Prof. Kemal Gözler: ‘İslam hukuku’ için altyapı çalışması var

featured

Faizsiz finans kuruluşlarının denetimine ilişkin Resmi Gazete’de yayımlanan kurallardaki ‘İslam hükümleri’ vurgusu ve ayetlere yapılan göndermeler tepki çekmişti. Anayasa Hukuku Profesörü Kemal Gözler, ‘Modern hukukun İslâm hukukuyla değiştirilmesine yönelik bazı hazırlık çalışmaları yapıldığı görülüyor’ dedi.

Resmi Gazete’de faizsiz finansın denetim standartlarıyla ilgili yayımlanan kurallar tartışma konusu olmuştu. İslam hükümlerine dikkat çekilen kurallarda ayetlerden örnekler verilmişti.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunca (KGK), faizsiz finans kuruluşlarının bağımsız denetimini yürüten denetçiler için getirilen bu etik kuralların Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı olduğu belirtilmişti.

Prof. Kemal Gözler Türk Anayasa Hukuku Sitesi’nde yayımladığı ‘İslâm Hukuku, Batı Hukukuna Alternatif Olabilir mi?’ başlıklı yazısında şu görüşlere yer verdi:

“Eğer gelecekte bir gün Türkiye’de Batı hukukunun İslâm hukuku ile değiştirileceği günleri göreceksek, o günlere, geçmişte olmadığı ölçüde yakınız. Bugün Türkiye’de hukuk fakültesinden çok ilâhiyat fakültesi; hukuk öğrencisinden çok ilâhiyat öğrencisi ve yine hukuk fakültesi öğretim üyesinden çok ilâhiyat fakültesi öğretim üyesi var. Türkiye’de 2010’dan 2019’a sadece 9 yılda, ilâhiyat fakültesi sayısı 24’ten 92’ye çıkarak yaklaşık dört kat artmıştır. İlâhiyat fakültesine bir yılda kayıt yaptıran öğrenci sayısı 6252’den 33202’ye çıkarak beş kat artmıştır. Yine aynı dönemde ilâhiyat fakültelerinde öğretim elemanı sayısı 1120’den 4121’e çıkarak üç buçuk kat artmıştır.  Artış her yıl katlanarak devam ediyor.

Hukuk fakülteleri hukuksuz kaldı… Tam 19 hukuk fakültesinin dekanı hukukçu değil!

407 ÖĞRETİM GÖREVLİSİ VAR

Türkiye’de ilâhiyat ve İslâmî ilimler fakültelerinin “İslâm hukuku” veya “fıkıh” anabilim dallarında görev yapan tam 407 adet öğretim elemanı vardır. Bu rakam, normal bir rakam değil. Eğer bu rakam, normal bir rakam olsaydı, Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında da benzer sayıda öğretim elemanı olması gerekirdi. Oysa Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında sadece 24 adet öğretim elemanı vardır.

Türkiye’de şu an yürürlükte olan hukukumuzun kaynağı olan Roma hukuku için 24 adet öğretim elemanı istihdam edilirken, yürürlükteki hukukumuza kaynaklık da etmemiş olan İslâm hukuku için 407 adet öğretim elemanı istihdam edilmesi şüphe uyandırıcı bir şeydir. Bunun altında bir başka düşünce yatıyor olmalıdır.

İSLAM HUKUKUNDAKİ ASIL SORUN…

İslâm hukukunun en yüksek norm kaynağı olan Kur’an’da adaletin ve barışın değeri üzerine onlarca ayet vardır. İslâm hukukunda kişilerin hürriyetini, can ve mal güvenliğini tanıyan onlarca ve belki yüzlerce hadis vardır. Ne var ki İslâm hukukunun doğduğu, geliştiği, yayıldığı, az ya da çok uygulandığı ülkelerde, adaletin, can ve mal güvenliğinin, kişi hürriyetinin bulunduğunu söyleyebilecek biri var mı? İslâm hukukunda siyasî iktidarı eleştirmek veya siyasî iktidara muhalif olmak suç değildir. Buna rağmen neden bu hukukun az ya da çok cari olduğu ülkelerin önemli bir kısmında siyasî iktidarı eleştirenler hapse atılır; diğer bazılarında bu kimselerin malları müsadere edilir; diğer bazılarında bunlarla yetinilmez, bu kişiler ölüm cezasına çarptırılırlar. Diğer bazılarında ise muhalifler yargılanmaksızın öldürülürler, ortadan kaldırılırlar.

