Uğur Civelek’le gündem yaratacak söyleşi: Kurtuluş yok, dayağa hazırlanın, dolar 20’nin üzerine çıkacak

Uzun zamandır ekranlara çıkmayan ve yazı yazmayan Ekonomist Uğur Civelek, ülke ve dünyadaki ekonomik buhranı Veryansın Tv’ye anlattı. Türk milletinin bir ‘akıl tutulması’ yaşadığını ve artık çöküşte olduğumuzun fark edilmesi gerektiğini söyleyen Civelek, ‘Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik, siyasi ve sosyal krizini yaşıyoruz ve daha işin başındayız’ dedi.Dövizdeki artışın durdurulamayacak bir düzeyde olduğunu, Temmuz ayı ortalarında 1 doların 20 TL’nin üzerine çıkabileceğinin konuşulduğunu belirten Civelek, ekonomik krizi fırsat bilerek ‘Arap Baharı’nda olduğu gibi Türkiye’de de bir ayaklanmanın zemininin hazırlanabileceği tehlikesine işaret etti. Uğur Civelek, ‘Ülkenin ekonomik krizden çıkışının hiçbir reçetesi yok. Gerçeği kabul edip, dayak yemeye hazırlanmalıyız’ dedi.

featured
Arşiv

ERDEM ATAY / SÖYLEŞİ

‘CUMHURİYET TARİHİNİN EN AĞIR KRİZİ’

Erdem Atay: Uğur Hocam, şu an ne yaşıyoruz? 

Uğur Civelek: Ülkemizde bir akıl tutulması yaşıyoruz. Bu yeni başlamış bir durum değil. 2016’ya gitmemiz lazım. Oradan da daha öncesine gitmemiz lazım. 15 Temmuz kalkışmasından sonra iktidar her şeyi bir an önce toparlamaya çalıştı. Bir şeyler yaptı, üstünü örtmek için de ekonomide her şey iyiye gidiyormuş, çok beceriklilermiş havası yaratmaya çalıştılar. Döviz kurunu kontrol altında tutmak, faizleri düşük tutmak ve mucize yaratmak peşine girdiler. Tümüyle bir hayaldi. Kademe kademe bu aşamaya kadar geldik. 150 milyardan fazla döviz satıldı, kaynaklar tüketildi, şirketlerin bilançoları yıpratıldı, bankalar o günden bugüne bayağı bir yıprandı. Yani ülkenin geleceği önemli ölçüde karartmak için ne gerekiyorsa yapıldı. Ve bunlar yapılırken de dünyada ne olup bitiyor, ne yapmamız lazım, yaya kalır mıyız, pişman olmayacağımız şeyler yapmayalım diye de düşünülmedi. Küresel koşullar, bölgesel koşullar hiç ciddiye alınmadı. Hep anlık, reaksiyonel bir tavırla buraya kadar gelindi ve aynı yaklaşımla devam etme şansımız yok.

Özetle söylemek gerekirse; cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik, siyasi, sosyal krizini yaşıyoruz. Daha işin başındayız.

‘BÜYÜK KAPIŞMANIN HEMEN ÖNCESİNDEYİZ’

Peki, bu sadece ülkemizde yaşanan bir kriz mi? Yoksa dünyada da benzer ya da farklı bir kriz mevcut mu? Biz dünyadan mı etkileniyoruz, kendi iç dinamiklerimiz mi bizi bu derece etkiliyor?

Dünyada her şey normal olsaydı, küresel bir kriz olmasaydı, sistemik risk olmasaydı, jeopolitik geçiş, çekişmeler olsaydı, Batı da kazanacak gibi olsaydı, içeride yapılanlara belki farklı gözle bakılabilirdi. Ama değil. Dünyada anormal olan nedir, bunu sorgulamak lazım. Bir çerçeve çizmem lazım.

1995’den sonrası anormaldi. Kısa vadeli spekülatif eğilimlerle her şey yolundaymış gibi gösterildi, insanlar sistemli olarak şuursuzlaştırıldı. Ama geri planda ana oyun jeopolitikti. Yeni bir dünya düzenine ihtiyaç vardı. Başta ABD liderliğindeki batı; yeni dünya düzenini kendi çıkarlarına göre, kendisi kurmak istiyordu. Buna uygun tasarımları vardı. Ama Çin ve Rusya’nın başı çektiği yeni bir kutupta “Hayır, biz de söz sahibi olacağız.” şeklinde ağırlığını koymaya başlamıştı. Bir yerde kıyamet kopacaktı ve sabırla bir şeyleri bekliyorlardı. ABD, oyun kurma peşindeydi. Karşı taraf oyun bozma eğilimindeydi. Buraya kadar geldi, şimdi kim kimin oyununu bozacak? Büyük kapışmanın hemen öncesindeyiz.

