Zafer Partisi neden yükseliyor

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine 9 ay gibi az zamanın kaldığı bir dönemde parti olarak seçime katılma yeterliğini 13 Aralıkta alacak olan Zafer Partisi’nin anketlere yansıyan 1,3’den başlayıp, 9,8’e varan oy oranlarını görmekteyiz. Kimi anket araştırmacıları, yazılı ve görsel basının gedikli yorumcuları bu oy oranlarını tarafsız bir biçimde yorumlayıp Prof. Dr. Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi’nin çıkışını görürken, kimileri de görmezden gelerek sanki hiç yokmuş gibi davranmaktan geri durmuyorlar. Bu çabanın beyhude bir çaba olduğunu, güneşin balçıkla sıvanamayacağını ifade etmek isterim. Zafer Partisi’nin toplumdan aldığı olumlu tepkinin birçok sebebi var. Bunu tarafsız bir gözle en iyi toplum ve siyaset bilimcileri ve sosyologların akademik bir çalışma ile değerlendirmesi ve analiz etmesi doğru olanı; lakin benim Zafer Partisi’ne destek veren bilinçli ve sorumlu bir vatandaş gözüyle nedenleri sıralamam en somut ve gerçekçi olanı…

Ülkenin her anlamda başına bela olan en büyük sorun sığınmacı ve kaçaklar sorunuydu. Halk, bu sorunu sokakta, pazarda, çarşıda, cüzdanındaki parada, emekli maaşında, aldığı sağlık hizmetinde, eğitimde, yaşadığı çevrede en derin ve acı şekilde hissediyor ama sesini duyuramıyordu. İşte Prof. Özdağ bu sessiz çoğunluğun haykıran sesi oldu. İktidarın sessiz bir istilaya zemin hazırlamasına ve bu istilayı halkın parasıyla finanse etmesine taşıdığı kan ve gen müsaade edemezdi; etmedi de… Buna sessiz kalan, olmasının baş müsebbibi olan, Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurup birleşme ve bütünleşmeyi hızlandıracağı konusunda raporlar yayınlayan ve iktidarın değirmenine su taşıyan, altılı masayı oluşturan sarı muhalefetle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu tehlikeyi bertaraf edemeyeceğini gören Özdağ, konunun ciddiyet, önem ve yüksek güvenlik tehlikesini gösteren jeopolitik, jeostratejik ve demografik zeminde yaptığı çalışmaları bir harita üzerinde Türk halkının anlayacağı bir dilde bırakın anlatmayı adeta haykırmaya başladı.

İktidar ve muhalefet kanadı önce görmemezlikten geldi. Baktı konu gündem oluyor, önemsemediğini ifade eden demeçler verdi. Baktı olmuyor, “iktidar biz göndermeyeceğiz, sarı muhalefet gönüllü göndereceğiz” demeye başladı… Baktılar ok yaydan çıktı; Ümit Özdağ’ın “Zafer Turizmle, gerekirse zorla göndereceğiz” netliği, samimiyeti ve gerçekçiliği halkta büyük bir karşılık görmeye başlayınca İktidar, “geri dönüş protokolleri başladı, şu kadarı geri döndü, şu kadarı sırada” diye bilgiler vermeye, ana muhalefet ise, “helalleşeceğiz” noktasından “Mafyalar, yolsuzlar, beşli çeteler, baronlar, soysuzlar… Size sesleniyorum, hepinizin canı cehenneme” durumuna geçiş yaparak Ümit Özdağ’ın söylemlerini taklit etmeye başladı.

İktidar ülkenin tüm kaynaklarını tüketerek müflis bir mirasyedi gibi ülkeyi büyük bir ekonomik krizin içine sürükledi. Bu bir günde olmadı; 20 yıllık bir iktidar döneminde düşman hukukunda bile yapılmayacak işler bu iktidar eliyle gerçekleşti. Cumhurbaşkanı’nın “Ne istediniz de vermedik” dediği Fetö terör örgütü eliyle ordusu Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla esir alındı. Askeri okullarda okuyan öğrenciler Fetöcü askerler tarafından işkence ve mobbing’e maruz bırakılarak ya atıldı, ya da bırakmaya zorlandı. Üniversite sınavlarında sorular bu cemaatin öğrencileri en iyi okulları kazansınlar diye çalındı. Devletin kozmik odasına girildi, yurt dışında yabancı istihbarat servisleri ve terör örgütlerinin içine sızdırdığı 813 yurtsever istihbarat görevlimiz şehit edildi. Cumhuriyet döneminin tüm kazanımları üçe beşe satıldı. Tarımı, hayvancılığı bitirildi, hudutları kevgire çevrildi. Yüzbinlerce makam aracı, onlarca uçak, yazlık, kışlık saraylar taşa toprağa gömülen milli servetler, birkaç yerden alınan ballı maaşlar, beşli çeteye ihale edilen akçeli işlerle soyulan, halkı açken dünyada dış ülkelere en çok yardım yapan ülke olarak övünen, “Yes be annem” diyerek şehit kanıyla geri alınmış vatan topraklarını terk etmeyi göze alan milli şuurunu yitirmiş bir hükumet hala anketlerde en tepedeyse ve karşısında ana muhalefet yedi seçim kaybetmiş ve hala kaybetmek için çırpınıyorsa Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’nin yükselişi kimseyi şaşırtmasın; Çünkü Türk milleti Atasına, vatanına, devletine bağlı bir millet olarak liderini bulduğunda peşinden gitmesini bilirdi.

