oldu

featured

Jale Ak yazdı

Dün gece neyle karşılaşacağımı bilmeme karşın, önyargısız ve sakin bir şekilde, geçtim koltuğuma açtım “Müjde” adlı filmi.

Başrolleri Lale Mansur (Müjde) ve Cezayir asıllı Fransa doğumlu Salim Kechiouche (Sait) paylaşıyor. Bu arada beş buçuk milyon Suriyeli içinde rol verebilecekleri kimseyi bulamadılar sanırım. Yahu en azından Suriyeli oyuncular arasından seçseydiniz başrol Suriyeli karakteri, böylece gösterdiğiniz histerik saygı bu denli sahteleşmezdi.

Bundan sonrasını okuyacaklara ikazımı yapayım, bu analizde filmin ayrıntılarına gireceğim.

Ama önce, yaklaşık olarak yedi yıldır sığınmacı mülteci ve göçmen işçi statülerini ve tüm dünyadaki göç dalgalanmalarını dikkatle izleyen irdeleyen biri olarak, Avrupa’nın kaçak sığınmacılara ne yaptığını belirtmek isterim. İlk yirmi dört saat içinde deport ederler. Yani sınır dışı. Mülteci mültecidir. Kendi ülkesinde siyaseten veya savaş nedeniyle hayatı tehlikedeyse bir başka ülkeye iltica talebinde bulunur, kabul görürse gider. Savaş vb. nedenlerle ülkesinden başka ülkelere gidenlerse geçici sığınmacılardır. Türkiye’deki Suriyeli unsur son tanıma uymaktadır. Yani onlar göçmen işçi filan değillerdir. Bunun altını çizelim önce.

***

Film bende bomba etkisi yapan bir girişle başlıyor. Dakika bir gol bir mi desem ne desem. Müjde (Lale Mansur) müstakil evini kat karşılığı vermek üzere müteahhitle pazarlık ediyordur. Bu sahnede müteahhit öyle bir anlatılmış ki, sanki seksenli yılların müteahhidi. Zira o yıllarda her yer dutluk, üçe beşe kapatılan müstakil evler olurdu. Ya şimdi öyle mi peki? Hoppala paşam malkara keşan. Siz kimin aklıyla alay etmişsiniz öyle? Şimdinin şartlarında müteahhitler ev sahiplerinin bucağına salavatla gidebiliyor artık. Oranlar da filmde gösterildiği gibi değil. Artık sırtlanlar ev sahipleri. Ee bu işler arz talep işleri. Talep çoğalınca arz, arz-ı endam eder bilmez misiniz? Yok biliyorsunuzdur da o kısma da öyle romantik bir yalan kondurmuşsunuz. Kondurun bakalım yalandan kim ölmüş?

Lale Mansur, orta yaş bunalımında, onu hiç arayıp sormayan hayırsız bir oğul sahibi, tek katlı evini kat karşılığı müteahhide vermiş olan bir hanım teyzemizi oynamış filmde. Evi yıkılacağı için başka yere taşınma “mücadelesi” verirken, bir taksiye atlayıp kendi başına amele pazarında Suriyeliler’in arasında buluyordur kendini. Ne o? Taşımacı bulacakmış oradan. Yahu ablacığım kafayı mı yedin ne yaptın sen? Şimdi müteahhitler senin evini kendileri taşıyor. Üstelik masraflarını falan üstlenerek, üstelik çıktığın kiralık evin de on beş aylık kirasını ödeyerek. Filmdeki Müjde karakteri nerede yaşıyor? Hatta filmin yönetmeni ne yiyor ne içiyor ve bu memleketin gerçeklerinden ne kadar haberdarmış böyle? Gülsek mi ağlasak mı? Şaştım kaldım. O sahneleri ağzım açık izledim yeminle. “Müjde nereye koşuyor” olabilirmiş bu filmin adı. Hani Müjde aşka koşuyor babından.

Amele pazarında Sait’e rastlıyor hanım teyzemiz. Sait çatır çatır İngilizce konuşabilen yağız bir Cezayir,.. pardon Suriyeli delikanlımızdır. Müjde Sait’e sen de gel, sen de gel diye ısrarcı olur. İlk görüşte aşk, anlamlı bakışmalar, merhametle yoğrulmuş histeri, neyse ne. O da, Sait de gelir.

