Avatar
Nihat Genç

HDP’ye bakanlık üzerine Kılıçdaroğlu’yla röportaj

featured

NİHAT GENÇ yazdı…

İktidar olmanın heyecanı CHP’nin başını döndürdü, dün itibariyle CHP’liler HDP’ye bakanlık koltukları dağıtmaya başlayınca, yer yerinden oynadı..

Hemen telefona sarıldım ve Kılıçdaroğlu’nun başka hangi bakanlıkları kime vereceği ve iktidarın ilk yüz gününde neler yapacağını iğnesine ipliğine masaya yatırdık!

-Sayın Kılıçdaroğlu, insanlığı ve ülkemizi düşünen sizden başka kimse kalmadı, ülkemizi savunan direnen başka lider de kalmadı, maşallah dimdik ayaktasınız, nasıl desem, sizi böyle mutlu sizi böyle ağzı kulaklarına varmış görmek, maşallah, seçim zaferine erken başlamışsınız!

Kılıçdaroğlu: -Arkadaşlar da çok telaşlı, hemen saraya gidip görevi alalım, anında Tayyip’in yakasına yapışalım, diyorlar, haklılar da yoksa kaçar…

-İlk manşet haberi verdiniz, anlaşılan ilk icraatınız Tayyip’i enselemek! Hazır manga karargahını kurmuşsunuz. Valla helal olsun, ben bile inanmıyordum, sizi bir TV ünlüsü olarak şaklaban olarak görüyordum, nasıl başardınız? Galiba şu helalleşme ve altılı masa cin gibi fikirdi, vay anasını satıyım, bayağı işe yaradı! Vallahi ülkede yeni bir yaşam başlattınız! Partinize hayvanlar çiftliği gibi bakıyordum, vallahi karşınızda utanıyorum! Dünyanın en mükemmel en gerçekçi lideriyle karşı karşıyaymışız, affedin, bilemedik!

Kılıçdaroğlu: – Tabii kolay olmadı, önce, Fetö’yle ve Seyit Rıza’yla helalleşip ülkenin köküne dinamit koyduk! Tabii Fetö de Seyit Rıza da eski resimlerde kötü giyimli çal çaput giyinmiş gibi gösteriliyordu, bu hiç hoş değildi, önce fotoşopla işe başladık! Ben helalleşelim deyince yeniden popülariteleri arttı! Hiç korkmadım, tarihi ters çevirdim! Siyaset bilimini de profesörlerini de şaşırttım!

-Vallahi PKK’ya bakanlık verme fikri terörist saldırısından daha ağır oldu! Konuyu atlamalayım, Tayyip’e ne yapacaksınız, kulağıma söyleyin!

Kılıçdaroğlu: -Diyoruz ki sarayda tek başına Robinson Crusoe gibi yaşasın, yanına bir de Cuma veririz, Soylu’yu, ancak nefret yok, onlar da insan, bizim demokrasi kültürümüzde aşağılamak yok!

-İlişmeyelim diyorsun, ama onlar da çok insafsızdı, ama siz çok merhametlisiniz! Bakın kafam karıştı! Neyse, sırayla gidelim, bu büyük zafere giden yolları başlıklarıyla bir özetleseniz!

Kılıçdaroğlu: -Ya bismillah, eşhedü en lailahe…. 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktım. Önce helalleşme adı altında Cumhuriyet’e saldırdım, partiyi havaya uçurdum! Güya ortamı yumuşatalım ayağına Cumhuriyet’i inkar ettim. CHP tarihine az mı yersin çok mu hiç acımadım vahşice meydan okudum. Öyle günler oldu ki Ekmeleddin’i Abdullah Gül’ü bile aday gösterip kontrolü kaybettim… Sonra anladım ki.. İnsan kontrolü kaybedince kendine geliyormuş. Hep merak ederdim, toplumlar çökerken neden büyük megalomanlar mesihler narsistler büyütür diye, al sana, en insafsız hadsiz örneği karşında!

-Vallahi yere göğe koyamıyorum, hayranım size!

Kılıçdaroğlu: -Arkadaşlar, cumhuriyet kazanımları ve tarihine ve kuruluşuna ve geçmişimiz üzerine nükleer füze atalım dedi. İnanın muhalefetin istediğini yapma hakkı var, sonunda demokrasi huzur gelecekse… Hayır dedim, helalleşme aynı kapıya çıkar. Helalleşme daha yıkıcı, imha eder, düşünün memleket düşmanları Fetö’nün Seyit Rıza’nın .ötünü öperek işe başladım, demokratik öz yönetimin kapılarını araladım!

