Siyasetin sultanları

featured

Prof. Dr. Nur Serter yazdı…

Saltanatın kaldırılmasının üzerinden bir yüzyıl geçti.

Saray entrikalarını, boğdurulan şehzadeleri,  padişah dalkavuklarını, halk yoksulluktan kırılırken sürdürülen sınırsız şatafatı tarih kitaplarından okuyoruz.  Egemenliği kayıtsız şartsız millete emanet eden Büyük Önder’in yarattığı Türkiye Mucizesi ile de onur duyuyoruz.

Yaşamı süresince ülke yönetiminde konforlu bir rahatlığa asla sahip olmadı Atatürk. Savaşın en sıcak anlarında Meclisten Başkomutanlık yetkisini bile güçlükle aldı. Zorlu süreçleri Meclisteki padişahçılar, hilafetçiler, gericiler, zorbalık günlerinin devamını isteyen toprak ağaları, eşraf ve cumhuriyetçilerle birlikte aşmaya çalıştı. Her zaman çevresine danıştı. Düşüncelerini yanındakilerle tartıştı.

Kurduğu hükumete Halk Hükumeti dedi. Demokrasiye ve sosyalizme benzemediğine vurgu yaptı. Durumu da “Biz bize benziyoruz” sözleriyle özetledi.

Devrimin Önderi’nin mücadele öyküsünü kaleme alan Şevket Süreyya Aydemir O’na “Tek Adam” dedi. Onun tek adam oluşu “benzersizliğinin”, büyük bir asker, devlet adamı, stratejist oluşunun yanı sıra olağanüstü vizyonunun, engin bilgi birikiminin, inanç, cesaret ve kararlılığının ve Devrimci ruhunun bir betimlemesiydi.

Bu betimleme günümüz siyasetinde kullanılan ve olumsuz özelliklerin bir bileşkesi olan  “tek adam” söylemi ile taban tabana zıttı.

Bu nedenle günümüz siyasetinde egemen olan hastalığın ana nedenlerini irdelerken Siyasetin Sultanları kavramını kullanacağım.

Siyasetin Sultanlarını ikiye ayırmak gerekiyor:

  1. Ülkeyi yönetme ve iktidar olma gücünü kendilerinde toplayıp, sınırsızca kullananlar
  2. Genel Başkanlığını yaptıkları siyasi partileri yönetme gücünü  kendilerinde toplayıp, sınırsızca kullananlar

Türkiye 2017 Referandumu ile Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine geçti. Cumhurbaşkanı, Osmanlı Padişahlarını bile aratacak yetkilerle donatıldı. Bu yetkilerin yasal sınırları kısa sürede aşıldı.  Adı demokrasi olan bir mutlakiyet rejimi ile yeni bir Halife-Sultan yaratıldı.

400 yıllık saltanatı yıkan Cumhuriyetin Partisine yine bir görev düşmüştü. Atatürk Cumhuriyetini yeniden kurmak, laik, tam bağımsız ve demokratik Cumhuriyete ve üniter yapıya sahip çıkarak Aydınlanma Devrimini kaldığı yerden ayağa kaldırmak …

21 yıllık baskıcı ve karşı-devrimci yönetimin son bulacağı umudu ülkeye dalga dalga yayıldı. Bezginlikler aşıldı, halk bir kurtuluş ruhuyla büyülendi.

Umudun büyüsü, bazı gerçekleri de perdeledi. Kurulan ittifakın bileşenlerinin ideolojik alt yapısı pek umursanmadı. Açıklanan mutabakat metninin Atatürk’ten ve laiklikten yoksun bırakılmışlığı, üniter yapıyı hedef alan açıklamalar görmezden gelindi. Anti-emperyalist bir hedeften yoksunluk akla bile getirilmedi. Hatta İttifakın liderinin kendi partisinin tüm ilkelerinden verdiği ödünler bile önemsenmedi.

Durumu farkedenler vardı elbet. Ancak “şimdi susmak zamanı” dediler, hesap sormayı seçim sonrasına ertelediler. Zaten “umudun büyüsü” karşısında hesap sormak yürek isterdi. Organize linç kampanyası ağzını açanı yaşadığına pişman etmeye hazırdı.

