Avatar
Hüseyin Vodinalı

‘Yalanlar İmparatorluğu’

Hüseyin Vodinalı yazdı...

featured

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna harekatıyla aynı gün, 24 Şubat’ta önemli bir açıklama yapmıştı.

Bu, 2007 Münih Güvenlik Konferansı konuşması ve harekattan 2 gün önce 22 Şubat’taki jeopolitik hedeflerini açıkladığı konuşmalarının tamamlayıcı cüzü sayılır.

24 Şubat konuşmasının özü şuydu: ABD ve genel olarak Batı, son 30 yılda verdiği hiç bir sözü tutmamıştı.

“Son 30 yıldır, önde gelen NATO ülkeleriyle Avrupa’da eşit ve bölünmez güvenlik ilkeleri konusunda sabırla bir anlaşmaya varmaya çalıştığımız bir gerçektir. Önerilerimize cevaben, her zaman ya alaycı aldatma ve yalanlarla ya da baskı ve şantaj girişimleriyle karşı karşıya kaldık, Kuzey Atlantik ittifakı protestolarımıza ve endişelerimize rağmen genişlemeye devam etti. Savaş makinesi hareket ediyor ve dediğim gibi sınırımıza yaklaşıyor.”

Putin bu tarihi konuşmasında ABD’yi bir “Yalanlar İmparatorluğu” olarak nitelemişti.

Tam olarak şöyle demişti:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin kendi imajı temelinde oluşturduğu tüm sözde Batı bloğunun, kesin olarak ve bir bütünlük içinde, aynı “yalanlar imparatorluğu” olduğu söylenebilir.”

Kısa süre içinde bu sözlerin anlamı daha da netleşti.

ABD’nin barış değil savaş istediği, kendi kanı yerine Ukrayna ve diğerlerinin kanını dökerek Avrupa’yı yeniden bir ateşe atmak için çabaladığı ortaya çıktı.

Ukrayna ile Rusya ne zaman görüşse bir provokasyon yapıldı.

Sahte Doğumevi ve Tiyatro binası bombardımanı, Donetsk’e atılan Ukrayna füzesi yüzünden ölenleri Rusya’nın vurduğu Ukraynalılar olarak göstermek ve son olarak Ukraynalı Nazilerin düzenlediği Buça katliamı.

Ruslar 30 Mart’ta, İstanbul’daki anlaşma gereği Kiev ve çevresinden çekiliyorlar, dolayısıyla Buça’dan da çekiliyorlar. Bu arada yerel halktan ölen yok, aksine 10 ton gıda dağıtılmış askeri paketlerle. 31 Mart’ta Buça Belediye Başkanı güle oynaya bölgede asayişin berkemal olduğunu söylüyor. 1 Nisan itibarıyla, Rus ordusu çoktan gitmişken Ukrayna ordusu topçu ateşi açıyor. Sivillerden ölenler oluyor. O esnada kasabaya Neo Nazi Botsman Boys isimli çakallar giriyor ve kollarında beyaz bant (Rusya yanlısı veya tarafsız anlamına geliyor) olan sivilleri kurşuna diziyor. (Bu arada Ukrayna nasıl bir ülke ki, ordusu yerine -kendi halkını- öldüren Neo Nazi çeteleri var. Soytarı devlet başkanlarını bile kendi güvenlik örgütleri değil Batılı istihbarat örgütleri koruyor.)

Ve elbette devamında tüm fatura Rus ordusuna çıkıyor.

ABD ve genel olarak Batı medyası, tüm füze ve silahlardan daha güçlü bir şeye sahip: Yalan Haberlere.

Adamlar Ukrayna’yı dize getiren ve şu an 60 ila 80 bin Ukraynalı askeri bir kapana sıkıştırarak imha etmeyi bekleyen Rusya’nın Ukrayna’da yenildiğini ileri sürecek kadar pervasızdı.

Tıpkı, 1945 baharında Kızılordu Berlin’e girdiğinde, Alman radyolarının Nazi ordusunun Moskova önlerinde olduğu haberlerini yayması gibi.

Mesela Türkiye’de NATO’nun amiral gemisi Hürriyet, Buça ile şahlanan her yalan manşetiyle Brüksel’den aferini hak ediyordu.