İşçi pazarından Suriyeliler’i (üç kişi) bu işin ticaretini yapan bir  Türk getirmiştir Müjde’nin evine. Hani başlarında durur, işçilerin emeğini sömürür, çavuş derler ağızda. O karakter, şişman bir oyuncudan seçilmiş. Hani emek sömüre sömüre şişmanlamış gibisinden. Ve Müjde’nin sade suya tirit makarnasından muhteva öğle yemeğini yemek istemez bu “şişko ve beyaz Türk” çavuş. Algıya bak algıya. Makarnayı istemez, kendisine de ayrı ve özel olarak, döner mi adana mı urfa kebap mı olduğunu kestiremediğimiz bir sipariş vermiştir, o sipariş kapıya gelir ve fiyatı otuz liradır. İnceden duyulur bu. Normaldeyse Suriyeli veya Mozambikli veyahut da Türk hiç fark etmez, bedenen çalıştırmaya getirdiğin birine öğle yemeğinde makarna veremezsin. Yahu adam bedenen çalışıyor, su yakmıyor ki bu. Ama tabii bu kısımda anlatılmak istenen, efendim Suriyeli çok kanaatkâr, mütevazı, öyle ki iki lokma bir hırka felsefesiyle takılır, önüne ne konsa onu yer, ama Türk çok bencildir dışarıdan sadece kendisine yemek söyler ve yer’dir. Yönetmen burada, seyircinin merhamet duygularını kabartma zahmetkeşliğiyle işin iyice .okunu çıkarmış kısaca. Bu makarna yeme sahnesinden sonra Sait’in mutfağa gidip makarna bulaşıklarını yıkama sahnesineyse hiçbir şey demiyorum. Yorumsuz o.

İlk gün işçilerin paketleme işi bittiğinde ertesi gün için sözleşiyorlar. Şu saatte filan fistan. Ertesi gün o saatte herkes geliyor ama bizim yağız, yakışıklı, dertlere deva, gönüllere şifa Saitimiz gelmiyor. Müjde teyze meraklarda tabii. Derken yağız oğlan utançlı ve telâşlı, geliyor. Üst baş değiştirirken geciktiği için özür diliyor. Çok da mahcup, çok da mağrur. Müjde buna bir de bakıyor ki ne görsün! Bunun ağız burun Perşembe pazarına dönmüş. Bizim oğlan kavga yapmış. Tüh tüh. Eli yüzü her yeri yara bere. Teyzemiz buna, sen buradaki işleri bırak üst kattaki kolileri yap diye bunu ıssıza çekiyor. Ve arkasından gidiyor.

Müjde hanım teyzemiz Sait işlenirken “stop stop” diye durduruyor onu. İngilizce bu nasıl oldu gibisinden geveliyor. Sonra da “ay hev tu du pansuman” diyerek delikanlının orasını burasını oksijenli pamukla kanırtmaya başlıyor. Derken iki lafın belini kırıyorlar İngilizce olarak. Bu bizim Sait evliymiş bir oğlu varmış ama karısı ölmüş oğlu da kaybolmuş. Müjde tabii orda iki kere aşık oluyor oğlana. Ama eklemeden de edemiyor, “yu ar veri yaannnggg” Neyse aşk bu. Aşka her daim saygımız sonsuz.

Müjde teyzemiz, artık yeni evine taşınmıştır nihayet ve kafeterya gibi bir yerde arkadaşlarıyla buluşur. Hanım teyzeler grubudur bu. Öteden beriden boş geyikler dönüyordur masada. Derken taşınma işini nasıl yaptığını sorarlar Müjde’ye. O da amele pazarından bulduğunu söyler. Arkadaşları iğrenerek ve tiksinç içersinde ayyy nasıl gidersin oraya, orada Suriyeliler var gibi, bir sürü aşağılayıcı sözler ederler Suriyeliler için. Ne pis kokuları kalır, ne hırsızlıkları, ne uğursuzlıkları… Yahu yönetmen efendi, sen hakikaten ne yer ne içersin? Tamam Suriyeli’nin dramını, acısını, ne zorluklar çektiğini göstermeliyizdir elbette, ama bunu Türkler’i gömmeden yapmak bu kadar mı zor? Filmde gösterilen nefretin %1’i bile olsaydı her gün üç Suriyeli’nin Allah muhafaza öldürüldüğü haberini duyardık. Ama nedense hep tam tersini duymaktayız. Hani bir mevzu saptırılır ama bu kadarına da çüşşş! Diyorum.

