Murat Bardakçı’dan ‘Balkan göçmenleri Türk değildir’ diyen ORSAM Başkanına: Sen nesin?

featured

Habertürk yazarı Murat Bardakçı Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal’ın “Balkan göçmenleri Türk değildir, Türkleşmiştir” sözlerine tepki gösterdi. Bardakçı “Zâtın Balkanlar’dan Türkiye’ye gelenlerin ‘Türk olmadıklarını’ söylemesi, bana Mısırlı prense ‘Sen nesin?’ dercesine sorulan o mânâsız suali hatırlattı” ifadelerini kullandı.

Habertürk yazarı Murat Bardakçı’nın yazısı şu şekilde: 

Bundan seneler önce, Mısır Kraliyet Ailesi’nin İstanbul’da yaşayan önemli bir mensubuna adamın biri “Prens, siz Türk müsünüz, yoksa Mısırlı mı? Kendinizi hangi milletten hissediyorsunuz?” diye aptalca bir soru sormuştu…

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın soyundan gelen, Türkçe’yi mükemmelen konuşan, hattâ notlarını bile eski harflerle alan ve hayatının büyük kısmını Türkiye’de geçirmiş olan yaşlı Prens “Ben, Osmanlıyım beyefendi!” demişti. “Ama, Osmanlı olmanın ne mânâya geldiğini anlayabilmeniz maalesef çok güç!”.

İstanbul Üniversitesi’nde siyaset sosyolojisi profesörü olan ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin başkanlığını yapan Ahmet Uysal adındaki zâtın Balkanlar’dan Türkiye’ye gelenlerin “Türk olmadıklarını” söylemesi, bana Mısırlı prense “Sen nesin?” dercesine sorulan o mânâsız suali hatırlattı.

Önce, Ahmet Uysal’ın birbirinden tuhaf ve üslûp bakımından da çorbadan beter ifadelerini aynen nakledeyim:

“Bu insanlar da Türk diye gelmedi buraya. Sığınmak için geldi. O zaman işte Moskof diyorlardı. Bunların şeyinden onurlu yaşamak için işgalden kaçtılar. Kaçmayanlar da vardı. …Yani İnalcık hoca diyor ki, nüfusun üçte biri Balkanlardan ve başka şekilde geldi Anadolu’ya. Yani göçmen ve bunlar Türk değil. …Ben bunu problem yapmıyorum. Hepsi bizim kardeşimizdir ve Türkleşmiştir. Sıkıntı yok, Suriyeliler de Türkleşecek”…

Uysal, nihayet “Bunlar, Türkçeyi bile sonradan öğrenmiştir!” buyuruyordu…

Ertuğrul Özkök, bu patavatsız sözlere dün mükemmel bir karşılık verdi; Ahmet Uysal’a “Hadi biz Türkleştirildik, ya sen ‘Ne’leştirildin?” diye sordu sormasına ama bu kadarla kalınmaması ve böylelerine daha başka hususların da hatırlatılması gerektiği için bugün aynı konudan bahsedeceğim.

İMPARATORLUK BAŞKA, MİLLÎ DEVLET BAŞKADIR

“İmparatorluk” ile “millî devlet” kavramları arasındaki farkları bilmeden ve neyin ne olduğunu düşünmeden geçmişin imparatorluklarını zamanımızın sıradan bir millî devleti gibi değerlendirilmeye kalkışırsanız, böyle abuk subuk neticelere varırsınız!

Osmanlı Devleti bir imparatorluktu, birçok imparatorluk gibi çokuluslu idi, bünyesinde değişik milletleri barındırmaktaydı. Bu milletlerin eski devirlerde “teb’a” olan mensupları sonraları “vatandaş” kavramının ortaya çıkması ile “Osmanlı vatandaşı” olmuşlardı; artık hepsi “Osmanlı” idi ve devletin hâkim unsuru da Türklerdi…

Konuşmasında alenen saçmalayan profesörün sözünü ettiği kişiler, yani Balkanlar’dan İstanbul’a ve Anadolu’ya gelenler yabancı bir memleketin halkı değildi; toprakları savaşların neticesinde işgale uğrayınca herşeylerini geride bırakıp imparatorluğun başka bölgelerine hicret etmek zorunda kalan Müslüman Osmanlı vatandaşlarıydı…

Bu şekilde kendi devletinin sınırları içerisinde yer değiştirenlere “muhacir” denir; Türkiye’ye son senelerde gelen Suriyeliler gibi başka devletin vatandaşı olup da bir diğer devletten sığınma isteyenlere ise, “mülteci”!