Ukrayna’daki durum da bunun bir alanı değil mi?

Ukrayna meselesi, bu jeopolitik çekişmede özel bir konu. “Neden, Rusya ana hamlesini 10 yıl bekledikten sonra 2002’de yaptı?” diye birilerinin sorması lazım. “Batının en zayıf anını yakaladığı için mi?” diye sorması lazım.

‘BATI KAYBETTİ’

Peki, ne görüyoruz? Bu savaşta, bu kutuplaşmada kazanan tarafın belli olacağı bir ortam var mı şu anda? Yoksa o kaotik süreç devam eder mi?

Bu 25 yıla geri dönüp baktığımızda, Batılı siyasetçilerin üniversitelerdeki kontrol avantajını kullandığını ve merkez bankalarının kazandırdığı zamanı kullandığını gördük. 2008 küresel krizine kadar bir şekilde gitti. Enflasyonu Çin’i dünya siyasetine alarak geciktirdiler ama yükselme 2004’den sonra başladı ve bir küresel kriz yaşandı. Yine merkez bankaları aktif ön plana çıktı. 3. sınıf siyasetçilerin maskeyi takmasını engelledi. 1. sınıf siyasiler gibi göründü basındakiler. Ama küresel krizle salgın arasındaki dönem, ayrı bir dönem, geçiş dönemi olarak görmek lazım. Ve salgın sonrası merkez bankalarını artık siyasilerin maskelemesi, onlara zaman kazandırması dönemi bitti. Batılı siyasilerin ne kadar becerikli olduğunu göreceğiz.

Trump’ın yaptıklarını ABD’de biliyoruz. Ticaret savaşlarıyla başladı. Biden, ne miras aldığını daha anlayamadı. Japonya’ya gidiyor, Çin’e tavır koyuyor. Çin, “Tayvan konusunu savaş sebebi sayarım” diyor. Şu anda hamle avantajı, Rusya- Çin ekseninde. Batının hesapları tutmuyor. Güçlü bir enflasyonist dalga var. Bu merkez bankalarını destek olmaktan yıpranma düzenine sokuyor. İran’la durumu kotarmaya çalışsak enflasyonu dizginlemek için, olmadı. Şimdi Venezuela’ya kapı aralıyorlar. Deneme yanılma yöntemiyle dezavantajlı konumdan çıkmaya çalışıyorlar, çırpınıyorlar. Rusya’ya yaptırımlar da işe yaramıyor. Rusya’yı ürkütemediler. Asya’da yeni bir kutup doğuyor, Çin-Rusya işbirliğinde. Bu dışlanmış kutup, dünya ticaret hacmini felç edecek güce sahip artık. Batının sistemini çökertecek güce sahip. Ödemeler sistemindeki çöküşün öncesini yaşıyor olabiliriz. Bu batının bundan sonra büyük güç kaybedebileceği dönem olabilir. Öyle olmasın diye Avrupalı liderler, Amerika ne isterlerse yapıyorlar. Ama bir şey beceremiyorlar. Yani, 2 Dünya Savaşı arasında uzun süreli bir sıkıntı yaşandı. Yeni bir dünya düzeni 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulabildi. Şimdi yine sancılı bir süreçten geçiyoruz, 1995’ten bu yana. Yeni bir dünya düzeni kurulacak ama Batı avantajını kaybetti. Tek başına oyun kurma şansı kalmadı. Uzlaşmaya da yanaşmıyor. Bunun anlamı şu; uzun bir kaotik dönem yaşayacak dünya. Sistem çöküyor. Her kutup kendi içinde iğreti düzenlerle varoluş mücadelesi verecek. Yani dünyada balayı dönemi bitti. Günü kurtarma pahasına durumu ağırlaştıranların sesi, soluğu kesilecek. Belki varlıklarını koruyamayacaklar. Böyle bir dönem geçirdik. Son 25 yılın bir özetini yaparsam bu.

Avrupa Merkez Bankası, artık yıpranacak. Siyasilere zaman kazandıramaz. İşsizlik ve enflasyon artacağı durum bu. Enflasyonla mücadele edecekse balonlar patlayacak, varlık balonları. Balonlar patlamasın dese, enflasyona yol vermesi lazım. Bu da Merkez Bankası’nın itibarını bitirir. Hiçbir şey yapamaz. Batının nefesi kesilmek üzere ama bunu gizliyor. Nedir, Rusya kriz yaşıyor. Karşı tarafı yıpratmaya çalışıyor. Batı çok çaresiz. Bunu nereden anlıyorsun? IMF Dünya Bankası’na bak, yoksullaşmayı kabul ediyorlar. Ülkeye tavsiyeleri, daha önceki tavsiyelerin tam tersine “Yoksullara yardım yapın” yani  “Kötüye gidişi yavaşlatın” demeye getiriyorlar. Sistem çöküyor. Bugün 300 trilyon doları geçen borçların yarıdan fazlası ödenemeyecek durumda. Yüzde 25’i bile ödenemeyecek desen sistem çöker.

