Erdem Atay
Erdem Atay

Burası neresi? Ya istiklal ya distopya!

featured

Erdem Atay yazdı…

Kabul edelim, toplum olarak çok büyük bir psikiyatrik vakayız. Bireylerimizin akıl sağlığı da yerinde değil, doğal olarak toplumun da…

O yüzlerce üniversitelerimizin çok değerli sosyologlarını da gördüğümüz yok! Biri de çıkıp, “Biz ne yapıyoruz?” demiyor.

Onlar o müthiş bilgilerini (!) konuşturmayınca, birey de toplum da aklını gün geçtikçe yitirmeye devam ediyor.

Öyle ki… “Bu ülkede ne olsa şaşırmayız”, sorusunun cevabı yok artık bizim için. Her şey olabilir. Oluyor da…

İşte bu ‘her şey’ olurken bireyler olarak bizler de büyük bir yanılgının içerisine düşüyoruz. Bu saçma sapan ve akıl almaz olayları tartışmaya başlıyoruz.

Bilincimizi kaybedercesine birilerini savunuyor, birilerini yerin dibine sokuyoruz.

İlke mi?

Kaldı mı ki?

İlkesizlik artık ruhumuza işledi ve bu durum bizim için artık çok normal.

***

1800’lü yıllarda yaşayan ve insan psikolojisini ‘zihnin kimyası’ olarak tanımlayan ünlü İngiliz Filozof John Stuart Mill dünya literatürüne bir kelime kazandırmıştır.

O kelime, ‘distopya’dır.

Peki nedir distopya?

Otoriter ve baskıcı sistemin toplumda yaratmış olduğu akıl tutulmasıdır…

Bireyi birey olmaktan uzaklaştırmayı hedefler…

Kötü ve dipsiz bir dünya yaratma amacını taşıyan distopya, bireyin sistemin dayatmalarına maruz kalıp çöküş yaşadığı ve olumsuz duygulardan asla kurtulamadığı bir evreni tanımlar.

Ama bence distopyayı en kısa ve anlaşılır olarak anlatan ifade, ‘olmayan yer’ ifadesidir.

Evet…

Şu an biz ‘olmayan bir yer’deyiz! Büyük bir distopyanın içerisindeyiz. Normal olan çok şey kalmamış gibi.

Dün kiraya 2 bin TL verirken, bugün 15 bin TL isteyen ev sahibine şaşırmıyoruz.

Mesela bir askerin kışlada görmesi mümkün olmayan koskoca bir Korgeneralin NATO toplantısında boş çay bardaklarını toplaması bize garip gelmiyor.

Dışişleri Bakanı yerine biri tarafından atanan Cumhurbaşkanı Sözcüsünün bu toplantıyı ülke adına neden yaptığını kendimize soramıyoruz.

Yardım kuruluşumuz Kızılay’ın, anonim şirketi gibi çalışması, alışveriş merkezi olması sadece bir gün gündemimizde.

Takkeli ve cübbeli bir amirali değil de, Anayasal hakkını kullanarak ona tepki gösteren amiralleri cezalandırmaya kalkıyoruz.

Hayvanat Bahçesi müdürü TÜBİTAK’a genel müdür yardımcısı olarak atanıyor ve bu artık bizler için çok normal.

Mafyanın, birini öldürme ihtimalini konuşmak bizlerin gündelik sohbetleri arasında…

Türk Ordusu üniforması giymiş düşmanın Genelkurmay Başkanını esir aldığı, bir başka Genelkurmay Başkanının da tutuklandığı ve hiç de şaşırmadığımız bir dünyanın içindeyiz.

Mesela bir cumhurbaşkanı ve bir bakanın halka ‘adi’, ‘şerefsiz’ demesi hoşumuza gidiyor artık. ‘Sürtük’ lafına biraz bozulabiliyoruz ama.

Diyanet İşleri evlatlık aldığımız evladımızla evlenebileceğimizi söyleyince konu ertesi gün kapanıveriyor. Ama evlatlık alan babaların aklına hayatı boyunca unutmayacağı, evlatlığına her baktığında ‘tövbe estağfurullah’ diyeceği bir kapı aralanıyor, umursamıyoruz.

Üniversitelerin arpalığa döndüğü, YÖK’te tanıdığı olanın ya da rektörle kanka olanın profesör ünvanını kolayca alabildiği, bilimin olmadığını herkesin bildiği ama herkesin kendisini kandırdığı saçma sapan bir yerdeyiz.

Normal bir memurun nasıl olur da 10 yılda milyon dolarlık villalarda oturabildiğine, yanında da 3-5 tane çiftliği, dairesi olabildiğine anlam veremiyoruz ama garipsemiyoruz da artık.

Adliyeye düştüğümüzde, ‘Bu hakim şu tarikatta, bana ceza vermez’,bu savcı şu cemaatin adamı bana kesin soruşturma açar’, ‘şu mübaşir bizim akraba dosyada gereken ne ise hallederiz’ diye konuşulduğu ama hala hukuk varmış gibi yapılan bir ülkenin çocuklarıyız.

