Erdem Atay
Erdem Atay

O madende ne gördüm?

Erdem Atay yazdı...

featured

Amasra’ya girdiğimizde kömür kokusu her yeri sarmıştı. Madenin içi için için yanıyor, dumanları kirli hava tahliye borularından tüm kente boşalıyordu.

Maden çevresine geldiğimizde, bir yanda arama kurtarma çalışmaları yapanlar, bir yanda ailelerin toplu bekleyişi, bir yanda basın ordusu, bir yanda koordinasyonu sağlayan görevliler, bir yanda da kontrolü sağlamak için görevlendirilmiş polis ve bekçiler…

Beklemeye koyulduk…

Süleyman Soylu açıklama yapacak’ demişlerdi. Saatlerce hazır olda bekledi tüm basın mensupları… Gelen giden yok! Ne oldu, ne bitti, tek bir yetkili saatlerce bir cümle dahi söylemedi.

Kimse maden ocağında kaç kişinin olduğunu dahi bilmiyor, canlı var mı, çıkarlar mı ağızlarını bıçak açmıyordu. Maden ile ilgili soru işaretlerini konuşmak ise yasak…

Birçok televizyon küçücük, neredeyse bir metrekarelik alanda canlı yayın yapmaya çalışıyordu.

Ama A Haber’in durumu başkaydı.

A Haber koca canlı yayın aracını çekmiş, en kral yeri kapmış, etrafına da güvenlik duvarını örmüş, adeta küçücük alanda hegemonyasını kurmuş bir şekilde yayınını yapıyordu.

Yayın zaten madendeki patlamadan daha fazla, ‘İşte devlet, işte AKP, işte Süleyman Soylu’nun büyük çabası’ sözleriyle ilerliyordu…

Ya madenciler!

‘Bakın gördüğünüz gibi devlet tüm gücüyle burada, madencileri kurtarmak için canla başla savaşıyor’ diyorlardı.

Ne olursa olsundu onlar için, yeter ki AKP kötü bir şey yapmış algısı oluşmasındı. Canhıraş (!) yayın yaptı…

Baktık ki, açıklama gelmeyecek, kimsenin de bir şey yaptığı yoktu. Bir şekilde madenin girişine gitmemiz gerekiyordu.

Girdik…

Sanırım benden başka gazeteci yoktu orada…

***

İşte oraya girdiğimizde anladık, tüm madencilerimizi kaybettiğimizi. Daha saat sabaha karşı 4’tü. Henüz 23 madencimizin bedenine ulaşılmış haberleri resmi rakam olarak geçiyordu. Öğrendik ki içeride 17 işçi daha var.

Acı haberi ise aramalara yardımcı olan bir görevliden aldık: İçeride 17 kişi var, hepsi hayatını kaybetmiş durumda. Onlar çıkarılacak!

Maden asansörüne giriş için çok sayıda madenci bekliyor, Türkiye Taşkömür Kurumu (TTK) uzmanları ise hazırlık yapıyordu. Ve yine öğrendik ki, bu uzmanlar ‘canlı’ değil, ölü bedenleri çıkarma konusunda uzmanlarmış!

Sordum birisine…

‘Bu sırtınızda taşıdığınız ceset torbaları mı?’

‘Yok yok!’

‘Nedir?’

‘Yok ceset torbası değil, teçhizatlarımız.’

Doğru söylemediği o kadar belliydi ki… Ne yapsın, beni aile yakını sanıyor ve konuşamıyordu. Umudunu yitirmeden bekleyen ailelere baktım o ara…

Vakur bir şekilde duruyor, nemli gözlerle yakınlarının çıkarılmasını bekliyorlardı.

İnanın hiçbiri gözlerini madenin girişinden ayırmadı. Şimdi çıktı çıkacak diye beklediler. Ama gerçek o değildi!

***

Önce iki madencimizin cansız bedeni çıkarıldı. Ceset torbalarına konulmuştu. Aileler çığlıklar atmaya başladılar. Gelen hangi madenciydi kimse bilmiyordu ama içimiz parçalanıyordu. Görüntülerin alınmaması için uğraşan polisler etten duvar örüp hem insanların önünü kapatıyordu hem de geçişleri tutuyordu.

Sonra iki daha…

Sonra dört daha…

Sonra bir dört daha…

İşte o sırada A Haber’den ses yükseliyordu. ‘Evet, madenciler tek tek çıkarılıyor, önce ilk müdahale ambulansta yapılıyor, arkasında tedavi için hastaneye sevk ediliyor’ diyordu. Alenen yalan söylüyordu. O görevini yapıyordu.

***

… A Haber’den ve benzer kanallardan sürekli şu cümle tekrar ediliyordu, ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın yapacağı Diyarbakır gezisini sırf bunun için iptal etti, yarın Amasra’ya gelecek’.

Büyük bir karar almış gibi sözler söyleyen gazetecileri ve yayıncıları görünce mesleğimden utandım.

Evet, Erdoğan gelecekti…

Hava ağarmaya başladı.

Erdoğan’dan önce 4 helikopter geldi. Bu helikopterde Erdoğan’ın özel korumaları vardı.

