Hüseyin Vodinalı yazdı…
Bir anda Türkiye’nin Montrö anlaşmasını rafa kaldırdığı haberleri yağmaya başladı.
Şöyle haberler:
SON DAKİKA: Türkiye, NATO gemilerinin Karadeniz’e girmesine izin veriyor!
Ama sadece F16 jetleri alırlarsa!
Diyorlar ki; “Türkiye, Karadeniz’deki konumunu teslim etti ve mayın temizleme bahanesiyle Montrö Sözleşmesi’nden vazgeçti.
Ayrıca mayın temizleme için Romanya ve Bulgaristan’ın yanı sıra diğer NATO ülkelerini de kabul ediyor.
Bulgaristan, Romanya ve Türkiye, diğer NATO ülkelerini Karadeniz’in temizlenmesi ve deniz yollarının güvenliğinin sağlanmasına yönelik girişime katılmaya davet etti.
İsmi açıklanmayan diğer iki ülke, Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın yanı sıra Karadeniz’in bazı kısımlarındaki mayınları temizlemek için ortak bir filo oluşturmayı planlıyor.
Karadeniz’de Ukrayna’ya Yardım Edecek Denizcilik Koalisyonu, aynı şeyi yapmak, mayınlardan arındırmak ve buna ek olarak Ukrayna’yı saldırı ve baskın araçlarıyla donatarak “güvenliğini sağlamak” için yola çıkan Büyük Britanya ve Norveç tarafından yönetiliyor.
Türkiye, kararlarını ABD F-16 jetlerinin alınmasına bağlıyor.
Türkiye, “ABD’nin F-16 savaş uçaklarını edinmesi ve modernize etmesi yönünde olumlu ve sağlam adımlar atmasını bekleyerek” ABD ve İngiliz gemilerinin geçişine izin verme konusundaki pozisyonunu müzakere etti.
Üç ülke arasındaki anlaşma bu hafta İstanbul’da imzalanacak. Görev, anlaşmanın imzalanmasından kısa süre sonra başlayacak.”
Oysa Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, bir süre önce yaptığı yazılı açıklama ile Montrö gereğince ABD dahil diğer NATO müttefikleri deniz kuvvetlerinin Karadeniz’e geçişlerinin yasak olduğunu bildirmişti.
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları da 5 gün önce; İngiltere’nin Ukrayna’ya göndermek istediği mayın avlama gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçişine izin verildiğine dair iddiaları yalanlamıştı. Türkiye’nin, söz konusu gemilerin boğaz geçişine izin vererek Montrö’ye aykırı davrandığı iddiasının kesinlikle gerçeği yansıtmadığını bildiren kaynaklar, savaşın başından beri boğazlardan savaşan tarafların bayraklarını taşıyan bir savaş gemisinin geçişine müsaade edilmediğini aktardı.
Montrö konusunda en güvenilir kaynak olan E. Amiral Cem Gürdeniz ise çıkan son haberlerin dezenformasyon olabileceğine dikkati çekti ve sahte bayrak uyarısı yaptı:
“Romanya’da çıkan Newsweek Dergisi, Montrö Sözleşmesi hilafına Türkiye’nin İngiliz Donanmasından Ukrayna’ya hibe edilen iki mayın avlama gemisine geçiş izni verdiğini iddia ediyor. Ben bu haberin dezenformasyon olduğunu değerlendiriyorum. Ancak Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın batı Karadeniz’de Ukrayna mayınlarını temizlemek üzere ortak hareket edeceğine dair haber pek çok açık kaynakta teyid edildiği üzere doğrudur. Bu kapsamda Karadeniz’in açık deniz alanlarında deniz ulaştırmasına tehdit teşkil edecek Ukrayna mayınlarının temizlenmesi öncelikli bir ihtiyaçtır. Ancak bu temizlik harekatı sırasında özellikle bazı Karadeniz dışı NATO ülkelerinin Karadeniz’de yeni kışkırtmalar yaratmak amacıyla bu gemilere beklenmedik sahte bayrak sürprizleri hazırlamasına da hazırlıklı olmak gerekir. Bu harekat tüm sahildarlar ile koordineli yürütülmelidir.”
İngiltere, 2022 Mart’ında İstanbul’da varılan Rus-Kiev anlaşmasını bozduğu gibi, şimdi de ABD’nin yakalandığı zor durumdan yararlanarak yeni bir provokasyon peşinde.
O mayın gemileri İngiliz bayrağıyla bile geçse Boğazlar’dan Rusya Karadeniz’de gördüğü anda vurur.
Ukrayna bayrağına bile gerek yok.
İngiltere çok tehlikeli bir ülke.