-Vallahi helal olsun, önce sizi biz de anlamadık, af edersin, ne yapıyor bu deyüs dedik!

Kılıçdaroğlu: -Yoo biraz cesaret biraz Emre Kongar oku biraz aydınlanma kafi! Ülkeye yeni bir işgal planı gibi program hazırladık! Parti programında açılımı öne çıkarttık. Hatırlayın kaç defa söyledim ayrı bir bayrak eyalet yetmez doğunun madenleri de PKK’ya verilmeli. Önce Fetö’cü ve PKK’lı orduları belediyelerde işe alıp partide yüksek görevler vermeye başladık! Acı ve eziyet ve mağdurdular gerçekten bu görevlere fazlasıyla layıktılar! Sinir uçlarını kaşıdık ve iç savaş zemini hazırladım! Anladım ki bu kaos ortamı aslında büyük liderlerin ortaya çıkması için elzemmiş! Medeni ve demokrat olmak için açılım ve peşkeş şart! Nasıl Batı Medeniyeti kapılarını telefonun elektriğin lokomotifin icadına borçluysa bizim de ülkemiz medeniyetini sanayisini ekonomik büyümesini ‘açılıma’ borçlu!

-Vallahi önce biz de anlamadık, af edersin, ne yapıyor bu kapsalak dedik, yoksa Kılıçdaroğlu Tayyip’i iktidarda tutmak için kiralanmış köstebek mi dedik… Sonunda siz haklı çıktınız. Cumhuriyet’le kavga edip kazanan bir tek siz çıktınız! Teröristleri tarikatçıları bağrınıza basıp vatanseverleri kovup, barış demokrasi ve huzur getirdiniz!

Kılıçdaroğlu: -Tarikatçılar Fetöcüler Süleymancılar, hepsi radyoaktif sızıntı nükleer serpinti gibi, helalleşme ayağına hepsini partiye belediyelere doldurdum, sonuç, burnundan kıl aldırmayan AKP iktidarı Japonya gibi anında teslim oldu!

-Sayın Kılıçdaroğlu, seçim zaferi açıklandığında AKP’nin sokakta kaos yaratacağı söyleniyor, dikkatli olmak lazım, bu büyük zaferi devrimi elinizden kapmasınlar!

Kılıçdaroğlu: -Kaosla korkutamazlar! Onun da çözümü var! Seçim gecesi Nato’yu çağıracağız, gelin demokrasiyi ve siyasi düzeni koruyun, işler yoluna girene kadar Nato nezaret edecek! Yani arkamıza sağlam yere dayadık, korkulacak bir şey yok!

-Zekanıza hayranım, vallahi ben de önce anlamadım, önce Cumhuriyet’e saldırarak işe başladınız! Yahu ne yapıyor bu kudurmuş psikopat, bile dedim!

Kılıçdaroğlu: -Kardeşim, hala anlamadınız, seksen yıldır Cumhuriyet’i kurduğumuz için iktidar olamıyoruz, ama, vekillerimiz partimiz hala Cumhuriyet’in partisi diye ekmek yiyor maaş alıyor, önce, dedim, nankörlüğün dibini bulup kuruluş mirasına saldıralım… Arkadaşlar Cumhuriyet’i kurduk diye seksen yıldır iktidar olamıyoruz, kurtulalım bu lanet bela yükten dedim! Üstelik biz Cumhuriyet’in mirasyedisi olmak istemiyoruz, kendimiz kazanıp kendimiz yemeliyiz! Memleketi tarikatçılar Fetö’cüler PKK birlikte yemeliyiz!

-Vatanseverler yolumuzu keser işimizi bitirir diye hiç korkmadınız mı?

Kılıçdaroğlu: -Vallahi onun da tatbikatını yaptık, altı masanın altına, deprem oluyormuş gibi cenin pozisyonunda saklandık! CHP bodrumunu sığınak yaptık ama ne gelen var ne giden! O gece karanlıkta bir kaç haşera ısırdı, o kadar!

-Bir danışmanınızın Enver Altaylı’yla bin telefon görüşmesi diğer danışmanlarınız Fetö’den enselendi, vallahi buna rağmen, başardınız!

