Avatar
Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Diyanet… Özgür olmayanlar özgür insan yetiştiremez

Diyanet… Özgür olmayanlar özgür insan yetiştiremez

featured

Nihat Genç yazdı…

Laikliği aldığımız söylenen Fransa’da Diyanet İşleri Başkanlığı yoktur!

Diyanet İşleri Başkanlığı Amerika’da hiç olmamıştır!

Her iki ülkede de din-devlet ayrımı esastır!

Diyanet’e artık ‘başkanlık’ demek de işin eğlencesi, bütçesi personeli şubeleri itibariyle Diyanet en büyük bakanlıklardan biridir!

İslamcıların iktidar olmasıyla Diyanet’e yapılan eleştiriler bıçak gibi kesildi ve tam tersine İslamcılar bir Cumhuriyet kurumu(?) olan Diyanet’i çok sevdi ve islamcı ideolojinin karargahı ve payandası haline getirildi!

Kime hizmet ediyorsunuz, Türk Milletine mi Araplar’a mı?

Halkın yüzde doksanı göçmen politikalarına yana yakıla karşıyken maaşlandıkları kürsülerden her gün utanmadan Arap güzellemesi kutsaması yapıyorlar!

Tarihi hakikattır, Emeviler İranlılar’ı Türkler’i ‘araplaştırmadı’ ama şimdi Emevilik ideolojisi Diyanetimizle tarihi bir fırsat yakaladı ve Türk Milleti’ni ‘araplaştırmaya’ çalışıyor!

Türk Milleti’nin yoksulluğuna milli endişelerine Cumhuriyet’ine hukukuna tarihine tek satır sahip çıktıklarını görmedik varsa yoksa bir Araplık davası!

İmamlar maaşlandıkları kürsüden ‘Suriyeli cenazesi çok güzel kokuyordu’ gibi Araplar’ı üstün ilahi bir ırk gibi konuşmalar dahi yapabiliyor, daha neler söylüyorlar, bu satırlarda hukuken yazamıyoruz!

Araplık ideolojisinin kökü dışardadır! Amerika’nın kurucu babaları mezhep ve dinlere, bunlar Avrupa’dan bize kendi din ve mezhep savaşlarını getiriyor diye çok mesafeli ve kalın duvarlı yasalarla Amerika’yı inşa ettiler!

Araplık hayranlıkları neden, körfezin zengin petrol şeyhlerine ya da Müslüman Kardeşler’e yaranmak için!

Yaladıkları .ötlerin şimdi de kokusunu parfümünü de üretmişler, eskiden camii önlerinde küçük şişelerde satılan ‘Hacıyağı’ vardı Diyanetimiz yüzbin caminin kürsüsünden her namaz vakti Arapyağı satmaya başladı, finansörü de Türk Milleti’nin vergileri!

Ve yoksul sahipsiz vatansız kalmış Araplarla da ‘hiçbir’ duygusal bağları yoktur, varsa yoksa ideolojik İslamcılar ve petrol zenginleri!

Ve unutmayın tüm coğrafyalarda en sert sınıfsal ayrımlar Orta-Doğu topraklarındadır, işte bir tarafta yoksul çaresiz Filistinliler ve Suriye’yi terk etmek zorunda kalanlar ve işte trilyon dolarlara hükmeden Körfez’deki petrol zenginleri!

Ümmet kelimesini maske olarak kullanıp kökü dışarda başka bir ‘halk’ ithal edip demografiyi değiştirip Türk Milleti’nin egemenliğine arkalarına bu petrol zenginlerini ve Araplık davasını alıp meydan okuyorlar!

Diyanet’i ele geçiren İslamcılar kendileri hanı yağma derya deniz ihya oldular yetmedi şimdi de Araplar’ı ululayıp kutsayıp üstün bir ‘ırk’ algısı oluşturma peşinde!

Cezayir dışında bir istiklal savaşı Orta-Doğu topraklarında olmamıştır, Osmanlı gitmiş İngiliz gelmiş!

Ankara Sakarya caddesinde Kalecik Cezaevi’nde üretilen yumurtalar daha ucuz diye her gün önünde emeklilerden oluşan saatlerce süren bir km.’lik kuyruğu gidin görün, aynı Kızılay’da Mavi’nin üç dört tane mağazası var, gidin Kızılay AVM’de Mavi mağazasına, Araplar’ın izdiham içinde kuyruk olduğunu göreceksiniz!