Kendimizi kandırıyoruz.

Binlerce örnek yazabiliriz. Gerek yok.

Gerçekten bir distopyadayız.

***

Bunca örneği vermemin sebebi yaşadığımız distopyada çok önemli bir farkındalığı sizlere hatırlatmak.

Ama yazıyı okuduktan sonra kafanızı takmayın, unutun ve o müthiş distopik evreninize geri dönün, olur mu?

***

Değerli okurlar…

Bu ülkenin harcı Atatürk’tür, cumhuriyettir. Bu ülke insanının yüzde 70’i Atatürk’ü çok sever.

Birçoğu kendisini Atatürkçü olarak tanımlar.

Cumhuriyette yaşamaktan büyük memnuniyet duyar.

Eminim ülkenin neredeyse yüzde 80’i hayatında en az bir kez yürekten ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demiştir.

Çok değil, 2000’li yılların başına gidelim. Bu ülkenin en büyük sesi Atatürkçülerin sesidir.

Peki şimdi öyle mi?

***

İşte size ölümle sıtma arasında bir dünya…

6’lı masa..

Demokrat Parti.

Atatürk ve cumhuriyet karşıtı.

Gelecek Partisi.

Atatürk ve cumhuriyet karşıtı.

Deva Partisi.

Atatürk ve cumhuriyet karşıtı.

Saadet Partisi.

Atatürk ve cumhuriyet karşıtı.

İyi Parti.

Kesinlikle Atatürk devrimleri karşıtı.

CHP.

Kesinlikle Atatürk’ün partisi değil, ikinci cumhuriyetçi…

***

Bu 6’lıya katılanlardan HDP.

Atatürk ve cumhuriyet düşmanı.

TİP.

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı.

***

Peki ya Cumhur İttifakı?

AKP.

En büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı.

MHP.

Atatürkçülüğünden eser yok. En büyük Atatürk ve cumhuriyet düşmanı partilerden birinin en büyük ortağı.

BBP.

Atatürk ve cumhuriyet karşıtı.

***

Distopya ne mi?

İşte tam olarak bu.

6’lı masa adayını açıklayınca Saadet Partisi binasına asılan koca Atatürk portresidir distopya.

Saadet Partisi binasının önünde ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganlarının atılmasıdır.

Milli Görüşçülerin Kılıçdaroğlu’na ‘mücahit’ demesidir.

Kendisine Atatürkçü ve Cumhuriyetçi diyen Vatan Partisi’nin AKP’yle ittifak kurmak için çırpınmasıdır.

6’lı masa adayını açıklayınca en ağır abi Atatürkçülerin, ‘Atatürk cumhuriyeti kazanacak’ diye bağırmasıdır.

Emekli askerlerin sevinçle oy verme sırasına girmesidir.

Sözde Atatürkçü ve cumhuriyetçi gazeteci ve yazarların mutluluktan sevinç çığlığı atmasıdır.

En büyük CHP düşmanı Gelecek, Saadet ve Demokrat Partinin CHP ile kolkola girmesidir.

Yılmaz Özdil’in kovulmasına şaşırılmamasıdır.

Koca koca sözde cumhuriyetçi gazetecilerin Mehmet Cengiz’e büyük sevda (!) beslemesidir.

Şirin Payzınların Atatürkçü olduğuna inanıp da Nihat Gençlerin AKP’li olduğuna inanılmasıdır.

Sezgin Tanrıkuluların cumhuriyetçi olduğuna ikna olup da Birgül Ayman Gülerlerin CHP düşmanı olduğunun düşünülmesidir.

***

Değerli okurlar….

Ülkede saflar belirlenmiştir.

Her iki tarafta da her görüşten kişi vardır. Ancak bu denklemde bir tek Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve milliyetçiler yoktur.

Bilerek ve isteyerek alınmamıştır. Çünkü her iki tarafın da amacı Atatürkçüleri ve Cumhuriyetçileri tasfiye etmek, milliyetçi duyguları yerle bir etmektir.

İkisi de 1921’e dönmek istemektedir. Ama kendisine Atatürkçü ve cumhuriyetçi diyenler bunu bilmesine rağmen asla ama asla bu durumu umursamamaktadır.

Erdoğan kazanırsa cumhuriyet yıkılacak” diyenle, Erdoğan yenilsin de gerekirse cumhuriyet yıkılsın” diyenlerin, yani ölümle sıtma arasındadır Türkiye.

Cumhuriyeti yıkmaya yemin etmiş Erdoğan’ın devrilmesi için bizden istenen cumhuriyeti yıkacağını mutabakat metnine alenen yazmış olan partilere oy vermemizdir.

Bu bireylerin birey olmaktan çıktığı bir akıl tutulmasıdır.

