Avatar
Ceyhun Balcı

Japon tehciri

Ceyhun Balcı yazdı...

Yazıya konu gerçeği öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bildiğimiz bir tehcir varsa o da Ermeni adıyla anılanıydı.

Hemen her 24 Nisan biz Türklerin karabasan günüdür bir bakıma.

ABD ne diyecek?

Bu kez hangi ülke(ler) sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak?

Şükrü Server Aya, Uluç Gürkan, Ali Erdinç, Doğu Perinçek bu önemli başağrımızla ilgili savaşım vermiş kişiliklerden ilk aklımıza gelenler. Her birisinin tarihsel ve hukuksal düzlemde önemli başarıların altına imza attıkları tartışmasız gerçek.

Ya devletimiz ne yapıyor sorusunu sormak kaçınılmaz bu noktada.

Devletimizin Türkiye-Ermenistan ilişkilerini “normalleştirme” tutkusunun bir kez daha depreştiği günlerdeyiz.

Yanlış anlaşılmasın!

Ezeli dostluklar/düşmanlıklar olmayacağı gibi bu ikilikler ebediyete de taşınmaz.

Taşınmamalı.

Bir şekilde koşullar değişir, tutumlar gözden geçirilir ve hatalardan dönülürse her devlet uzun süre karşıtlık içinde olduğu diğeriyle barışabilir. Toplumların karşıtlığının, düşmanlığının zaten söz konusu olamayacağını önemle vurgulamış olalım. Bir ulusta bir başkasına yönelik olumsuz düşünceler ve duygular varsa bilinmeli ki bunun sorumlusu politikacılardır. Venizelos örneği önemlidir bu noktada. Boğazlaştığı Türklerin Ata’sını Nobel’e aday gösterme bilgeliğinde bulunmuştur. Bundan da önemlisi Yunan toplumunun Türklere olan düşmanlığını bastırmıştır.

Türkiye-Ermenistan ilişkileri de bu bağlamda değerlendirilmeli.

Yüzyıla dayanan karşıtlaşma içindeki Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesinin de belirli koşulları olduğu unutulmamalı.

Böyle bir yola girilmeden önce Ermenistan tarafının katillerin heykellerini yıkmasını ummak en doğal beklenti olmalı.

Örneğin Hampig Sasunyan heykeli. Hampig Sasunyan kim midir? Bir katildir her şeyden önce.

1982 yılında Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ın kanı elindedir. Ayrıntısı için bağlantıdaki yazıyı okumanızı öneririm.

https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2021/11/12/kemal-arikan-ve-hampig-sasunyan/

Bir başka heykel Soğomon Tehliryan’a ait olandır. 1921 yılında Berlin’de İttihat ve Terakki’nin önder üçlüsünden Talat Paşa’yı öldürmüştür. Eli kanlı katildir. Tehliryan’ın Almanya’daki sözde yargılaması ve bu hukuk ucubesi süreç sonunda aklanması ayrıca yazılara ve hatta kitaplara konu olacak denli ibretliktir.

Tehliryan da Ermenistan’da heykelle anıtlaştırılan bir başka suçludur.

Şimdi sormak gerek.

Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme sürecine ilişkin görüşmelerde bu ve benzeri önemli ayrıntılara değinilmiş midir? Bu gibi örnekler bir devletin diğerine yönelik düşmanca duygularının ipuçları sayılmaz mı? Öyleyse, bu ipuçlarından yola çıkarak, bu heykellerin varlığının sorgulanması gerekmez mi?

Bunu tartışacak yerde bir başka şeyi tartışıyoruz bu 24 Nisan’da.

