Öğrenciler ve akademisyenler neden suskun?

Ali Taşbek* yazdı...

featured

Fransız İhtilali’nden beri üniversite öğrencileri ve akademisyenler; siyasal konularda, özellikle de protestolarda, eylemlerde hatta ve hatta devrimlerde kilit rol oynamışlardır. Öğrenci hareketleri özellikle 1900’lı yıllarda daha belirginleşmiştir, ve ülkemizde de 28-29 Nisan (1960) Olayları’ndan tutun Gezi Parkı Eylemleri’ne, pek çok önemli siyasi netice doğuran eylemlerde bulunmuşlardır öğrenciler. Bu yazıda, geçmişteki hareketlerin sonuçlarından ziyade, günümüzde üniversitelerin akademisyenleri ve öğrencileriyle, milli ve siyasi konularda nasıl bir güç olabileceğini, bir öğrenci gözüyle eksikleri ve yanlışları, teoride üniversitelilerde olması gereken bu güçü şu anda kimlerin elinde tuttuğunu, ve özellikle okuyan gençlerin neler yapabileceğinden bahsetmek ve genel bir değerlendirme yapmak istiyorum…

*

Üniversiteler bir ülkenin ileri gelen gençlerinin bilimsel anlamda adeta yontulduğu yerdir. Ancak elbette İngiltere’deki bir üniversite ile Afganistan’daki bir üniversite bir değildir. Öncelikle, ülkemizde üniversitenin gücünün azalmasının siyasi sebeplerinden bahsedeceğim.
Burada ilk önemli sorun, siyasi iktidarın liberal politikaları ile beraber ülkede gittikçe azalan fırsat eşitliğidir. Günümüzde artan vakıf üniversiteleri, kriz ve enflasyondan sebeple fiyatları çok arttırmaktadır, ve burslu kotasında kayda değer bir artış görülmemektedir. Bu da hem özel liselerde hem de özel üniversitelerde, en tepenin hemen altındaki öğrencilerin, ailelerinin büyük bir zenginliği yoksa, dışarıda kalma durumudur. Lise ve üzeri düzeyde devlet eğitiminin yetersizliği, özeli tercih etmek için bir sebeptir elbet; ancak özel üniversiteler de eğer amaçları para değil kaliteli eğitim ise, burslu sayılarını liyakate (!) dayalı artırarak fırsat eşitsizliğini bir nebze azaltabilirler, ama bu çok da mümkün gözükmüyor yakın gelecekte.
Diğer büyük sorun ise siyasal iktidarın otoriter rejimi, ve otoriter rejimlerde görüldüğü gibi, muhalefetin bu mağdurlara karşı gür bir ses çıkaramaması (İstisnalar kaideyi bozmaz)…  Üniversitelerdeki eğitim kalitesi Rusya’daki Üniversitelere bakıldığında ülkedeki demokrasi ile direkt olarak ilişkilendirilemez, çünkü eğitimleri demokrasinin tersine çok üst düzey, burada okuyanlarında da uzun vadede ülke yönetiminde söz sahibi olma ihtimalleri yüksek gözüküyor fakat, Fransa’daki gibi bir öğrenci direnişini günümüzde görmek mümkün değil, dolayısıyla otoriter rejimlerin üniversitenin gücüne etkisi olduğunu söylemek mümkün.

Bugün ülkemizde demokratik bir ortam olmadığından üniversite öğrencileri ve akademisyenler de eylemlere katılmakta, hareket etmekten çekinebilmektedirler, ancak bunun tek sebebinin ülkedeki demokratik ortam olduğunu ben şahsen düşünmüyorum. Zira, üniversite 2. Meşrutiyet’ten beri bir kurum olmaktan öte bir güçtür ve hep de öyle kalacaktır, farkında olunmasa da… Bab-ı Ali Baskını, üniversitelilerin desteği olmasa başarısız olabilirdi, 28-29 Nisan Olayları’na sebep olacak kadar güç zehirlenmesine kapılmasaydı o günkü iktidar, ve olaylarda öldürülen gencecik vatan evlatlarına başı ezilmiş yılan gözüyle bakılmasaydı, belki bu ülkenin ve demokrasisinin başına çok kötü hadiseler gelmezdi o gün için… Ama bazı olayların kötü bitmesi, o günkü üniversitenin sesinin gürlüğünü, korkusuzluğunu, vatanseverliğini değiştirmez… Aksine o kötü hadiseleri gerçekleştirenleri aciz kılar…