Nazilerin, yani orijinal Nazilerin propaganda üstadı olan Goebbels’i örnek alan Batı medyası, “Yalan ne kadar büyükse inananı da o kadar çok olur” şiarıyla pervasızca uçuşa geçti.

Tabii bunun için önce tüm oyunbozan muhalif kanalları, hesapları susturmayı da ihmal etmedi.

NATO beslemesi yüzlerce binlerce gazeteci kılıklı trolü devreye aldı.

Aslında biz tüm bunları, Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’dan biliyorduk.

Hatta NATO operasyonunda parçalanan Yugoslavya’dan da.

Adamlar İhvancıyı, PKK’lıyı, UÇK’lıyı, Işidçiyi, Fetöcüyü, NeoNazi’yi, aklınıza daha kim gelirse kullandığı herkesi “özgürlük savaşçısı” olarak satabiliyor.

Yalanlar İmparatorluğu, önce kendi vatandaşını kandırıyor ardından diğer ülkelerin kamuoylarını etkiliyor.

Ukrayna olayında işi büyüttüler.

Rus olan her şeyi yasakladılar çünkü biliyorlardı ki, Rusya öyle Suriye veya Irak gibi kolayca susturulabilecek bir ülke değil.

Üstelik yalnız da değil.

Çin var mesela.

Asya ve Gelişmekte olan Güney var.

Yaptırımlar ters tepiyor, doların tahtı giderek daha çok sallanıyor.

Şimdi NATO’yu büyütmenin peşindeler.

NATO deyince orada bir duralım.

Yalanlar İmparatorluğu’nun nasıl çalıştığını daha yakından inceleyelim.

NATO’NUN 6. MÜDAHALE ALANI: BEYNİMİZ

En korkuncu neydi bilir misiniz?

Küçükken izlediğim Amerikan filmlerinde kötü adamlar olanların daha sonradan iyiler olduğunu, iyi adamların ise Hitler’in çizmelerini giymiş güleryüzlü faşistler olduğunu öğrenmekti.

Kültür emperyalizmi böyle bir şey işte.

İngilizlerin tarihi çarpıtan Propaganda Bakanlığı’nın (Mavi Kitap gibi yalan yayınlar) üzerine bilimsel ve şiddet içerikli büyük bir yapı inşa eden Naziler ve devamında olayı çılgınca küresel boyuta taşıyan ABD.

Bakınız ne öğrendim…

NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’ndan (ACT) Fransız General Philippe Lavigne, yeni propaganda yöntemleri üzerine araştırmaları yönetiyor.

Komutanlığı, biri propaganda için, Letonya’nın başkenti Riga’daki Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezi (STRATCOM) dahil olmak üzere 21 mükemmellik merkezine sahip.

Lavigne, Collège militaire interarmes de Coëtquidan’da eski bir profesör olan Fransız Francois du Cluzel’in yönetiminde NATO İnovasyon Merkezi’ni (iHub) kurdu.

Bu merkez, John Hopkins Üniversitesi ve Londra Imperial College’da bilişsel yetenekler üzerine araştırmalara fon sağlıyor. Bu araştırma, biyonik askerlerden, savaş propagandasına kadar çeşitli uygulamalarla tüm bilişsel alanı kapsamaktadır.

NATO’nun genel fikri, beş olağan müdahale alanına (hava, kara, deniz, uzay ve siber) altıncısını eklemek: insan beyni.

François du Cluzel, “İnsan üzerinde bir etki yaratmak için beş alanda eylemler gerçekleştirilirken, bilişsel savaşın amacı her bir insanı bir silah yapmaktır” diye yazıyor.

Savaş propagandası, Birinci Dünya Savaşı sırasında, büyük yazarlar tarafından popüler hale getirilen yanlış bilgilere dayanıyorsa; ardından İkinci Dünya Savaşı sırasında seçilen mesajların tekrarı üzerine; bugün ise bir illüzyonist eylem olarak algılanıyor.

İnsanları dikkatlerini dağıtmak ve görmemeleri gereken şeyleri onlardan saklamakla ilgilidir bu. Beslendikleri bilgi ve görüntülerle olayları yargılarlar.

