Tahliye edilen Nazlı Ilıcak, Erdoğan’a yazdığı mektupta ne demişti?

featured

FETÖ’den tutuklu Nazlı Ilıcak’ın tahliyesi tepki çekerken, geçen ay Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yolladığı mektup yeniden hatırlandı. Ilıcak, ‘Sık sık, sizi ve Emine Hanımı düşünüyorum… Herhalde, son nefesimi cezaevinde vermemi istemezsiniz… Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?’ demişti.

FETÖ’nün medya yapılanmasına ilişkin davada karar çıktı. Davanın tutuksuz sanığı Mehmet Altan için beraat kararı çıktı. Tutuklu sanıklardan Nazlı Ilıcak‘ın, “örgüte yardım” suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına, Ahmet Altan ise “örgüte yardım suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılarak her ikisinin tahliyelerine karar verildi. Kararın ardından akıllara Ilıcak’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geçen aylarda yazdığı “yalvarma” mektubu geldi.

Nazlı Ilıcak ve Altan kardeşler hakkında karar çıktı!

FETÖ sanığı Nazlı Ilıcak’ın cezaevinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben bir mektup yazdığı ortaya çıkmıştı. Mektupta, ‘Yargı’da bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?’ ifadeleri yer aldı.

Ilıcak mektupta şöyle demişti:

“Sayın Cumhurbaşkanım,
Belki bu mektubu alınca şaşıracaksınız. Belki de okuyup “Daha önce düşünseydin” diye bir kenara atacaksınız. Atmayın! Ben eski bir dostluğa dayanarak bu satırları kaleme alıyorum. O günlerden,
içinizde bana karşı ufak da olsa bir yakınlık kaldı mı? Acaba aramızda 2.5 yıldır cezaevinde çektiğim çileyi, yalnızlığı hissedebilecek bir duygusallık hâlâ mevcut mu? Köprülerin altından çok sular aktı ama, inanıyorum ki o köprüler yıkılmadı. Hiç değilse onarmanın mümkün olduğunu düşünüyorum.

Defalarca “Bağımsız” ve “Tarafsız” yargı vurgusu yaptınız. “Hâkimlerin kendi vicdanlarına göre karar vermesi gerektiğini” hatırlattınız. Hatta, insanlar ellerini semaya açıp Allah’tan adalet diliyorsa, Yargı’da yürümeyen bir şeyler var bile dediniz. O zaman, size rağmen –aynı FETÖ döneminde olduğu gibi- Yargı’yı kendi emelleri için etkilemeye çalışanlar var mı diye sorgulamaya başladım. Ben ne darbeciyim, ne de FETÖ’cü.

Yıllarca, AK Parti’yi desteklememin sebebi, zaten askerin siyasete müdahalesinden duyduğum rahatsızlık. Sizin önünüz, 312 ile kesilmeye çalışıldığında, AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, ya da İmam Hatiplilere ve başörtülülere karşı yürütülen kampanyalarda, demokrasi ve hukuk neyi gerektiriyorsa, o noktada durdum. Bu mücadeleyi el ele vermedik mi? Tabii yükün ağırını siz taşıdınız.

Cem Küçük: Ilıcak, Altan, Kavala hapisten çıksın Ahmet Hakan girsin

Fazilet Partisi’nden milletvekili olduğum dönemde, Meclis’te hep askeri vesayete karşı çıktım. 28 Şubat’ın en baskılı döneminde, Meclis kürsüsünde mücadele verdim. Ama 4 yıldızlı iradeye teslim olanlar rahat, ben ise, hak etmediğim bir suçlamayla, hâlâ cezaevindeyim. Meclis’i bombalayan askerlerle aynı kefeye konulmak çok acı. Üstelik, 40 yıllık gazetecilik hayatımda, demokrasi adına sürekli bedel ödemişken, böyle incitici bir iddiayla karşı karşıya kalmak!

Benim, 27 Mayıs’tan itibaren, Menderes ve arkadaşlarına yapılan zulmün yakın bir gözlemcisi olmak sıfatıyla, darbelere nasıl tepkili olduğumu bildiğiniz gibi, FETÖ’cü olmadığımı da bilirsiniz. Olsa olsa, 15 Temmuz öncesi, onların gerçek yüzünü sezemedim. Bu da benim, muhafazakarlara duyduğum şefkat ve ilgiden doğan bir zaaf. Kendilerini saklamayı ve mağdur gibi göstermeyi o kadar güzel başardılar ki! Ama siz uyardınız; maalesef o tarihte bu uyarılarınıza kulak vermedim. Bu benim en büyük hatam oldu.

Beni en çok ne üzüyor biliyor musunuz? Gazetecilerin pek çoğu tahliye edilmişken, sanki özel bir husumetin hedefiymişim gibi içeride tutulmak. Zaman zaman çaresizliğin verdiği karamsarlıkla bunalıyorum. Sonra, Allah’a sığınıp güç ve moral toplamaya çalışıyorum. Bir de sık sık, sizi ve Emine Hanımı düşünüyorum. Sanki durumumu tam olarak bilseniz, bu haksızlığa müdahale ederdiniz gibi geliyor. Bu yüzden, yoğun işleriniz arasında farkına varamadığınız mağduriyetimi size yazmayı tek çare olarak gördüm. Dağ başında bir kuzu kaybolsa, Hz. Ömer’den sorulurmuş. Bu devletin başı olduğunuz için de size müracaat ediyorum. Herhalde, son nefesimi cezaevinde vermemi istemezsiniz. Mağduriyetimi size anlatıyorum, zira, adaletin yitirdiği vicdanı, ancak siz yeniden tesis edebilirsiniz.