Kılıçdaroğlu: -Balyozdan içerde yatan vekillerimiz vardı, Tuncay Özkan, Balbay, Levent Göktaş da aynı koğuştaydı, Enver Altaylı’nın adamları bizim vekillere yahu Güneydoğu’da bir iki şehri veririz ne olacak, sonra iktidarı alırız, diye bir güzel gaza getirip ikna etmişler! Altaylı’nın adamlarını partiye doldurduk, Altaylı’nın kurdurttuğu partiye yirmi vekil verdik, sonra anasının .mı ne kadar etnikçi sosyolog siyasetçi var tıka basa doldurduk partiye, yürü ya kulum kim tutar bizi dedik! O kadar casus ajan yerleştirdik ki Çinliler bile bizimle ticaret yapmaya başladı!

-Hakikaten kimse tutamadı, hızınıza yetişmek mümkün değil, maşallah, çok derinden kazmışsınız! Neyse.. Sayın Kılıçdaroğlu! Beştepe’deki koskoca saray öyle boş mu duracak! O sarayı öyle komple söküp Sibirya’ya taşımayı düşünür müsünüz?

Kılıçdaroğlu: -Ortalıkta bir çok sahte Fetö’nün donu var, hangisi gerçek bilinmiyor, Fetöcüler, sarayda Fetö’nün sahiden giyilmiş gerçek donlarının sergisini açalım, dediler.. Ancak, Öcalan da içerden mektup gönderdi, sarayı pideci kebapçı dükkanı yapmak istiyormuş, çocukluğundan beri hevesi varmış! Sadece pide olmasın dedim, beyti kebap çiğ köfte, hepsi olursa, neden olmasın, dedim!

-Helal olsun, iğnesine ipliğine kadar düşünmüşsünüz! Sayın Kılıçdaroğlu! Anıtkabir de merkezi bir yerde geniş bir arazisi var!

Kılıçdaroğlu: -Anıtkabir’i özellikle Abdullah Gül bey istedi. Özel bir ihtimam gösterecekmiş. Geceleri sabaha kadar mozoleye sarılıp tövbe edip ağlayıp dua edecekmiş… Kırmadım tabii, o da, Atatürk’le helalleşmek istiyormuş!

-Çok duygulandım. Vallahi o kadar ..şak geçtik ama altılı masa da  harbiden çok sağlam çıktı!

Kılıçdaroğlu: -Altılı Masa’da öyle fırtınalı aşklar yaşadık ki, sormayın.. Bakın, bir defasında altılı masanın ayağı kırıldı! Kırılan bacağı yerine senin boyun ufak deyip önce Davutoğlu’nu taktık.. Arkadaşlar, onun boyu kısa ama işlevi büyük, dediler… Bir müddet kırılan ayağı tutturmak için Akşener’in topuklu ayakkabısını koyduk… Ancak Meral hanım tek ayakla topallayınca.. Sonunda iş başa düştü. Kırılan ayağı yerine beni taktılar! Girdim masanın altına! Dayan Kılıçdaroğlu dedim… Tuvaletim gelince de çocukken oynadığım trencilik geldi aklıma cuf cuf deyip helaya masayla birlikte gittim!

-Neyse sonuçta emeklerinizin karşılığını aldınız! Ancak aklım şu Nato’da kaldı…

Kılıçdaroğlu: -Dünyayı izlemiyor musunuz,, soğuk savaş yeniden başladı, koskoca Amerika’ya bir Kürecik bir İncirlik yeter mi? Şimdi eski soğuk savaş günlerinde olduğu gibi Karadeniz’de üsleri açacağız! Sarp Kapısına Amerikalı askerleri koyacağız! Ruslar mı geliyor, karşılarında Amerika’yı bulacak. Yesinler birbirlerini! Ben vatandaşımı niye ezdireyim! Putin’e de onu diyeceğim, Amerika’yla hesabın varsa, buyur!

-Muhteşem bir çözüm, bir durun, alnınızdan öpeyim!

Kılıçdaroğlu: -Geçen bir arkadaş üşenmedi hesapladı, PKK kırk yılda yirmi bin ton tır dolusu tam üç milyar mermi sıkmış! Yazık değil mi? Bu kadar mermi niye ziyan oluyor! Düşün adamlar anayasaya bir kelime sokmak bir maddeyi değiştirmek için milyarlarca mermi atmış. Bu zulümdür arkadaşlar! Şimdi anayasa mahkemesini PKK’ya verdik. İstedikleri maddeyi ..lerinin keyfine göre… İşte demokrasi bu… HDP meşru bir parti değil mi? Ona da meşru Anayasa’yı vereceğiz! Niye dışlıyoruz arkadaşlar!