Neyse, Müjde o toplantıda yıllardır tanıyor olduğu eski dostlarına resti çeker ve hayır öyle değil, haksızsınız gibisinden didaktik bir tirad atarak evine döner. Evde banyodan bir tıkırtı geliyordur. Bir de bakarız ki Sait anadan üryan duş alıyordur. Yani anlarız ki Müjde ve Sait mercimeği fırına vermişler ve beraber yaşamaya başlamışlardır. Hatta Sait Müjde’ye “ar yu han-gı-ri?” filan gibisinden sorular soruyor, yemek filan pişiriyordur Müjdesine. İşte bunlar hep aşk! Hey gidi aşk…

Sait yemekten sonra oğlunun bulunduğunu ve Suriye’ye gideceğini söyler. Müjde tutturur ben de geleceğim diye. Sait olmaz der. Olmazdı olurdu derken Sait “ay mast go elooğnn” der. Bizimki Sait’e para vermeyi teklif eder. Ama Yağız Sait asla kabul etmez bu parayı. Bizimki de gizlice Sait’in cebine üç bin lira koyar. Müjdemizin, Sait’in cebine koyacak üç bin lira parası vardır ama evine getirdiği Suriyeli işçilere makarnayı dayamıştır.(?) Film film değil, çelişkiler yumağı mübarek.

Sait yola revan olur. Müjde de onun arkasından ağlama krizine girer. Kahve sigara filan derken tık… Kalp krizinden gidiverir. Filmin başından beri hiç görmediğimiz oğlu, anasının öldüğü içine doğmuş gibi anneağ anneağ diye kapıyı dövmeye başlar. Ve kapıyı kırarak açar, bir de ne görsün?! Anası yerde. Ölmüş. Sait evden çıkarken de apartman komşularından biri görmüştür. Müjde’nin ölümü Saitin üstüne kalıyor mu bir güzel size? Heh. Bir de cebinde üç bin lira… Polisin lafı “değer miydi üç bin lira için öldürdün kadıncağızı?” Yanlış anlaşılma kurbanı olan Sait filmin finali ise, ellerinde Türk Bayrakları olan fanatik foşik ve sinirli Türk gençlerinin polis aracına saldırısıyla iyice zıvanadan çıkarılır. SON…

Film demeye utanıyorum. Müsamere tadındaki bu mini gösterim, sanat adına da dünya görüşü adına da hiçbir yere koyamadığım bir dizi saçmalıktan ibaret. Mantık hataları silsilesinden bahsetmiyorum bile. Evet Türkiye’de Suriyeliler’i sevmeyenler de var, bunu kabul ediyorum. Ama bu ülkenin insanı salt tek nedenle, yani şuralı, buralı diye kimseden durup dururken nefret etmedi ve etmeyecek. Ancak karşısında kitlevi bir saldırı görürse böyle bir nefreti barındırır ki bu sadece bizim millete mahsus bir tavır değildir.

Anlıyor ve biliyoruz ki Suriyeli zor durumdadır. Ülkesinde insanlık adına utanç verici durumlar oluşmuş, savaşın acı yüzüyle yoğrulmuşlardır. Bu konuya hissiz kalmak insanlıktan çıkmak demektir. Ama Suriyeli üzerinden birileri Türk nefreti kusmaya kalkışırsa elbette cevabını vereceğiz. Türk nefretininiz ve düşmanlığınız bir bitmedi ve biteceğe benzemiyor. Her yere, her alana, her konuya, mal bulmuş mağribi gibi atlıyor ve nefretinizi oralardan kusuyorsunuz.  Bir de üstelik deli gibi fonlanıyorsunuz ama hiçbir işe yaramıyor işte. Çünkü beceremiyorsunuz. Çünkü ortaya koyduğunuz pespayenin sanatsal değeri yerlerde sürünüyor. Samimiyetsizlik akıyor yaptıklarınızdan ve yazdıklarınızdan. Gerçekten acınası haldesiniz ve Türk Milleti yaptıklarınızı yemiyor artık. Oturun o filmdeki makarna gibi kendiniz yeyin bunları.

