Avatar
Nihat Genç

Trollerin ataları kontr-gerilla tarihi

Nihat Genç yazdı...

featured

Bu yazı, bugün ölüm yıldönümü olan, Hablemitoğlu’nun anısına ithaf olunur!

Yaşadığımız trajedi ve faciaları ve enayilikleri gençlere hatırlatıp tane tane anlatmak boynumuzun borcudur!

Unutmak ve susmak, varlığımızı inkar ve memleketimize nankörlük ihanettir!

Sevgili gençler, şimdi yazacaklarımın ya youtube belgesellerini yapın ya da bu yazıda adı geçen olay, kavram, mekan ve isimlerin google’da izini sürün, çünkü sadece satır başlarıyla ancak bir çerçeve çizebilmek mümkün, detayları 90 yıl gibi uzundur!

Ki, 90 senedir bu memleketin tarikatlardan ve üç kağıtçı sağcı siyasetçilerden neden kurtulamadığını ve bu medya suskunluğuyla bir 90 yıl daha kurtulamayacağımızı siz de yetsin artık öğreniverin anlayıverin!

‘Gladyo’ nedir var mıdır yok mudur in midir cin midir, işte bütün dünya bu hayalet’i ilk kez 1990 yılında İtalya Başbakanı Andreotti tarafından duydu!

Andreotti, Nato’ya bağlı bütün ülkelerde ‘gizli ordular’ olduğunu ve bu gizli orduların iç ve dış siyaseti manipüle etmek için kurulduğunu açıkladı, ve Nato ve Avrupa gizli servisleri bu açıklamayı o gün bugün yalanlayamadı ve gladyo varlığı üzerine onlarca kitap yazıldı!

Şaşıracaksınız Andreotti’den çok önce ‘gladyoyu’ bütün dünyaya resmi olarak ilk duyuran Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit oldu!

Bülent Ecevit başbakan iken, MİT’e bağlı kontr-gerilla başlığı altında kendisinden ödenek istenir, Bülent Ecevit, o güne kadar böyle birimden habersiz olduğunu söyler ve nedir bu kont-gerilla, ne iş yapar ve bugüne kadar ödeneğini kimler veriyordu, diye öğrenmek ister!

O güne kadar kontr-gerilla maaşını Nato veriyormuş ama şimdi ödeneği (Kıbrıs çıkartması üzerine uygulanan ambargo yüzünden olmalı) kestiler, denir!

Bülent Ecevit ifşasıyla, yer yerinden oynar!

Ve o yıllarda mesela kontr-gerilla üzerine bir çok çalışmalar yapan ünlü isim savcı Doğan Öz’dü ve öldürüldü!

Buraya döneceğiz, nedir kontr-gerilla, kim kurdu ne iş yaptı?

Nato, Sovyetler’e karşı Nato ülkelerinin her birinde ‘gizli ordular’ kurdu, protokol maddeleri çok açıktır, bilinen görevi Sovyet istilasına karşı bizdeki adı ‘milli seferberlik tetkik kurulu’ gibi paramiliter ordular kurmak!

Bu gizli ordulara bir çok isim verilmiştir, ‘gölge ordular’, ‘gizli, örtülü faaliyetler’, ‘gayri nizami harp okulu’, ‘kontr-gerilla’, ‘gladyo’ ‘gizli komite’ ‘gölge şebeke’ (İspanya ayağında) Beşinci Kol, ‘anti-komünist ordu’ ve Türkiye’de tarafımdan adı konulup meşhur edilen ‘derin devlet’!…

Bu gizli güçlerin görünürde yasal görevleri ülke işgaline karşı direniş ve bağlı olarak yeraltına saklanmış mühimmat ve cephanelikler!

Buraya kadar sorun yok!

Asıl hikaye, bu gizli direniş örgütüne bağlı, eğitilmiş küçük tetikçi gruplar!

İşte kontr-gerilla ya da gladyo derken kastettiğimiz bu gizli direniş örgütüyle kamufle edilen ya da yasallaştırılan ipini kopartmış küçük tetikçi gruplar!

Bu küçük tetikçi gruplar, yine Nato anlaşması gereği, Amerika’da çok sıkı ajan ve istihbarat eğitimden geçirilir, ya da eğitimden geçirilenler kriminal tetikçi tipleri eleman diye tutar kiralar ya da kullanır!