İşi gücü yalan dolan ve fitne fesat.
Gazze’deki 7 Ekim saldırılarının ardında Hamas’ın İngiltere kolunun olduğundan ve bunların Netanyahu ile tanışıklı dövüş yaptığından eminim.
İngilizler çökmekte olan kocaoğlan kuzenleriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor ve bizi de ateşe atmaya çalışıyor.
Kıbrıs’ta ayrı bir fitne dönüyor, Karadeniz’de ayrı.
Bu bana Türkiye’nin Musul’u kaybettiği 1924 Nasturi ayaklanmaları ve Şeyh Sait isyanını hatırlatıyor.
O zaman da bunların arkasında Lozan’ı hazmedemeyen İngilizler vardı.
Bölgemizdeki tüm etnik ve dini kumpasların patenti tarihsel olarak Londra’dadır.
Şimdi tam Ukrayna’da yenilgiyi kabul etmeye hazırlanan ABD’ye karşı yeni bir tezgah hazırlanıyor.
Avrupa’da son bir haftadır savaş histerisi yayılıyor.
İsveç Sivil Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı ülkeye savaşa hazırlanma çağrısında bulundu
Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Avrupa’da çok sayıda üst düzey askeri ve siyasi yetkili, yakın gelecekte kaçınılmaz bir savaş olacağına dair korku salıyor.
Bunlar arasında Hollanda Genelkurmay Başkanı Martin Wijnen, Belçikalı Michel Hoffman ve Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius da var.
Şimdi onlara Türkiye’nin NATO onayını bekleyen İsveç’in Genelkurmay Başkanı Mikael Büden ve Savunma Bakanı Karl-Oscar Bohlin de katıldı.
İsveçlilere bir de çağrıda bulundular: Tüm vatandaşları ülkenin topyekun savaşa hazırlanmasına katkıda bulunmaya çağırıyoruz.
Halkı bu senaryoya hazırlamak amacıyla Sivil Savunma Bakanlığı, İsveççe ve İngilizce broşürlerin toplu dağıtmaya başladı.
Aynı savaş histerisi çiçeği burnunda NATO üyesi Finlandiya’da da var.
ABD, biraz da Arktik’teki yeni rekabetin heyecanıyla bölge devletlerini Rusya ile kendi jeopolitik çatışmasının içine çekmeyi planlıyor.
Ayrıca bunlara ek olarak, NATO’nun Soğuk Savaş sonrası 40.000’den fazla askeri Baltıklardan Polonya ve Almanya’ya kadar uzanan bir tatbikat için bir araya getirecek en büyük askeri tatbikatı bu sene yapılacak.
Bu nedenle, stratejik iletişim alanındaki Amerikalı uzmanlar, bu militarizasyonu meşrulaştıracak bir anlatıyı teşvik etmek için aktif olarak çalışıyorlar.
İngiltere ise fırsatçı bir tilki misali çatışmayı yeniden Ukrayna ve Karadeniz’e taşımayı hedefliyor.
Pentagon belgelerine göre ABD ordusunun ve NATO’nun görevi, 2027 yılına kadar Rusya ile doğrudan bir çatışmaya hazır olmak.
Yine Pentagon’a göre 2027 aynı zamanda “Çin’in Tayvan’a askeri operasyonunun beklendiği” yıl.
Bu nedenle, Avrupa’da korku yaymak, Amerika’nın emperyalist hedeflerine ulaşmak için elzem ve çoğu Avrupalı devlet adamı, Amerikan kolonilerinde birer kukla gibi hareket ediyor.
Bir de tabii NATO karşıtı Trump gelmeden bir oldubittiye ihtiyaç var.
İngiltere (her ne kadar donanması üç beş parçaya düşmüşken ve 150 bin sterlin maaşla tuğamiral ararken bile) bu kapsamda ya katalizör ya da inisiyatif sahibi.
Türkiye’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Vahdettin Köşkü’nde muhatabı ve mevkidaşı olmayan ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile bir buçuk saat görüşmesi iyiye işaret değil.
Montrö’nün delineceği haberleri tam da bu görüşme sonrası çıktı.
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik bu görüşmenin bir de büyük başarı gibi yansıtılmasını eleştirmiş: “ABD’nin göz yummasıyla Gazze’de İsrail tarafından işlenmekte olan insanlık suçlarının Dünya’da İsrail ve ABD ve Blinken aleyhinde yarattığı hava içinde Blinken’ın İstanbul’da en yüksek seviyede kabul görmüş olduğunun basınımız tarafından ön plânda yansıtılmasının, Türkiye’nin Gazze faciası karşısında takındığı tutumunu alkışlayan uluslararası çevrelerde hayal kırıklığı yaratmış olması da akla gelmektedir.”