Müjde: Bir sığınmacı filmimiz oldu

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

11 Yorum

  1. 6 Nisan 2022, 18:06

    Türk kadını Türk erkeğini aşağılayan film deki kadın akil insanlar’dan birisi. Akiller kürdistan kurmak isteyenler. Filmin ne kadar saçma olduğunu otopsi bile yapılmadan provokasyona gelen insanlar’dan anlıyorsunuz. Türk kadını Suriyeliler’e aşık ederek, erkekler’den soyun devam ettiğine inanıldığı için Türk’ü Türksüzleştirme çalışmaların’dan birisi. Suriyeliler’e acıyacaklar, sonra evlenecekler. Suriyeliler o kadar da kötü değil diyecekler, yapmak istedikleri şey bu. Bir erkek yerine kadın kullanmalarının sebebi bu, erkek kullansalardı bu kadar ilgi çekmezdi

  2. 6 Nisan 2022, 17:29

    Lale Mansur bilinçli seçilmiş filmide bilinçli türk karşıtlığı için çekilmiş

  3. Kopeklerin duasi kabul olsa gokten kemik yagarmis. Bunlarin ki de bu hesap. Kendisine yuzvermeyen Turk kadinlarini asagilamaya calismislar olmayan zekalariyla.

  4. Lale Mansur adını görümce filmin ne olduğunu hemen anlarım. Kendinden ve toplumundan nefret edenlerin yaptığı bir çöpten başka bir şey olamaz. Ha bi de parayo nerden bulmuşlar, ona bakınca resim netleşir. 80’lerde İstanbul Sevgilim” diye bi çöp vardı. Bu filmlerin ilklerindendir. İstanbul’u Yunanlı sevgilisine gezdiren ve İstanbul’da Yunanlı değil de kendisi yaşadığı için utanan liboş gazeteciyi anlatır. Meraklısına.

  5. 6 Nisan 2022, 09:52

    Fonlu bir film

  6. 6 Nisan 2022, 06:34

    Tek kelime ile harika bir değerlendirme ve Türk düşmanlarına meydan okuyuş.

    Kimse etnik sorununu bizim üzerimizden kusmaya kalkmasın. Bu millet kustuğunu yedirir!

  7. Suriyeli’nin dramını, acısını, ne zorluklar çektiğini Gosteren bir film yapmislar sozde. En azindan kalip gelerek o aciyi cekecekleri bir Turk vatani var. Allah korusun ya bunlarin ve diger boluculerin dusmanla isbirligi yaptiklarinda Biz Turklerin basina gelebilecekler. Kurtulus savasinda dusmanlarin bizlere yaptiklarini cok iyi unutturdular. Acilen uyanmamiz gerekiyor.

  8. Aklimdaki soru bu filmin yapimcisi ve senaristti Turk mu? Bu sorunun yaniti boyle bir filmin yapilma amacini gosterecektir.

  9. Fıttırmak işten değil.Garip,ikiyüzlü,zehir kokulu,kibir ve küstah anglo-sakson kültürü zorla giyeceksin.Giymezsen ilkel,sığ,faşist,seksistsin filan.Yahu tane tane diyoruz bak;ülkesinde o veya bu sebeb savaş varken,ülkesinde savaş var diye bırak kaçmayı savaşın kendisini bile korkutan Türk toprağında Türk olarak,Suriye Afgan Alman Ukrayna neyse gelip de anton kanton laklak yapan,vatandaşlık kovalayan,bilmem ne kültürünü gündelik hayatımıza dayatan,pis gözlerini temiz hayatımıza diken tipleri sevmiyoruz,istemiyoruz,göndereceğiz geriye.Bizim yan yatmış düdük yandaş kafalılar mı?Dün iğrençlerdi,bugün iğrençler ve ama yarın o fırsatı bile bulamayacaklar.Koş Lale koş!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!