Necip Hablemitoğlu suikastının üzerinden 20 yıl geçti

Gazetelerin manşetlerine “derin suikast”, “derin cinayet” ve “Başkentte kanlı pusu” ifadeleriyle yansıyan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun silahlı saldırı sonucu öldürülmesinin üzerinden 20 yıl geçti.

featured

Necip Hablemitoğlu, Ankara’da 1954’te dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulundan 1977’de mezun olan Hablemitoğlu, bir süre “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” adlı dergiyi çıkardı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalışan Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans ve doktora yaptı.

Orta Avrupa ve Balkanlar’daki Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerle ilgili çalışmalar yapan Hablemitoğlu, çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makale yazdı.

Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002’ye kadar Ankara Üniversitesinde Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersleri vermeyi sürdürdü.

Necip Hablemitoğlu, “Sovyet Rusya’da Ölüm Kampları”, “Türksüz Kırım: Yüz Binlerin Sürgünü”, “Çarlık Rusyası’nda Türk Kongreleri (1905-1917)”, “Şefika Gaspıralı ve Rusya’da Türk Kadın Hareketi (1893-1920)”, “Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Ülke: Türkiye”, “Milli Mücadelede Yeşil Ordu Cemiyeti”, “Gaspıralı İsmail”, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası”, “Kırım’da Türk Soykırımı” ve “Köstebek” isimli kitapları yazdı.

Dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, “Alman vakıfları soruşturması” sonunda 2002’de açtığı davanın iddianamesinde, Hablemitoğlu’nun “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” adlı kitabından alıntılara yer verdi.

Hablemitoğlu bu kitapta, Alman vakıflarının Türkiye’de yasal olmayan çalışmalar yaptığını, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediğini ve altın madeni karşıtlarını finanse ettiğini savunuyordu.

Necip Hablemitoğlu, Çankaya Portakal Çiçeği Sokağı’ndaki evinin önünde 18 Aralık 2002 akşamı uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

TEHDİTLERİN ARTTIĞINI BELİRTMİŞTİ

Cinayetin ardından gazetelerde “derin suikast-devletin hassas olduğu konularda araştırmalarıyla tanınan Hablemitoğlu vurularak öldürüldü”, “derin cinayet-DGM’deki Fetullah Gülen davası ve Alman Vakıflarıyla ilgili çalışmalarıyla tanınan ve ‘çok şey bilen’ Hablemitoğlu’nu Ankara’da vuranlar kaçtı”, “Başkentte kanlı pusu-İslamcı terör ve Fethullahçı yapılanmalara ilişkin çalışmalarıyla tanınan Hablemitoğlu öldürüldü” manşetleri vardı.

Soruşturma, dönemin Ankara DGM Savcısı Cengiz Köksal tarafından yürütüldü. İstanbul’da 5 kişiyi para için öldürmekten yargılanan bir sanık, 2003’teki bir duruşmada suikastı kendisinin gerçekleştirdiğini öne sürdü. İddia üzerine bazı kişilerin ifadesine başvuruldu, bazı yerler arandı ancak iddiayı doğrulayacak delillere ulaşılamadı.

Hablemitoğlu, ölümünün ardından yayımlanan kitabı “Köstebek”in son bölümünde, çalışmasını sürdürürken telefonlarının dinlendiğinden, bilgisayarındaki elektronik posta ve dosyalarının kopyalandığından emin olduğunu belirterek, bu sebeple edindiği bir başka bilgisayarı, internete girmeden kullandığını yazıyordu.

Aldığı tehditlerin arttığını ama “anlaşılır nedenler”den koruma talebinde bulunmadığını belirten Hablemitoğlu, şunları aktarıyordu:

“Bu süreçte benim de tedbirsizlikten kaynaklanan kayda değer bazı kişisel hatalarım söz konusu oldu. Telefonda karşılıklı bilgi ve belge alışverişi taahhüdünde bulunarak randevulaştığım bir kişiye, buluşma yerini ve saatini bu görüşme sırasında alenen söyleme hatasında bulundum. Randevu öncesinde fakültenin otoparkına bıraktığım otomobilimin alarmının çalışmadığını fark ettim. Otomobili kontrol ettiğimde, bagajda duran 2 deri çanta ile maddi değer ifade eden alışveriş çantalarına dokunulmaksızın, içinde araştırma ile ilgili belgeler, ses ve görüntü kasetleri ve CD’lerin bulunduğu alelade 2 plastik poşetin gasbedildiğini fark ettim. Devlet içine sızmış ‘köstebekleri’ araştıran bir akademisyen olarak, semt karakoluna ya da hırsızlık bürosuna başvurmanın ne anlama geldiğini ve geleceğini en iyi algılayan dikkatli bir yurttaş olarak, ‘Fetullahın Copları’ kitabının yazarı, gazeteci Zübeyir Kındıra’nın yaptığını yapmadım. Onun otomobilinin -kitabının hazırlık evresinde- soyulması üzerinden geçen yıllar zarfında faillerinin yakalanamamış olmasına da zaten hiç şaşırmamıştım.”

Hablemitoğlu’nun çalışmaları nedeniyle başka ülkelerin gizli servislerince öldürüldüğü yönünde iddialar ortaya atılırken, yıllar sonra FETÖ’nün kumpası olduğu ortaya çıkacak olan Ergenekon davasında da Hablemitoğlu cinayetinin arkasında “Ergenekon terör örgütünün bulunduğu” iddia edildi. Ancak Ergenekon savcısının davaya müdahillik önerisi, Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu tarafından kabul edilmedi.