*

Son yıllarda üniversitelerdeki öğrenciler maalesef apolitikleşti, ses çıkaramaz hale geldi, tatlı su balığı oldular adeta… Kendi konuları dışında okumayı bıraktı, dirayetsizleşti, düşünemez, baş kaldıramaz hale geldi… Tabi sırf öğrenciler değil, maalesef akademisyenlerin de önemli bir bölümü, 2010’dan beri devletin en önemli yerlerine, en şerefli, soylu insanlarımıza yapılan kumpaslara, sonrasında devletin önemli noktalarının cemaatler tarafından ele geçirilmesine göz yumdular…
Oysa ki ulusları ulus yapan, cephedeki kahraman askerler kadar cephe gerisindeki aydınlardır, yazdıkları tarihle, ortaya koydukları fikirle… Fakat sustular, zulme ses çıkaramadılar, konuşan yazarlar da susturuldu, hapse atıldı, ve yine başa döndük, 2 asır evvelki gibi Padişah’ın tabası olduk halk olarak… Çoğu sustu… O gün yargının mahvolmuş halde olduğunu bildikleri halde, bunu sanki bir yargı süreci gibi anlattılar. Mustafa Kemal’i, üniversiteleri, tarihimizi, laikliği, Fenerbahçe’yi; memleketin her güzel değerini bitirmeye çalıştılar ve tüm bunlar olurken çok akademisyen sustu, kendilerini büyüten Cumhuriyet’e sahip çıkmadılar… Gençlik baskılandı, bir tweet için hapislere atıldı, bu ülke tertemiz gençlerini kaybetti… Aklı başında olan bir genç, hele ki üniversitede eğitim gören, aydınlık genç, nasıl bu gidenlerin arkasından susabilir ve düşünmeden, sorgulamadan devam edebilir, açıkçası benim aklım almıyor… Gerçi üniversite diye de çok büyütmemek lazım, 3-5 üniversite dışında rahmetli Timur Selçuk hocamın dediği gibi hepsi “Apartman Üniversitesi”…

Arada önemli bir şeyi de belirtmek isterim, bir ulus devlette, etnik milliyetçilik yapan ve terörle organik bağı bulunan bir parti meşru olamaz, olmamalıdır… HDP’ye bir etnik kesimin meşru temsilcisi gözüyle bakılması bu parti ile herhangi bir ilişkiye girmiş (selam verme dahil) hatasıdır ve yanlışıdır… Bu konunun, bugünkü meselemizle şöyle bir ilgisi var: Bahsettiğim sebeplerin yanı sıra teknolojinin de gelişmesiyle gençlik, hatta açık konuşmak gerekirse zaman zaman ben de dahil; kitap okumak, sinemaya gitmek yerine Twitter’a girmeyi, birtakım kendi görüşüne yakın bulduğu veya saygı duyduğu insanları dinliyor.

Ben bu kişileri ve gelişmeleri derslerim ve diğer işlerim dolayısıyla her dakika takip edemesem de, arkadaşlarımdan ve sosyal medyadan gördüğüm kadarı ile vatansever ve Atatürkçü gençlerin en rağbet gösterdiği iki isim Erlik ve Oğuzhan Uğur. 2’sinin de yaptıkları ve konuştukları hakkında fikrim olsa da bu konuda kendimi uzman addedemem… Erlik’i Veryansın TV’deki programlarda görüyorum ve sosyal medyada takip ediyorum, ve okumaktan imtina eden gençliği milli konularda (tarih, siyaset, güncel olaylar) aydınlattığı çok açık… Bunu hem entelektüel bir öğretmen gibi, hem de gençliğin içinden biri olarak konuşması; gençlerin milli konulardaki bilgilerini ve hassasiyetini arttıracaktır, ben kendisini olumlu buluyor ve doğru yolda görüyorum…

Oğuzhan Uğur’u da çok iyi tanıdığım söylenemez, ama bazı şeyleri iyi biliyorum hakkında… Çok saygı duyduğum Hasan Atilla Uğur’un oğlu olduğunu, gençliğin rağbet gösterdiğini ve kendini Atatürkçü ve milliyetçi olarak tanımladığını iyi biliyorum… Ben kendisini ilk bazı komedi içerikli Twitter videolarında görmüştüm, ancak kendisini bir oyuncu ya da siyasetle alakasız bir internet fenomeni zannetmiştim. Sonrasında, babasıyla ilgili ve Ergenekon-Balyoz davaları hakkındaki delikanlı duruşu, ilgimi çekti… Tabi ki her insan örnek insan olacak diye bir şart yok, ama eğer kendinizi Atatürkçü olarak tanımlıyor ve Türk gençliğinin fikri önderlerindenseniz, her adımınıza dikkat etmeniz gerekir. Ergenekon Davası’nda ailesinin yaşadıklarını ve bu insanları affetmeyeceğini açık yüreklilikle dile getirmesi takdire şayan, FETÖ’yle iltisaklı olduğunu tüm Türkiye’nin bildiği bir moderatörle bunu konuşmak, yanlış değil midir? Bu tip insanlarla karşı karşıya gelip, “laf sokmak” mıdır olay? Yoksa bu insanlara milli bir dışlama mıdır yapılması gereken… İşte aydınlar, ve halk olarak kimin meşru kimin de meşru olmadığını gösterir, FETÖ geçmişi olanları, içimizde dolaşan ama vatan haini olduğunu bildiklerimizi, etnik milliyetçi ve bölücüleri dışlarsak; ülkedeki bozulmuş hukuk düzeninde bile bu insanların pis fikirlerinden etkilenmeyiz… Elbet bugün ülkede hukuk olsaydı, bahsettiğim insanlar zaten hapiste olacaklardı. Bu kişiler Belçika’da, Fransa’da siyaset yapamıyor zaten… Peki gençliğin “Ağabey” dediği Oğuzhan Uğur, nasıl çıkarır meşru olmayan bir partinin, etnik bölücü temsilcisini? Geçmişte direkt terör bağlantılı insanlar, Türkiye ve Ortadoğu dışında nerede siyaset yapabildi? İnsan gerçekten hayret ediyor…