Bu yaşadığımız ülke artık ‘olmayan bir yer’den ibarettir. İçindekilerin bilincini ve ilkesini yitirdiği…

Bir vatandaş Atatürkçü, cumhuriyetçi ve milliyetçiyim diyorsa çıksın bu aklını yitirmiş evrenden, gerçeğe dönsün ve distopyaya inat haykırsın!

Ya istiklal ya ölüm!

Burası neresi? Ya istiklal ya distopya!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

19 Yorum

  1. 12 Mart 2023, 02:05

    Harika bir yazı olmuş… Erdem Atay yine bildiğimiz gibi…

  2. 11 Mart 2023, 20:27

    Daha nasıl anlatılabilirki

  3. Müthiş bir yazı. Duvarlara asılmalı.

  4. 11 Mart 2023, 12:26

    Gecenin en karanlık anı, aydınlığın en yakın olduğu zamandır. Distopya dediğin Saadet Partisinin Atatürk Posteri açıp Laikliği savunması, aydınlığın ilk ışıklarıdır. Bu oluşumu göremeyip, İstiklal ve Ölüm arasında sıkışmanız, fikirlerinizin henüz, berraklık kazanma evresinin başlamadığını göstermektedir .

    • Saadet partililer hemen ertesi günü Atatürk posterine ve 10. Yıl marşına Çok yazık dediler. Bunu bilseydiniz belki Erdem Ataya bu cevabı vermezdiniz. Ya istiklal ya ölüm günlerini yaşayacağız. Öyle görünüyor

  5. cok guzel ıcımdekılerı seslendırmıssınız.bravo

  6. ak trolleri dahil tum satilmislarin saldiriya gectigini gormek gercekten ne buyuk saldiri ve Cumhuriyetin tehlike altinda oldugunun ispatidir.

  7. Bu yazıyı, Bab-ı Ali Kılıcı görüntüsüyle ve Erdem Atay’ın sesini duyarak okudum. Yorumculardan biri kendi sığ muhakemesinde yargılamış kendince. Ben de kendi hissimi yazayım o zaman: Bu yazı hayatımda okuduğum en vurucu, enerjisi en yüksek, en dirençli, en çarpıcı, gerçekleri yüzümüze vuran, az sözcük ile çok şey anlatan, en açık, anlaşılır ve net yazılardan birisi belki de birincisi idi. Uyandırır böyle yazılar. Okunması dileğiyle…

  8. Erdem bey , Muharrem ince ve Ümit Özdağ ittifak yapacak diye sevindik ama onuda beceremediler..Bu Halk Tüm bu siyasetçileri haketmiyor..Ama herşey eğitim seviyemizin yetersizliğinden kaynaklanıyor..Bence bu ülkenin öncelikli sorunu Eğitim..

  9. 11 Mart 2023, 05:07

    Yüreğinize,kaleminize sağlık Erdem bey,VERYANSINTV her daim var olsun.

  10. 11 Mart 2023, 00:17

    her devlet ve rejim sisteminin maalesef bir ömrü var. burada önemli olan. Cumhuryet tamamen bitse bile yerine kurulacak devlet laik, bölüşümcü, kamucu olmalı.

  11. – Tum durumlar
    – Tum referans noktalari icin
    – Tum kordinatlarinda
    – Tamda olmasi gereken durumdadir

    Klasik katmanin 4 temel ilkesinden 1 tanesi boyle soyluyor. Bence herseyde bir guzellik vardir Erdem…

  12. Helal!Adam demiş ki yorumunda “Hayatımda okuduğum en saçma sapan yazı”.Çüşşş!Erdem Atay bu tipi tarif ediyor tip kız çok saçma bu yazı diyor.Al sana distopyanın olay yerindeki ispatı!

  13. Herşey apaçık ortada iken neden körü körüne bu zihniyeti destekliyor bizim haklımız !
    Uyan Türk milleti uyan !!!
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık Erdem bey
    Hep çoğalarak var olun Veryansın Tv 🇹🇷

  14. Hayatımda okuduğum en saçma yazılardan biri

  15. herkesten bizim düşündüğümüz gibi düşünmesini beklemek ne hoş. bizim inandığımız gibi inanmasını beklemek. ne büyük karmaşa. bunu yapamayız. ama insanların özgürce inandığı özgürce düşündüğü özgürce yaşadığı bir yapı inşa edebiliriz. bu meselelerin birçoğu çok çok konuşulmuş sonuca bağlanmıştır. bu meseleleri bu çözümleri ne kadar hafife alıyoruz.
    bedelli askerlik meselesi vardı mu millet bunu zamanında tartışmış çözmüş ama tekrar geldi ve kabul edildi. her tartışılan mesele yok edilmek için tartışmaya açılıyor malesef.

  16. Size göre
    iktidardakiler bu kadar ‘Atatürk ve Cumhuriyet’ düşmanı ise ve ancak bu kadar olabiliyorlarsa
    Tanrım bu ülkeyi Muhalefettekilerin iktidar olunca ‘Atatürk ve Cumhuriyet’ düşmanlıklarından korusun Erdem Bey…
    Distopyadan selamlar…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!