Avatar
Mihriban Ünal

Gotik yar-(gı)

featured

Mihriban Ünal yazdı…

Gotik mimari, resim, heykel, edebiyat olur da gotik yargı olmaz mı?

Yoksa Barselona Katedrali’nin içine girdiğimizde veya Prado Müzesi’nde Goya’nın Satürn Çocuklarından Birini Yiyor (Saturn Devouring One of His Children) isimli eserinin karşısında ya da Dorian Gray’in Portresi’ni izlediğimizde hissettiğimiz o dehşetli, tekinsiz duyguları niçin memleketin adliyelerine, duruşma salonlarına girdiğimizde de yaşayalım?

Gotik’te şekil ve bu şekil üzerinden yaratılan korku ve baskı önemlidir. Bunun için Kilise bin defa da yenilse, pislikleri ayyuka da çıksa devasa katedraller inşa etmeye devam eder ve çok büyüktür (!). Hatta yenildikçe, pisliğe bulaştıkça daha büyük yapılar kurar, daha üst perdeden konuşur! Aynısı bugün holdingler, siyasi partiler, cemaatler, saraylar için geçerlidir!

Bu bize dışardan bakıldığında kusursuz gibi görünen, ama bir o kadar da itici, soğuk kalın bir buz tabakasının aniden çatlaması sonucu altındaki bataklıktan çıkan pis, yamru yumru, vıcık vıcık böcekler ve sürüngenleri, o çürümeyi, o iğrenç kokuyu hatırlatır.

Batı’da Haçlı Seferleri’ndeki bozgundan sonra neredeyse göğe değen sivri kemerler, keskin, katı şekiller, abartılı süsleme ve kabartmalarla dolu yapıların inşa edilmesi, korselerle, kemerlerle, kıyafetlerdeki değişik ip ve bağlarla insanların vahşi bir hayvan gibi terbiye(!) edilmeye çalışılması tesadüf mü?

Böyle dönemlerde şekil, beden, dış görünüş, form üzerinden yaratılan korku ve baskının alınıp satılabilen, para eden bir piyasa malı olduğu keşfedildikçe gotik, zaman içinde renk, tür ve şekil değiştirerek hayatımızın her alanına sızmıştır.

Korku, kaygı, mutsuzluk bataklığında debelenmesine rağmen plazalarda köle gibi çalışmayı marifet sayan, rezidanslarda oturmak için tüm hayatını ipotekleyen, gökyüzüne düşman devasa binalarda yalnızlıktan öldüğü için mutluluktan havaya uçan, bir ekranda daha zırvalamak için haysiyetini ayaklar altına alan, ağaçları, kuşları, toplumu tanımayan ekran ve beğenilme bağımlısı, filanca cemaatin bilmem ne renk hırkasını savurup gezdiğinde ya da takkesini taktığında cennete gideceğine inanan, beş para etmez, kıytırık bir sivil toplum örgütünün rozetini yakasında gezdirdiğinde çok büyük işler yaptığını sanan hırsız, bencil, duyarsız, soğuk, itici, tembel ahmaklar dünyasında yaşamamızda gotiğin zaman içinde büyüyerek gelişen etki ve felsefesini yadsıyamayız.

Bu öyle bir etki ki, önceden yapılar, kıyafetler, şekiller üzerinden kendini daha yoğun hissettirirken şimdi iletişim ve ulaşımdaki hız ve özellikle sosyal medyanın da yol açmasıyla ürkütücü şekilde “piyasa malı kurgu düşünceler” arasında da hakimiyetini ilan etmiş durumda. Dışardan bakıldığında süslemeli, kabartmalı, cici bici reklamlarla köpürtülen önemli(!) isimler, sivri kemerler gibi göğe değen büyük büyük cümleler, rengarenk vitray planlar, projeler havada uçuyor, ama içerisi lağım.

Oysa ne güzeldir duruluk, sadelik, pırıl pırıl aydınlık, masmavi gökyüzü gibi açık dizeleri Karacaoğlan’ın “Tavlaya atarlar halı, seni gören olur deli, ödemez dünyanın malı, bir kaşını Türkmen kızı…”

 Hangi akıl çok sayıda devasa pencereyle ördüğü bir binanın güneşini, ışığını, aydınlığını kesmek ve içeri girenlerde belirsizlik, korku ve kaygı yaratmak için gösterişli, renkli camları kullanır, şekil ve öz arasında böylesi derin bir yarılmayla övünür, üstelik ruhani bir hava yarattığını ileri sürerek.

Bin tane penceresi olan, ama içeri güneş girmeyen Katedraller ürkütücü gelir hepimize bu yüzden, muhtaçlara, düşkünlere yardım ediyoruz görüntüsü çizen cemaatlerin karanlık odaları korkutur, sosyal sorumluluk projeleri adıyla hazineyi soyan holding binalarının her odasından aniden bir hortlak, vampir, hayalet çıkacakmış gibi gelir. Şeklin büyüklüğü ve şaşaası hepimizi delirtir, korkutur, saptırır, özü sorgulamak için kimsede mecal bırakılmaz! Bu sayede tüm hırsızlıkların, pisliklerin üstü itinayla ve en son teknolojiyle örtülür, gotik şekil değiştire değiştire kılcal damarlarımıza girer, beyinlerimizi işgal eder!

