Avatar
Lütfü Şahsuvaroğlu

Zafiyet ve devlet

featured

Lütfü Şahsuvaroğlu yazdı…

Prof. Dr. Kemal Görmez kapsamlı bir araştırma yaptı. Araştırmada bence önemli olan bulgu, Demokratik Değişim Hareketi sözcüsü Av Rubil Gökdemir’in de altını çizdiği husus. O da şu: Türkiye’de yüzde 70’lere yaklaşan bir kesim devletin zafiyet içinde olduğuna inanıyor.

Devlet zafiyetini Devlet Bey’in ‘beka’ sorununu gündeme getirdiği günden beri anlıyoruz ama bu son araştırma daha vahim veriler ortaya koyuyor.

İnsanlar devletin çivisinin çıktığını idrak ediyorlar.

Bunu sadece Sedat Peker’in videolarından çıkaranların sayısı hiç de az değil ama bilimsel olarak kamu yönetiminin giderek kötüleştiği ve devletin adeta bir aşiret devleti hatta daha da ileri giderek aile şirketi gibi yönetildiği gerçeği insanları tedirgin ediyor haklı olarak.

Parlamenter yapı ya da Başkanlık sistemlerinden hangisinin bize uygun düşüp düşmediği meselesinden daha derin bir mesele bu.

Sosyal psikolojik bir travmaya yol açabilecek bir başıbozukluk durumu söz konusu.

Başıbozukluk, “kamu vicdanını rahatsız etmeyecek onca insan varken tutup Hilal Kaplan’ı TRT Yönetim Kuruluna atamak neyin nesi?” diye soran Akparti’ye oy vermiş olan kesimlerce de artık kabul edilen bir Be-Ka problemi… BE açılmış bir avuç ve altında noktacık, KA da Kaplan’ın kısaltılmışı…

Kemal Görmez’e sordum; “Bu araştırma Sedat Peker’in videolarından önce mi, sonra mı yapıldı?” diye… Önce yapılmış.

Demek ki sonra yapılsa devlet zafiyeti olduğu kanaati daha da yukarılarda bir orana erişecekti.

Siyasal Kültür, Siyasal Yapı ve Siyasal Vatandaşlık araştırmaları yapan Görmez, bu son kapsamlı araştırmasında üç sacayağının üzerinde elli bin kişiyi aşkın denekle önemli bulgulara eriştiklerini açıkladı.

Her ne kadar insanlar, oy verdikleri partilerin söylemleri istikametinde bu endişeye hak veriyor ya da vermiyor olsa da devlet kavramına önem atfeden herkes bir bunalım çağını yaşadığımızın farkında.

Benim karşılaştığım Akpartili ve MHP’li entelektüel düzeyi yüksek yüzlerce arkadaş, kamu yönetiminde bir problemler yumağı gördüğünü, atamalarda liyakate ve ehliyete riayet edilmediğini kabul ediyor. Çok büyük bir kesim, rüşvetin gemi azıya almasına ve devlet bütçesinin dar bir müteahhit gruba endekslenmesine tepkili…

Yüzde yirmilik bir kesim çalışmadan sadaka kültürüyle beslendiği için onlar açısından düzenin devam etmesinde bir sakınca yok. Bu kesim özellikle bir iktidar değişikliğinde gelirlerinden olacağına dâir endişe duyduklarını zaten açık açık paylaşmaktan çekinmiyor. O yüzden değişen belediyelerin ilk açıkladıkları şey, bu kesimin gözetileceğine dair teminat.

Önemli bir Karadenizli desteği almaya devam ettiği belli olan mevcut iktidarın Orta Anadolu’dan yetişmiş evlatlarını devlete vali, kaymakam, hâkim, savcı bürokrat veren ailelere de yaslandığını gözlemlemiş Kemal Görmez Hoca’nın araştırması.

Yeni ticari zümrenin siyasal davranışı ise, beslendiği ekonomik ayrıcalıklardan uzaklaştırılacağı vehmine dayanıyor.

Akpartiyi yaşatmaya devam eden saiklerin başında muhalefetin sağlıklı bir yönetişim ortaya koyabileceğine ve parlamenter sisteme nasıl dönüleceğine dâir yeterince güven telkin edememesidir. İktidar miadını doldurmuştur doldurmasına da muhalefetin iktidar değişikliğine yetebilecek potansiyeli henüz bulunmamaktadır.

Yüzde yirmilik görece fakirleşen bir kesim belirleyecek önümüzdeki siyasal iktidarı ve siyasal sistemi. Onlar eski küçük ve orta burjuva ile biraz daha alt seviyedeki çalışan, emekli, işçi memur ve küçük esnaf kesimi.

Bunlar mevcut iktidardan kopma emaresi gösterdiler ama karşılarında güven veren bir iktidar alternatifi göremediler.

İyiparti’ye giden önemli bir kesim tereddüt içinde. Fetö ile mücadelenin sekteye uğratılabileceği endişesi taşıyorlar.