Sosyal medya platformlarında açılan odalarda Ümit Özdağ ve Zafer Partisi çok konuşuluyor. Özellikle eleştiriler oyları bölmek ve iktidardan çok muhalefeti eleştirmesi yönünde geliyor. Birde bunu irdeleyelim. Ümit Özdağ 2021 Aralığında Türkiye Büyük Millet Meclisine ‘Suriyeliler 10 yıl süreyle oy kullanmasın’ yasa teklifini verdiğinde neden altılı masa muhalefet partileri olarak destek vermediniz? Yapılan tüm ciddi kamuoyu araştırmalarında Tayyip Erdoğan’ı açık ara geçen Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı neden hiç gündeme ve masaya getirmediniz? CHP’nin 73 yıl sonra tek başına ülkeyi yönetme şansını yakalayacağı bir adayın ismini Ümit Özdağ’ın ortaya atması masanızı mutlu etmesi gerekirken neden rahatsız oldunuz? Seçimde kazananın %51’e ihtiyacı olduğu gerçeği ortada dururken, an itibari ile anketlerde yüzde 1, yüzde 10 arasında bir desteği yakalayan Zafer Partisi’nin muhalefet cephesine desteği ortadayken (Mansur Yavaş bağlamında) hala neden oyları böldüğü algısıyla konuşmaya devam ediyorsunuz?

Altılı masayı oluşturan parti destekçilerinin iktidarın eleştirilmemesi yönündeki tepkileri ise, bir olumsuz algı taktiği ve kandırmacadan ibaret eleştirel söylemden oluşuyor. Şöyle ki, Zafer Partisi politikalarının en önem verdiği birinci madde sığınmacı ve kaçaklar konusundaki sorunların en etkili ve vurucu şekilde kamuoyunun gündemine taşınması olmuştur. Bu yanlış ve yıkıcı politikaların sorumlusu birinci derecede AKP’dir; ancak bu politikaların baş müsebbibi Ahmet Davutoğlu altılı masanın bir ayağı olduğu için eleştiriler bir yönüyle masayı ve destekçilerini rahatsız etmektedir. Ümit Özdağ’ın Göç İdaresi Başkanlığı önünde basın açıklaması yapması, Suriye sınırına temsili mayın döşeme girişiminin anayasaya aykırı bir biçimde engellenmesi ve olayın kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanması, tüm muhalif partiler konuya “Fransız” kalırken, Ümit Özdağ’ın Erzincan İliç’e yaptığı ziyaret sonrasında Anagold Altın Madeni faaliyetlerinin durdurulma kararı, İçişleri Bakanlığı önüne giderek, AKP’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soyluya “Bu görevin bittiği zaman tutuklanacaksın, sen cumhuriyet tarihinin en büyük kriminalisin” diyerek iktidarın düştüğü çukurun içindeki acziyeti Türk Milletine göstermesine rağmen “İktidarı eleştirmiyorsun” söylemlerini samimi ve iyi niyetli bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Zafer Partisi teşkilatları stant açarak her gün “Suriyeliler Suriye’ye dönsün” imza kampanyasıyla halkı bilinçlendirmeye çalışıp çabalarken görmeyenler ve görmek istemeyenlerin aklını değil ama milli bilincini kaybettiğini düşünüyorum.

Yukarıda ifade ettiğim somut ve nesnel gerçekler, ne 20 yıl ülkeyi hesapsızca yöneten iktidardan, ne de bu iktidarın başımızda kalmasını sağlayan ve girdiği her seçimi bile isteye kaybeden iktidar destekçisi sarı muhalefetten bir umudu olmayan kesimin 3. Yoludur Zafer Partisi… Bizi, içine düştüğümüz fare kapanından kurtaran ve bize seçenek sunan şuurlu ve vatanperver Türk milletinin aradığı ve peşinden gideceği tüm vasıflara ve değerlere sahip olan Ümit Özdağ, milletin umudunu kaybettiği yerde “Canınız Cehenneme” diyerek şahsen benim umudum olmuştur. Türk Milletinin ve milli değerlere sahip benzer partilerin de bu üçüncü yolda birleşerek milli cepheyi oluşturması ve bu düşünceler içinde olan entelektüel, aydın, üreten kesimin de davet beklemeden Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde ifade ettiği gibi, “Ey Türk İstikbalinin evladı” olduğunu göstererek, taşın altın elini değil gövdesini koymasını bilecektir.