Modern çağın her biri kapısında vampirler bağlı şatolarda yaşayan derebeylerinin elinde hukuk da bundan nasibini alır! Hukuk üzerinden yaratılan bir büyük dehşet hissi! Adaletin kendi yok, ama devasa sarayları, sivri kemerleri, süslü parlak camları, abartılı kabartmaları, turşu bidonlarına kurulmuş unvanları ve yaldızlı makam koltukları var!

Sonra bir bakmışız adalet ararken yanmış, yıkılmış, karanlık, tekinsiz, kurak düşünce  uçurumlarında hortlaklarla boğaz boğaza süslü cam ve betonlara, sivri kemerlere çarpa çarpa gökyüzünü göremeden insanlıktan çıkmışız. Önce bedeni, sonra düşüncesi esir alınarak yaldıza, sime batırılıp her dönemde farklı bir derebeye, soyluya(!) kurban edilen insan…

Gotik hukuk tarihi çalışmak isteyenler talihliler için belirsizlik, korku ve kaygıları aralıksız besleyen batıl inançlar kitabına göre ve yasa dışı cemaatlerin mütalaalarına bandırılarak verilmiş boyu dağları aşan, dikey büyüyen gerekçesiz kararlar arşivi hizmetinizde!

Halbuki hukuk var olduğu zaman hissedilen bir şey değildir, hukukun yokluğu hissedilir, o yüzden işte bu tantana, şaşaa, gökyüzünü delip geçen dikey büyümeler, altın sarısına bulanmış ürkütücü adalet sarayları, sivri uçlu ayakkabılar, şapkalar, dar, abartılı kıyafetler, çene bandı, peçe, bone, gizemler, tuzaklarla dolu duruşma salonları, hepsi bizim için! İliklerimize kadar hukukun yokluğunu hissetmemiz ve dehşete kapılarak biat etmemiz için! Farzdır buralarda insanlara sürekli güçsüz, aciz, önemsiz olduğunu hatırlatmak!

Adaletin olmadığı yer ve zamanlarda, en zayıf, kırılgan olunan dönemlerde ışıltı, şekil, büyüklük, süs abartılır ki gerçek görünmesin, gözler boyansın ve şeklin büyüklüğüyle akıllar uçsun ve özellikle basın(!) gibi afyonların etkisiyle de kötülüklere karşı hayranlık uyansın!  

Kabul edelim, Roma’yı yağmalayan ve bu sebeple Romalılar tarafından barbar olarak tanımlanan Gotlar dahi bu kadarını tahmin edemezdi, oysa onların tek günahı İskandinavya’nın Gotland bölgesinde yaşarken dört ve beşinci yüzyıllarda Roma’ya akınlar yapmak. Nerden bilebilirlerdi ki uzay çağı(!)ndaki hukuka bile tesir edip herkesin yuvarlandığı gotik bir yar-(gı)inşa edeceklerini!

Adalet duruluk, sadelik, alçak gönüllük, saflık, alın teri ve emekle ortaya çıkar ve fakat görünmez, hissedilmez. Onun için gerçeğin, eşitliğin, hukukun, güneşin, ışığın, aydınlığın içinde yaşayabilmek adına yapmamız gereken başımızda sürekli korku ve kaygıların kılıcını sallayan, ışıltılarını, büyük büyük, rüküş, kaba saba varlıklarını gözümüze sokan türlü boy ve unvanlardaki derebeylerin hizmetine girmek değil onlara karşı cesaretle korkmadan mücadele etmektir. Cumhuriyet adına! Yoksa boğazına kadar pislik, çamur, solucan, dehşet dolu gotik bir yar-(gı)dan aşağı yuvarlanıp gidiyoruz…

 

Gotik yar-(gı)

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 Yorum

  1. Veryansın, silbaştan , BİZ hazırız.

  2. 6 Kasım 2021, 14:25

    Aydın, yazar kimmiş, bu yazıyı okuyunca bir kere daha anladım. Ellerinize sağlık Mihriban Hanım

  3. Hukukun ne olduğu nasıl olması gerektiği çok güzel anlatılmış.. ancak ortaya çıktığı yapı (devlet), içinde yer aldığı toplum (kültür) ve tabiki birey, hukuktan bağımsız düşünülemez.. …

  4. 5 Kasım 2021, 09:11

    Mükemmel bir anlatım.Yazının içine çekildiğimi hissettim.

  5. Ufuk açıcı bir yazı, kendi adıma teşekkür ederim.

  6. Ne kadar güzel yazmışsınız. Sağ olun.

  7. Bugüne kadar yazilanlara baktim , hepsi felsefe dolu, türkce dolu, benzetme dolu yani dolu dolu özel zamanlarda okunacak yazilar. Basli basina bir kütüphanelik yazilar.

    Veryansintv aslinda burada ayricaligini gösteriyor, beni stratejik bakan yüzünden vs propaganda türü yazimlardan dolayi ZIVANADAN cikarsada !

    Veryansintv nin hastasiyim, korona halt etmis bunun yaninda.
    Emeginize saglik.

  8. “Yoksa boğazına kadar pislik, çamur, solucan, dehşet dolu gotik bir yar-(gı)dan aşağı yuvarlanıp gidiyoruz…”

    Eger böyle olmasaydi ne Maske ne HES Ko(y)du nede SIV`lanma söz konusu olurdu !!!!!

  9. 4 Kasım 2021, 16:57

    Guzel yaziniza tesekkurler sayin Unal.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!