Tabii sayın Diyanet’imiz, yumurtanın tanesi bir-iki lira ucuz diye kuyruk olan emeklilerimiz kötü kokuyor, tabii sayın Diyanet’imiz Mavi gibi mağazalarımızda paracuklar çok güzel kokuyor!

Bu topraklarda bir emekli en son ne zaman bir tavuk kesip yedi? Şu deve kesip yiyen Körfez şeyhlerinin sofrasından keşke başınızı kaldırıp sorabilecek kadar kendine güvenen bir imanınız olsaydı!

Allah’tan değil Tayyip’den korkanlar kalkıp bize ahlak ve din öğretiyor!

Sorsaydınız o Suudlar’a her yıl Kurban bayramında yüzbinlerce hacının kestiği kurban paralarıyla mı Ronaldo’yu transfer ettiniz? Ve Ronaldo’dan daha zengin şeyhlere arsalar vakıflar bağışlayan Diyanet’imiz, keşke mintan çarık bulamayan İstiklal Savaşı şehidlerimizi biraz tanıyabilseydiniz!

Sayın Diyanet! Türk Milleti’ne mi bağlısınız? Yoksa ümmet adı altında Işid’e Müslüman Kardeşler’e El Kaide’ye şeriatla yönetilen petrol zengini şeyhliklere mi? İngiliz uşaklarına ve petrol zenginlere dua etmek için kollarınızı kaldırmaktan yorulmadınız mı?

Hafızanızı tazeleyin artık tek bir İslamcı Diyanet’ten şikayetçi değil. Özerk bir yapısı mı var sarayın uşağı mı soran yok, hiç kimse seksen uzun yıl ağlayıp zırlayıp celallenip hiddetlenip devletin yakasına yapışıp bağırıyor sloganlar atıyordu: ‘Diyanet bağımsız olsun cemaatler yönetsin’ diye, ne oldu?

Daha düne kadar Diyanet’in varlığından şikayet eden İslamcılar bakıyorum ihaleler bağışlar ballı börekler Mercedesler akıp nemalandıkça maşallah Diyanet’lerine tapar olmuşlar!

Hani Diyanet, laikliğin en sert uygulamasıydı!

Hani Cumhuriyet Diyanet’i kurarak dine Müslümanlara zulmediyordu!

Tam tersine mezhep din çatışmalarını önlemek ve kulu kula köle yapmamak için ve devletin gölgesinde yine din adamlarının yönettiği saygın bir din işleri kurumumuz olsun diye yola çıkıldı, sonuç, elinize geçince birden kendine mesih mehdi diyen şeyhler peyda oldu, birbirini öldürmekle kafirlikle suçlayan mezhepler cirit atıyor, yoksul halkın kaynakları yasadışı gavs mübarek diye tarafınızdan üstün ilahi görülen hurafe ucube şeyhlere peşkeş çekiliyor ve Cuma namazından kışlasına kadara dini simgeler ‘torpilli’ ‘bizden’ ‘artık buraları ele geçirdik’ siyasi fetih işaretleriyle açıkça ve aleni sayenizde kol geziyor!

İnanç özgürlüğü diye yola çıkıp Türkiye’yi Fetöler’e teslim ettiniz şimdi de Menziller’e İsmailağalar’a!

Artık ideolojik maksatlarını da o kadar rahatlar ki hiç gizlemiyorlar!

Birinci hedefleri dini kamusal alana taşımaktı, ki, an itibariyle askeri kışlalarda hangi mezhebin imamları namaz kıldıracak kavgaları dahi yaşanıyor yani dini emirleri bahane edip kullanarak mezhepler tarikatlar cemaatlar otorite ve hakimiyet savaşı veriyor!

İkinci hedefleri ulemayı kamu otoritesi haline getirmek, ki, yüzde yüz ilerleme sağladılar ve şu anda görüntüsü ortaçağ kilise devletidir ve ulema-devlet bütünleşip tek beden olmuştur, yetmiyor bir de cahil cühela imamlar halka racon kesiyor!

Üçüncüsü şeriat devletini yönetecek hocaların hafızların kadıların yetiştirilmesi, ki, yasalar delinerek milyonlarcası yetiştiriliyor, yetiştirildi, başardılar!