-Sadece PKK mı, emeği geçen çok vekiliniz var, şu benzin istasyonları olan Gürsel Tekin de bayağı yol açtı kendini paraladı ateşlerin içine attı!

Kılıçdaroğlu: -Hiç bir iyilik cesaret karşılıksız kalmayacak, Gürsel’e de Botaş’ı vereceğiz!

-Yakışır, az bile, çok merak ettim, bari dünya açlıktan ölmesin, şu Tahıl Koridoru devam edecek mi?

Kılıçdaroğlu: -Bakın Karadeniz’de gemiler vızır vızır kaynıyor! Ben Göcek’te gördüm, küçük kayıklar büyük yatlara koy koy gezip dondurma satıyor! Karadeniz’de seyyar binlerce büfe-tekne yaptıracağız… Gelen geçen gemilere dürüm kokoreç! Bu kadar işsizi başka nerede istihdam edeceğiz! Seyyar tekneler arası beş km. koyacağız akılcı bir düzen asayiş sağlayacağız!

-İstihdam için muhteşem çözüm, sayın Kılıçdaroğlu, unutmadan, bakın, artık hak arayanlara toplantı miting gösteri haklarını meydanları yeniden vereceksiniz değil mi?

Kılıçdaroğlu: -Bizim cennet gibi ülkemiz olacak, cennette kim miting yapmak ister? Türk Milleti, nedir ki, cennette, ülke millet adları mı geçiyor sanki!

-Cennet dediğiniz millet bahçeleri olmasın?

Kılıçdaroğlu: -Millet bahçelerini Kaftancıoğlu’nun dayısının bir kızı var, ona sözümüz var, Süleymancılara sözümüz var, Süleyman Hilmi hocaefendiyi Mekke maketi üstüne koyacağız!

-Gelelim, çok konuştuk çok yorulduk. Şu parasını peşin ödediğimiz Osmangazi Köprüsü Yavuz Sultan köprüsü Çanakkale köprüsü

Kılıçdaroğlu: -Boş olmaları benim de canımı sıkıyor, hepsinin üstünde ‘attırma’ yarışmaları düzenleyeceğiz, en uzağa kim işerse…

-Yani yarışmacılar köprü üstüne çıkıp pantolonu sıyırıp, sallayıp boğaza doğru işeyecekler! Peki Kılıçdaroğlu, kim daha uzağa işedi nasıl anlayacağız!

Kılıçdaroğlu: -Kolayı var, aşağıya tekneler koyacağız, herkes kendi teknesine attıracak! En uzaktaki tekne kazanacak!

-Aletleri çıkartıp işemek, ne bileyim, feministlere ayıp olmaz mı?

Kılıçdaroğlu: -Onlara da Haliç’te yarışma düzenleyeceğiz, Unkapanı ve Haliç köprüsünde Haliç’e karşı domalıp….

-Vallahi ağzım açık kaldı, her .oka çözüm düşünmüşsünüz, hayran kaldım. Unutmadan, sayın Kılıçdaroğlu, ekonomi mahvoldu, millet aç, ot saman ithal ediyoruz, bir ekonomik plan proje hazırlamışsınızdır!

Kılıçdaroğlu: -Onu da çok zahmet edip düşündük, et işini, domuzla çözeceğiz, biliyorsunuz domuzlar bir yılda dokuz doğuruyor, dokuz kere dokuz seksen bir, zaten seksenbir vilayetimiz var! Bunu da HDP’li arkadaşlar akıl etti, PKK’lılar kırk yılda dağlarda domuz yiyor, bir şey de olmuyor! Yahu kardeşim domuzu da Allah yaratmadı mı?

-Dikkatli konuşun sayın Gandhi Kemal, Gandhi’yi de bu yüzden öldürdüler! Ayrıca, 81 vilayet derken, siz yokken şehirlerimiz çoğaldı, bir saniye, unuttunuz galiba, artık Afrin diye bir bölgemiz var!

Kılıçdaroğlu: -Afrin’i de unutmadık, oraya, kocaman bir abide, Davutoğlu’nun ata binmiş süvari heykelini dikeceğiz! Afrin’in Şam’a bakan kapısına da Davutoğlu’nun Emevi Camii’nde alnı secdeye eğilirken bir heykelini daha dikeceğiz! Kimse konuşmuyor ama Afrin’in kapılarını açan Davutoğlu’dur, Tayyip oranın da üstüne oturdu! Tayyip dünyanın merkezine kendi oturdu! O kadar ileri gitmeyecekti! Geçen Selahattin Demirtaş söyledi, bizim Kürt koridorunu unutmayın, Lazkiye’ye kadar… Haber gönderdim, merak etme, Allah bir kapı açar!