Amerika buna bir çözüm bulamaz mı?

Hayır, bulabildiği tek çare bunları konuşmamak. Şu anda dünyada enflasyon kalıcı, yükselişte. Varlık balonları patlatmadan, sistem yaratılmadan bu enflasyonun önü alınamaz.

‘BANKACILIK SİSTEMİ FELÇ OLMAYA DOĞRU GİDECEK, JEOPOLİTİK KAN DAVASI VAR’

Uluslararası ticareti bu nasıl etkileyecek?

Dünyada enflasyon küresel ölçekte sıkıntılar yaratacak. Nasıl yaratacak? Küresel talep daralacak, öncelikler değişecek, lüks mallara olan talep daralacak, dünyada şirketlerin marka değerleri düşecek, sermaye piyasalarında sıkıntılar yaşanacak, gayrimenkul piyasalarında sıkıntılar yaşanacak. Dünya çapında olacak bu. Varlıkların değeri düştükçe borçlar ödenemeyecek. Bankacılık sistemi felç olmaya doğru gidecek. Bu süreçte dünya ekonomisi daralır. Sorunlar uzlaşarak çözülemez. Çünkü jeopolitik çekişme artık kan davasına döndü. Bunu da bir çeşit savaş olarak düşünürsek bir sonraki savaş ok ve yayla yapılır. Dünya geleceğini karartıyor. Çoğu kutup dünyada, dünyadaki çevreciliğin önemi hiç dikkate alınmaz. Önce bu çekişmeyi kazanmaya bakar insanlar ve sürekli dünyanın ömrü kısalır. İnsanlığın önemli bir kısmı telef olmaya başlar.

‘ERDOĞAN YAPTIKLARINI AÇIKLASIN’

Tekrar Türkiyeye dönersek, Erdoğan diyor ki; Bizde bir enflasyon yok, bizde hayat pahalılığı var.” Bir de Dünya büyük bir kriz yaşıyor, biz kendimizi kurtardık” diyor. Ne kadar doğru bu sözler?

Enflasyon ve hayat pahalılığı ayrı şeylermiş gibi demagoji yapmak, insanları aldatmaya çalışmak kimseye bir şey kazandırmaz bu saatten sonra. Erdoğan’ın yaptıklarına bakalım. Peki, sen dünyanın krizde olduğunu biliyordun da son 7-8 yıldır yaptıklarını nasıl açıklıyorsun? Niye tedbirli olmadın da har vurup harman savurdun? Buna verecek yanıtı yok.

‘ARAP COĞRAFYASINDA AYAKLANMALAR KRİZLE BAŞLADI’

Ne yaptı 7 yıl boyunca?

7 yıl boyunca önce 2016 kalkışmasından sonra Rusya’ya bir yakınlaşma oldu. Bölge ülkelere bir yakınlaşma oldu. Olası yaptırımlara karşı da rezervler içinde altın payı artırıldı ve buraya getirildi. Ama içeride de kur yükselişlerine karşı sürekli bu kaynaklardan kullanıldı. En kötüyü görerek tedbirli olunmadı. Batıyla yine yolları kesişeceği bu sürede pazarlık olarak kullanmaya çalıştı sadece. Ama hiçbir hesapları tutmadı. Şu anda rezervler çok erimiş durumda. Küresel koşullar dikkate alarak Türkiye şu anda hiçbir şeye hazır değil. 2008 küresel krizinden sonra Suriye ve Arap Baharında bazı Arap ülkeleri ne duruma düştüyse biz aynı duruma düşmek üzereyiz.

2000-2005 yılları arasında Arap ülkelerindeki satın alma gücü, kişi başına 4-5 varil petrol eşdeğerine yakındı. Ama bu küresel krizden sonra 1 varil eşdeğerine düştü. O ortamda insanları, ülkelerindeki yönetime karşı ayaklandırmak, Mısır’da Tahrir Meydanı’na dökmek, Suriye’de Esad’a karşı insanları ayaklandırmak çok kolaydı. Arap Baharı denildi ama kökeninde ekonomik dengesizlikler vardı. Bugün Türkiye’de aynı şeyi ülkemizde yaşıyoruz.