Kardeşlerim, benimle aynı yaştaki okuyucular, kırk uzun yıldır Cumhuriyet’e saldıranların laikliği dillerine dolayıp özellikle dini en çok dışlayan Fransa’dan en agresif laiklik biçiminin alınmasının eleştirildiğini milyonlarca kez (evet abartı değil kırk uzun yıl sabah akşam milyonlarca…) duymuştur!

Ve yüzbinlerce kez liberal ve İslamcılar’ın ağzından ve Cumhuriyet’e laiklik üzerinden düşmanca yazılmış Türkiye Cumhuriyeti devleti en katı laiklik uygulamasıyla Müslümanlara zulmediyor cümleleriyle dolu yüzlerce kitaplar okumuştur!

Türkiye en agresif en saldırgan en vahşi en köktenci ‘laiklik’ biçimini Fransa’dan aldı diyenler şimdi hangi cehennemdeler!

Düpedüz bir yalanı hadi demogogları geçtim bir ülkenin akademisyenleri kırk uzun yıl söyler mi?

Seksen uzun yıl söylediler!

Hepsi aynı teraneyi aynı ideolojik argümanı aynı demogojiyi kırk yıl ekranlarda ve kitaplarda bu yalanı millete ezberletmiştir: ‘Türkiye laikliğin en sert en radikal biçimini Fransa’dan alarak dini dışlamış oysa Amerika’dan alsaymış dini alana daha çok serbestlik tanımış olacakmış’ mış..

Bu ezber artık liberal ve İslamcı aydınların mottosu haline geldi, ekranda lafı alan, çok bilmiş gibi aynı ezberle beyin yıkadı, öyle ki akademi bile bu ezberin üstüne çullandı ve tarih bilimini utandıran çarpıtan bu sloganik laflarla algı oluşturdular ve sonuç Diyanet’i dinle alakası olmayan yiyici şeriatçılar ve tasavvufla hiç alakası olmayan tarikatların yağmasına açtılar!

Biri çıkıp Fransa ya da Amerika Türkiye’de olduğu gibi yüzbinlerce din görevlisine maaş veriyor, mu, diye sormadı!

Biri de çıkıp, Fransa’da Diyanet İşleri Başkanlığı varmıymış, siz ne zırvalıyorsunuz diye, sormadı!

Aksine İslamcı ve liberal aydınlar Diyanet İşleri Başkanlığıyla İslamcı iktidara yeni bir din yeni bir otorite yeni bir hakimiyet alanı kurması için işte bu çarpıtma ve yalanlarla kapı açtı.

Akademisyenler de hepsine yazık olsun oturup bu yalanı kırk yıl ya seyretmiş ya desteklemiş!

Olacak şey değil, kırk uzun yıl her akşam bir felaket gibi tartıştınız ulan!

Kırk uzun yıl beyin yediniz, algı oluşturdunuz, saçma sapan yalanlarla siyaset oluşturdunuz ve düpedüz yalanlarla Cumhuriyet ve şimdi net şekilde anlıyoruz ki ‘din’ düşmanlığı yaptınız!

Şimdi, Diyanet başkanlığıyla tarihte olmayan yeni bir ‘din’ inşa edildi!

Fransa’da Amerika’da hangi devlet kalkıp kendine Araplık diye bir din kurmuş, bu dinin kurucuları da her gün camii kürsülerinden ensar ensar ensar diye bağıranlar!

Hatta yine tarihte olmayan bu yeni dinin yorumuyla meclis dışlanıp saray rejimi inşa edildi!

Hatta Diyanet Başkanlığı’yla geleneksel tarikatlar da kökünden değiştirildi, ve tarikatların ruhu olan tasavvuf ortadan kaldırılıp birkaç istisna hariç tarikatların yüzde doksanı ‘şeriat mektepleri’ haline getirildi!

Kimse de çıkıp sormuyor, bu tarikatlar ‘tasavvufi’ değil ‘şeriat mektepleridir’, diye!

Yani tarihte karşı karşıya gelmiş tasavvuf ve şeriat karşıtlığı ‘tasavvuf’ ortadan kaldırılarak tamamen şeriata mekteplerine dönüştürüldü ve yetmedi üstüne bir de tarikatlar şeriat mahkemeleri kurmaya başladı! Tasavvufu bin yıl kafirlikle bidatle suçlayan şeriatçılar tarikatları da Diyanet’in marifetiyle ele geçirdi!