Ve dünyanın ayağa kalkma sebebi ise bu küçük grupların bu gizli direniş örgütünden bağımsız yasasız kontrolsüz denetimsiz kendi başına iç ve dış politikayı manipüle edip müdahale etmesidir!

Bu tetikçi suikast gruplarının bütün Nato ülkelerinde ortak özelliği, mesela, hepsi istisnasız sağ kanat askeri diktatörlükleri desteklemişlerdir ve kuruluş amaçları anti-komünist anti-sovyet eylemlerle mesela sendika ya da sosyal demokrat ya da solcu bildiklerini ortadan kaldırıp Amerikancı iktidarların önünü açmışlardır!!

Çok iyi saklanmışlardır ve bugüne kadar sorumluluk üstlenenleri ya da böyle bir eğitimli tetikçiler grubunu resmen sahiplenen hiç çıkmamıştır!

Bütün Nato ülkelerinde bu tetikçi grupların bir çok ortak özellikleri vardır, mesela, (soğuk savaş yıllarında) cinayet işleyip sol’un üstüne atmak! Çünkü soğuk savaş yıllarında ilk büyük işleri solcu ve komünist yapılardı (örnek olay: Bahçeli’de öldürülen 7 Tip’li öğrenci). Ve soğuk savaş bittikten sonra, sol artık tehlike olmaktan çıktı ve yeni bir siyasete geçildi, mesela Türkiye’de ‘cumhuriyet’i hedef aldılar ve cumhuriyetçi aydınları öldürmeye başladılar (örnek: Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, vs.)

Yurtdışı operasyonlara iç ayaklanmalara iç savaşlara (Sivas, Çorum ve Madımak olayları gibi) ve darbelere kadar 90 yıldır Amerika güdümlü hükümetleri desteklemek için var olmuşlardır!

Örneklersek, mesela, CIA ve MI6 (İngiliz istihbaratı) petrolleri millileştirdiği için İran’da İslamcılarla birlikte çalışıp halkı galeyana getirip 1950’li yılların başında başbakan Musaddık’ı devirmişlerdir, bu konuda onlarca kitap yazılmış, belgeler kendileri tarafından ortaya dökülmüştür!

İkinci bir örnek, mesela, Türkiye’de, 1954 yılında, Atatürk’ün Selanik’teki evini yaktılar diye asılsız manipüle bir haber yapılıp halk galeyana getirilmiş ve utanç dolu 6/7 eylül olayları meşhur Beyoğlu baskını yaşanmıştır!

Ve tipik özellikleri, ‘suçu’ olayla hiç ilgisi olmayan solcuların üstüne atmışlar ve başta Aziz Nesin onlarca solcu yazar Beyoğlu Baskını’ndan sonra hiç alakaları olmadığı halde suçsuz yere hapse tıkılmıştır!

Yani ilk hedefleri, cinayetlerle algı oluşturmak, linç ve galeyanlarla sokaklara ve siyasete benzin döküp siyaseti manipüle etmek ve toplumu kutuplaştırmak ve çatıştırmak, sıkıyönetim ilanı sağlamak, hedefe koyulan sendika dernek parti gibi yapıları düşmanlaştırmak ve darbelere zemin hazırlamak ve kamuoyunda açığı günahı bulunmayan temiz dürüst siyasetçileri iftira ve dedikodular ve suç itham ve iddialarıyla yıpratıp siyasetten düşürmek ya da öldürtüp ‘ortadan’ kaldırmak ve mesela etnik mezhep kimlik siyasetiyle ülkenin sosyal dokusunu parçalamak! Yani memleketini düşünen aydın ve siyasetçilere başlarını kaşıyıp düşünecek vakit bırakmadan şok ve skandallar ve facia ve felaketler yaratıp bütün memleketin enerjisini tek bir noktada toplamak!

Mesela (İtalya’da) sol bir şiddet örgütü olan Kızıl Tugaylar’ın üstüne Kızıl Tugaylar’ın yapmadığı bir çok suikast suçunu attılar (ve o meşhur ‘temiz eller operasyonunda’ Kızıl Tugaylar’a yıkılan bu eylemlerde sadece Nato’ya ait olduğu bilinen C4 gibi bombalar kullanıldığı kanıtlanmış).