Sevgili dostum Kemal Görmez’e; bugünlerde Weber’i işleyen Habermas’ın Alman ve daha geniş çevresiyle Avrupa toplumu için bir zihniyet çözümlemesini nasıl gerçekleştirdiğini anlamaya çalıştığımı söyledim. Bizde de böyle bir araştırma yapılsa keşke, sosyal psikolojimiz ile ilgili bilimsel ve derinliğine bir araştırma…

Hoca dedi ki, “Böyle bir fikrî çözümlemeyi yapabilen ülkemizde soldan saysan beş yüz kişi, sağdan saysan beş yüz kişi…

Böylesi bir zihinsel çözümleme için derinlemesine mülakat araştırması yapmak lazım. Günlerce oturup tartışmak gerek.

Fakat sonuçta entelektüel kesim dediğin de günlük kişisel, yaşamsal davranışlarında toplumun diğer kesimleri gibi hareket ediyor.

Lümpen ile entelektüel ayırdına araştırmalarda bir türlü varamıyoruz.”

Bir entelektüelin de lümpen davranışlarını benimsemesi hatta bir mafya lideri gibi konuşması zaten ekranlarda pek sıklıkla gördüğümüz hâl.

Bin yılın değerleri ile kavrulmuş bir sosyolojik gen kaynağı var. Sonuçta Müslümanlık ve Türklük köklü bir muhafazakârlık zeminini hazırlıyor hemen her merkez sağ yapılanmasına.

Millî Görüş, Milliyetçi Hareket ve Demir Kırat mirasının, darbeler sonrası inşa ettiği ve/veya desteklediği merkezin kendi değerleri ile mukayese ettiğinde lime lime dökülen bir güç kirlenmesine kerhen verdiği desteği çekmesi bir süreç meselesi, kolay değil…

Bu geleneksel muhafazakâr kesimin bin yıllık mirasından aldığı değerler istikametinde bir derin hafızası olsa da modernleşme ve yarın endişesiyle popüler kültürün davranış kodlarının hilafına bir cesarete sahip olması beklenmemelidir.

Muhafazakârlık zaman zaman birçok veçhesiyle sorgulanmadı değil. Bu öyle bir kimlik ki hemen her tarihsel olana sığınıp kendini millî ve manevi değerler bağlamında adeta layüsel kılabiliyor; sanki hiçbir dejenerasyonda sorumluluğu yokmuş gibi davranabiliyor, kâh kendini devletin sahibi olarak vasıflandırabiliyor ve o çatı altında istediği biçimde erki kullanabiliyor, kâh devletten millete kaçıp sözde en az yüz yıllık muhalefetmiş gibi mağduriyet edebiyatına sarılabiliyor.

Bir beka sorunu var ülkemizde elbette…

Fakat bu devletin bu kimliksiz, kişiliksiz, ideolojisiz, ekonomi politiği her kalıba girebilen faiz, döviz, hisse senedi kendi iktidarı pekiştirende her vakit üç kâğıt ekonomisinden nemalanan, değilse dış güçler söylemine başvuran tipik sağcılık etiketine sahip muhafazakârlığımızdan kurtulması gerek ve şart öncelikle…

Devlet zafiyet içinde kuşkusuz.

Kuşkusuz anasır-ı milliye devletin çıkan çivisinin yerine konmasını talep ediyor.

Devletin ucube tersine dönmüş ehram gibi duran tek adam rejiminden kurtulması beklenirken tam tersine şimdi de saltanat ve hilafetin yeniden ihtiyaç haline getirilmesi söylemlerine açık bir fikrî tereddî yaşıyor şu alışıldık muhafazakâr çevremiz.

O yüzden tereddiye ortak olmanın âlemi yok.

Bırakınız çöken çöktüğüyle kalsın.

Onu ayakta tutacak bir tayin edilmiş muhalif söyleme hiç ama hiç ihtiyaç yok.

Zafiyet ve devlet

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. 4 Şubat 2022, 23:09

    Teşekkür ederiz bu güzel yazı için. Yıllardır bu muhakemeyi her yaptışımda hep -Keşke bir kere dibe vursak- derim. Zira o zaman belki sağı ve soluyla sloganları bırakıp gerçekten düşünmeye başlarız: “Biz nerde hata yapıyoruz!”
    Metin Köse

  2. Yalin ve guzel bir yazi.”Sosyal Psikoloji”,”Sag Muhafazakar kesimin devlet uzerindeki etkisi” ve “sagin kalipsal soylemleri”.Guzel tespitler.Nice guzel yazilara…

  3. 4 Şubat 2022, 18:54

    Geliyor gelmekte olan zafer partisi
    Bilim birlik barış

  4. 4 Şubat 2022, 12:53

    Hoşgeldiniz ..
    Şerefverdiniz..
    Kaleminiz …
    Tukenmesin

  5. 4 Şubat 2022, 12:24

    Sn. Şehsuvaroğlu, Cumhur ittifakı ortakları; küçüğü ve büyüğü birlikte milli, manevi, maddi sosyal, ahlaki çöküşten sorumludurlar. Millet ittifakı ortaklarının da bu duruma ne bir itirazı ne de ABD-AB nin dikte ettirdiği dışında politikalarıbulunmaktadır.

  6. Bilmediğim çok kelime var metinde, cahilliğimden utandım.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!