Devlet İslami vakıflara arsa ve ihale ve bağışlar ve vergi indirimleri veriyor ve bu suistimal sayıştay raporlarında dahi yazılıyor!

Ancak bir kişi çıkıp devlet cemaatlere ve tarikatlara ayrımcılık yaparak neden bağış yapıyor niçin vakıflar ve dernekler içinde sadece tarikatları ve dincileri kayırıyor?

Kırk uzun yıldır Türkiye Fransa’dan en radikal laiklik biçimini aldı diyenler bugün Fransa ve Amerika tarikat ve cemaatlere ve mezheplere ‘bağış’ yapıyor mu diye tek bir cümle soru soruyor mu?

Dernek olursa evet ayrım gayrım yapmadan ‘herkese’ ilkesine göre yapabilir, ancak dini vakıflar açıkça kayırılıyor, hatta dini vakıflar içinde de ayrım yapılıyor ve kendine yakın mezhep kendine yakın tarikat korunuyor!

Fransa ve Amerika’da devlet herhangi bir tarikata ve mezhebe ve cemaate bağış yardım yapabilir ihale verebilir arsa tahsis edebilir mi, şöyle edebilir, aynı bağışlardan ‘herkes’ yani diğer sivil kurumların tümü yararlanıyorsa!

Fransa ve Amerika’da devlet ‘dini okullar’ açabilir mi, kırk uzun yıl üfleyip sallayanlar neredesiniz?

Fransa ve Amerika’da, devletin dinsel kurumlara bağış yardım arsa tahsisi yapıp yapmayacağı kurallar ve denetim altındadır ve çatışması halen sürüyor! Dini eğitim vermesi söz konusu değildir, bazı eyaletlerde haftada birkaç saat dini eğitim için özel izin verilir tartışması halen sürüyor. Milli bayramlarda dini duayla başlaması ve dini semboller kamu alanında düşünülemez. Çocukların ve hocaların dini sembollerle derse girmesi söz konusu değildir, çok kadınlı evliliklere devlet izin vermez, evrim teorisinin okutulmaması düşünülemez ama çatışması sürüyor ve dini toplulukların devletin alanında temsil edilmeleri tören düzenlemesi düşünülemez, devlet, mezhep din tarikatlar arasında öncelik ve tercih ve ayrım gayrım yapamaz!

Fransa ve Amerika dinle devleti kalın duvarlarla ayırmıştır!

İnanç özgürlüğünü vicdan özgürlüğüne dönüştürmüştür!

İnanca karışmaz ve inancı da fonlamaz ve devleti de bir inancın papazlarına okullarına yağma ve talan olarak vermez!

İş saatlerini inanca göre düzenlemez, dini görselleri askerlik gibi kurumlarda kullanılmasına asla müsaade etmez!

Türkiye laikliği batıdan en katı biçimiyle almış, vay bey, öyle mi, hadi buyrun, Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi en büyük birkaç bakanlıktan biri!

Ve Türkiye bu dinci kuşatmada yalnız değil, işte, Amerika’da da yüksek mahkeme üye sayıları Reagan’dan Bush’a Trump’a Cumhuriyetçiler’in iktidarıyla denge değişti, ve Hristiyan sağcılar kürtajı yasaklamaya başladı! İsrail’de Ortodokslar İsrail devletini hem meclisten hem hakimlerden kuşatma altına aldı bile!

Ve Türkiye’de tarikat ve cemaatlerin yetiştirdiği hakimler yüksek yargıyı çoktan çoğunluk olarak ele geçirdi ve şeriat mahkemelerinde kadılık yapan tarikatçılar, devlette çalışmış yine kendileri gibi inanç sahibi olan bu yargıçları adam yerine hiç koymuyor, bu resmi yargıçlar için, onlar, şeriat devletine geçiş dönemi için deyip küçümsüyor yok sayıyor!

Ve yüksek yargıda oturan yargıçlarımız kendilerinin dava etmeyip kapı açtığı bu şeriat mahkemelerinde kendileri için söylenen bu aşağılık lafları da harfi harfiyen biliyor!