Bu sayede onlara açıkça yalan söylemeden, ne görmeleri ve ne düşünmeleri gerektiği aşılanır.

Fransız gazeteci yazar Thierry Meyssan’a göre, bu tekniğin ilk uygulamasını Ukrayna’daki savaş vesilesiyle yaşıyoruz.

Batı’da, Ukrayna’daki savaşın anlatısı, tüm suçu yalnızca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yüklüyor. Ancak, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin günlük raporları dikkate alındığında bu versiyonun açıkça yanlış olduğu görülmektedir. 17 Şubat öğleden sonra Kiev güçlerinin Donbass’tan (hala Ukraynalı) bir saldırı duyduklarını ifade ediyorlar. Tüm haber ajansları en az 100.000 Rus kökenli sivilin Donbass’a veya Rusya’ya kaçtığını bildirdi. Ayrıca, NATO’nun önde gelen siyasi liderleri, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Münih Güvenlik Konferansı’nda kendilerine Rusya’ya karşı nükleer silah elde etmeyi amaçladığını söylediğini duydular. Çatışmaları tetikleyenin Moskova değil, Kiev olduğu açıktır.

Hiç kimse Kiev’in, kendi başına Rusya’ya karşı savaş başlattığını düşünemez.

Zelenskiy bu savaşı başlatmak için ABD ve NATO’dan güvence aldı.

Bu savaşın temelleri 5 Eylül 2019’da Amerikan Temsilciler Meclisi’nde atıldı. Toplantı, ABD askeri-sanayi kompleksinin (MIC) düşünce kuruluşu Rand Corporation tarafından düzenlendi. Amaç, Rusya’yı Arktik ve Pasifik’te etkisiz hale getirecek bir savaş batağına sürüklemekti.

İkincil amaç ise Avrupa’yı Asya bağlarından koparmak ve NATO’nun dizinin dibinde korkuyla titreşen küçük finolar olarak bir araya toplamaktı.

Nihai hedef ise Asya – Pasifik ve elbette ekonomide küresel liderliği ABD’nin elinden almaya hazırlanan Çin halk Cumhuriyeti ve tüm Asya idi.

Şimdi ABD’nin elinde tüm (Rusya’nın petrol-doğalgaz ve hipersonik füzeleri, Çin’in devasa inovatif üretim ekonomisi) Asya güçlerine karşı 3 silahı var:

1-Karşılığı olmadığı giderek ortaya çıkan yeşil doları. Ancak genel kabul ve algı doların hala kral olduğu yönünde ki bu kesinlikle uzun sürmeyecek bir durum.

2-Giderek zayıflayan donanması. (2. Dünya Savaşı’nda 4000 savaş gemisi varken bugün 300’ün epey altında)

3-En iddialı silahı ise ‘yalanlar imparatorluğu’. Yani tüm bilişim, internet ve siber alemiyle, tvleri ve basılı yayın organlarıyla, trol gazeteci, akademisyen ve aydın müsvetteleriyle gerçek bir yıkım ekibi.

NATO’cu Françoise du Cluzel’in 2020’nin Haziran ve Kasım ayları arasında hazırladığı “Bilişsel Savaş” isimli rapordan devam edelim:

“Teknolojinin nüfuz ettiği ve bilgiyle aşırı yüklü bir ortamda, yetenekleri geliştirirken askeri organizasyonlardaki bilişsel yetenekler anahtar olacaktır. Rakiplerin bilişsel yeteneklerine zarar vermek bir zorunluluk olacaktır. Başka bir deyişle, NATO, kendi karar verme sürecini korumak ve rakibinkini bozmak zorundadır. Bu nedenle Bilişsel Savaş en geniş haliyle askeriye veya kurumlarla sınırlı değildir. 1990’ların başından beri bilişsel savaş, siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal alanlarda sürmektedir. Modern bilgi teknolojilerinin herhangi bir kullanıcısı potansiyel hedeftir. (Bu da twitter ve diğer sosyal mecralarda dolaşan bizler oluyoruz. HV) Nihayetinde bilişsel savaş, bir ulusun bütününü, insan sermayesini hedefler.”

NATO’cu Fransız akademisyene dürüstlüğü için teşekkür etmeliyiz.