Linç, en acımasız örneklerini art arda veriyordu. Yurtseverlerin, Atatürkçülerin, Ulusalcıların yıllarca övgülere boğduğu Yılmaz Özdil linçin en acımasızını yaşadı. Ardından diğerleri geldi. Muharrem İnce’ye önce gazetecilerce başlatılan adaylıktan çekilme baskıları, komplo kaset ve belgelerle sonuca ulaştırıldı.

Meydanlarda “susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganı atanlar, konuşanı boğdular. Emperyalizmin maşaları sürekli yalan haberlerle sosyal medyayı kuşattılar.  Bu anti-demokratik tutum, demokrasi getireceğini vaat edenleri hiç rahatsız etmedi. Eleştiriler tutsak alındı, gerçekler görünmez kılındı.

Seçim aslında bir turnusol kağıdıydı. Demokrat görünenleri gerçek renklerine boyadı. 

Yaşanan yenilgi CHP’nin yeniden Devrim’in Partisi olmasına bir fırsat yaratabilecek mi?

Seçim döneminin suskunları şimdi feryat ediyor. Y-CHP, yeniden CHP olsun, aslına dönsün ve Kemal Kılıçdaroğlu, ekibi ile birlikte gitsin diye ses yükseltiyor.

Oysa Siyasetin Sultanlarının böyle bir niyetleri yok. Onlar, yaz aylarının tatil rehaveti ile isyancıların sakinleşeceğinin hesabını yapıyorlar.

Tüm yetkileri elinde toplayan, milletvekillerini, belediye başkanlarını belirleyen ve kendi atadığı ekibini (MYK) aslanların önüne atarak, “kaybederek kazandım” diyen Muhalefetin Sultanı tahtını korumakta kararlı. Sultan, çeperinde oluşturduğu taht muhafızlarıyla yoluna devam edecek gibi görünüyor.

İki yılı aşkın süredir ertelediği Kurultayı, kendi dizayn ettiği delegelerle yaparak saltanatına meşruiyet kazandırmanın çalışmalarını yapıyor. 

Bu arada yeni şehzadelerin önü de demokratik(!) yöntemlerle ve sevgi sözcükleriyle kesiliyor.

Unutulmamalıdır ki, Muhalefetin Sultanı, Halife-Sultan’ın varlığı ile beslendi. Ona karşı oluşan büyük tepkiden nasiplenerek tahtını korudu. Kendi muhaliflerini, “şimdi zamanı değil” diyerek bu nedenle yıllarca susturdu. 

Peki, şimdi zamanı mı? 

Atatürkçü taban Siyaset Sultanlarının tebaası olmayı mı seçecek? Yoksa Atatürk’ün Partisinin yeniden yaşama dönmesi için gereken direnişi mi gösterecek?

Kuruluşundan bu yana her zaman muhalif seslerin çıktığı CHP’deki suskunluk Sultan’ın dirayetli yönetiminin sonucu mu? Yoksa partideki baskıcı yönetim anlayışının ve saltanata karşı gelmenin yaratacağı siyasi gelecek kaybının korkusu mu? 

Demokrasi gerektiğinde yüksek sesle “hayır” diyebilmek, “hayır” diyenlerin de değerini bilmektir.

Siyasetin sultanları

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. güzel yazı ve acı gerçekler.

  2. ”Hangi sol” yada ”Hangi Atatürk” kitaplarını tavsiye ederim okuyun ama feyiz alamayacağınız neredeyse kesin! Nedense mecliste başka meclis dışında Atatürkçü olanlar var bunu anlamıyorum diyenlere şaşıyorum evet anlıyorum, çünkü ”Asena” kadar kıvrak hareketler yapmak da bir meziyet.

  3. 7 Haziran 2023, 07:33

    Sağda demokrasi kültürü yok, bari sen istifa et de solcular demokrasi yaşasın be dede…. CEHAPE için son kurşunumu attım, artık Ümit hocamla devam edecem gibi yalnız kadrolarını iyi seçsin. S.oğan gibi ortada kalmayalım. Atatürk’ün partisi Cumhuriyettir, CEHAPE değildir.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!