*

Gençlik ne yapmalı? Daha çok okumalı. Bu ülkenin tarihini önce düzgün bilmeli. Yoksa internette ya da televizyonda gördüğü ne derse onu doğru sayar, yanlış bilir, aklını köreltir… Gençlik önce kendi tarihini; Ziya Gökalp’leri, Namık Kemal’leri, Ziya Paşa’ları okuyup bilmeli, sonrasında Aydınlanmacı Filozofları, dünyada geçmişte ve günümüzdeki devrimleri, siyasal olayları okumalı. Türkiye Cumhuriyeti de bir fikir üzerine kuruldu, Fransız Devrimi de bir fikir üzerine yapıldı… Okumalı, fikir sahibi olmalıyız… Hele üniversitelerde okuyan gençler olarak bir araya gelmeli, akılcı fikirleri durmaksızın üretmeliyiz… Çalışmalıyız… Yoksa bugün sözde insan hakları savunucusunu dinlemeye, zemin vermeye devam ederiz… Çıkan o ismini anarak bile hata yapacağımız o suratsızı övsek de, küfür etsek de, selam da versek yanlış yaparız… Çünkü bu eylemlerin hepsi, karşı tarafı meşru bir vekil, temsilci, insan yaparız, yapmamalıyız… Oğuzhan Uğur hatasını kabul etme ve hatasında diretmeye devam da etse de, yanlış yolda… Farklı görüşlere elbette saygılı olunur, yanlış düşünen bir HDP seçmeni ile de konuşulup fikri değiştirilmeye uğraşılabilir… Ancak HDP’yi ve siyasi temsilcilerini programlara çıkartarak meşrulaştırmak ve normal bir partiymiş algısını “farkında olmadan da olsa” yaratmak, tam da HDP ve iltisaklı olduğu örgütlerin istediğidir… Bana, “Onu meclise girmesine müsade edenlere sor!” ya da Gayrıresmi ittifak yapanlara sor!” diyenlere ise cevabım, memleketten kaçmış sümüklü bir hoca da yıllarca bu ülkede değil insan, haşa Tanrı muamelesi gördü… O sorular, hesaplar da elbet bir gün sorulur… Ancak gençler olarak biz aşama kat edemez, kendimize gelmez ve olduğumuz yerde sayar isek, bu ülkeye ahlakın, hukukun, cumhuriyetin yeniden geldiği günleri, ancak rüyamızda görürüz…

NOT: Bu kıymetli oluşumda yer veren ve desteklerini her daim hissettiğim Erdem Atay, Nihat Genç ve Serkan Öz ağabeylere ve aileme sonsuz teşekkür ederim… Veryansın TV’nin bu bağımsız ve dirayetli duruşu olmasa, memleket olarak içinde bulunduğumuz bu durumda umut hissedemezdik…

*Üniversite öğrencisi

Öğrenciler ve akademisyenler neden suskun?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 29 Ağustos 2022, 05:38

    Bu üniversite öğrencisi kardeşimizi ülkemizin yakıcı sorunları karşısında sorumluluk duyarak okuduğu, araştırdığı ve kafa yorduğu için kutlamak isterim. Çok mutlu oldum. Ülkemizin çok uzun zamanlardan beri yaşadığı talihsiz süreçlerin en uzun ve en yorucu dönemine öfke ve ızdırapla tanık olan emekli bir cumhuriyet yurttaşı olarak umutlarım daha da yükseldi. İşte Atatürk’ün güvenini boşa çıkarmayan gençlik!

  2. canım kardesım, neden sesınız cıkmadıgını cokyakın tarıhımızı dogru kaynaklardan okursan anlarsın.

  3. Güzel köşe, güzel bir yazı..tebrik ederim..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!