Nazım Hikmet’in tarihi konuşması… Vatan haini kimdir?

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Nazım Hikmet Ran, "Kuvayi Milliye" ve "Memleketimden İnsan Manzaraları"nın da aralarında bulunduğu çok sayıda unutulmaz eseri kaleme aldı. Nazım Hikmet, ‘Kemalizm düşmanları kimlerdir’ başlıklı açıklamasında, Türkiye’deki en önemli konunun yurt meselesi olduğunu vurgulamıştı. Nazım Hikmet, ölümünün 60. yılında anılıyor.

featured

“Kuvayi Milliye”, “835 Satır”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?” ve “Memleketimden İnsan Manzaraları”nın da aralarında bulunduğu çok sayıda unutulmaz eseri kaleme alan, dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet Ran, ölümünün 60. yılında anılıyor.

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Nazım Hikmet Ran, 20 Kasım 1901’de Selanik’te doğdu. Doğum tarihi nüfusa 1902 olarak kaydedilen şairin asıl adı Mehmet Nazım olsa da edebiyat tarihinde “Nazım Hikmet” adıyla tanındı. Şair, Ran soyadını ise sonradan aldı.

Dedesi Nazım Paşa’nın etkisiyle şiirler yazmaya başlayan usta kalem, yaşamının ilk yıllarını ve şiire başlama hikayesini, yaptığı bir açıklamada şöyle anlatmıştı:

“Ben 1902 yılında, 20 Ocak’ta Selanik’te doğdum. Dedem valiydi, şiirle ilgilenirdi. Annem ressamdı, birkaç yabancı dil bilirdi. Babam önce elçilik, daha sonra üst düzey memurluk yaptı. İlk şiirimi 13 yaşındayken yazdım. Bir yangını anlatıyordu. Ailem benim harika bir çocuk olduğuma karar vermiş ve şiir yazmamı telkin etmeye başlamıştı. 15 yaşında bahriye okuluna verdiler. Deniz subayı yapmak istiyorlardı beni. Okuduğum sınıf ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı sporla, diğeri şiirle uğraşıyordu. Ben şairler tarafına düştüm. Okulda bize tarih ve edebiyat derslerini ünlü Türk şairi Yahya Kemal veriyordu. Kedimi anlatan bir şiir yazmıştım. Yahya Kemal, şiirimi okuduktan sonra kedimi getirmemi söyledi. Tüyleri dökülmüş, çelimsiz bir kediydi. Yahya Kemal o zaman bana ‘Bu kadar allayıp pullayabildiğine göre, senden kesin şair olur.’ demişti. 16 yaşındayken Yeni Mecmua’da ‘Servilikler’ adlı şiirim yayınlandı. Bu şiir herkes tarafından beğenilmişti. 17 yaşında artık yazdıklarım ciddi ciddi basılıyordu.”

Usta şair, ilkokulu Göztepe Taş Mektep’te okudu, ardından Mekteb-i Sultani’nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesinin yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle bir yıl sonra okuldan alınan Ran, Nişantaşı Sultanisi’ne kaydedildi.

Yahya Kemal’in düzenlediği “Hala Servilerde Ağlıyorlar mı?” şiiri 1918’de yayınlandı. Nazım Hikmet, ilk şiiri “Feryad-ı Vatan”ı 11 yaşında kaleme aldı. Denizciler için yazdığı “Bir Bahriyelinin Ağzından” şiirinden etkilenen Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın desteğiyle 1917’de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi’nden 1919’da mezun oldu.

Usta şair, Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı ancak 1920’de geçirdiği bir hastalık sebebiyle, 1921’de sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkarıldı.

Bu süreçte edebiyatla ilgisini koparmayan Ran, yazdığı şiirleri büyük hayranlık duyduğu Yahya Kemal’e gösterip, eleştirilerini aldı.

“Bir inilti duydum serviliklerde/ Dedim: Burada da ağlayan var mı? /Yoksa tek başına bu kuytu yerde, /Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı? / Gözlere inerken siyah örtüler / Umardım ki artık ölenler güler / Yoksa hayatında sevmiş ölüler / Hala servilerde ağlıyorlar mı?” dizelerinden oluşan ve Yahya Kemal tarafından düzenlenen, “Hala Servilerde Ağlıyorlar mı?” şiiri, 1918’de Yeni Mecmua’da yayımlandı.

Nazım Hikmet Ran, 1920’de Alemdar gazetesinin açtığı yarışmada birincilik ödülünü kazandı.

İlk dönemlerinde adı “hececi” şairlerle anılan Ran, İstanbul’un işgal altında olduğu günlerde, vatan sevgisini yansıtan coşkulu direniş şiirleri kaleme aldı.

