Tıp Kurumu’ndan Fatih Altaylı’ya mektup… Konu: Soner Yalçın!

featured

Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, gazeteci Soner Yalçın’ın son kitabı Kara Kutu’yu eleştiren bir yazı yazdı. Üçer’in Soner Yalçın’ı konuk alan Fatih Altaylı’ya da bir mektup yazdığı ortaya çıktı.

Gazeteci Soner Yalçın’ın son kitabı olan ve Türkiye’nin “aşı”, “ilaç” vs. üzerinden sağlık sistemine eleştiriler getiren kitabı Kara Kutu’ya, Odatv’nin eski yazarlarından olan Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer’den eleştiri geldi. Soner Yalçın’ı programına konuk eden Fatih Altaylı’ya mektup yazan Üçer, Yalçın’ın iddialarının dayanıksız olduğunu söyledi. Üçer’in edebiyat ve sağlık sitesi insanbu.com’da yayınlanan mektubu şöyle:

Soner Yalçın’ın Dayanaksız İddiaları

Fatih Bey,

Dün gece Teke Tek programında Soner Yalçın’ın “Kara Kutu” kitabıyla ilgili tartışmayı dikkatle izledik. Soner Yalçın sansasyonel iddialarda bulunuyor, öne sürdüklerinin yanlış olduğu görülünce de öfkeli tepkiler göstererek yan çiziyor.

Çin’de 0-5 yaş arası aşı programını bir hekimin yollaması üzerine “Mao zamanında doğru yoldalardı, şimdi bu yolu bıraktılarsa onu bilemem, ben Çin’i bilemem kardeşim” diyerek işin içinden çıkıveriyor.

Yalçın’ın özellikle aşı ve ilaçlarla ilgili söylediklerinin iler tutar tarafı yok, 10 doğrunun arasına 20 yanlış karıştırarak bulamaç yapıyor.

Bu konuda 2010 yılı başında Tıp Bu Değil kolektif kitap serisiyle kamuoyunu uyarmış ve kartel tıbbının tehlikeli yönelimini göstermiştik. Ancak modern tıbbın külliyen reddi ve alternatif/geleneksel/tamamlayıcı tıbbın, homeopatinin sanki sağlık sorunda her derde deva olma potansiyeli taşıdığını, Rockefeller’in modern tıbbı öne sürerek geleneksel tıbbı boğduğunu iddia etmek kitap satışının yüz binleri bulması açısından sansasyon yaratabilir ama dayanaksızdır.

Soner Yalçın aşı kartelinin dayatmasıyla ülkemizde de çocuklara zorla aşı yaptırıldığını ileri sürüyordu. Dün geceki programda bir Sağlık Bakanlığı yetkilisinin çocuğuna aşı yapılmasını reddeden ebeveynlerin aşı reddi formu doldurarak aşı yaptırmadıklarını hatırlatması yerinde oldu.

Yani Soner Yalçın bu konuda da desteksiz atıyordu. Zorunlu aşıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin de aşı yaptırmayı reddeden ailelere aşı reddini sağlayan talihsiz bir kararı vardır.

Toplusal  bağışıklamayı keyfe keder yapamazsınız. Zira toplumu belirli bir oranda aşılayamazsanız tüm toplum tehlike altına girer. Aşı otizm yapıyor zırvalarıyla aileleri korkutarak ciddi toplum sağlığı sorunlarına yol açarsınız. Risk iletişimi çok temel bir konudur.

Ülkemizde Ali Esat Karakaya gibi dünya çapında tanınan, saygın, çok yetkin toksikologlardan da görüş alabilirsiniz bu konuda. Özellikle kimi cemaat ve tarikatların dinsel inanç alanını sömürerek aşı karşıtlığına soyunması ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Soner Yalçın gibi yazarlar bunların da değirmenine su taşıyor başka bir cepheden. Bu yıl içinde ABD’de  Yahudi nüfusun yaşadığı Williamsburg mahallesinde aşı reddi nedeniyle ortaya çıkan kızamık salgını  New York’u tehdit eder hale geldi mesela. İşin şakası yok ne yazık ki. ( https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-de-kizamik-salgini-buyuyor/4896012.html)

Soner Yalçın Almanya’yı da örnek gösteriyor, sadece kızamık aşısı zorunlu hale geldi, o da tartışılıyor muhtemelen geri alınacak diyor.