Yani bir ayaklanma süreci tetiklenebilir mi diyorsunuz?

Yoksullaşma o kadar hızlı ki kredi musluğunu kesmemeye çalışıyorlar, bu olmasın diye. Ama bu enflasyonu öyle bir patlatıyor ki kredi muslukları, bankacılık sektörüne hedef olamaz durumda. Enflasyonu beslediler bu olmasın diye. Artık korkunun ecele faydası yok. Türkiye’de çok yüksek bir yoksullaşma var. Herkes çarşıdaki, pazardaki fiyatları biliyor. En azından akaryakıt fiyatlarını biliyor. Bir yıl önce neydi şimdi ne. Maliyetler nereden nereye geldi.

DÖVİZ VE AKARYAKIT NE OLACAK?

Akaryakıt fiyatlarındaki artış devam edecek mi?

Şimdi rezervin azalıyor, kuru durduramıyorsun. Kuru eğer 13-14’te tutabilseydin bu kadar zam yapmak zorunda kalmazdın. Ama tutamıyorsun. Şimdi temmuz ayının ortası gibi 20’nin üstü konuşuluyor artık tahminlerde.

Dolar için diyorsunuz değil mi?

Evet. Bu durumda enflasyonu nasıl durduracaksınız. Yani talep kökenli bir enflasyon değil, maliyet kökenli bir enflasyon.

Dövizin artışı durdurulamayacak bir düzeye mi geliyor? Bunun bir üst sınırı var mı? Zaten 25-26dan sonra herhalde insanlarda yoksullaşmanın en dibi yaşanır diye tahmin ediyorum.

Maalesef öyle. Asgari ücrete bak döviz cinsinden hesapla. Türkiye’de süratli bir yoksullaşma var. Örneğin temmuzda emekli maaşlarına ne kadar zam yapacaksın? Yüzde 35’e yakın bir enflasyon farkı vermen lazım. Nereden vereceksin? Versen bunun enflasyona yansıması nasıl olacak? Bütçe açığını nasıl kapatacaksın? Yanıtsız çok soru var.

Bunun stabil olması söz konusu değil mi?

Hükümetin stratejisinde bunu sabitlemek, kötü gidişi durdurmak için kuru 13-14’lerde tutmak vardı. Bu yıl için hesapları buna göreydi. Başarabildiler mi? Kur 17,20’lerdeyse başaramadılar. Daha kötüye gitmesini önleyecek cephane yok ellerinde.

DÖVİZ KURU DENGELENİRSE KURTULUŞ OLUR MU?

Farz edelim 20nin üzerine çıktı böyle bir durumda yeniden orada tutulabilir ve ondan sonra denge yeniden sağlanabilir mi?

Hayır. 2018 Ağustos’unda bir şok yaşadık. Amerika’nın iki bakana yaptırım kararı sonrasında kur yükseldi. O zaman ekonomiden sorumlu bakan damattı. Rezervleri harcadı, enflasyonla topyekûn mücadele dedi. Kuru 7,20’den 5’lere geriletti süratle. Fiyatlara da bastı. Ne oldu? Kur orada kalıcı kalmadı. 140 milyarlık rezerv harcandığı halde durmadı. Kur bugün nerede? O zaman 7’den 5’e geriletmişti. Aradan 2.5 yıl geçti, şu anda 17’de. 100 milyarlar değil, bir 30 milyar daha satacak gücün yok. Kendi vatandaşının güvenini kaybetmiş. Siyaseten oy oranın düşüyor. Siyasi kriz var, ekonomik kriz var ama bunun temelinde şimdiye kadar ses çıkarılmamış büyük bir sosyal kriz var. Türkiye nüfusunun yarıdan fazlası şu anda yoksulluk sınırının altında. Belediye yardımlarıyla bu yoksullaşmayı kontrol altında tutmak, onarlı sakin tutmak da çok zor artık.

Bugün küresel ölçekte bir gıda krizi var. Ukrayna dünyanın en önemli ihracatçısıydı. Bir anda dengeler bozuldu. Herkes tahıl ihracatına yasak getirdi. Dünya ticaretinde koordine olan hububat miktarı azaldı. Fiyatlar uçmaya başladı. Bu dünya genelinde bütçelerden gıdaya harcanacak payı yüzde 30-40’lardan yüzde 50-60’lara çıkarıyor. Bunun anlamı şu; beslenme ihtiyacını karşılayacak insan sayısı artacak ve insanlar diğer harcamalarını kısmak zorunda kalacak ve borçlarını ödeyemeyecek demek bu.