Usta şair, Milli Mücadele’ye katılmak üzere, 1921’de Faruk Nafiz, Yusuf Ziya ve Vala Nurettin ile Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binerek İnebolu’ya geçti. Bolu’da bir süre öğretmenlik yapan şair, daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinde (KUTV) okudu.

 ‘İSTİYORUM Kİ OKUYUCUM BENDE BÜTÜN DUYGULARININ İFADESİNİ BULABİLSİN’

Usta şair, ne yazdığını anlamasa da Batum’da duyduğu Rusça bir şiirin şeklinden etkilenerek serbest şiire ilgi duymaya başladı.

Moskova yolculuğu sırasında yazmaya başladığı “Açların Gözbebekleri” şiirinde serbest ölçüyü deneyen Ran, yazdığı bazı şiirleri 1923’te “Yeni Hayat” ve “Aydınlık” adlı dergilere göndererek yayımlattı.

Ran, serbest ölçüde Türk şiirinin ilk örneklerini verirken, bir makalesinde şunları kaleme almıştı:

“Kafiyeli, vezinli şiir yazılmaz diyenler de kafiyesiz, vezinsiz şiir yazılmaz diyenler de dar kafalıdır. Şiir öyle de yazılır, böyle de. Ben şimdi bütün şekillerden yararlanıyorum. Halk edebiyatı vezninde de yazıyorum, kafiyeli de yazıyorum. Tersini de yapıyorum. En sade konuşma diliyle kafiyesiz, vezinsiz şiir de yazıyorum. Sevdadan da barıştan da inkılaptan da hayattan da ölümden de sevinçten de kederden de umuttan da umutsuzluktan da söz ediyorum. İnsana has her şeyin şiirime de has olmasını istiyorum. İstiyorum ki okuyucum bende bütün duygularının ifadesini bulabilsin.”

Moskova’dan 1924’te Türkiye’ye dönen Nazım Hikmet, Aydınlık dergisinde yayımlanan şiir ve yazılarından dolayı 15 yıl hapsi istenince tekrar Moskova’ya gitti.

TOPLUMCU BİR SANAT ANLAYIŞINI BENİMSEDİ

Nazım Hikmet Ran’ın ilk şiir kitabı “Güneşi İçenlerin Türküsü”, 1927’de Bakü’de yayımlandı.

Cumhuriyet’in 5. yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928’de Türkiye’ye girerken yakalanan Nazım Hikmet, bir süre tutuklu kaldı.

Usta şair, yazı kadrosuna katıldığı “Resimli Ay” dergisinde bir yandan şiirlerini yayımladı, bir yandan da edebiyatın yerleşmiş değerlerine karşı sert çıkışlar yaptı. Kendisini “sosyalist şair” olarak tanımlayan Ran, sanatın amacı konusundaki tartışmada “Sanat sanat için değildir.” diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade etti.

İstanbul’da 1929’da basılan “835 Satır” şiiri, edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandıran Ran, tam anlamıyla klasik de denilemeyecek ama biçimsel bakımdan daha az deneysel bir şiir dili geliştirdi.

Şiirleriyle ilgili açılan pek çok davada beraat eden Ran, 1933’e kadar “gizli örgüt kurmak”, daha sonra ise “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” iddialarıyla tutuklandı ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi.

‘MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI’ ESERİNDE 17 BİN MISRA YAZDI

Nazım Hikmet Ran, 1939’da, 17 bin mısradan oluşan “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserini yazmaya başladı.

Genel Af Yasası’ndan yararlanarak, 1950’de serbest kalan şaire, Dünya Barış Konseyi tarafından Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda’yla birlikte “Uluslararası Barış Ödülü” verildi.

Neruda’nın “Nazım’a sahip çıkın. Biz onun yanında şair bile sayılmayız.” dediği şair Ran, serbest kaldıktan sonra askerlik görevine alınacağını öğrenince, öldürüleceği düşüncesiyle Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’ne gitti.

Ran, 25 Temmuz 1951’de Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Aynı yıl şairin oğlu Mehmet dünyaya geldi.

Uluslararası barış kongrelerine katılması ve bu doğrultuda mücadele etmesi nedeniyle de eserleri birçok dile çevrilen Ran, dünyada çapında büyük bir üne ulaştı. Pek çok ülkeye seyahat ederek konferanslara katılan ve şiirlerini okuyan Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te kalp yetmezliği sonucu Moskova’da hayatını kaybetti.