Mesela, Papa’nın vurulması, sonrası, en son takibi bıraktığımda suç Bulgarlar’ın (Sovyetler’in) üstüne atılmıştı, ne oldu?

Ve bugüne kadar bir çoğunun tetikçileri yakalanmasına rağmen gerçekte kimin vurduğunu bilemediğimiz onlarca cinayet ve suikast yaşadık, mesela, Abdi İpekçi’yi gerçekte kim vurdu? Mesela, Bedrettin Cömert’i kim öldürdü, mesela Disk’in kurucusu Kemal Türkler, mesela Ümit Kaftancıoğlu? Bugüne yaklaşalım, mesela gerçekte Hrant Dink’i öldüren kimlerdir?

Burada duralım, çünkü Soğuk Savaş’tan sonra ‘cinayet ve suikastlerin’ rengi şekli değişmeye başladı.

Şöyle, Soğuk Savaş yıllarında solcu sendikacılar siyasiler yazarlar öldürülürken Soğuk Savaş sonrası Cumhuriyetçi-kemalist aydınlar öldürülmeye başlandı…

Yani, cinayetleri, iki ayrı döneme ayırıyoruz, birincisi soğuk savaş dönemi, ki, bu dönemde, öldürülenler sendikacılar, sol aydınlar, sol siyasetçiler, ve, soğuk savaşın bitişinden sonra, yani 1990’dan sonra, ikinci döneme giriyoruz!

Ve bu sefer ‘cumhuriyetçi aydınların’ seri şekilde öldürüldüğünü görüyoruz, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, gibi, ki, ancak ‘tetikçiler’ değişmiyor!

(Sırrı hiç çözülmemiş gizem içinde kalmış cinayetler de var, meşhur madenci yürüyüşünün çok sevilen efsane lideri Şemsi Denizer’in öldürülmesi! Arkadaşı-şoförü tarafından öldürüldüğü biliniyor, ve o yıllarda, Şemsi Denizer holding medyası tarafından kendisine jaguar araba almakla suçlanıp itibarı beş paralık ediliyor. Ancak, Şemsi Denizer’in madenlerin özelleştirilmesine ve iktidara (Özal’a) karşı verdiği efsanevi mücadele asla unutulmasın! Bugün bu cinayeti şoförünün işlediğine inanan tek kişi yok…)

Nato gizli örgütlerini kurduğu 1950’li yıllarda işe anti-komünist teşkilatlar kurmakla başlıyor ve tetikçilerini hep turancı, ırkçı, kafatasçı, yani o günlerde çok meşhur Türkçü’leri istihbaratına yerleştiriyor ve bu yapılarla ortak çalışıyor!

1980/90’lı yıllara geldiğimizde, Nato’nun tetikçilerinin el değiştirdiğini ve İslami tarikat yapılarına yöneldiğini görürüz, El Kaide ve Işid ve Türkiye’de Fetö!

Yani Nato’nun tetikçi ajan sağlama tarlası zaman içinde aşırı milliyetçi yapılardan tarikatçı dinci yapılara doğru evrilir!

James Bond seri filmleri ve bizdeki Kurtlar Vadisi, işte bu tetikçilerin yurtdışı operasyonlarını da anlatır, yani sadece kendi ülkelerinde değil sınır dışında da operasyonlara katılırlar, Azerbaycan’da, Özbekistan’da Irak’ta Suriye’de Orta Asya’da, bu tetikçilerin maceralarıyla doludur, mesela Azerbaycan’da Elçibey’i Türkiye’den hangi güçler gidip kimler devirdi, Özbekistan ya da Afganistan’ın iç işlerine (Raşid Dostum’u savunan Türkiye’ye getiren) kimler karıştı, okuyup öğrenin!

Bu tetikçilerin en büyük özelliği anında ‘sırra kadem basmaları’ ve asla ve asla yakayı ele vermemeleri, ki, eğitimleri bu ‘gizlilik’ üzerinedir!

Ve, bu tetikçilerin hayat hikayelerini takip edin istisnasız hepsi ileriki yaşamlarında mafyacılık oynamaya başlamış ‘milyoner’ olmuşlardır ya da uyuşturucu, kara para gibi işlere soyunmuşlar ve ama gizli bir el tarafından istisnasız korunmuşlardır ya da ödüllendirilmişlerdir, örnek: Paramount Oteli ve ünlü marinada poz veren eski devlet görevlileri!