Bu açıklığa, bu aralar ne siyasette ne uluslararası ilişkilerde ne de sosyal medyada zor rastlanıyor.

45 sayfalık bu müthiş ‘NATO Bilişsel Savaş Raporu’, aslında sadece Ukrayna’yla ilgili değil.

Pandemi, ekonomik kriz-great reset, siyasetteki sağ ve sol algıları, kimlik algısı ve daha bir çok alanı kapsıyor.

Bilişsel Savaş, NATO jeopolitiğinin ayrılmaz bir parçası olmuş çoktan.

Bakın Amerikalı Tümgeneral Robert H. Scales bunu nasıl güzel anlatıyor:

“Zafer artık bir coğrafi bölgeyi ele geçirmekten çok, psiko-kültürel alanı işgal etmekle ilgili olacak. Algı ve empati, en önemli savaş silahları olacaktır.”

 

NOT:

Ukrayna’dan son gelen haberler Ukrayna istihbaratının bir klor fabrikasını havaya uçurup, kimyasal silah kullandı diye suçu Rus ordusuna atacağı yönünde. Umarım bu doğru değildir. Ama Suriye’de Guta olayında gördük benzerini. ABD/İsrail/İngiltere güdümündeki IŞİDçiler, Lazkiye’den kaçırdıkları Alevi çocukları kimyasal silahla zehirleyip, Suriye ordusu/Esad yaptı diye ortalığı velveleye vermiş, TRT bile günlerce bu görüntüleri yayınlamıştı.

Bir ara ABD’nin sahte bayrak operasyonlarını detaylıca anlatırım.

Newsweek dergisi bakın 2017’de ne haberi yapmış: “ABD hükümeti bir zamanlar SSCB veya müttefikleriyle savaşı haklı çıkarmak için Sovyet uçaklarıyla sahte bayraklı saldırılar planlamak istedi, Başkan John F. Kennedy’nin suikastını çevreleyen yeni gizliliği kaldırılan belgeler bu komploları açığa çıkardı.”

Birisi 11 Eylül saldırıları mı dedi!

Kaynaklar:

https://www.paulcraigroberts.org/2022/02/24/here-is-the-full-text-of-putins-speech-this-morning-feb-24-2022/

https://www.voltairenet.org/article216358.html

https://www.voltairenet.org/IMG/pdf/20210122_cognitive_warfare.pdf

‘Yalanlar İmparatorluğu’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. 7 Nisan 2022, 20:53

    Son yıllarda pandeminin piyasaya sürülmesi, bunun üzerinden müthiş bir algı operasyonu yürütülmesi, bilgi teknolojilerindeki inanılmaz ilerleme neticesinde dijitalleşmenin hızla yaygınlaşması ve metaverse gibi sanal dünyaların ortaya çıkması ile insanlara gerçeklik algısının kaybettirilmesi tesadüf değil. Tüm bunlar tek bir stratejik planın parçaları. Başarılı da oldular. Özellikle pandemi dönemindeki algı operasyonları ve bilgi kirliliği insanları başka bir şey düşünemez hale getirdi.

  2. Valla Sayın Vodinalı yazınız müthiş ama gözüm yazınızın sunumunda ki fotoğrafa takıldı.İzninizle pizzayı ısıran pedofil Biden’e bir şey söylemek istiyorum.Biden:zehir zıkkım ye inşallah!

  3. ama bizim bakan balıklama dalar mevzuya..
    NATO ağzı ile !!!

  4. Sayin Vodinali. Tom Luango’nun yazilarini takip etmenizi ozellikle salik veririm. Ekonomi’nin jeostrateji ile baglantisini en iyi yapabilen alisagelmisin disinda onemli yazarlardan biridir. Son yazilarinda vardigi bazi sonuclar ve gelecek tahminleri son derece ilginc. Okumanizi tavsiye ettigim diger yazarlar, Alistair Crook, Bhadrakumar, Andrew Korybko’dur. Saygilarimla.

  5. Üstad supersin

  6. 7 Nisan 2022, 13:11

    Harika bir şekilde derlenmiş bir yazı. Çok teşekkürler. Sezdiğimiz ancak adını koyamadığımız bilgiler tek bir makalede, devamını dileriz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!