‘ÖLÜM NAZIM’IN İLK VE SON UYKUSU OLDU’

Ünlü Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre, Nazım Hikmet’in vefatının ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:

“Vefalı dost, yiğit savaşçı, insan düşmanlarının amansız düşmanı, her yerde insana hizmet etmek ama hiçbir şeye kayıtsız kalmak istemiyordu. Bilirdi ki insan yaratılmış bir mahluktur ve asla dünyaya hazır gelmiyor. İnsanın durmadan düşmanla savaşarak kendi kendini yaratması gerekmektedir. Sözün kısası, Nazım Hikmet’in dediği gibi asla uyumamak lazımdır. O asla uyumadı. Önemli olan odur ki, ölüm onun ilk ve son uykusu oldu.”

Yazar Yaşar Kemal ise kaleme aldığı “En Büyük Şairimiz” adlı makalesinde “büyük halk ozanlarının son büyük halkası” dediği Nazım Hikmet için “Türk dili var oldukça Nazım Hikmet de var olacaktır.” demiş, ayrıca “Eğer Nazım Hikmet gibi büyük bir yol gösterici gelmeseydi, edebiyatımız bu seviyeye çıkamazdı.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Nazım Hikmet Ran’ın doğumunun 100. yılı dolayısıyla 2002 yılı UNESCO tarafından “Nazım Yılı” ilan edildi.

Novodeviçi Mezarlığında toprağa verilen şair, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi.

Ran’ın “Dağların Havası” (Osmanlıca), “Güneşi İçenlerin Türküsü”, “835 Satır”, “Sesini Kaybeden Şehir”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?”, “Taranta Babu’ya Mektuplar” isimli eserleri yaşamı sırasında, “Kurtuluş Savaşı Destanı”, “Rubailer”, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, “Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar”, “Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar”, “Kuvayi Milliye”, “Sevdalı Bulut”, “Nazım ile Piraye”, “Hikayeler”, “Piraye’ye Mektuplar”, “Henüz Vakit Varken Gülüm”ün de aralarında bulunduğu çok sayıda eseri ise vefatından sonra yayımlandı.

Eserleri 50’den fazla dile çevrilen şair, cezaevindeyken, İbrahim Sabri ve Mazhar Lütfi takma adlarının yanında imzasız olarak da bazı şiirlerini okuyucuyla buluşturdu, 1949’da ise Ahmet Oğuz Saruhan adıyla “La Fontaine’den Masallar” isimli kitabını çıkarttı.

Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde “Orhan Selim” takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapan Ran’ın yine Orhan Selim imzalı “İt Ürür Kervan Yürür” adlı bir kitabı da bulunuyor.

Oyun yazarı da olan Nazım Hikmet’in, “Kafatası”, “Bir Ölü Evi”, “Unutulan Adam” ve “Ferhat İle Şirin”in de aralarında bulunduğu 22 tiyatro eseri, Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’da sahnelendi.

Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı olan Nazım Hikmet’in şiirleri, Ahmet Kaya, Ruhi Su, Edip Akbayram, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Zülfü Livaneli ve Yunan besteci Manos Loizos tarafından seslendirildi.

‘KEMALİZM DÜŞMANLARI KİMLERDİR?’

Nazım Hikmet, yaptığı 1954 yılında Budapeşte Radyosu’na yaptığı ‘Kemalizm düşmanları kimlerdir’  başlıklı açıklamada, Türkiye’deki en önemli konunun yurt meselesi olduğunu vurguladı.

Nazım Hikmet’in o konuşması şöyle:

“Şimdi, benim kanaatime göre: Türkiye’deki en büyük mesele; yurt meselesidir, evimizin meselesidir. Evimizin bağımsızlığı meselesidir.

Bir defa, her şeyden evvel bizim kendi evimizde, o evin sahibi gibi yaşamamızdır. Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan odur. Kemalizmin prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur.

Yani demek istiyorum ki, Arapça ezan okutmaya taraftardır. Bu adam mürteci midir, değil midir? Bu, bugünün meselesi değildir. Bugünün meselesi: Kim Türkiye’yi Amerikalılara satmış ve satmaya devam etmektedir? Kim Türkiye’nin milli sanayisini mahvetmiş ve mahvetmeye devam etmektedir? Kim Türkiye köylüsünü ve işçisini müstemleke kölesi haline getirmiş ve getirmekte devam etmektedir? İşte bunlar mürtecidir. Bunlar Kemalizmi inkar etmişlerdir, bunlar vatan hainidir. Bunların haricinde kalan insanlar, dini kanaatleri ne olursa olsun, vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi siyasi partiye mensup olurlarsa olsunlar; vatanını seven insanlardır. Ve bugünün şartları içinde ileri Türk insanlarıdır.