“Muhacir ve “mülteci” kavramları sadece Türkçe’de değil, diğer bütün dillerde farklı mânâya gelir. Meselâ “muhacir” İngilizce’de “immigrant”; “iltica isteyen, iltica eden, sığınan” demek olan “mülteci” de “refugee”dir.

Türkiye’ye asırlar boyunca Avrupa’nın dört bir yanından, İsveç’den Macaristan’a kadar farklı memleketlerden onbinlerce ilticacı gelmiş, bunların çoğu gelişlerine sebep olan şartların zamanla düzelmesinin ardından memleketlerine dönmüşlerdir. Mülteci olarak kalıp daha sonra vatandaşlık alan gruplar arasında en belirgin olanları da 19. asırda kapılarımızı açtığımız ve bugün artık bizler gibi yaşayan Polonyalılardır.

Dolayısı ile bir zamanlar kendi devletimizin halkını teşkil eden Rumeli göçmenleri ile bugünün mültecileri olan Suriyeliler’i aynı kefeye koyma densizliği şayet “muhacir” ile “mülteci” arasındaki fark bilinmeden yapılıyor ise katmerli cehalettir ama farkın bilinmesine rağmen bu işe birilerinin gözüne girme hevesi ile kalkışılıyorsa vaziyet hayli vahimdir!

Türkiye’ye asırlar boyunca Avrupa’nın dört bir yanından, İsveç’den Macaristan’a kadar farklı memleketlerden onbinlerce ilticacı gelmiş, bunların çoğu gelişlerine sebep olan şartların zamanla düzelmesinin ardından memleketlerine dönmüşlerdir. Mülteci olarak kalıp daha sonra vatandaşlık alan gruplar arasında en belirgin olanları da 19. asırda kapılarımızı açtığımız ve bugün artık bizler gibi yaşayan Polonyalılardır.

Dolayısı ile bir zamanlar kendi devletimizin halkını teşkil eden Rumeli göçmenleri ile bugünün mültecileri olan Suriyeliler’i aynı kefeye koyma densizliği şayet “muhacir” ile “mülteci” arasındaki fark bilinmeden yapılıyor ise katmerli cehalettir ama farkın bilinmesine rağmen bu işe birilerinin gözüne girme hevesi ile kalkışılıyorsa vaziyet hayli vahimdir!

BU İŞ UCUZ BİR REDDİR, O KADAR!

Meselenin çok önemli bir başka boyutu daha var: Bir zamanlar toprağımız olan bölgelerden muhacir olarak yollara düşmek mecburiyetinde kalanları “yabancı” ve “sığınmacı” olarak nitelemek, o toprakların geçmişte bizim olduğunu da reddetmektir! Unutmayalım: Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk anavatanı aslında Rumeli’dir ve Balkan Harbi’nde uğradığımız büyük mağlûbiyetin seneler boyu ağır bir travma hâlinde devam etmesinin sebebi, elimizden giden toprakların ilk anavatanımız olmasıdır.

Balkanlar’dan ve Rumeli’den Anadolu’ya gelen evlâd-ı fatihan, “imparatorluk bakiyesi”dir! Bunlara “yabancı” derseniz “Rumeli hiçbir zaman bizim olmamıştır” iddiasında bulunmuş olursunuz ki böyle bir işin nasıl utanç verici bir sefalet olduğunu söylemeye lüzum bile yoktur! Üstelik sadece Rumeli muhacirlerini değil Kırım’dan, Selânik’ten, Girit’ten, Kafkasya’dan, velhâsıl imparatorluğun çökmesinin ardından bütün eski topraklardan ismi şimdi “Türkiye Cumhuriyeti” olan bu memlekete gelmek zorunda kalanları “Bunlar Türk değil, zaten Türkçe bile konuşamıyorlardı” gibisinden ayıptan da öte şekilde yaftalamaya cür’et etmek hem kaybettiğimiz bütün o toprakların hiçbir zaman bize ait olmadığını söylemek, hem de imparatorluk bakiyesine “vatansızlık”, hattâ “soysuzluk” iftirası atmaktır!

Bu kafadakilerin gevelemelerine göre Balkanlar’dan gelenler Türk olmadıkları ve Türkçe’yi de Türkiye’de öğrendikleri için Türk tarihinin ve Türk kültürünün o taraflarda doğmuş meşhur şahsiyetlerinin, meselâ Yahya Kemal’in bile Türklükle hiçbir alâkası yoktur! Yahya Kemal, Üsküp’te dünyaya gelmiştir; dolayısıyla Türk falan değil, kendini şair zanneden bir Makedondur ve “Açık Deniz” şiirinin meşhur “Duydum akıncı cedlerimin ihtirasını” mısraında da Balkanlar’ı fetheden akıncılarımızdan değil, oraları kana bulayan “Çerna Ruka” yani “Kara El” çetesine mensup komitacılardan bahsetmektedir!

