Avatar
Barış Adıbelli

Çin, küresel arabuluculuğa soyundu!

featured

Barış Adıbelli yazdı…

Geçtiğimiz haftanın en önemli diplomatik gelişmesi Çin’in arabuluculuğunda yedi yıl aradan sonra Pekin’de Suudi Arabistan ile İran arasında yeniden ilişkilerin normalleştirilmesi kararı olmuştur. Pekin’de yetkililerin imzaladıkları protokolle iki ay içinde ilişkiler normalleştirilecek ve karşılıklı büyükelçilikler tekrar açılacak.

Suudi Arabistan son bir yıldan beri diplomasi açısından devrim niteliğinde kararlar almakta ve kendisini Avrasya coğrafyasında yeniden konumlandırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, bu yıl Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Taşkent zirvesinde de diyalog ortaklığı protokolünü imzaladı. İran ise önümüzdeki nisan ayında ŞİÖ’nün dokuzuncu tam üyesi olarak masaya oturacak. Eğer Suudi Arabistan da bu yapıda yer almak istiyorsa İran ile ilişkileri düzeltmesi gerekiyordu. ŞİÖ içerisinde birbiriyle küs ve diplomatik ilişkileri bulunmayan ülke yok ve buna izin verilmiyor ve daha önemlisi kararlar oybirliği ile alınıyor. Suudi Arabistan, Ortadoğu bataklığından kurtulup bir Avrasya gücü haline gelmek istiyor. Suudi Arabistan’ın bu projesi ilk defa Kral Abdullah tarafından başlatılmış Rusya ve Çin ile ilişkiler her alanda geliştirilmeye başlanmıştır. Bu gelişmenin ABD’de yarattığı rahatsızlık daha sonra kendisini Suudi Arabistan’da bir saray darbesi olarak göstermiş mevcut kralın oğlu Muhammet Bin Salman geleneklere ayrı bir şekilde amcası yerine veliaht prens olmuştur. Ancak ABD’nin evdeki hesabı çarşıya uymamış, Muhammet Bin Salman, Avrasya politikasında bir adım daha öteye giderek ŞİÖ ile diyalog ortaklığı protokolü imzalamıştır. Suudi Arabistan aynı zamanda önemli bir ekonomik blok olan BRICS’e üyelikle ilgileniyor.

İşin ŞİÖ boyutuna yukarıda değinilmişken Çin ise kendisini Pasifik’te kuşatmaya, çevrelemeye çalışan ABD’ye karşı enerji merkezi olan Amerikan müttefiki Körfez ülkelerini adım adım ABD’den kopartmaya başladı. Çin, ABD’nin Pasifik’teki hamlesine karşı Ortadoğu’da ve dünyanın diğer bölgelerinde hamlelerine devam ediyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in geçen yıl Ortadoğu bölgesine yaptığı ziyaret özellikle İran’ın dikkatini ve tepkisini çekmişti. Özellikle, Pekin yönetiminin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile tesis ettiği stratejik ortaklıklar İran’ı kızdırmıştır. Çin ise İran Cumhurbaşkanı Reisi’yi Pekin’e davet ederek Çin’in İran ile olan stratejik ortaklığının değerli olduğunu ve öteki ortaklılıkların İran’a karşı olmadığına yönelik güvence vermiştir. Ancak Çin yine de hiçbir şeyi şansa bırakmamak adına İran ile Suudi Arabistan arasındaki sorunları çözme adına harekete geçmiş ve ilk adım olarak ilişkilerin yeniden normalleşmesinin yolunu açmıştır. Çin’in bu adımı açıkçası ABD’nin Suudi Arabistan ile Yemen üzerinden İran’a karşı çevreleme ve yıpratma politikasını tamamıyla devre dışı bırakılması anlamına gelecektir.

10 Mart Cuma günü tam da Suudi Arabistan’ın İran ile ilişkileri normalleştirme üzerine anlaştığı duyurulduğu gün Wall Street Journal’da çıkan bir makalede İsrail’in tanınması karşılığında Suudi Arabistan ABD’den güvenlik garantisi sağlamasını ­ve sivil nükleer programını geliştirmeye yardım etmesini istediği belirtildi. Ancak Amerikalı ve İsrailli yetkililer, bunun Suudi Arabistan’ın nükleer silah geliştirmesine ve nükleer programı olan İran’la silahlanma yarışını hızlandırmasına izin vereceğinden endişe ediyor ve bu nedenle çok da olumlu bakmıyorlar.