***

Ben de canlı yayında kullanacağımız bazı malzemeleri almak için uzakta park etmek zorunda olduğumuz araca gittim. Büyükçe bir araziye sahip olan maden ocağının içinde koca bir otopark vardı. Gazeteciler, bazı görevliler, aileler… Buraya park etmişti araçları. Sordum, ‘Aracımızı buraya getirmek istiyorum, sıkıntı olmaz değil mi’ diye sordum polise. ‘Hayır, şimdi buradaki tüm araç sahiplerini arıyoruz, onlar da çıkartacak’ dedi.

‘Neden’ dedim, ‘Beyfendi gelecek’ dedi.

‘Yahu beyfendi yine gelsin, bu kadar insan nereye park edecek aracını, ayrıca biz basınız’ desem de, ‘yapabileceğimiz bir şey yok’ dedi.

Yürüdüm, araçtan ekipmanları aldım, tekrar yöneldim maden ocağının kapısına…

Çok sayıda Özel Harekat gelmişti.

Arkamı bir döndüm, Hazır Kuvvet polisleri geliyor. Benim gördüğüm sadece 4 otobüstü. Hepsi de tamamen doluydu.

Çevik kuvvet geldi sonra.

Asayiş geldi..

Terörle Mücadele de oradaydı…

Kaçakçılık ve Organize Suçlar’dan da ekip ocağa varmıştı.

Ya Siber, o eksik olur mu? O da oradaydı.

Saat 10 civarıydı, kafamızda helikopterler uçmaya da başladı.

Her geçen dakika dolmaya başlıyordu saha…

Ama koruma ve polislerle dolmuştu alan.

Öyle bir an geldi ki, polis ve korumalar orada bulunan vatandaş, kurtarma ekibi ve basından çok daha fazla olmuşlardı.

Basına ayrılan küçücük yerde, karşılıklı yürümenin bile imkanı olmayan bölgede, bizlerden sağlıklı yayın yapmamızı istiyorlardı. Yayınlarımızı yaptık, birçok partinin heyeti geldi. Sırayla AFAD Koordinasyon Merkezi’ne geldiler. Bakanlardan bilgileri alıyorlardı.

12’de gelmesi beklenen Erdoğan, nihayet gelecekti. Saat 14 olmuştu.

Ben de o gazetecilere ayrılan bölgeden araca gitmek için hamle yaptım. Polisler izin vermedi, ‘Geçemezsiniz, yasak!’.

‘Neden yasak yahu, aracıma gideceğim, bir şey almam lazım’ dedim. ‘Hayır çıkamazsınız’, dedi.

‘Neden çıkamam?’

‘Beyfendi gelecek az sonra’

‘Ne yapacağım ben beyfendiyle memur bey, çıkmam lazım’

‘Çıkamazsınız, dilerseniz diğer taraftan çıkıp geçebilirsiniz, çünkü beyfendi buradan gelecek’

‘Yahu diğer taraftan çıkarsam 20 dakika fazladan yürümem lazım, beyfendi oradan geçecekse ben ne yapacağım ona’

‘Hayır beyfendi çıkamazsınız’ dedi.

***

Olay aynen böyle!

‘Beyfendi’ gelecek, onun geldiği yerden geçemezmişim!

Resmen hapsedildik. Çıkış ne mümkün!

Abartmıyorum, binlerce koruma ve polis! Olacak iş değil!

Bir kişi için bu kadar büyük önlem… Hele ki, kendi ülkesinde, kendi milletinin karşısında bu kadar koruma neyin nesi?

İddia ediyorum. Maden ocağında mahsur kalan madencilerimiz için devletin geçtiği teyakkuzun on katı Erdoğan gelecek diye uygulandı.

Bunaldım, bir köşeye geçtim. Erdoğan’ın ‘bölgede incelemelerini ve ardından kader konuşmasını yapması ve bölgeden ayrılması için’ bekledim.

Çıkışı yaptı…

Ben de arkasından…

Aman Allah’ım… O son model arabaların biri geçiyor, biri gidiyor… Üstelik son süratle. Yüzlerce araba… Yüzlerce polis…

Tam ben çıkış yaparken, polisler de dönüş yoluna geçmişti.

Bir emniyet amiri geldi ve bir anda şu sözleri söyledi:

‘Burada 20-25 kadar ekip kalsın, Kılıçdaroğlu gelecekmiş!’

Yani Erdoğan için ayrılan bin polisten sadece 25’i kalacak!

***

Sırtında ‘Hazır Kuvvet’ yazan bir polisin yanına geldim.

Ankara’da 2018’de kurulan ve 2020 Ağustos’unda da İstanbul’da devamı niteliğinde oluşturulan Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğüne bağlı polisler…

Sordum.. ‘Bu Hazır Kuvvet neyin nesi?’

‘Cumhurbaşkanlığına bağlıyız.’

‘Yani Cumhurbaşkanı nereye giderse oraya mı gidiyorsunuz?’

‘Evet.’

Polis ‘evet’ derken o kadar bıkmış bir hali vardı ki…

‘Nasıl yani, Erdoğan nereye siz oraya mı?’

‘Evet.’