İşte İslâm hukukundaki asıl sorun bu: Bir yanda değerlere çok önem veren ileri bir hukuk teorisi, diğer yanda ise kan gölünde bir hukuk pratiği.

‘VAHŞETİN KAYNAĞI DEĞİL AMA VAHŞETİ ÖNLEYEMİYOR’

İslâm hukuku, bu vahşetin kaynağı değildir; ancak İslâm hukukunun bu vahşeti önleyemediği, ona engel olamadığı da bir gerçektir. Batı hukukuyla kıyaslandığında İslâm hukukunda eksik olan bir şey vardır.

‘İSLAM HUKUKU İKTİDARI SINIRLANDIRAMAZ’

İslâm hukuku iktidarın sınırlandırılması konusunda teknik olarak yetersiz bir hukuktur. İslâm hukuku, iktidarın kötüye kullanılmasını tasvip etmez. İslâm hukuku sınırsız bir iktidardan değil, sınırlı, mutedil bir iktidardan yanadır. Ancak İslâm hukukunun iktidarın kötüye kullanılmasını önlemek ve iktidarı sınırlandırmak için getirdiği bir mekanizma yoktur. Eksikliği buradadır.

İKTİDARIN KÖTÜYE KULLANIMI NASIL ENGELLENDİ?

Batıda son üç asırdır, hukuk düşünürleri, iktidarın kötüye kullanılmasını önleyecek, iktidarı sınırlandıracak mekanizmalar konusunda kafa yormuş ve bu konuda çeşitli teoriler, ilkeler, sistemler ve mekanizmalar önermişlerdir. Kuvvetler ayrılığı, anayasacılık ve normlar hiyerarşisi teorileriyle çözdüğü sorunları çözmeden, İslâm hukuku, devlet iktidarının kötüye kullanılması, devlet iktidarının sınırlanması, devlet karşısında vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinin korunması sorunlarını çözemez.

‘DÜŞÜNCEDE ZENGİN MEKANİZMADA FAKİR’

İslâm hukuku ide olarak ne kadar zengin ve değerli olursa olsun, bir mekanizma olarak son derece fakirdir ve ide olarak çok değerli olan normlarının pratiklikte uygulanma kabiliyeti fevkâlâde düşüktür.

Bu nedenle İslâm hukukunun doğduğu, geliştiği, bu hukukun az ya da çok uygulandığı ülkelerde “kitaplardaki hukuk” ile “uygulamadaki hukuk” arasında korkunç bir uçurum vardır. Kitaplarda hak, adalet ve barış konusunda büyük ideler, en vurgulu, en ayrıntılı, en etkileyici şekilde anlatılır. Ne var ki bu kitapların yazıldığı ülkeler, çoğunlukla kan gölü içinde yüzerler; bu ülkelerde kitaplardaki idealleri bir yana bırakın, can ve mal emniyeti gibi en temel hürriyetler dahi yoktur.

FREN-DENGE, KUVVETLER AYRILIĞI, YARGI BAĞIMSIZLIĞI YOK

İslâm hukukunda, kuvvetler ayrılığı, anayasacılık, normlar hiyerarşisi, yargı bağımsızlığı, hâkim teminatı, frenler ve dengeler sistemi, anayasa yargısı gibi pek çok mekanizmanın olmadığı gibi, bu hukukun başka yetersizlikleri de vardır.

‘İSLAM HUKUKU ‘TUZAK HUKUK’ HALİNE GELEBİLİR’

İslâm hukuku bir ide olarak dört dörtlük hukuktur. Yüksek değerler üzerine kuruludur. Teori olarak fevkâlâde sofistike ve ayrıntılıdır. Söylem olarak oldukça etkileyicidir. Yer yer dinî referansları içerdiği için de yüksek bir cazibeden yararlanır. Bu nedenle İslâm hukuku modern hukukun yerine tamamen veya kısmen konulabilecek bir hukuk olarak takdim edilmeye başlanırsa, pek çok kişi etkilenebilir ve neticede İslâm hukuku insanlar için bir “tuzak hukuk” hâline gelebilir.