-Sayın Kılıçdaroğlu, bu arada, siz Cumhurbaşkanı olurken İmamoğlu’nun CHP’nin başına geçeceği söyleniyor!

Kılıçdaroğlu: -Hayır, ben diye bir şey demedim, Cumhurbaşkanlığı eşbaşkanlık olacak, Fetö ve Öcalan… İmamoğlu için… İstanbul’un adını İmamoğlupontuspolis diye değiştireceğiz. Geçen Kandil’den Karayılan aradı, Hüsrev Paşa Yalısını istiyor… Onlar da haklı. Kırk yıldır su yüzü görmemişler…

-Oradan Kandil’i nasıl yönetecek? Dağ’a uzak kalır, harp olur darp olur, bir sorun olmaz mı?

Kılıçdaroğlu: -Ne var onda canım, uydu telefonla!

-Altılı Masa’nın da emeği çok!

Kılıçdaroğlu: -Olmaz olur mu? Marmara Denizi’nin tam ortasına çok büyük plastik bir ada yapacağız ve üstüne abidevi koskocaman bir MASA heykeli yapacağız! Önce benden duyun… Ayrıca Cihangir’i Mersin serbest bölgesi gibi Türkiye’den ayıracağız! Marinası olmayan yerde yılda bir ton kokain tüketiliyor, yazık değil mi? Sarayburnu’ndan Cihangir’e direk hat çekeceğiz, doğalgaz gibi, kokaini borularla… Silivri Cezaevi’ni de Fetöcüler istedi, yeniden dersane yapıp ya bismillah işe koyulacaklar! Hadi hayırlısı!

-Sayın Kılıçdaroğlu, herşeyi düşünmüşsünüz, aklıma soru da gelmiyor… Evet… Şu yaşa takılan EYT’liler ne olacak!

Kılıçdaroğlu: -Çok kolay, onların yaşını büyüteceğiz!

-Bakiyim, bakiyim, valla bütün sorunları çözmüşsünüz, hah, şu sokaklarda başıbozu gezen köpekler?

Kılıçdaroğlu: -Vallahi kimsenin cinsel hayatı kimseyi ilgilendirmez, köpeklerle evlilik, işte Almanya’da yürüyüşler yapılıyor, isteyen köpeklerle evlenebilecek!

-Vallahi çok doyurucu bir röportaj oldu, içim ferahladı! Kuşkularım kayboldu! Güneş gibi pırıl pırıl bir ülkeye sonunda sayenizde kavuştuk! Nasıl ifade edeceğim bilmiyorum, ama sizlerden özür diliyorum, şeytanlık yapmış önünüzü kesmiş boşuna hakaretler yağdırmışız! Siz konuştukça neşeyle dolup taştım! Bu muazzam yetenek karşısında karamsarlığım coşkuya dönüştü!

Kılıçdaroğlu: -Özgürlük böyle bir şey işte, siz de salıverin kendinizi, komplekslerinizden dogmalarınızdan kurtulun, amaan .kime mi deyin, bak benim gibi nasıl rahatlayacaksınız!

-Çok doğru diyorsunuz, vallahi durduk yere sebepsiz kendimizi çok germişiz, ülkenin en zor anında böyle üstün yetenekler böyle dev devlet adamları görmek, hakikaten mutluluktan gözyaşlarımı tutamıyorum! İyi ki varsınız Sayın Kılıçdaroğlu!

Kılıçdaroğlu: -Siz de iyi ki varsınız, eleştiri tabii ki olacak, hepimiz el ele verince, gördünüz işte hep birlikte bunaltıcı havayı karanlık bulutları sarayları dağıtmak mümkün!

-Unutmadan, göçmenleri ne yapacağız?

Kılıçdaroğlu: -Çok kolay, Türkiye’yi 36-42 enlemlerinden daha yukarı meridyenlere taşıyacağız, o zaman sıkıysa gelsinler!