Aşıların zorunlu olup olmamasına karar vermek ilgili ülkenin/toplumun sosyokültürel-sosyoekonomik düzeyi ile yakından ilişkilidir. Toplumsal bilinç düzeyi yüksekse zorunlu olmadan da çok yüksek oranlarda bağışıklama sağlarsınız Almanya, Fransa örneğinde olduğu gibi. Buna Rağmen Almanya ve Fransa bazı aşıları zorunlu aşı kapsamına alıyor tehlike ortaya çıkınca.

Bize gelince ortalama eğitim süresi 8 yıl, sosyokültürel ve sosyoekonomik yapımız bu ülkelerin oldukça gerisinde, dahası 4 milyon Suriye’li olmak üzere 7 milyon civarında kontrolsüz göç akını nedeniyle her an bir salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Soner Yalçın Almanya’da kamuoyu araştırmalarında toplumun % 82’si çocuğuna aşı yaptırmıyor diyor,  gözümüzün içine baka baka gerçekleri çarpıtıyor, yalan söylüyor. Zira 2018 yılında Almanya’da çocukluk çağı temel aşılarının toplumdaki uygulanma oranları ortada. Neredeyse yüzde yüze yakın bir bağışıklama söz konusu. Difteri, Boğmaca, Tetanoz, Kızamık, Kızamıkçık, Çocuk Felçi, Hepatit B,  Hemofilus İnfluenza Tip b , başta olmak üzere çocukların bağışıklanma oranı % 90’ın üzerinde, yüzde yüze yakın oranlarda. ( https://www.who.int/immunization/monitoring_surveillance/data/deu.pdf)

Herhangi bir bağışıklama düşüşü ve salgın hastalık riski ortaya çıktığında ilgili aşılar ABD, Almanya ve Fransa örneklerinde olduğu gibi zorunlu aşı kapsamına alınmaktadır. Sözünü ettiğimiz aşılar temel aşılardır ve Yalçın’ın iddia ettiği gibi Rockefellerlerin, aşı kartellerinin buradan yüklü paralar kazanması söz konusu değildir.

Burada asıl tartışılması gereken konu erken cumhuriyet döneminde kendi aşılarımızı kendimiz yaparken şimdi neredeyse tümüyle ilaç ve aşı konusunda dışa bağımlı hale gelmemizdir.

Çin, Güney Kore, Brezilya, Küba, Hindistan gibi ülkelerin ilaç ve aşı üretiminde ulaştığı noktaya neden gelemediğimiz, aşı, ilaç gibi stratejik ürünlerde nasıl tümüyle dışa bağımlı hale geldiğimiz sorgulanmalı ve acilen üretim için gerekli önlemler alınmalıdır.

Soner Yalçın gerek 2 yıl önce Saklı Seçilmişler kitabıyla ilgili eleştirilerimize gerekse Kara Kutu kitabıyla ilgili eleştirilerimize yanıt vermekten ısrarla kaçınmaktadır. Kendisini üst bir mertebeye çıkartarak bir yandan doktorlar kendi aralarında tartışsın, onlara ufuk açıyorum derken, bir yandan da Canan Karatay olursa tartışırım demektedir.

Şıracının şahidi bozacı misali Karatay’la düet yaparım ama karşı görüşten uzmanlarla asla yan yana gelmem demektedir.

Bu gülünç bir tavırdır. Kendisine hodri meydan diyoruz, nerede isterse yüz yüze tartışırız.”

*

VERYANSIN’IN NOTU: Veryansıntv yazarlarından Prof. Dr. Gülümser Heper de “Soner Yalçın’ın ‘kara kutusu’ ne kadar dolu” başlıklı yazısında “Soner Yalçın bey… Öncelikle Tıp Tarihini bilmek, hastalıkların epidemiyolojik evrelerini algılamak ve sorunlu bileşenleri ayırarak tıbbın otopsisini yapmak zorundasınız” diye eleştirmişti.

Tamamını okumak için tıklayınız…

Tıp Kurumu’ndan Fatih Altaylı’ya mektup… Konu: Soner Yalçın!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. Kaç milyon aldı kitap için acaba?

