Avatar
Barış Adıbelli

Kaf dağının ardındaki barış

featured

Barış Adıbelli yazdı…

Rusya Devlet Başkanı Putin uzun süreden beri ertelenen ulusa sesleniş konuşmasını nihayet dün tam da ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna ve Polonya ziyaretlerini gerçekleştirdiği bir zaman diliminde yaptı.

Dünya kamuoyu açıkçası Putin’den ABD’ye ve NATO’ya meydan okuyacak agresif ve kışkırtıcı bir konuşma bekliyordu ancak beklenen olmadı. Putin sakin bir tonda kelimelerini dikkatle seçerek Rusya’nın bilindik tez ve söylemlerini tekrar etti. Ayrıca Rusya’nın kendi iç sorunlarına da vurguda bulundu. Konuşmasında belki de en önemli mesaj ABD ile 2010’da imzalanmış, 2011’de yürürlüğe girmiş ve 2021’de beş yıllığına uzatılmış olan yeni Start antlaşmasını askıya aldıkları söylemesi oldu. Yürürlükteki tek nükleer silah antlaşması olan ve START-1 ve START-2 antlaşmalarının devamı olarak görülen bu antlaşmadan Rusya’nın tamamıyla çıkacağı konuşuluyor. Oysa bu antlaşma her iki ülkenin nükleer başlıklarının, uzun menzilli füzelerinin ve stratejik bombardıman uçaklarının sayılarını sınırlıyor ve kontrol ediyordu. Son bir yıldan beri sık sık nükleer silahların kullanılmasının gündeme geldiği düşünüldüğünde bu antlaşmanın önemi daha da iyi anlaşılacaktır.

Putin, ABD’nin etrafa parmak sallayan, dünyayı tehdit eden bir Putin ve Rusya imajı çizmek istediğini gayet iyi biliyor ve onların eline bu fırsatı vermeme adına mümkün olduğunca konuşmalarını sakin ve saldırgan olmayan bir tonda tutmaya çalışıyor. Ulusa sesleniş konuşması da bu tonda gerçekleşti. Ancak bu hafta sonu Çin dış politikası yüksek temsilci ve önceki Çin Dışişleri Bakanı olan Wang Yi’nin Rusya ziyareti var. ABD ve Batı heyecanla bu ziyareti takip ediyor. Wang Yi ile görüşmesinde Putin’in vereceği mesajların satır aralarında daha sert bir söylem olur mu beklentisi var. Bunun yanında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in önümüzdeki günlerde Moskova’ya olası bir ziyareti var. Putin’in Batıya vereceği esas mesajı Xi Jinping’in ziyareti sırasında verme ihtimali de var.

Putin, Ukrayna savaşını bir kez daha Donbass’ı ve buradaki Rusça konuşan halkı korumak için yapılmış bir özel askeri operasyon olarak nitelendirdi; hatta bir tür meşru müdafaa hakkının kullanımı olarak değerlendirdi.

Hafta sonu Münih Güvenlik Konferansı‘nda ABD Başkan yardımcısı Kamala Harris yaptığı konuşmada Rusya’nın insanlığa karşı suç işlediğini söyledi. Savaşın başından bu tarafa Amerika Birleşik Devletleri Putin’i defalarca savaş suçlusu ilan etmiş Rusya’yı da savaş suçu işlemekle suçlamıştı hatta Ukrayna tarafının, olası bir barış anlaşmasının ancak ve ancak Putin’in Uluslararası ceza Mahkemesinde yargılanmasından sonra olabileceğini söylemesi de bunun bir politika olarak benimseneceğini göstermektedir.

ABD’nin nihai hedefi Putin’i Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılatıp cezaya çaptırmak ve Rusya’yı da ağır bir savaş tazminatına mahkum etmek. Zaten bu savaş tazminatı konusunda çoktan harekete geçildi bile. Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler Rusya’nın savaş tazminatı ödemesine karar verdi. Bu ucu açık bir karar. Rusya Ukrayna’nın savaş tazminatını karşıladığı gibi bundan zarar gören bireyler, şirketler ve ülkelerin de zararını karşılamak zorunda kalacak. Çünkü savaş nedeniyle bundan doğrudan ve dolaylı etkilenen bir Avrupa ekonomisi var ve buradaki kayıpların Rusya tarafından tazmin edilmesi istenecek. Aslında ABD, savaş meydanında zayıflatamadığı Rusya’yı savaş sonrası süreçte Batıya daha bağımlı hale getirebilecek şekilde dizayn etmek istiyor. Savaş sonrası Rusya açıkça Batının boyunduruğu altında olacak bir Rusya olarak tasarlanıyor. İşte burada manzarayı Çin bozmaktadır.

Amerikalılara göre Çin, zayıf bir Rusya görmek istemiyor. Zira zayıf bir Rusya’nın Çin’in çıkarlarına ve güvenliğine aykırı olacağını biliyorlar. Çin yönetimi Rusya’yı her şeye rağmen ayakta tutma kararı aldı. Ancak bu defa da savaştan sonra Batıya bağımlı olmayan ama bu defa Çin’e bağımlı olan bir Rusya gerçeği ortaya çıkacak ve bu gerçek Rusya tarafından kabul edilebilir bir gerçek olmayacak.

Putin’den sonra akşam Polonya’da halka hitap eden Biden ABD’nin Rusya’yı kontrol etmek ya da yok etmek arayışında olmadığını söyleyerek, ‘Eğer Ukrayna’da her gün savaş yaşanıyorsa bu Putin’in seçimidir’ dedi. Görüldüğü üzere hem Putin hem de Biden savaşı başlatanın karşı taraf olduğu konusunda ısrarlılar. Biden’ın konuşmasında öne çıkan en önemli not ise ABD’nin tarihinde daha önce hiçbir ülkeye uygulamadığı büyük bir yaptırımı Rusya’ya uygulayacaklarını söylemesi oldu. Bunun yanında Biden, Ukrayna Rusya için asla bir zafer olmayacak diyerek “hiç şüphe olmasın. Ukrayna’ya desteğimiz sarsılmayacak, NATO bölünmeyecek ve yorulmayacağız” dedi.

Sonuç olarak barış çok uzakta; hatta Kaf dağının ardında…

Kaf dağının ardındaki barış

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. batı işi putine yıkarak rusyada devlet millet bağını koparmayı planlıyor gözüküyor zaten ambargonun türüne bakarak da anlayabiliriz bunu.ruslar içerden karışsıın iran gibi savaşta beyaz bayrak çeksin zaten cephede istediği gibi gitmemiyor işler.bakalım öte cephede ukrayna ne kadar direnecek arda kaynayan ukraynalılar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!