‘GIDA KRİZİNE DOĞRU GİDİYORUZ’

Anlattığınız şey, süreç içerisinde üretimin de duracağı, nakliye masraflarının inanılmaz bir boyutlara erişeceği ve Türkiyedeki bütün bu üretimle beraber aynı zamanda ithalat yapılamayacak düzeye gelineceğini mi söylüyorsunuz? Yani bir kıtlık mı ortaya çıkacak diyorsunuz?

Tabii, burada Ukrayna bardağı taşırdı. Salgın da etkili oldu. Ama özetle son 25 yılda hangi yanlış yapıldı dersen insanlar köyden kente göç etmeye, kolay yaşama teşvik edildi borçla. Dünyada Çin dâhil, 60 yaşın üzeri tarımda çalışır oldu. Tarıma gereken yatırım yapılmadı. Bu tabii ki üretimde sıkıntılar yarattı. İkincisi, öyle bir hesapsızca çevre felaketlerine kucak açıldı ki küresel ısınma, kutupların erimesi zaten verimli tarım alanlarını çölleştirmeye başladı. Bir de bunun üzerine salgın ve jeopolitik çekişmeler gelince bir anda çanlar çalmaya başladı. Gıda krizini dünya yaşıyor. Mutfaklara nükleer bomba atıldı. Ukrayna müdahalesiyle bu atıldı. Batı henüz bu bombanın etkisini kontrol altına alamadı.

‘MUTFAKLARA NÜKLEER BOMBA ATILDI’

Peki, bu gıda krizi durdurulabilir mi? Bir anda nükleer bomba atıldı ve artık çölleşecek bir toprak mı var? Yeterli gıda bulamayacak mıyız?

Tahıl piyasalarına bakarsak şunu görürüz; dünyada ne kadar stok var, bir yıl önceki üründen kalan? Ve yeni rekolte nasıl olacak? Özellikle hububat konusunda dünyada stoklar azalmış durumda. Küresel ısınma ve jeopolitik denklem, yeni üretim potansiyelini sınırlıyor. Bu yıl yaşadığın sıkıntının katlanarak artma ihtimali yükseliyor. Yani bir yıl fiyatlar arttı, bundan sonra duracak, atlatırız bunu diyemiyorsun.

‘İKTİDAR NE YAPACAĞINI BİLMİYOR’

Peki, dar gelirli için, yani IMFnin söylediği Artık yoksullara yatırım yapılmalı” denilen bu süreçte, iktidarın bir çözümü var mı? Bir ekonomi politikası, paketi sunulabilir mi? Ekonomi Bakanının, bu süreçte dar gelirlinin sıkıntı yaşadığını söylemesi örneğinden gidersek, bu dar gelirliyi rahatlatacak bir çözüm paketi karşımıza çıkabilir mi?

Soruna bir örnekle cevap vereyim. Bir yıl önce göçmen politikasını savunanlar şimdi neden savunamıyor? Çünkü insanlar o kadar yoksullaşmaya başladı ki aç insan yabancıya çelme takar. Siyaset bunu kontrol altında tutamaz. Onları buraya getireni hedef bilir, düşman bilir. Çünkü ekmeğinin elinden gitmesinin suçlusunu o göçmenlerde, onarlı buraya getirende arar. Bir yıl önce savunduğu göçmen politikasını savunamıyor iktidar. 1 milyon göndereceğiz diyor. Bir yıl önce bunu demiyorlardı. Yaptıklarını savunuyorlardı. Rüzgârlar çok hızlı yön değiştirdi ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.

‘MUHALEFET BATI TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLMİŞ’

Erdoğandan ya da AKPden sonra olası hükümet değişikliği ülkeye nefes aldırır mı?

Mala eğilim ülkemizde ve çoğu ülkede yüksek enflasyon, yüksek işsizlik. İnsanların satın alma hızı çok hızlı erir bu stagflasyonist ortamda. Ve insanlar, işini kaybetmesine sebep olana tavır koyar. Göçmenlere de tavır alır, iktidardaki siyasilere de tavır alır. Peki, muhalefet iktidara gelirse sandıktan çıkarsa onlar sorunu çözer mi? Muhalefetin reçetelerine bir bakın. Muhalefet küresel sorunları görmezden geliyor. Biz gelirsek Türkiye’ye para akar, her şey de yoluna girmeye başlar havasında. Kur yükselişinin sorumlusu olarak iktidarın icraatlarını görüyor. Eğer muhalefet Amerika’ya, batıya istediği her şeyi yapıp para gelmesini sağlayacaklarsa kusura bakmasınlar da bu sorunu bu şekilde çözemezler. Bunu nereden görüyorsunuz? IMF’ye bakın, “Yoksullara yardım edin.” deme noktasına geldiyse onlar çözümsüzlüğü israf ediyor artık. IMF’nin batılı modeli şuydu; her şey normal, ülke krizdeyse fiyat ayarlamaları yapılır, o ülkedekilerin satın alma gücü aşağı çekilir, rekabet gücü yükseltilir, biraz da borç verilir, başka yerlerden de gelmesi sağlanır, çarklar döner, yavaş yavaş o açmazdan çıkarlar ürettiklerini satarak.