Size karşı ne tuzaklar kuruldu! Bir tuzağı da FETÖ kurdu. Ve maalesef ben de bu tuzağın içine düştüm. Ama ben suç işlemedim. Size haksızlık yaptımsa –ki yaptım- bu Yargı’nın konusu olmamalı. Sizinle benim hal etmem gereken bir mesele.

İnançlı bir insansınız. Ben de öyle. Bu yüzden bir imtihandan geçtiğimi biliyorum. Ama bu bakımsızlığa, strese daha ne kadar dayanabilirim?
Maddi yetersizliklerin yanı sıra, bir de duygusal açıdan paramparçayım. Ben bir anneyim, babaanneyim, anneanneyim. Evlâtlarımdan ve torunlarımdan mahrum kalmak, onları doya doya kucaklayamamak cezaların en ağırı. Mehmet Ali’nin bir oğlu daha oldu. Ali Kerim’in doğumunda bulunamadım. Bebeği, ancak 4 aylıkken, sadece 35 dakika gördüm. “Kim bu?” der gibi uzun uzun bana baktı. Bu duygular size de yabancı değil. Siz de bir babasınız, dedesiniz. Çocuklarla her buluşmamın ardından, koğuşa döndüğümde, yalnızlık ve kimsesizlik duygusu daha da derinleşiyor. Benim tek beklentim, ömrümün son demlerini onlarla birlikte huzur içinde geçirmek. Gene anne, anneanne ve babaanne olmak. Mehmet Ali ve Aslı da bir cehennem hayatı yaşıyor. Onlara da ayrıca üzülüyorum.

Türkiye’nin, gerginliklerin geride kaldığı huzurlu bir ortama çok ihtiyacı var. Bu huzurun inşasında ben de yer almak isterim. İnşallah nasip olur. Hatta çıktığımda, sizinle bir araya gelebilirsek, bir vicdan muhasebesi yapmayı, helalleşmeyi çok arzu ederim. Cezaevinde zeytin çekirdeğinden yaptığım teşbihi de size takdim etmek isterim. Türkiye çok ağır travmalarla sarsıldı. FETÖ elebaşları kaçtı; Ben de kuyuya atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim. Yargı’da bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?”

 

Tahliye edilen Nazlı Ilıcak, Erdoğan’a yazdığı mektupta ne demişti?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 6 Kasım 2019, 06:47

    1 Kasımda Osmanlı Saltanatı yıkıldı, Türkiye Cumhuriyeti saltanatı da yıkılacak demiştin. Ne oldu gülüm cezaevinin rutubetini yiyince, aklın başına mı geldi. Gözümden düşüyor bu devletin hukuku. Bir mektupla iş oluyorsa, biz de yazalım tanıdıklarımız çıksın cezaevinden.

  2. Benim anlamakta zorluk cektigim, eger darbeciler basarili olsalardi yuzbine yakin kisi ele gecen bazi listelere gore oldurulecekti. Hatta darbe gunu darbe yanlisi vurucu timlerin bazi sahsiyetleri oldurmek icin evlere baskin yaptiklarini okumustum (bu hedeflerden birinin kendisi oldugunu Kurmay Albay Hasan Atilla Ugur youtube’daki bir soyleside kendi soyledi. Kapisini kirmislar). Hatirladigim baska bir habere gorede, Altan kardesler ve Nazli Ilicak darbe sonrasi kurulacak hukumette bakan olacaklarmis. Yani eldeki verilere gore bunlar darbe yanlisi suclu ve ellerinde o gun olenlerin dolayli yada dolaysiz kani var. Yani Fetoculer, CIAcilar karsitlarini oldurmeye calisirken, simdi bizler bunlari affediyoruz. Bir tuhaflik yok mu? Yakinda tum Fetocu askerler, savcilar vesaire cikacak mi? Yeniden mi gorevlerine donecekler? Halen daha akillanmadik mi? Bunlarin hapisten cikmalari, AYMde Fetoculer halen aktif mi sorusunu akla getirtiyor. Darbe yapanin yanina kar mi kalacak? Sorular cok, sesini cikartan fazla yok.

  3. senin kadar buyuk kompedan varmı acaba,bakın ali tartarın intaharı için ne yazıyor,kösesinde,”Ali Tatar’ın intiharı üzerinden Poyrazköy davasını itibarsızlaştırmak gayretleri yoğunlaşıyor. Bu ne iş!”

  4. Az sabredin diye boşuna dememiş duygusal abimizin … ne dediği şimdi anlaşıldı …
    Vallaha , bu işin dönüşü yok en başta 15 temmuz şehitlerinin , gazilerinin vebalı var! kumpas davaları ile öldürülen, mahkum edilen vatanseverlerin vebali var … çalınan sorular ile hakları yenen milyonlarca gencin vebali var… kumpaslar ile askeri okullardan yok pahasına atılan işkence gören , sonrada tazminat davalarına bırakılan fukara anodulu çocukların vebali var …
    Var oğlu var…
    Unutursak o kahramanları kalbimiz kurusun. Unutturmaya çalışanlarında kalbi kurusun !
    Kimse mağdur olmasın , günahsızlar işine gücüne dönsün amenna … ama nazlı ve altanlar’ı affedersek tuz kokar, ki koktu ….
    inşallah bu hatadan acilen dönülür ….

  5. Ya Devlet basa!Ya kuzgun lese!Vatana ihanet edenlerin cezasi bellidir.O zaman oldu olacak teroristleride serbest birakinda yendien bir
    Kurtulus Savasi verelim yeter artik bu ne Ya Hu!15 temmuzu ne cabuk unuttunuz onalrca Sehit ve Gazi oldu onlarin kani yerde mi kalacak

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!