TOGG ile demokratikleşme

Emre Köksal yazdı...

featured

Son yıllarda tekrar dillere pelesenk olmuş bir laf:
“Demokrasi tesis edilmeden ekonomi düzelmez.”
Demokrasi tarihsel ölçekte, sermaye sınıfıyla devletin uzlaşısının son noktasıdır.
Elbette, halklar ve insanlık bu mecburi uzlaşıdan pekçok kazanım elde etmiştir.
Kul değil birey olmayı, bir milletin parçası olmayı ve insanlık onuruyla yaşayabilmeyi hak etmiştir.
Milli sermaye sınıfına sahip olmayan devletler, kendi demokratikleşmelerini var edemezler.
Peki, demokrasinin beşiği sayılan devletlerde demokratikleşme ihtiyacını ortaya çıkaran milli bir sermaye sınıfı nasıl varolabilmiştir?
Kaynakların ve emeğin sömürüsü ile erken sanayileşme sayesinde.
*
Uzlaşı için güçler dengesi gerekir.
Küresel sermaye sınıfının dayatacağı bir demokraside Türkiye Cumhuriyeti devleti ancak noter konumunda bulunabilir.
Irak, kendisine “demokrasi” götürülünce zenginleşmiş midir?
Yahut Çin, ekonomik başarısını “yüce demokrasi”sine mi borçludur?
Mesele demokrat bir devlet değil, egemen bir devlet olma meselesidir.
Vakt-i zamanında egemenleşebilen devletler, ihtiyaçları doğrultusunda demokratikleşme sürecini tamamlamışlar ve “demokrasi”yi bir koçbaşı olarak egemen olmayan ve olmasına mâni olunan devletlere dayatmaya başlamışlar.
“Ama yatırımcı güven ister.”
Bunu söyleyenler, bahsettikleri demokrasi kavramının devletin egemenlik haklarından küresel sermaye lehine vazgeçmesi olduğunu deklare ediyorlar aslında. Bahsedilen demokratikleşme paketleri, Lozan’da kaldırılan kapitülasyonlardır.
Bahsettikleri demokrasi, açık pazar olmak ve idari düzenlemeleri buna uygunlaştırma politikasıdır.
Bir ülkeyi yatırımcı sıfatlı, takım elbise giymiş bir avuç akbabaya peşkeş çekerseniz, ülkenin de halkının da onurunu yok edersiniz. Belki toplum günü kurtarır, ancak yarın yok olmakla var olmak arasında sancılı bir mücadelenin ortasında bulur kendisini. O gün bu palavraları sıkanlar, aldıkları komisyon ve ödeneklerle Twitter’dan seyreder milletin hal-i pür melalini.
Batı uygarlığının sancılı bir çöküşe girdiğini herkesin seyrettiği bugünlerde, “demokrasi” insanı özgürleştirmek bir yana dursun, onu kimliksizleştirerek köleleştirmektedir.
Avrupa’da dahi Devlet-Sermaye arasındaki denge, sermaye lehine çökmüş ve devletlerin egemenlikleri ve bireyin hakları ile insanlık onuru demokrasi eliyle katledilmektedir.
*
Peki milli sermaye sınıfı nasıl oluşur?
Evvela devletin zenginleşmesi ve güçlenmesi gerek.
Ardından zenginleşen devletin, ilkeli ve çalışkan insanları zenginleştirmesi gerek.
O insanların, zenginliklerini Küresel Sermaye’nin dayattığı programlar doğrultusunda zihin kontrol ve bireyi kimliksizleştirme gayesi güden medya-eğlence sektörüne değil, fabrikasyona ve üretime yöneltmesi gerek.
*
Sermaye’nin tek karşı-tezi, Ulusal Ordudur. Milli bir devletin egemenlik kaynağı ordusudur ve ordu da milletine dayanmak zorundadır.
Türkiye, coğrafi ve tarihi bakımdan küresel bazda egemen yapıların çıkar çatışmalarına kama sokmaya uygun bir pozisyondadır, ticaret ve enerji yollarının beşiğidir, ve bunu ancak ordusuyla yapabilir. Bunu başardığı noktada bölgesel güç sıfatına haiz olur ve zenginliğe kavuşur.
Devletler egemen olabilmek için milli ordulara ihtiyaç duyarken, ironiktir ki ordular da varlıklarını sürdürebilmek için sermayeye ihtiyaç duyarlar. Sermaye yapıları ise hammadde ve güvenlik ihtiyaçlarının giderilebilmesi için ordulara bağımlıdır.
Küresel Sermaye on yıllardır bu uğurda başta Amerikan ordusu olmak üzere pekçok güvenlik kurumundan faydalanmaktadır. Zaten bahsedilen “demokrasi uzlaşısı”nın temeli de burada yatmaktadır.
Türkiye özelinde; milli ordunun, devletin egemenliğini perçinleyecek bölgesel hamlelerde bulunmaya devam edebilmesini ve dolayısıyla milli sermaye sınıfının tekrar oluşturulmasını sağlayacak parayı bulma görevi siyaset kurumuna düşmektedir. Uzun vadeli ve sürdürülebilir bir başarı isteniyorsa, bu para işlevsel bir savunma sanayii inşa etmekte de kullanılmalıdır.
Günümüz teknolojisi, temelini 50 sene evvelki askeri projelerden alır. Kullandığımız akıllı telefonları, Soğuk Savaş kaynaklı uzay rekabetine borçluyuz. İnternet, ordu iletişimi için var oldu. Savunma sanayii, akla gelecek gelmeyecek hemen her türden teknoloji ve sanayi atılımının lokomotifidir.
Ordu için oluşturulacak teknolojik altyapı, direkt alakası yokmuş gibi görünen onlarca üretim alanında geleceğimizi sırtlar. Buna ek olarak; milli bir savunma sanayii, bir ordunun her yönüyle ulusal kalabilmesi için olmazsa olmazdır.
*
Yani, deniyor ya:
“Demokratikleşmedikten sonra İHA’larla, TOGG ile hiçbir şey olmaz.”
Yanılıyorsunuz.
Milli Demokratikleşme, yalnızca İHA’lar ve TOGG’lar ile gerçekleşebilir.

TOGG ile demokratikleşme

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!