‘TÜRKİYE’DE İSLAM HUKUKU PROPAGANDASI YAPILIYOR’

Türkiye’de uzun yıllardan beri, İslâm hukuku, sadece bir hukuk sistemi olarak değil, içerdiği değerler üzerinden, adeta şiirsel bir dil kullanılarak ve bu değerlere birtakım efsaneler de katılarak insanlara anlatılıyor. Türkiye’de uzun yıllardan beri çok yaygın ve etkili bir İslâm hukuku propagandası yapılıyor.

Zannımca Türkiye’de İslâm hukukuna geçişin hazırlıkları da yapılmaktadır. Bunun alt yapısı da oluşturulmaya çalışılmıştır. Makalemin başında da değindiğim gibi, bugün Türkiye’de hukuk fakültesinden çok ilâhiyat fakültesi var. Yine bugün Türkiye’de hukuk öğrencisinden çok ilâhiyat öğrencisi; hukuk fakültesi öğretim üyesinden çok ilâhiyat fakültesi öğretim üyesi var.

‘TÜRKİYE İÇİN TUZAK HUKUK’

Eğer Türkiye’de yürürlükte olan modern hukukumuz İslâm hukuku ile değiştirilirse, İslâm hukuku Türkiye için tam bir “tuzak hukuk” olacaktır.

En başta İslâm hukuku ile yüksek değerlerin geleceğine inanan insanlar, kısa bir süre sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Bırakınız yüksek değerlere ulaşmayı, kendi can ve mal emniyetlerinin kalmadığını görecekler. Çünkü yukarıda açıkladığım gibi, İslâm hukuku, halen, çeşitli “ideler”den ibaret bir hukuktur.

İslâm hukuku mevcut gelişmişlik düzeyi itibarıyla yöneticileri sınırlandıracak ve vatandaşları koruyacak mekanizmalardan mahrumdur.

‘VATANDAŞLAR TEMİNATSIZ KALACAK’

Türkiye’de modern hukuk, İslâm hukuku ile değiştirildiğinde, yöneticiler daha da sınırsız, vatandaşlar daha da teminatsız hâle gelecektir.

Türkiye’de bir “tuzak hukuk” olarak İslâm hukuku tehlikesi var mı? Zannımca yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı var.

‘İSLAM HUKUKU MODERN DEVLETTE UYGULANAMAZ’

Türkiye’de modern Türk hukukunu kısmen veya tamamen İslâm hukuku ile değiştirmeyi düşünen birileri varsa, onlara şunları söylemek isterim:

İslâm hukuku bu hâliyle modern bir devlette uygulanabilecek bir hukuk değildir. Zira bu hukuk, modern insanın temel hak ve hürriyetlerini koruyacak mekanizmalardan mahrumdur. İslâm hukukunu uygulamak istiyorsanız, öncelikle bu hukuk sistemine kuvvetler ayrılığı, anayasacılık ve normlar hiyerarşisi teorisini ithal ediniz.

Bu teorilere antipati duyuyorsanız, siz kendiniz, bu teorilerin çözdüğü sorunları çözecek teoriler geliştiriniz. Bunları yapmadan İslâm hukukuna aslı geçmeyiniz. Geçerseniz, sizinkiler dahil, bütün vatandaşların hak ve hürriyetleri tahrip olacaktır. Devlet iktidarının sınırlandırılması ve temel hak ve hürriyetlerin korunması sorununu çözmeden İslâm hukukunun modern bir ülkede uygulanmaya kalkışılması, bu ülkeye barış değil, kargaşa getirir; ülke kan gölüne döner.”

Prof. Kemal Gözler: ‘İslam hukuku’ için altyapı çalışması var

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 25 Aralık 2019, 19:41

    Hazırlayacakları master-planı (1) Suudî Prens Salman, (2) Hâşimî Ürdün Kralı ve (3) Brunei Sultanı şöyle caaat caaart caaart yırtar, çöpe atarlar. Neden? HITLER’in mâliye bakanı Ludwig ERHARD’ın şahsında Nazizmin 1963 yılında bir anlamda geri gelmesini “Sessiz Devrim” diye alkışlayan Modern Türkiye’nin eseridir de, ondan..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!