Unutmayın, Soğuk Savaş yıllarında İtalya gibi en karışık yerde 1000’e yakın kişi öldürülürken Türkiye’de 80 öncesi iç savaşta ölenlerin sayısı 5.000’dir!

Ve emniyetin resmi rakamları işkence edilip emniyetin damından atılanların sayısını 200 civarı verir ancak güya kendisi intihar etti süsü verilenlerin kurbanların ağzından yazılıp çizilenlerin dedikodusu 2000’e yakındır!

Yani Kenan Evren ve cuntayla ortak çalışmışlardır, 1980’de emniyetteki işkence odaları üzerine onlarca kitap yazılmıştır, ancak, bu işkence merkezlerinin evveliyatı da gözden kaçmasın, 12 Mart’taki meşhur Ziverbey Köşkü’nü hatırlayın! Başta İlhan Selçuk bir çok solcu aydın Ziverbey Köşkü’nde işkenceden geçirilmiştir! Ziverbey Köşkü’yle ilgili başta Talat Turhan, bir çok kitap vardır!

Ve MİT mensuplarının röportaj ve hatıralarından iz sürdüğümüzde Türkiye’de MİT’le CIA’nın ortak çalıştığına tanık oluruz, öyle ki, MİT’in binası, maaşları, giderleri, hepsinin CIA tarafından karşılandığı MİT’çiler tarafından çok açık ifşa edilmiştir…

Nato’yla gizli protokolda, Nato’ya bağlı ülkeler iç siyasette Amerika’ya uyumlu siyasetçilerle çalışacağı sözü-garantisi-maddesi vardır, bu yüzden, ünlü Mitçimiz Hiram Abbas hem Mossad hem CIA’yla ortak çalışır ve hatta (o yıllarda solcu gerillaların karargâhı) Filistinliler’e karşı İsrail yanında operasyonlara katılır, ki, Mehmet Eymür de ondan geri kalmaz!

1960’lı yıllardan sonra Türk istihbarat teşkilatının yönelimleri hakkında en çok bilmeniz gereken, 60’dan sonra Türk İstihbarat Teşkilatı tam anlamıyla Mossad’ın emrine girmesidir, nasıl bir darbeyle zemin hazırlanmışsa darbenin karakterini de size iyi anlatır!

O güne kadar Arap dünyasına karşı düşmanlığımız yokken birden Orta-Doğu’da Baas’a karşı mevzileniyor düşmanlaşıyoruz, mesela Baas’a karşı İsrail yanında savaşmaya başlıyoruz ve şaşılacak şey, yüzlerce sayı çıkan nadir istihbarat dergilerimizden Orta-Doğu Dergisi’nin başına (Türkiyede İngilizce çıkan ve sefaretlere yayın yapan Daily News gazetesinin patronu ve dünya masonlarının en büyüklerinden) İlhan Çevik (İlnur Çevik’in babası) getiriliyor!

Bu dönemde o kadar şaşırtıcı operasyon var ki onlarca filme konu olabilir, mesela, CIA’nın Orta Doğu Masası Şefi, Orta Asyalı Enver Altaylı’nın manevi babası Ruzi Nazar’dır, ve mesela, Mısır’ın yenildiği ünlü 6 gün savaşında Mısır radarlarında görevli Sovyet mühendislerle Mossad’ın Orta-Asyalı istihbaratçılar vasıtasıyla bu mühendislerle irtibat sayesinde radarın sökülüp Mısır’ın tarihi ve utanç verici yenilmesine sebep olduğu, ki, Enver Sedat, Nasır’ın ölümünden sonra iktidara gelince neden ilk işi bu Sovyet mühendisleri kovmak olmuştur…

Unutmayın, 60’lı yıllardan itibaren Orta-Doğu’da Baas’ı ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ve Türkiye’deki sol ve cumhuriyetçi aydınlara karşı tarikatçı ve İslamcı gruplar CIA ve MI6 tarafından devşirilmeye ve önleri açılmaya yürü ya kulum diye desteklenmeye başlanmıştır!

