Avatar
Ahmet Müfit

Özgürlüklerin yılmaz savunucusu nasıl hızlı bir sansür savunucusu oldu?

Ahmet Müfit yazdı...

featured

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Davos ya da Klaus Schwab ürünü diyebileceğimiz yeni nesil siyasetçiler arasında en popüler olanlardan birisi. Demokrasi, özgürlük, farklı kültürlere pozitif bakış, çevre sorunları vb. konuşmayı en çok sevdiği konular.

Ardern geçtiğimiz ay yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada da benzer şeyleri aynı yumuşak üslupla söylerken, araya internet sansürü talebini de sıkıştırıvermiş. İnternet özgürlüğünü bir “savaş silahı” olarak nitelendirirken, “kuralları ve şeffaflığı” olan yeni bir internet türü için çağrıda bulunmuş.

Bu açık sansür talebini, “İnsanlar var olduğuna inanmıyorsa, iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edeceksiniz” diyerek, son dönemde, ürünü olduğu Davos Forumunun da bayraktarlığını yaptığı, gerçek amacı neoliberal küreselleşmeci dünya düzenini sürdürülebilir kılma olan sözde çevreyi koruma amaçlı politikalar karşıtı yazı ve yorumların internet ortamında yayılıyor olmasını gerekçe göstermiş. Herkes din ticareti yapacak değil ya, o da sansürü, çevrenin ticaretini yaparak savunmuş.

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrası, “otokrasiye” karşı savaş açtığını söyleyen “demokrat batıya” hakim olan genel tutumla uyumlu yani karşıt görüşleri yok saymaya, sansürlemeye, karşıt görüş sahiplerini her ne pahasına olursa susturmaya yönelik politikaların bir anlamda devamı. Yalanlayamıyorsan, aksinin doğruluğunu savunamıyorsan yasakla!

Neyse, konumuz batının genel olarak ikiyüzlülüğü değil. Bu yazının konusu, Batı’nın çevre sorunlarını, çevrenin korunmasını, neoliberal küreselleşmeci dünya düzenini meşrulaştırmak, kökleşmesini sağlamak için, temel bir manipülasyon aracı haline getirmiş olması.

Konu çevre sorunlarının manipülasyon aracı haline getirilmesi olunca ilk yapılması gereken şey, 1980’lerin ikinci yarısından sonra gündemde yoğun olarak yer almaya başlayan, çevre kirliliğinin, iklim değişikliği tehdidinin nedenlerine bakmak olmalı.

Bill Gates’e göre sorumlu büyük baş hayvanlar olsa ve Hollanda gibi bazı “batılı ülkeler” de bu akla uyarak büyükbaş hayvanları kesime gönderme kararı alsalar da, iş o kadar basit, insanlar da o kadar salak değil.

Gelin hep birlikte bakalım, söz konusu zaman diliminde nelerin, nasıl değiştiğine.

Değişen en önemli şeyin, sermaye piyasalarında karşılıksız olarak yaratılan paralarla ekonomide yaşanan patlama derecesindeki büyüme olduğunu söylemek mümkün. 1980 yılında 27,26 trilyon dolar olan dünya toplam gayri safi yıllık hasılası, 2019 yılında 87,24 trilyon dolara çıkmış yani üç kattan fazla artmış durumda. Büyümenin, daha fazla üretip, daha fazla tüketmek anlamına geldiğini sanırım söylemeye gerek yok.

O zaman sorulması gereken şey de, yaşanan bu “muhteşem” büyümenin nasıl sağlandığı oluyor doğal olarak.

Bu “büyük oranlı/hacimli” büyümenin, çok büyük oranda enerji, doğal kaynak kullanımı ve doğa katliamına ihtiyaç duyduğu, adının “sürdürülebilir” konmasının, kaynağının “yeşil tahville” elde edilmesinin, sürdürülebilir olsun diye temel insan hakkı olan suyun bile, kullanan/kirleten öder diyerek metalaştırılmasının, bu açık gerçeği değiştirmediğini de ifade edelim

Bu yazı bağlamında, yanıt aranması gereken temel soru ya da sorun da tam bu noktada ortaya çıkıyor.

Kendilerini en yeşilci/en çevreci olarak tanımlayan siyasiler/siyasi partiler, niçin bu yoğun enerji ve hammadde kullanan bu büyüme politikalarına ve ardındaki temel güç olan aşırı finansallaşmış mali sermayeye karşı çıkmak yerine, tam tersi şekilde bu politikaların en hırslı savunucuları oldular.