Ama sorun şu, herkes aynı anda işini kaybederse bu reçete çalışmaz. Şu anda gelişen ekonomilerin çoğu aynı anda işini kaybetmek üzere. Bakınız Arjantin’de 4 yıldır IMF politikaları çalışmıyor.

Muhalefete görev verilmiş batıdan. Erdoğan’ı gönder önce. Peki gönderdiler, FETÖ’sü dönünce, sermaye biraz geldi. Kur biraz gerileyince sorun çözülecek mi? Dünya küresel krize gidiyorsa gelişen ülkeler merkezli olarak bu hesaplar her yerde yaya kalır.

‘YENİ NESİLLER ZORLUKLARA HİÇ HAZIR DEĞİL’

O zaman bizim önümüzde bir reçete yok. Hasta ölmek üzere mi diyorsunuz? Yoğun bakımda mı diyorsunuz?

Hiçbir reçete yok. Jeopolitik denklemde batı kaybediyor. Bizim muhalefet de batıya güvenerek hesap yapıyor. O yüzden varsayımları yanlış. 2 dünya savaşı arasındaki koşullara bak. Büyük Buhran yaşayan Amerika’ya bak. Savaş sonrası Almanya’ya bak. Neler yaşanmış? Benzerleri belki daha ağırları, gelişen ekonomilerde biz de dâhil yaşanabilir. Ve buna hazırlık yok. İnsanlar daha rahat yaşayacakları duruma göre şartlandırıldı ve kumarbaz yapıldı kripto paralar üzerinden. Yeni nesiller zorluklara hiç hazır değil. Ne tepki verir bilmiyoruz.

‘ALIŞILAN HAYATLARIN 5-10 KATI ALTINDA YAŞAMAYA NASIL İKNA OLACAKLAR’

Peki, bu ekonomik kriz gelecekte toplumsal olarak birçok soruna da neden olacaktır. Sizin söylediğiniz de bu. Savaşlara, yağmalara… Şimdi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tüketime alışmış bir toplum var. Yeniden bir üretimle, yağmaları durdurabilecek toplumsal mekanizmayı tekrar harekete geçirecek bir irade bulabilir miyiz? Bir çözüm önerisi var mı?

Üretimi harekete geçirmek için önce bir istikrar çizgisi yakalaman lazım. İçeride toplumsal uzlaşıyı sağlaman lazım. Fedakârlıkla herkese bir şeyleri paylaştırman lazım. Ve kaynakların önceliklerini tahsis etmen, uzlaştırman lazım. Bunun nasıl yapılacağının programı, yapısı, hiçbir şeyi yok. İnsanları büyük fedakârlığa, alıştığı yaşamların 5-10 katı altında yaşamaya nasıl ikna edeceksiniz? Kim yapacak bunu? Kim bu güveni verecek?

‘BANKALARLA İLGİLİ GERÇEKLER ÖNÜMÜZDEKİ YILLAR ORTAYA ÇIKAR’

Bankaların kâr oranının yükselmesini neye bağlıyoruz? Bu kriz yaşanırken Türkiyedeki bankalar kâr oranındaki artışlarını açıkladılar ve çok büyük bir yükselme var. Nedir bunun sebebi?

Türkiye, küresel krizden bu yana sürekli borç yapılanması içerisinde. Borcu yapılandırıyorsun, sorunlu krediyi sorunlu gibi göstermiyorsun, yeni kredilerle büyütüyorsun. Yani biz sorunu büyüttük. Bu sorunu büyüttüğün ortamda bankalar kârlı görünür. Gerçeğin ne olduğu zamanla ortaya çıkar. Bankalar sürekli daha kredi vermek için, borç yapılandırması için kırbaçlandı 10-12 yıldır.

‘DAYAK YİYE YİYE AKILLANMAYI BEKLİYORUZ’

Siz çıkışın şu an için olmadığını, çöküşün artık derinleşeceğini söylüyorsunuz. Ama nihayetinde bir ekonomist olarak farz edelim bugün size ekonomiyi verseler, ekonomi bakanı yapsalar hatta cumhurbaşkanı olsanız yapacağınız ilk iş ne olur? Biz bu ekonomik buhrandan nasıl çıkarız? Bunun en azından çözümü olmasa bile yapılabilecekler sıralamasında neyi sıralarsınız?