Fazla uzaklaşmayalım, 60 darbesini kimler yapmıştır, 60 darbesinin radyodan duyulan ilk cümlesi: ‘Nato’ya Cento’ya bağlıyız’… Yani Alparslan Türkeş! Enver Altaylı’yı da yetiştiren Ruzi Nazar Türkeş Hindistan’tan döndükten sonra evine gider gelir! Ruzi Nazar’ın evi Ankara Bahçelievler’dedir. Türkiye’de önce Türkçüler’i ve sonra İslamcıları anti-komünist dernek ve yapılarla sonra adamakıllı Fetö’yle CIA’yla bağlantıları bu adamla başlar! Nato ülkelerinin her birinde radikal aşırı sağcı kafatascı tetikçilerin eğitilmesi ve suikastlerde görevlendirilmesinin izini sürenlerin yolu önce bu isme çıkar Graham Fuller gibilere sonra ulaşırız!

60 ihtilali, ve 12 mart ve 12 eylül ve 28 şubat, hepsi Amerikan darbesi, ‘bizim çocuklar yaptı’yı bilmeyen yok, onlarca kitap yazıldı, itirazı olan var mı, ve mesela 28 Şubat’ın arkasına girin Erbakan’a karşı İsrail ve Mossad’ı bulacaksınız!

Sivas ve Çorum olayları ve Madımak ve onlarca aydının öldürülmesi, içinizde hala şüphesi olan kaldı mı, Türkiye’de Amerika yanlısı iktidarları sağcılara ve tarikatlara vermek sendikaların cumhuriyetçilerin sosyal demokratların önünü kesmek için yapılmıştır!

Yüzlerce iç savaş provası, yüzlerce aydın öldürüldü, hepsinin hedefi iç politikayı manipüle edip iktidarı Amerika yanlısı hükümetlerin elinde tutmak!

Türkiye ve Orta-Doğu’yu İsrail ve Amerikan çıkarlarıyla paramparça etmek, ki, 70’li yıllardaki İsrail haritasıyla genişleyen büyüyen bugünkü İsrail haritasını karşılaştırın ve bu işbirlikçi tetikçi ve dinci istihbarat gruplarının büyük tarihi başarısına şahit olun!

Bu operasyonların eş başkanlıklarının yani 80 yılın karşılığını görün, Baas dağıtılmış, liderleri öldürülmüş, birzamanlar birleşmeye kadar giden Suriye-Irak-Mısır’ın milli siyasetleri ve iradesi ve sonra Türkiye’de Cumhuriyet, aynı manipülatif süreçlerle yerle yeksan milli iradeleri lime lime edilmiş, halklar nefesssiz bırakılıp diktatörlere ve saraylara mecbur bırakılmıştır!

Ve bu operasyonel istihbarat güçleri, mesela liberallerle el ele etnik ve mezhep yani kimlik siyasetiyle Orta-Doğu ülkelerinde onlarca yıldır dinmeyen iç savaşlar başlatmıştır!

90 uzun yıl Türkiye’de iktidarın sağda ve tarikatların elinde kalmasını sağlamakla kalmadılar, Cumhuriyet’i kuran devleti ‘kriminalize’ ‘faşist’ ‘diktatör’ algısıyla kirletip Cumhuriyet’i yıkmak için ordusu ve hukuku ve akademileri ve medyası aynı kimlikçi liberal islamcı tayfa tarafından önce ele geçirildi sonra yağma ve talanın kurbanı olup ortadan kaldırıldı!

Anti-Amerikancı tek bir yazar ve siyaset bırakmadılar!

Liberal İslamcı tarikatçı tetikçi işbirliğine en tipik ‘manipülasyon’ örneği Hrant’ın öldürülmesi!

Hrant’ı Ogün Samast adlı bir çocuk mu öldürdü?

Ogün Samast’ın eline silahı verip Hrant’ı katlederlerken liberal ve İslamcı ve tarikatçı yapılar Türkiye’de suçlu olarak kimi gösterdi, devleti ve orduyu, nasıl bir ‘algı oluşturdular, şöyle: suçlu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Ordusu!