FETULLAHÇI TERÖRİSTLERİN HEDEFİ OLDU

Akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun dikkatleri üzerine çekmesine neden olan çıkışı FETÖ’nün malum çevrelerce “masum cemaat” olarak bilindiği yıllarda bu yapıya yönelik tespitleriydi. Fetullahçıların devlet içine sızarak kritik kadroları tuttuğuna dikkati çeken Hablemitoğlu, hayatını kaybettikten sonra yayımlanan “Köstebek” isimli kitabında, silahlı örgüt halini almaya başladığı tespitinde bulunduğu yapıyı “Fetullahçılar” olarak tanımladı.

Hablemitoğlu, “Fetullahçıların” devlette nasıl kadrolaştığını, özellikle Emniyet İstihabarat Dairesi Başkanlığını nasıl ele geçirdiklerini ve kendilerine karşı hareket edenleri nasıl pasivize ettiklerini anlattı.

Hablemitoğlu kitabında, “Fetullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derece tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüz yüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır.” tespitinde bulundu.

Gülen’in yargılandığı Ankara 2 No’lu DGM’deki davanın delilleri arasında, Hablemitoğlu’nun örgütün CIA ile bağlantısını ortaya koyan “Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar” başlıklı raporu da yer aldı.

‘FETÖ İSTEDİ GÖKTAŞ YAPTI’

Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün hazırladığı iddianameye göre, örgüte yönelik bu çalışmaları, Hablemitoğlu’nu hedef haline getirdi.

FETÖ, Hablemitoğlu’nu daha ileri gitmemesi için dönemin sözde Türkiye imamı Mustafa Özcan’ı görevlendirdi.

Özcan da Hablemitoğlu’nun önünün kesilmesi için FETÖ hükümlüsü eski istihbaratçı Enver Altaylı’ya durumu anlattı. Altaylı, Mustafa Özcan’ı, Hablemitoğlu ile görüştürmesi için dönemin sağlık bakanına ulaştı ancak her seferinde Hablemitoğlu, bu talebi geri çevirdi.

Bir zaman sonra Hablemitoğlu’nun MİT müsteşarı olacağına dair duyumlar üzerine yeniden devreye giren örgüt, onu öldürmesi için o dönem müsteşar olmak isteyen bir diğer isim Levent Göktaş’a ulaştı.

FETÖ’nün teklifini kabul eden Göktaş, bunun için emrinde görev yapan eski askerler Ahmet Tarkan Mumcuoğlu, Fikret Emek ve Nuri Gökhan Bozkır’a suikast talimatını verdi.

Bozkır, Hablemitoğlu’nun evinin olduğu sokakta keşif yaptı, ardından yurt dışı görevi kapsamında Kazakistan’da bulunan Mumcuoğlu, iz bırakmamak için KKTC üzerinden Türkiye’ye gelerek 18 Aralık 2002’de Hablemitoğlu’nu evinin önünde başından vurarak öldürdü.

15 TEMMUZ’DAN SONRA DOSYA RAFTAN İNDİ

Üzerinden yıllar geçmesine rağmen faili meçhul kalan Hablemitoğlu dosyası, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden kısa bir süre önce yeniden raftan indirildi. Suikasta ilişkin detaylar yeniden incelendi, ulaşılan bilgiler, cinayetin FETÖ tarafından işlenmiş olma ihtimali güçlendi.

Soruşturmayı genişleten savcılık, o dönem Ukrayna’da bulunan şüpheli eski asker Nuri Gökhan Bozkır hakkında kırmızı bülten çıkardı. MİT tarafından 27 Ocak 2022’de Türkiye’ye getirilen Bozkır, 8 Şubat’ta “suç örgütü üyeliği” ve “tasarlayarak öldürme” suçlarından tutuklandı. Bozkır’ın “kasten öldürmeye yardım” ve “suç örgütüne üyelik”ten 24 yıla kadar daha cezalandırılması talep ediliyor.

Onun beyanları ve savcılığın daha önceki tespitleri doğrultusunda 8 Haziran 2022’de Levent Göktaş, Fikret Emek ve Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nun aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Emek ve Mumcuoğlu tutuklandı.

GÖKTAŞ TÜRKİYE’YE TESLİM EDİLDİ

Göktaş’ın, Bulgaristan’a kaçtığı bilgisi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, iade işlemleri için gereken belgeleri Adalet Bakanlığı’na gönderdi.

Bakanlığın girişimiyle 16 Aralık’ta Bulgaristan’dan Türkiye’ye iade edilen Göktaş, bir gün sonra İstanbul’da çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Suikastın tetikçileri olarak iddianamede yer alan Göktaş, Mumcuoğlu ve Emek’in “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırılması iddianamede talep edilirken, Göktaş’ın “örgüt kuruculuğu”ndan 8 yıla, Mumcuoğlu ve Emek’in ise “suç örgütüne üyelik”ten 4 yıla kadar daha cezalandırılmaları isteniyor.

AZMETTİRİCİLER FİRARDA

Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile örgüt yöneticilerinden Mustafa Özcan, Aydın Köstem ve Enver Altaylı, Hablemitoğlu’nu tasarlayarak öldürmeye azmettirmekle suçlanıyor.

Daha önce “FETÖ üyeliği” ve “casusluk” suçlarından 23 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan eski istihbaratçı Enver Altaylı ile Köstem halen cezaevinde, Gülen ve Özcan ise firari.

SON GÖRÜNTÜLERİ

Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002’de evinin yakınlarında alışveriş yaptığı marketin güvenlik kamerası görüntüleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın dosyasında bulunuyor.

 

Necip Hablemitoğlu suikastının üzerinden 20 yıl geçti

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!