-Sayın Kılıçdaroğlu, parlak ve uzağı gören zekanız karşısında tir tir titriyorum! Seni de, bu partinin başına getirenin de! Allak bullak bir ülkeyi bir anda bir şizofreni hastası gibi hayaller içinde nasıl düzlüğe ışığa çıkarttınız! Kurduğunuz o sapık hayallere! Kapıldığınız o ortak paranoyaya! Hala ayılmayan hala gerçek dünyayı görmeyen beyninize tüküreyim! İstediğimiz kadar siren çalalım, kapılara kafanıza vuralım, sizi ayıltmak mümkün değil!

Kılıçdaroğlu: -Ha unutmadan, şu inek ithali yaptığımız, Arjantin yaylalarını satın alacağız?

-Tamam tamam, orası kalsın, röportajınız bu kadarıyla yeterince iç açıcı ve doyurucu, kafi!

Kılıçdaroğlu: -Arjantin yaylalarına gittik, yerinde inceledik, orada inekler, çok mutlu, hepsi şarkı söyleye söyleye otluyor, dedim ki, yazık değil mi bu hayvanlara!

-Sayın Kılıçdaroğlu, kafi, röportaj bitti!

Kılıçdaroğlu: -Arjantin yamaçlarında o boş yaylaları görünce, kafamda ampul yandı, dedim ki, bizdeki göçmenleri pekala oraya gönderebiliriz! Sonra bir ampul daha yandı, dedim ki, Tayyip kendine oy versin diye dışardan ot inek dışında bir de bir halk ithal etti. O halde? Biz de Arjantin yaylalarında sıfırdan demokrat uyumlu açılımcı cesur bir halk yetiştirebiliriz!

-Yeter, kafi, bitti, diyorum!

Kılıçdaroğlu: -Arjantililer’e dedim ki biz demokrat kültürlü insanlarız, barış içinde sorunlarımızı çözeriz! Sonra Kolombiya’ya Venezualla’ya geçtim, onlara da huzur içinde kardeşçe yaşayabiliriz, önce anlamadılar, sonra, bizim ülke coğrafya olarak çok kirlendi, bataktayız, kurtaramıyoruz, buralarda bir yere taşıyabilir miyiz, dedim… Onlar desin?

-Vallahi delilik de olsa soracağım, ne dediler?

Kılıçdaroğlu: -Biz Binali Yıldırım’la sorunları çözdük peynir gemileriyle gül gibi yaşayıp gidiyoruz!

 

 

 

HDP’ye bakanlık üzerine Kılıçdaroğlu’yla röportaj

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

8 Yorum

  1. Nihat Abi, keşke yazdıkların gerçekten şaka olsaydı.

  2. Hepsi, ama istisnasız hepsi aynı merkezden yönetiliyor. Eminim ama kanıtlayamam. Bize ölümü gösterip, sıtmaya razı edebileceklerini düşünüyorlar. Ama hesap etmedikleri bir nokta var: Burası Anadolu, adamın aklını alır. Bu toprakların bir tılsımı var…

  3. 7 Eylül 2022, 18:36

    Atatürk’e sonsuz minnettar bir Cumhuriyet kadını olarak; CHP’nin, tartışmasız laiklik karşıtı oldukları ve kula kulluk sistemleri apaçık olan tarikat-cemaatlerle işbirliği içinde olması canımı çok yakıyor. Laiklik, benim Tanrı ve Kitabı Kur’an’a istediğim gibi inanmamın da garantisi. Yazık oldu CHP’ye. Saygılarımla,

  4. 7 Eylül 2022, 12:58

    Gandi Kemal’in–yok o eski takma adıydı–Musa Kemal’in–hani firavunun karşısında Musalığını ilan etmişti–Musa Kemal’in de hakkını vermek lazım. Sedat the Reis’in de en baştan beri ima edegeldiği gibi: bakın bakanlık bile verilen terör örgütü var, gırtlağımıza kadar çıkmış, ümüğümüzü sıkıyor, ama Allahları var, hiç kokain işine ellerini sürmüyorlar. AKPli yapıyor, vekil oğlu yapıyor, o yapıyor bu yapıyor, amma velakin nazır namzeti teröristin, afyon eroin kokain pudra şekerine… eli bile değmiyor. Namuslu teröristler, aynı Sedat the Reis gibi.

  5. Bir Kürt milliyetçisinde olması gereken tüm özellikler fazlasıyla Dersimli Kemalde var ve bunları saklamıyor da dedik CHP seçmenine ama dalga geçer gibi etnik milliyetçilerin kökünü kazıyan Mustafa Kemal’in mirasçısı yaptılar onu.

  6. Artık bu son yazınız ve benimde sizi son okumama sebep oldu baaaay

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!