Güvenlik garantilerine bakıldığında ise Riyad yönetimi, gerektiğinde ABD’nin Suudi Arabistan’ı savunmaya geleceğine dair kesin garantiler istiyor. ­Ancak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu tür ABD güvencelerini teminat altına almak için geçmişteki çabaları, Amerikan yönetimleri tarafından hep reddedildi. ABD Kongresi’nde, ­her iki partiden de etkili Kongre üyeleri Suudi Arabistan’ı güvenilmez olarak görüyor.

Özellikle geçtiğimiz yaz Biden’ın Riyad ziyaretinde petrol üretimi ile ilgili isteği krallık tarafından reddedilmiş ve Biden, artan enerji fiyatları nedeniyle Amerikan iç siyasetinde zor günler yaşamıştır. Suudi Arabistan’ın eksen değiştirmesi ABD’nin zayıflığından mı yoksa Biden yönetiminin acizliğinden mi kaynaklandı bunu 2024 seçimlerinde göreceğiz. Ancak bilinen bir gerçek var ki ABD’de Suudi Arabistan’a karşı derinden bir öfke oluşmaya başlamış durumda. Görüldüğü üzere, Suudi Arabistan bir müzakere de ABD arabuluculuğu üzerinden İsrail ile yürütüyor. ABD, Suudi Arabistan’dan İsrail’i tanımasını istiyor, Riyad yönetimi ise bazı talepler öne sürüyor.

Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşma uzun soluklu olur mu bilinmez ama bilinen bir gerçek var ki Ukrayna savaşı dünyadaki jeopolitik dengeyi bozmuş durumda. Dünya ülkeleri geleneksel dış politika rotalarının birer birer değiştiriyor. Yemen sorununu İran ve Suudi Arabistan nasıl çözecek bu ayrı bir merak konusu ama esas önemli çatışma alanı Avrasya coğrafyasında mezhepsel rekabetin geleceği. Şii-Vahhabi rekabeti ne yönde ilerleyecek? İlişkilere yön verecek esas önemli faktör bu.

Ukrayna savaşında ortaya çıkan belirsizlik muhtemelen ABD’de 2024 seçimlerinin temel gündem maddesi olacak. ABD’de kimileri Ukrayna savaşında ipin ucu kaçtığı düşüncesinde. Buna rağmen Biden yönetimi hala Pasifik’te Tayvan üzerine büyük bir kumar oynamaya devam ediyor.

Sonuç olarak geçtiğimiz Şubat ayında Çin tarafından tüm dünyaya duyurulan Çin’in güvenlik girişimi olan Küresel Güvenlik Girişimi kapsamında Suudi Arabistan ve İran’ın bir araya getirildiği duyuruldu. Hatırlanacağı üzere Çin, daha önce de Ukrayna savaşı çerçevesinde bir barış planı sunmuştu. Tüm bu gelişmeleri ABD, Çin’in kararlı bir şekilde kendi dünya düzenini inşa etme yolunda ilerlemesini gösterdiğini söylüyor. Bu gelişmeler ABD’nin Çin’e karşı yaklaşımını da değiştirdi. Daha önce Trump ve Dışişleri Bakanı Pompeo’nun muhatap olarak Çin devletini değil de Çin Komünist Partisini almaları ve o yönde bir dil geliştirmeleri Çin-ABD rekabetini ideolojik zemine çekerek yeni bir soğuk savaş yaratma arayışı olarak görülmüştü. Biden yönetimi bu dili benimsememiş devletler arası ilişkiler kapsamında yürütmeyi uygun bulmuştu. Ancak bugün gelinen noktada Biden yönetimi de Çin Komünist Partisi ifadesini daha sıklıkla kullanmaya başladığı görülmektedir.

Özetle, Ukrayna savaşı en iyi Çin’in stratejik çıkarlarına hizmet etmiş gibi görünüyor. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi ile oluşturduğu ekonomik düzene şimdide Küresel Güvenlik Girişimi adını verdiği yeni bir küresel vizyon kazandırma çabası içinde. Hepsi tamamlandığında Çin’in kendine özgü dünya düzeni de hazır olacak.

 

Çin, küresel arabuluculuğa soyundu!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Amerika güya Ukrayna savaşını AB’nin üstüne atıp kendisi Çin ile uğraşacaktı. Çoluk çocuk yönetiyor herhalde ülkeyi.

    Bizim cumhurbaşkanı olacak kişiler şu iki ayda dış politika konuşacak mı bakalım. Yoksa ekmek su ile günü mü geçiştirecekler?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!