  2. S.Y gerici pozisyonuna düşmüş durumda NOKTA

  3. 21 Kasım 2019, 23:32

    Türkiye’de doktorluk, hamile eşine gebelikte şeker yüklemesi yapmamak ama hastasına zorla yapmak, Türkiye’de sözde aydınlık nasıl aşı konusunda atıp tutup kendi çocuğuna tüm aşılarını takvime uygun yapmaktır.
    Halk, yani eğitimsiz cahil denen halk, bu sözde okumuş ve sözde aydın kesimi hak etmiyor, halkımız çok daha iyilerine layık, halkımızın ilerleme yeteneği, potansiyeli, bu sözde okumuş ve aydın takımının sunduğundan fersah fersah fazla.

  4. 21 Kasım 2019, 21:41

    Soner Yalçın konusunda yazmak bile istemiyorum, çünkü ne kadar derin gözükmeye çalışsa da sığın, felsefesizin birisi, çok önemli değil.
    Ve Canan Karatay çıkıp açıklayana kadar şekerlerin (glikoz, fruktoz) karaciğerde metabolizmasını bile siz sevgili doktorlar insanlara anlatmadınız, niye, çünkü siz de bilmiyordunuz, çünkü amerikanca kitapları ezbere basmakalıp sorgusuz sualsiz okumuştunuz.
    Canan Karatay’ın sizin hepinizin cesaretinizin toplamından fazla bir cesaretle sadece yumurta-kolesterol saçmalığına meydan okuması bile çok şey anlatıyor. Yoksa siz kalsa haftada 2 yumurta, bol bol margarin yiyip, %60 karbonhidrat, %10 yağ, 5 ara öğünle devam ediyor olacaktık, sevgili doktorlar.

  5. 21 Kasım 2019, 19:49

    Yalnız Karatay’ın adını kötü bir şekilde ima dahi ederseniz size beş kuruş saygım kalmaz. Bu ülkede Canan Karatay çıkıp da yumurta, has tereyağı, zeytinyağı yenebilir diyene kadar sizin gibi doktorlar yüzünden bunlardan öcü gibi korkuluyordu.
    Soytarı Soner yalçına karşı çıkarken birisi Canan Karatayı da söze karıştırıyorsa ve aynı kaba koyuyorsa bundan ancak Soner Yalçın
    kazançlı çıkar.
    Yoksa bir ne doktorlar biliriz, insan sağlığıyla ilgisi ve bilgisi sıfır mertebesinde. O yüzden kendinizi azıcık dizginleyin sevgili doktorlar.

  6. Bu konudaki sıkıntı çekirdek ailenin çıkarı ile toplumun çıkarının çatışıyor olmasından kaynaklanıyor. Aşılar yapılacakken (yurt dışındayım) doktor, tartışmaya bile açık değil diyerek mecburi iki aşı yaptı. Kalanlar için ise yan etkiye maruz kalma ihtimali hastalığa maruz kalma ihtimalinden yüksekse ve yan etki ağır ise düşünün dendi. Açtık baktık, kardeşim yan etki baş ağrısı, mide bulantısı değil ki ölüme varan yan etki listesi var. Sağlıklı çocuğa kendi elimle bu aşıyı yaptırmak enayilik. 0.02 % yan etki ihtimali, 0.002% hastalık ihtimali. Doktora, böyle anladık biz mi hatalıyız diye sorduk. Hata falan yok durum bu. Sorun şu ki herkes bu kafayla giderse risk oranı artar, bir yerden çıkacak salgın büyük sorunlar yaratır.
    Neticede yaptırmadığımız aşılardan kızamık bizi buldu. Hastahane de yan oda da bir başka veli “biz yaptırdık da yakalandık ne anladım bu işten” dedi. Bir de bozuk aşı sıkıntısı var hiç girmiyorum.
    Yani mesele kolay bir mesele değil. Neticede yetkililerin derdi toplum ise bizlerinki de çocuklarımız, böyle kararlar kolay da verilmiyor. Bir olasılık ihtimali var ama kendi çocuğunuzun o 0.002 içinde olmayacağına dair garanti yok. Keşke aşılar daha iyi olsaydı da düşünmeden yaptırsaydık ama değiller.
    Bu konuyu kullanıp aşılarda bir gestapo anlayışı var diyerek, tıpkı ekonomi veya eyt sorununda olduğu gibi kendi çıkarının peşinde koşmaksa ancak y-chp türevlerinden beklenecek birşey…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!