Ve şimdi de yasadışı tarikatlara ve bağışlarına Anayasa’yı değiştirerek illegal olmaktan çıkartacak bir kapı arıyorlar, peki açtıklarında ne olacak, tam bir ulema devleti, tam bir şeriatla yönetim, tarikatlara girmek (bir zaman Fetöcü olmak gibi) resmi statü haline gelecek ve yukarıda yazının tek bir satırını yazmak dahi kafir ve devlet düşmanı olmakla yargılanacak, üstüne bir de Anayasa’nın giriş maddelerindeki Türk kelimesi çıkartılırsa, hepimiz artık PKK’lı kategorisinde terörist olarak yargılanacağız!

Demek ki Fransa ve Amerika dinle devlet arasına kalın duvarlar koymakta çok haklıymış!

Keşke bu toprakların ekmeğini yiyen aydınları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslamcı ve kökü dışarda Arapçılar’ın kullanacağı savaş tuzağı ‘truva atı’ olması karşısında cahil ve beyni yıkanmış ve Fetöcü ve Menzilci ve dinci kumpasların kullanışlı adamları olmasaydı!

Çünkü olan dinimize oldu, İslam dünyasında dini ve ibadeti ve inancı en saygın şekilde ifa eden Müslümanlar ve Müslümanlık gitti, yerine hep kendi boğazlarını düşünen Din ve Kur’an ve Allah’ı kullanıp servetlerine servet katan yasaların ve kamuoyunun ve vicdanların baş etmesi imkansız vahşi yobazlar geldi!

Bu büyük suç, kırk yıldır ekranlarda saçma sapan tarihsiz bilimsiz delilsiz insafsız ve vicdansız Türkiye Cumhuriyeti’ne din adına düşmanlık yapan akademinin ve kullanışlı liberallerindir, bu büyük suç, ortaçağ sonrası sanayi toplumunu ve en temel yasalarını anayasalarını hiç okumamış anlamamış akademimizin ve kullanışlı liberallerindir!

Modern dünyayı var eden ve ayakta tutan en temel yasaları bilmeden Türkiye Cumhuriyeti topraklarında bu insanlara konuşma yazma üfürme sallama hakkını hangi holdingler hangi cemaatler hangi ideolojiler vermiştir!

Türkiye’yi etnik ve din ve mezhep iç savaşlarının tuzağına hangi dış güçler sokmak istiyorsa onların köpeği kalemi olmuşlardır!

Suçlu, Mustafa Sabri’yi Damat Feritler’i Molla Saitler’i Dürrizadeler’i Abdülhakim Arvasiler’i Seyit Rızaları ve Necip Fazıllar’ı ve tarikatları ve Ticanilerinden Fetösüne Adnan Oktar’ına kadar besleyen fonlayan sırtlayan ve kırk uzun yıl ihanetlerine ifade özgürlüğü altında dava açmayan aksine baştacı yapıp ekranlarında konuşturan pohpohlayan ve maaşlayanlardır!

Bu nasıl Müslümanlık, Türk milletini kıldığı namazdan kollarını açıp yakardığı duadan seccadesinden ninelerimizi tülbentlerinden utandırdınız ya, yatacak yeriniz yok!

Türk milletini, ulu camilerinden, o camilere asırlardır gölge olan ulu çınarlarından utandırdınız!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. Abi en çok motivasyon kaynaklarından biride bu diyanetin kim yıkıyacak peki ölüyü savunması oluyor. Vaftiz olmak istemeyenler için bi çözüm bulalım . Ölüme dokunmasın bu pislik ruhbanlar

  2. 5 Ekim 2023, 21:25

    İslamcı Erol nasıl çıldırdı kitabını yeniden okuyucunun şüphesine ve merakına sunuyoruz.

  3. 5 Ekim 2023, 18:23

    Cumhuriyet tarihimizi ve yakın tarihimizi, bağımsız ve tarafsız uzmanlar yeniden dikkatle ve özenle araştırsın. daha Atamızın ölümüyle başlayan aşınma, tarikatleşme nasıl bu kadar hızlı oldu? ve hedefine ulaştı.

  4. 5 Ekim 2023, 15:53

    Diyanet e sorulacak vatansever soruları ,varolunuz.

  5. Yazıyı okumak istemiyorum. Lütfen şunları ciddiye alıp medyatiklestirmeyin kendilerini ciddiye alacaklar

  6. İnançlı bir Türk aydınının, din istismarcılarına yine ve yeniden bayrak açtığı nefis bir yazı okudum.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!