Tahsil artık cehaleti ortadan kaldırmıyor, aksine katmerli hâle getiriyor!

 

 

Murat Bardakçı’dan ‘Balkan göçmenleri Türk değildir’ diyen ORSAM Başkanına: Sen nesin?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. 28 Ekim 2020, 19:28

    Bugünkü Suriye’yi yüz sene önceki Balkanlar’dan ayrıştıran zeka, işte böyle Suriyeli muhacirleri mülteci yapar. Olmamış Bardakçı! Profesör ne kadar saçmalamışsa sen de o kadar sıvamışsın. Merhum babanın kemiklerini sızlatmışsın…

  2. 20 Eylül 2020, 17:50

    Bu tür konuşmaları yapanların tek derdi Suriye’lilerin Türk Vatandaşlığına alınması için meşruiyet yaratmak. Bunu da sadece kendilerine siyasi taban yaratmak için yapma niyetindeler. Suriye’lile AKP’ye oy verebilir ama bunu yaparken kendi seçmeninden ne kadar kaybeder, bunu da iyi araştırsınlar.

  3. konuya terimler açısından bakıldıgında sayın bardakcı haklıdır muhacir ile mülteci ayrı manalara geliyor … ancak tartışmaya sebep olan sayın uysalın da ne demek istedigi de ayan beyan ortada bu sözlerden balkan göçmenlerine bir sataşma cıkarmayada gerek yok bence … keza ülkemizde balkan savaşı sonrası yer degiştirmek zorunda kalanlar gerek askeriye gerek sanat gerekse siyaset anlamında hep en önde olmuşlar vede bu vatana büyük katkılar saglamışlardır … suriyeliler konusuna gelincede unutulmamalıdırki suriye arapları veya türk leri osmanlı ordusunda hep bir asker deposu ola gelmiştir keza canakkalede atatürk ün yönettigi tümende suriyeli arap kökenli osmanlı vatandaşlarından müteşekil idi … hal bu olunca bu tarz gerek balkan göçmeni türkleri rencide edebilecek gerekse suriyeden ülkemize gelenleri rencide edecek tartışmalardan kaçınmaya özen göstermemiz gerekir … ben şahsen suriyeli göçmenlerin türkiyeye zaman içerisinde büyük artıları olacagına inanıyorum

  4. İt ürür kervan yürür

  5. 20 Eylül 2020, 10:52

    Ahmet uysal sen art niyetli terbiyesizin birisin küstahsın .Balkan göçmenleri Türk değil diyen ancak hain olabilir .Sana dava açıp Türk tarihini öğrenme ve ezber cezasının yanında başka cezalarda verilmeli !

  6. Sahtekar Dr.,
    Balkanlardan gelenlerin anadili Türkçeydi Arabça değildi. Biz arab zenci çinli hiç kimseyi yurdumuza sokup
    Türkleştirmek istemiyoruz. Sen evine al onları, birbirinizi şeyleştirin..

  7. Gün gecmiyor ki bir gerizekali cikip zirvalamasin. Bunlara bu profesör payelerinin kriteri nedir anlamayi cok istiyorum. Insan hem bu kadar gerizekali olup hem de nasil oluyorda profesörlük payesi veriliyor bu öküzlere? Sirf bu profesörler degil onlara ub payeleri verenler de arastirilmali ve elden gecirilmelidir akli yeteneklerinin yerinde olup olmadigina dair. Batida bizdeki gibi üretmeden sirf oturdugu koltugu doldurup maas olanlar profesör filan olamiyor ve eleniyorlar. Bizde bu kadar gerizekali asalak parazit nasil oluyor da bir tane yayini bile olmadan bu makamlari isgal ediyorlar neden kimse sormuyor bu ise el atmiyor? Gerci bu seriatci tarikatci isidci devlet baskani ve onun hükümetinden baska bir sey beklemek yanlis olur ama bu sorun sadece bu hükümetin gerizekaliligi degil bundan öncekilerinde ve cok daha köklü bir sorun. acilen ele alinmasi gerekiyor. Hükümet tarikatlari kollamayi birakip türkiyenin gercek sorunlarina el atmalidir.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!