Sorduğumuz, sorguladığımız zaman yanıtları çok açık olarak görmek mümkün.

Jacinda Ardern gibi neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni savunucusu, “yeni nesil liderleri” telaşlandıran, açıkça sansür savunucusu olmaya iten şey, 2007 ABD krizi sonrası yaşananların, kırk küsur yıllık yalanlarını ortaya çıkarmaya başlamış olması. Sıradan insanların gösterilmek istenilenin ardındaki gerçeği merak etmeye, görmek istemeye başlaması.

Bu süreç devam ederse, medyada çıkan, kırk yıldır dünya halklarını manipüle etmek için kullandıkları “güler yüzlü” fotoğrafların ardındaki gerçek yüzlerinin – Oscar Wilde’ın, Dorian Gray karakterini hatırlatır şekilde-, ortaya çıkamaya başladığının ve gidici olduklarının farkındalar.

Tam da bu nedenle, ne pahasına olursa olsun karşıt sesleri yok etmeye, “ana-baba” kelimelerini dahi yasaklamayı teklif edecek kadar ileri giderek, “gerçek dışı özgürlük vaatlerine” sarılıyor, piyasaya sürdükleri bu saçmalıklarla, deşifre olmaya başlayan faşist yüzlerini gizlemeye çalışıyorlar.

 

https://www.worldometers.info/gdp/#gdpyear

https://www.worldometers.info/gdp/

https://www.vakifbank.com.tr/documents/earastirma/Kuresellesme_Surecinde_Dunya.pdf

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47280483

https://apxap.com/yeni-zelanda-basbakani-bmde-ifade-ozgurlugunu-bir-savas-silahi-olarak-duzenlemeye-cagirdigi-icin-kinadi/

Özgürlüklerin yılmaz savunucusu nasıl hızlı bir sansür savunucusu oldu?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 12 Ekim 2022, 20:57

    Küresel çetenin pandemi tezgahını da unutmamak lazım. Jacinda Ardern de bu süreçte kendisine verilen rolü başarıyla oynamıştı. Hollanda’da büyükbaş hayvanları kesime gönderen bu kafa, kuş gribi bahanesiyle milyonlarca kümes hayvanını itlaf etmekten geri durmadı. Küresel çete insan doğasına ve doğal olan her şeye savaş açmış durumda. Toplum, aile, ahlak, dostluk, arkadaşlık, dayanışma, inançlar, çocuklar ve gençler doğrudan hedef alınıyor. İklim krizinden bahsederken dünyamızın 10 bin yıl önce buzul çağından çıktığını ve Orta Asya’dan kuraklık nedeni ile büyük göçlerin yaşandığını, yeryüzünün ve tabiatın sürekli değiştiğini, döngüsel olarak bu değişimleri yaşadığını unutmamak lazım. Tabi bunu bilmemiz tuzaklara düşmemizi önlemeli ama çevrenin ve doğanın korunması çabalarının ne kadar kıymetli olduğunu sürekli gündemde tutmamızı da engellememeli.

  2. 12 Ekim 2022, 10:40

    Emperyalizm hemen her şeyi amacı doğrultusunda kullanmakta hünerli. Kadın siyasetçiler de bu kapsamda kullanılıyor. Yeni Zelanda ve Finlandiya başbakanları bu bakımdan oldukça kullanışlılar. Tersi de olanaklı. Kanada Başkanı Trudeau da çok ilgi çekiyor. Her nedense edimleriyle değil de dış görünümleriyle gündem oluyorlar. Kanada, dünyada madencilik yoluyla en çok kirlenmeye, çevre yıkımına neden olan ülkelerin başında geliyor. Ülkemize de bu kirlenmeden pay düştüğünü biliyoruz.
    Buna karşılık İtalya’da başbakan olan hanımefendiye daha baştan FAŞİST yaftası yapıştırılıyor. Kuşkusuz doğrudur. Ama, onun seçim başarısı kazanmasında etken olan ortamdan ve gelişmelerden söz eden yok.
    Neredeyse değinilmeyen konuya değindiğiniz için teşekkürler.

  3. 11 Ekim 2022, 18:56

    Büyük insanlık için can alıcı noktayı ,bütünselikle ortaya koyan öğretici yazı, varolunuz sayın Müfit.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!