Bu bakımdan yine tekrar ediyorum, Türkiye’deki insanlar vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi partiye mensup bulunurlarsa bulunsunlar eğer Türkiye’nin gerçek milli bağımsızlığından yanaysalar, yani daha açık konuşalım eğer Türkiye’den Amerikan hakimiyetinin defolup gitmesinden yanaysalar, Türkiye sanayisinin gelişmesinden yanaysalar, Türkiye’de hayatın ucuzlamasından yanaysalar, Türkiye’nin tarihinin eski şerefiyle devam etmesinden yanaysalar; yani Türk haysiyetini ve şerefini taşıyorlarsa ileri insanlardır, hangi kanaate mensup olurlarsa olsunlar.”

Nazım Hikmet’in tarihi konuşması… Vatan haini kimdir?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

8 Yorum

  1. 4 Haziran 2023, 05:54

    Bazı Kemalistlerin Kemal’in kendisini bir kenara koyup da başka kahraman arama çabaları absürd.
    Kaldı ki bu şahıs Atatürk’ün sağlığında yargılanıp ceza almış birisi… Pek makbul bir kişi olsa ve haksız ceza almış olsa Atatürk mutlaka ilgilenirdi.
    Ayrıca bu şahıs asla güvenilmez bir kişidir. Birlikte olduğu kadınları maddi ve manevi kullanmış ve aldatmıştır.
    Şairse şair, edebiyatçıysa edebiyatçı, fazla abartmaya gerek yok hele ki siyasi simge haline getirmeye hiç gerek yok.
    Konu siyasi fikir ve siyasetin edebiyatı ise Nihat Genç bin tane Nazım Hikmet’e bedeldir.

    • Zırva… Bir sözüm de site yönetimine. Eşit söz hakkı tanımak için, bu zırvaları yorum diye neden yayınlıyorsunuz ki? Türk kurtuluş savaşını anlatan en güzel şiirleri yazmış, Sarışın Kurdu en güzel anlatmış bir dev şaire karşı böyle zırvaca yazılmış yorumu neden yayınlıyorsunuz ki?

  2. 3 Haziran 2022, 16:49

    Size şair kendisi cevap veriyor: ”Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan odur. Kemalizmin prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur.”
    Daha ne desin şair? Nerede rejim yıkmak ? Nerede ihanet? Bir insan sadece Nazım. Ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Nedir korkulacak? Yukarıda söyledikleridir.
    Komünist olmak vatansever olmaya engel midir? En büyük vatanseverler sol görüşlüdür. Çünkü onlar milletinin 1 kuruşunu bile yememişlerdir. Bakmayın siz şimdiki sözde solculara onların vatanla ilgileri yoktur, onlar solcu değillerdir. Bir de kendilerine vatansever diyerek her türlü yolsuzluğu yapan, milletinin kanını emen sahte milliyetçiler vardır. Belki de sizi ”Türk” kelimesi rahatsız etmiştir. Türkiyeli deseydi hoşunuza giderdi mutlaka.

  3. Güzel dosya olmuş

  4. Bu adam kimler yüzünden gurbete gitti bir düşünün!

  5. Nazım Hikmet hayatta olsaydı Veryansın’ın bir numaralı destekçisi olurdu. O nedenle biz de en azından hakkını vermeliyiz.
    Bu yurtsever şair 1924 yılında yani Atatürk döneminde yargılanıp 15 yıl ceza alıyor ama kaçıyor. Af çıktı diye döndükten sonra 1933-1937 arası yine hapse atılıyor. Bir sene bile serbest kalmıyor ki 1938 yılında bu kez 28 yıl ceza alıp hapse atılıyor. Ta ki 1950’de DP iktidar olup af çıkarana kadar. Yani Atatürkçü tek parti dönemi boyunca hapislerde çürütülüyor. Fakat siz bu çok önemli detayı yazılarından dolayı hapis cezası verildi falan diyerek bir cümleyle geçiyorsunuz. Atatürk ideolojisi ile çatıştığı noktaları tartışmaya açmaktan bile kaçınıyorsanız neden anma yazısı yazıyorsunuz?

    • Yorumunuz cok degerli. Yani hem kemalist hem nazim hikmet vatansever olamaz. Nazim hikmete iyi sair dersiniz bu dogru olabilir. Ama nazim hikmete vatansever diyemezsiniz. Çünkü buyuk Türk Ataturk’un kurucusu oldugu bir ulkenin rejimini yok etmek isteyen birine vatansever diyemezsiniz. O zaman pkklilar da mi vatansever. Feto de mi vatansever. Once çelişkiye dusmeyelim. Yok biz kemalist degiliz diyorsanız biz liberaliz komünistiz veya baska bir seyiz diyorsaniz onu bilemem. Bu yorumu paylasin bakalim veryansintv’ nin demokrat yonetimi. Daha bizler kendi aramizda karar verememisiz. Fetoye, pkkya savas aciyoruz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!