Yapılabilecekler sıralamasında ilk iş gerçeklerin herkese anlatılması. O gerçekler temelinde bir uzlaşı tesis edilmesi. Bunu yapmadan olamaz. Şu anda ülkemizin büyük çoğunluğu gerçekleri kabul etmiyor. Gerçeklerle yüzleşeceğiz. Dayak yiye yiye yüzleşeceğiz. Akıl yoluyla yapmadık çünkü bunu. İnsanlar tam tersine hayale, kolay kazanca teşvik etti. İnsanlar çalışarak, emek sarf ederek, fedakârlık yaparak yaşamayı enayilik olarak gördüler. Son 4-5 nesil buna şartlandırıldı. O insanları büyük fedakârlığa ikna edemezsin. Dayak yiye yiye öğrenecekler. Birkaç nesil kayıp olacak. Bu da sancısız olamaz. Yani sırf iktidar değişince durum düzelmez. Bir 25 yıllık, çeyrek asırlık yanlışlar yapıldı. Sorunlar ağırlaştı, gün kurtarıldı. Bu insanlara bilinçli olarak, “Ne yapıyorsun? Yapma bunu.” denmedi. “Hep böyle gidecek, daha iyi olacak.” dendi. Bu insanlar kumarbaz oldu. Bunların çoğunu doğru yola çekmezsin. Göçmene tavır koyar, hep suçlu arar. Suçu kendinde aramaz. Bu da uzlaşmayı engeller. Uzlaşamıyorsan da hiçbir sorunu çözemezsin. Kaosu beslersin, büyütürsün. Şu anda söylediğim konulara gelecek olanların ne kadar iyi niyetli olursa olsun başarı şansı sıfır. Dayak yiye yiye akıllanmayı bekliyoruz.

UĞUR CİVELEK NEDEN EKRANLARA ÇIKMIYOR YAZI YAZMIYOR?

Herkes size; Uğur Civelek nerede, neden yazmıyor, neden programlara çıkmıyor, bu kadar ekonomik kriz varken daha öncesinde hep söyledikleri çıkmışken bugün ona ihtiyacımız varken neden sesini yükseltmiyor?” diye soruyor. Cevabınız nedir?

Bunu söyleyen muhalif görüşlü, belli bir kesim. Ama siyasi partilere iktidara da muhalefete de gönül vermiş insanlar, muhalefet bile olsalar gerçekleri duymak istemiyor. Çünkü kafalarındaki hesap bozuluyor. Sigortaları atıyor. Rahat uyuyamıyor. Türkiye’nin yüzde 95’i benim söylediklerimi duymak istemiyor, hazır değil. İş dünyası, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset… Gerçekler onları sallıyor. Onların konumu koruması için hayal dünyasını bir süre daha olması lazım. Benim ne dediğimi merak edenler zaten tedbirini almış. Daha fazla yapacakları bir şey yok. Ben zaten olacakları söyledim. Söyleyecek yeni bir şeyim yok. Dünya da karışıyor, Türkiye’de karışıyor. İnsanlara “Dur, büyük bir hata yapmışız.” diyen kimse yok. Ben zamanında bunu söyledim. Hâlâ söylediklerimin, yazdıklarımın arkasındayım. Bir süre dinlenmek lazım. Yan dayak yiye yiye öğrenme kafası netleştiğinde, bana felaket tellalı diyenler sokağa çıkamaz hale geldiğinde o zaman konuşmaya, yazmaya başlayacağım.

Uğur Civelek’le gündem yaratacak söyleşi: Kurtuluş yok, dayağa hazırlanın, dolar 20’nin üzerine çıkacak

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

16 Yorum

  1. 22 Kasım 2022, 12:02

    Uğur hocamıza saygımız sonsuz. Veryansın ailesine ve hocamıza Teşekkür ederiz.

  2. 17 Haziran 2022, 13:56

    Teşekürler veryansın tv böyle bir söyleşi için. Osman Altuğ 1, Uğur Civelek 2. Bunların daha üstünde iktisatçı ekonomist tanımam.

  3. 17 Haziran 2022, 05:03

    Gidisin suskun, dönüsün muhtesem olacak Ugur Agabey. Esenlikler!

  4. Uğur Hocam siz hakikatin sesisiniz. Lütfen bizi hakikatsiz bırakmayınız.
    Veryansın tv ne yapın edin hocayla program yapın.Sevgiler Saygılar

  5. 16 Haziran 2022, 13:00

    Hocam çok değerli fikirleri olan, çok saygı duyduğum bir bilim insanıdır. Bizi görüşlerinden mahrum etmesin lütfen. O insanların sokağa çıkamaz hale gelmesini beklemesin. Onlar genelde sorumluluk almayan, utanma hissi olmayan insanlar zira.