Uluçevik’e göre Blinken’in çantasında sadece NATO-F16 ve İran şantajları değil, Kıbrıs da var:
“Blinken’ın İstanbul’dan sonra Yunanistan’ın Girit Adası’na gitmiş olması ve orada Yunanistan Başbakanı Mitsotakis ile görüşmesi de bana göre bizim açımızdan anlamsız değildir. Türkiye ve Yunanistan’ı ilgilendiren konularda, özellikle Kıbrıs konusunda kazan hep böyle kaynatılmaya başlar.”
Hatırlatırım ki, Filistinli bebekleri öldüren NATO silahları Aviano’dan kalkan ABD nakliye uçaklarıyla önce İncirlik’e, oradan Kıbrıs’taki İngiliz üssüne devamında da İsrail’e ulaşıyor.
Tüm bunlar olurken Asya başat güçleri Rusya ve Çin’in başını çektiği BRICS 10 üyeye çıkıyor ve 30 ülke daha sırada!
Zaten tüm bunların olma sebebi de esasen bu!
Gramsci’nin dediği gibi; Eski dünya ölüyor, yenisi doğmaya çalışıyor, şimdi canavarların zamanı!
NOT: Lağımın patladığı Epstein ve diğer canavarların ipini uzun tuttum pek yakında onlarla da ilgileneceğim! New York’ta yeni ortaya çıkan sinagog altı Siyonist tüneli ilginç gelişmelere gebe!
sevgili vodinalı, güzel yazmışsınız.. nihayet herşeyi net betimlemişsiniz ancak yine birşeyler farklı.. açayım.. abd ve rusya arasında bir düşmanlık, bir rekabet ve savaş olduğunu da kim söylüyor.. nereden çıkıyor bunlar.. gerçekten şaşırmıyor değilim.. koca koca üstelik eski asker emeklisi olan adamlar da böyle konuşuyorlar.. şaşkınlık yaratıyor bunlar.. “ukrayna savaşı’nın kazananı kim ve ne kazandı” diye liste yapılsa abd ve rusya’yı kazananlar listesinde ilk yerlere koyardım.. çünkü biri ab’ye komple çöktü yine.. 2.dünya savaşı’ndan sonra ab ülkelerine çöktüğü gibi bunu yineledi.. abd yani.. rusya’da , ukrayna’dan toprak elde etti, ekonomisini büyüttü.. nasıl mı.. siz rusya’yı benden daha iyi bilirsiniz.. rusya ekonomisi o “yaptırımlarla” ne hikmetse büyüdü.. enflasyon bir önceki yıldan çok da farklı değil.. ruble’nin alım gücü arttı.. kısacası dünya ile büyük dalga geçiliyor.. zira savaşta olan rusya’ya yaptırım değil ukrayna hediye ediliyor.. şimdi herşeyi unutun.. diyelim ki bir boksörsünüz.. rakibinizi yere sermek için her türlü mücadeleyi verirsiniz ancak bu mücadelede nasıl olur da rakibinize ölümcül yumrukları atmazsınız üstelik o rakibinizin zaafları olmasına rağmen.. abd, petrolün varilini 40 dolar yapsın bakalım.. rusya’nın savaş kabiliyeti buna nasıl tepki veriyor olurdu.. sscb tarih sahnesinden çekilirken berlin’in yarısını verip belarus ve ukrayna’yı aldı.. üstümüzdeki savaş ise ukrayna’dan yapılan tahsilatın ta kendisi oluyor anlaşılmıyor mu bu.. abd ile hangi bölgede anlaştılarsa orada el sıkışacaklar. belki bu sene, belki de öbür sene..
öte yandan montrö konusundaki dedikodular gerçekten komplo teorisi.. kimse ama kimse montro’yü delemez.. yok böyle bir durum.. türk devleti buna izin vermez.. isterseniz tüm meclis kaldırmak istesin abd istiyor diye.. bugünün şartlarında mümkün bile değil.. yarın işler değişince kendi egemenliğimizde bu kaçınılmaz zaten çünkü kendi kurallarımızı koyacağımız günler uzak değil.. ama şimdi değil.. zamanı var.. bakın esas kıyamet burada kopmayacak.. şartlar bizden yana.. kıyametin kopacağı yer pasifik.. gazze olayı , pasifik’e sıçranılmasının yavaşlatılması operasyonudur.. burada sulh olmazsa pasifik’de yaprak kıpırdamaz ve herkes çin’in yükselişini işte o zaman görür.. bence burada çok yakında bir barış olacak.. pasifik’de ise aynı barışın olacağını söylemem çok zor 1-2 sene sonra..