Türkiye partisi olmadığı açık olan ama aritmetik nedenlerle pek çok kesimin ilgisini çeken HDP’nin Milletvekili Garo Paylan sözde Ermeni Soykırımı konusunda kendisinden emin şekilde kendince bu olaydan sorumlu olanların adlarının kamusal alanlardan silinmesi için TBMM’ye önerge verebiliyor. Hem de TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan’da.

https://www.veryansintv.com/garo-paylan-utanmasa-bu-heykeli-ankaraya-dikelim-diyecek/

Gelelim yazıya konu olan gerçeğe.

Toplumlara göç ettirilmesi hiç de yeni olmayan ve sayısız örneği olan bir durum.

Ermeni Soykırımı yalanı hiç kuşkusuz emperyalist bir yalan. Bu haliyle emperyalizm için kullanışlı bir aygıt olmayı sürdürüyor. Bu durumda emperyalizme öfkelenmek hiç kuşkusuz önemli bir hak ve gereklilik.

Ama, bu hakkı kullanırken ve gerekliliği yerine getirirken aynaya bakmayı unutmamak da önemli.

Yeterince bilgili miyiz, birikimli miyiz, donanımlı mıyız?

İkinci Dünya Savaşı uzak doğuda Japonya-ABD savaşına evrilince Amerikan yönetiminin ilk işi ülkenin Batı kıyılarında yaşayan Japon kökenli yurttaşlarını göç ettirmek olmuş. Ezici çoğunluğu zaten ABD vatandaşı olan Japon kökenlilerin köklerine ilgi ve tutkusunun iç güvenlik sorunu oluşturmasından korkulmuş. Oysa, bu Japon kökenli Amerikalıların topu yok, tüfeği yok. Dolayısı ile, akla getirilen seçeneğin ABD’nin başına dert açması olasılığı neredeyse sıfır.

Bizde Ermeni Tehciri’ni kaçınılmaz kılan olguda Ermenilerin silaha sarılarak Osmanlı’ya başkaldırmış olduklarını hiç unutmayalım.

Sayıları 100.000’i aşkın Japon kökenliler ABD’nin varlığını sürdürmesi ve iç güvenliğinin zarar görmemesi için ülkenin iç kesimlerine göç ettirilmiş. Bununla da yetinilmemiş. Bir tür toplama kampı sayabileceğimiz oluşumlar içinde denetim altında tutulmuşlar.

Her yılın 24 Nisan’ı yaklaşırken bizleri kaygılandıranlar hakkında bilgili olmanın önemine değinmek için yazıldı bu yazı.

Bir şekilde devletimizin bu bilgiden yoksun olması neredeyse olanaksızdır.

O halde bu bilgiden yola çıkarak karşı harekete geçmek neden akla getirilmez?

Nedeni “tam bağımsız” olamamakta aramak gerekir.

Cumhuriyet’i kurmadan önce çocuklarına sahip çıkmayı önemseyen, Cumhuriyet’i kurmadan önce bağımsızlığın biricik güvencesi olan ekonomik bağımsızlığı tartışan, Lozan’da, Montrö’de ülkenin bağımsızlığını her türlü tartışmanın dışında tutan kurtarıcı-kurucu-devrimci kadro iş başında olduğu sürece sözde Ermeni Soykırımı yalanını ağzına bile alamadı hiç kimse.

Ne zaman ki, askerimizi 23 sente Kore’de emperyalizmin hizmetin sunduk ve kaba deyişle emperyalizmin kullanışlı öğesine dönüştük. İşte o andan başlayarak her şey değişti.

Lord Curzon’ın Lozan’da not edip katlayarak cebine koyduğu başlıklar bir bir karşımıza çıkartıldı.

Çare Cumhuriyet’tedir…

Böyle biline, çare buluna!

Çare olduğu apaçık olana Cumhuriyet ayarlarına bir an önce dönüle.

 width=

 width=

 width=

Japon tehciri

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 24 Nisan 2022, 15:43

    Evet Cumhuriyet ayarlarına bir an önce dönülmelidir.
    Cumhuriyet tam anlamıyla uygulanmalıdır …
    Yakındır…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!