  6. İyiki varsınız Uğur Civelek
    Evet o kadar dikkatle takip ederdim ki sizi, şuan konuşmamız çok normal ama biz %5 olarak hep dinleriz sizi. %95 te keske birazcık anlayabilse. Yazınız için teşekkürler. Haftada bir Versansın TV de görsek o da süper olur. Emeğiniz için teşekkürler Erdem Atay.

  7. Korkunç ama gerçek!

  8. 16 Haziran 2022, 09:20

    Fikir beyanı tezahurat değil.Muhaliflik memleketin batması için tezahuratçılık değildir.

  9. 15 Haziran 2022, 23:20

    Merhaba Uğur bey,
    Siz nerede yazsanız ve konuşsanız buldum, zamanında dinledim,öğrendim. Konuşmalarınızın her birini ders gibi dinledim. Önerilerinizle kendimce önlemler aldım ve bunun sayesinde kendimi şanslı addediyorum. Hayat kısa, dövülerek öğrenenlerin akıllanmasını beklemek doğru değil. Güncele acilen geri dönün, bu ülkenin sizin çizeceği rotaya ihtiyacı var. Ne yapacaksak hep beraber yapacağız.
    Saygılarımla “hocam”.

  10. Ah be Uğur Ağabey. VeryansınTV’deki programlarını her 2-3 ayda bir izliyorum. “Benim ne dediğimi merak edenler zaten tedbirini almış.” demişsin. Anladığımız kadarıyla tedbir aldık ama bu millet için birşey yapamadık.
    “bana felaket tellalı diyenler sokağa çıkamaz hale geldiğinde o zaman konuşmaya, yazmaya başlayacağım.” demişsin. Onlar için değil bizim için, en azından yaz.

  11. 15 Haziran 2022, 16:16

    Uğur Bey uzun süre sizin programlarınızı takip etmiştim. Siz ekranlara çıkmayınca çok üzüldüm. İnsanlar genelde gerçekleri duymaktan hoşlanmıyor evet ama gerçeği arayan da çok olmasa da bir grup insan var ve gerçekleri söyleyen birilerini buldukları zaman bırakmak istemiyorlar. Lütfen yayınlara devam edin. Ancak gerçeklere çözüm yolları arayarak önümüzü aydınlatabiliriz. Siz bizim için gerçeklere fener tutmaya devam edin lütfen. Saygılar

  12. 15 Haziran 2022, 16:15

    Uğur Civelek, ekranlara geri dön.
    Saygılar, sevgiler.

  13. 15 Haziran 2022, 15:23

    Uğur Civelek daha çok konuşmalı.İkna edin lütfen..

  14. 15 Haziran 2022, 13:25

    Çok güzel bir yorum.
    Bilhassa insanların emekten uzaklaştığı, nesillerdir kolaya alıştığı ve hazıra konmanın peşinde olduğu yönündeki tespitler harika. Maalesef çok az kişiden duyuyoruz bu türden yorumları.
    Ve kumarbazlık vurgusu… hisseden, borsadan, fondan, bitcoin’den, kumar türü işlerden para kazanan kitleye dair sözleri çok önemli.
    Muhalefetin görüşlerine dair tespitleri de yerinde; onlar “iktidar gitsin, biz hallederiz” diyorlar ama ortaya bir reçete koydukları yok. Reçeteyi bildikleri de yok; sayın Civelek bütün bunları gayet güzel bir üslupla anlatmış.

  15. Uğur Bey’in yazdıklarına katılıyorum. Halkımız kolay çözüm peşinde ve siyaseti de bu kolaycılık şekillendiriyor. Gelişmenin hem bedenen hem de zihnen çalışmadan geçtiğini bu krizler ile öğrenmeliyiz. Siyasetçinin, medyanın, üniversitenin ve aydının bağımsızına destek verirsek her şey hallolur. Teşekkürler Uğur Civelek.

  16. ugur civelek selam.
    özledik abi seni. doğrulardan gerçeklerden mutlu olan bizler sizleri ekranda olmazsa yorube kanalında görmek isteriz.
    Üzülmeyin ALLAH Yunus süresi 100 ayette,
    AKLINI KULLANMAYANLARIN üstüne pislik/bela yağdırır, buyurur.
    Umarım işgal ve savaş görmeyiz. Türk Milleti son 40 yılda çok büyük hatalar yaptı yanlış insanları yönetici yaptı. Faturayı çok ağır ödeyecek.
    ALLAH iyilere doğruları söyleyen ve eyleme geçenlere yarım etsin ve sabır versin.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!