ABD’nin dilindeki tehlikeli kavramlar

Barış Doster yazdı…

ABD; işgal ve saldırganlığını açıklamaya, temellendirmeye, gerekçelendirmeye çalışırken, dünyaya demokrasi, insan hakları, özgürlük götürdüğünü söyler ve ekler: “Özgür dünyanın bize ihtiyacı var. Güvenlik ve özgürlük konularında liderliğimiz şart. Biz bu boşluğu dolduruyoruz. Liderlik sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz”. 

Oysa dünyada boşluk yoktur. Tersine, ABD emperyalizminden kaynaklanan fazlalık vardır. ABD; kendisinin kurduğu, kurallarını koyduğu, örgütlerini yapılandırdığı düzeni, saldırı ve işgallerini, dünyaya “istikrar” diye pazarlar. Kendisinin istemediği bir şey olunca da buna “kaos”, “kargaşa”, “istikrarsızlık”, “demokrasi ve özgürlük düşmanlığı” der. Kendi güvenliğini dünyanın güvenliği, kendi önceliğini dünyanın önceliği, kendi çıkarını dünyanın çıkarı olarak adlandırır. 

 Soğuk Savaş’ın başlangıcından bitimine, 1990’lardan günümüze yaptığı tam da budur. Kore’den Vietnam’a, Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Suriye’ye yaptığı tam da budur. Darbelere, darbecilere verdiği desteğin, İsrail vahşetine verdiği desteğin, PKK, PYD, YPG, FETÖ gibi terör örgütlerine verdiği desteğin gerekçesi tam da budur. 

Bu amaçla trilyonlarca dolar harcar ve karşılığını mazlum milletlerin enerji kaynaklarına el koyarak fazlasıyla alır. ABD dolarının küresel rezerv para birimi olması sayesinde fazlasıyla alır. Dünyaya silah satarak fazlasıyla alır. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü, NATO gibi örgütlerdeki nüfuzu, etkisi, liderliği sayesinde fazlasıyla alır. 

Bu kapsamda NATO’nun önemli, özel, özgün bir işlevi vardır. ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan bu ittifak, Soğuk Savaş’ın başlangıç yıllarının ürünü olmakla birlikte, Soğuk Savaş bittiği, SSCB dağıldığı, Berlin Duvarı yıkıldığı, Varşova Paktı tarihe karıştığı halde, varlığını korumaktadır. Çünkü basit, sıradan bir örgüt değildir. Salt bir savunma ve güvenlik örgütü de değildir. Çok daha fazlasıdır. Ekonomi politik öncelikleri, ideolojik tercihleri olan, üyelerini ABD güdümünde tutmaya yarayan bir örgüttür. 

ABD; kurulmasına ciddi destek verdiği Avrupa Birliği üzerinde de güçlü bir nüfuza sahiptir. NATO; ABD’yi Avrupa’nın içinde, SSCB’yi Avrupa’nın dışında, Almanya’yı ise kendi sınırlarında tutmayı amaçlayan kuruluş felsefesiyle, çok tehlikeli bir örgüttür. Darbeler, darbe girişimleri, suikast ve cinayetler, enerji kaynak ve güzergahlarına hakim olmak için verilen mücadeleler, jeopolitik rekabet, ABD’nin stratejik öncelikleri söz konusu oldu mu, NATO dışarıda tutularak, emperyalizm kavramı dışlanarak yapılan tüm analizler, boştur. İstikrar, barış, güvenlik gibi kavramlar, ABD’nin dilinde, NATO’nun sözlüğünde çok tehlikelidirler. Çünkü karşılıklı güvensizlik, en çok ABD’nin işine gelmektedir. Bu sayede hem kendi halkına hem de dünyaya korku salarak, askeri endüstriyel yapı başta olmak üzere ekonomisini, siyasetini, sivil – asker güvenlik bürokrasisini, diplomasisini canlı, diri tutmaktadır. ABD; kendi değerlerini, yargılarını, ilkelerini, kavramlarını, öncülük ettiği uluslararası kurumları, sanki bunlar dünyanın geri kalanı için de vazgeçilmezmiş gibi sunmaktadır. Sanki bunlar, dünyanın yararınaymış, dünyanın çıkarınaymış gibi pazarlamaktadır. 

Bu nedenle ABD’nin dilindeki kavramların, gerçekte neyi kastettiğine dikkat etmek gerekir. Çünkü ABD; kasıtlı olarak iletişim kopukluğu yaratıp, bulanık ifadeler, belirsiz cümleler kurma konusunda kabiliyetlidir. Geçtiğimiz haftalarda ölen ABD dış politikasının en etkin isimlerinden Henry Kissinger, bunu başarıyla kullanmıştır. Müphem, belirsiz diplomatik ifadelerle, ucu açık, yoruma çok açık diplomatik cümlelerle örülü bir üslubu öne çıkarıp, bunu da diplomatik dilde, stratejik belirsizlik olarak kullanmıştır. 

Gerçekte ise ABD’nin olduğu yerde güvensizlik, kargaşa, istikrarsızlık, savaş, çatışma, gerilim, darbe vardır. Ortadoğu bölgesi bunun en somut, en açık kanıtıdır. ABD’nin olmadığı yerde ise istikrar, huzur, güven vardır. Karadeniz bunun en bariz örneğidir.