‘Kaç kişisiniz?’

‘İstanbul ekibiyle birlikte toplam bin kişi var’

‘Bu bin kişi sadece Erdoğan’ı takip eden ekip mi?’

‘Evet.’

***

Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir güvenlik önlemi olduğunu sanmıyorum. Akıl alır gibi değil. Erdoğan gider gitmez, alanın boşalması zaten her şeyi anlatıyor.

***

Kısaca herkes… Basın dahil… Herkes işini bıraktı. Erdoğan’a odaklandı. Bir kişi gelecek diye alandaki herkes potansiyel Erdoğan düşmanı muamelesi gördü. Herkes gerildi.

***

Halbuki canımız çok sıkkındı.

Acılarımız vardı. Acılarımıza sözde ortak olmaya gelenlerin kargaşası acılarımızı sinir harbine bıraktı.

***

Giden gitmişti artık. Haberlerde hala, ‘Devletimiz gerekli ne varsa her şeyi yaptı, Erdoğan da buraya gelerek başsağlığı dileklerini iletti’ deniliyordu.

Ama benim aklım hala maden ocağının içine girmeden önce madencilerin okuması için akan yazıdaydı.

Arama sırasında da hala yazıyordu.

‘Önce iş güvenliği!

Uğur ola madenci!

Allah’a emanet

Hayırlı işler…

Geçmiş olsun!’

***

Uğur ola madenci yazarken, madencilerimizin naaşlarını taşıyordu madenci dostları…

… ve biz yine Türkiye’nin yaşadığı bir acıyı yüreğimize gömüyorduk.

Giderken devletin bana içimden söylettirdiği tek söz şu oldu:

‘Sana uğur ola madenci, yeter ki Erdoğan’ın ayağına taş değmesin!’

O madende ne gördüm?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

14 Yorum

  1. Maden işçilerimize Allah rahmet eylesin, biz burada kahrolduk, tüm ailelerine sabırlar diliyorum. Acaba çok mu zordu, bir sensör koymak, havalandırma sistemlerini iyileştirmek, ölçüm yapmak çokmu pahalıydı.

  2. 18 Ekim 2022, 11:25

    Bağımsız gazeteciliğiniz için minnettarız.

  3. 18 Ekim 2022, 09:50

    Abi hem erdoğan’ın herşeye karışmasından rahatsızsınız hemde madenin güveliği gibi bir meseleden erdoğan sorumlu gibi konuşuyorsunuz. Devletin organları neden çalışmıyor, memurlar neden yargılanmıyor? Herkes çarkını kurmuş, rüşveti, adam kayırması, liyakatsizliği gırla gidiyor. Diyorlar ki erdoğan yaptı. Hayır erdoğan yapmadı bunu erdoğan’ın yapmadığı bu b.ktan düzeni hiç ellememekti. Eski Türkiye’nin hastalıkları aynen devam ediyor. Türkiye eskiden de bu kadar kötü, bu kadar adaletsiz ve bu kadar kokuşmuştu. Bu sebeple memurların ekseriyetinden tiksinti duyuyorum. Haram,helal bilmeyen Allah korkusu olmayan yaratıkları ancak sopa gücü durdurur ama o da bizde yok.

  4. Sağolasın, günlerdir aynı şeyleri veren, sorgulamasız duygu sömürülerini tekrarlayıp, bıkkınlık getiren ana akım medyamıdır nedir, ne ise, sizin cümlelerinizle gerçekden gidip yerinde görmüş gibi olduk.

  5. 18 Ekim 2022, 07:18

    dinle afyonlanmış aymaz, cahil bir topluluğun (millet, ulus denemez asla) gönüllü köleliği……
    herşeyi sonuna kadar hakediyoruz abicim

  6. Binlerce korumayla dolaşan bir insan kader planına inanmıyor demektir.

  7. 17 Ekim 2022, 21:25

    En az madenci yitimleri kadar acı verici olaylar yaşanmış Amasra’da. Yazıdan anladığım bu.

  8. 17 Ekim 2022, 20:10

    Yazık çok yazık! Bu kadar günahla nasıl nefes alabiliyorlar?

  9. Soru: Cumhuriyet tarihinde ülkemize Reis den fazla zarar veren bir lider başa geçti mi?
    Cevap !!!
    Cevap: Reis BM kürsüsünde tam bir Türk Milliyetçisi gibi konuştu, altına imzamı atarım..( Sevgili Erdem Bey bu söz tanıdık geldi mi ) sizi kırmak niyetinde değilim, sadece saf olmayalim diyorum..
    Reis ne yaparsa ya da söylerse haklıdır, onunla kimse yarışamaz, bu millet bu kadar saf, ve cahil oldukça…

  10. Beyefendi?????

  11. sözün bittiği yer ve hazin manzara gazeteci gözüyle bundan güzel anlatılamaz.teşekkürler.Hepimizin başı sağolsun.

  12. Abi sadece bu yazı bile memleketin halini muntazam anlatıyor. O şatafatlar gelip geçer de, hatırlanan yoksul madencilerimizle ailelerinin, bir de acılı basın mensubunun bu hikayesi olur.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!