Suçu ‘Cumhuriyetçi’ aydınların üstüne yıktılar ve sonra Cumhuriyetçi aydınları tutukladılar! Düşünün Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba attılar (tipik gladyo suçlaması) ve suçu, bombayı gazeteye siz attınız deyip Cumhuriyet başyazarı İlhan Selçuk’u tutukladılar, ne diye, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu’yu öldüren örgütün üyesiymiş, suçlama buydu! Ve liberal ve İslamcı ve Fetöcü aydınlar göbek ata ata onlarca yıl bu algıyı yerleştirmeye çalıştılar!

Gladyo, kontra-gerilla, nedir, tanımak istiyorsanız, suikast suçlama algı operasyonlarıyla varmak istedikleri yer, işte bu örnek olayda kabak gibi ortadadır!

Mesela, Danıştay’a bomba atan şizofren sapık manyağın piskopat tipolojisini inceleyin, mesela, Abdi İpekçi’yi öldüren piskopatı inceleyin, Nato dünyanın her yerinde ‘arıza’ gibi görünen ama mutlak şekilde ‘susan, konuşmayan’ bu tipleri devreye sokmuştur, ve unutmayın bu ‘kriminal’ tipleri tetikçilikte kullananlar bu tiplere bilmelerinden daha fazla bilgi de vermezler ya da bu tiplerin öfkeleri ya da aşırı şiddet yanlısı bünyeleri ya da arizi şizofren paranoya kimlikleri çok başarılı kullanılır!

Mesela, Fetö, operasyonları, bir gecekonduda güya saklanan el bombaları ve Zir Vadisi denilen yerde toprağa saklanmış mühimmatları (kendileri saklamışlar) kameralar önünde çıkartılarak başlattı!

Yeraltına gizlenmiş bombalarla Fetö ne demek istiyor neyi ifşa etmek istiyordu?

Türkiye’de ‘gizli örgütler’ var işte gizledikleri cephaneler, ki, Nato’nun gölge orduları zaten ordularını ve silahlarını gizlemek için kurulmuştu, ama, şimdi Fetö onları ‘açığa’ gizlenmiş orduları ortaya çıkartıyor algısı yaratarak, oyun içinde oyun!

Oysa gerçek şu: Nato’nun gizli unsurları soğuk savaş döneminde işlediği suçları, Fetö döneminde (bizleri ahmak yerine koyarak) öldürdüğü adamların üstüne yıkmak için Fetö operasyonlarını başlattı!

Cümleyi tekrar kuralım, Nato ve CIA suçu öldürdükleri aydınların üstüne yıktılar!

Çok temiz iş, hem öldür ortadan kaldır, hem de suçu maktulun (öldürülenin) üstüne yık!

Yani soğuk savaşta öldürülen aydınları ve Sivas Çorum vs. gibi katliamları ve yakın tarihte ne kadar cinayet işlenmişse hepsini ‘cumhuriyetçi’ aydınlar ya da Türkiye Cumhuriyeti’ni Devleti’nin üstüne attılar. Ne güzel iş, yağından da koy, ve liberal aydınlar ve İslamcılar nihayet rahatlayıp ekranlarda kahraman demokrat kesilmeye vesayet vesayet vesayet Atatürk diktatör diktatör diye bağırmaya ve hatta bu Ergenekon yapılanmasını İttihatçı günlere kadar gerilerden suçlamaya başlayıp hedefe milli tarihimizi koydular. Yani II. Dünya Savaşı’nda Naziler’i soykırımlarla mahkum edip Almanlar’ı esir ve iradelerini ellerinden aldığı gibi ancak sizi yeni bir anayasa paklar deyip yepyeni bir anayasa inşa edip ‘Türk Milleti’ni anayasadan çıkartmaya kadar vardırttılar işi!

Fetö operasyonları bu yüzden Nato’nun kendi kirli ellerini temizleme operasyonudur!

Fetö operasyonları Türk Milli tarihini ve cumhuriyeti kriminalize ve mahkum edip yepyeni bir devlet kurmanın tarihidir, ki işte saraylar böyle inşa edildi yürütme yasama meclis böyle iptal edildi!

Yani, Soğuk Savaş yıllarındaki pisliklerini-cinayetlerini-katliamlarını Cumhuriyetçi aydınların ve Devleti’n üzerine yıkma operasyonu!

Sonunda, Fetö, suçüstü yakalandı, yeraltına gizlenen bombaları kendi gizlediği kameralar önünde ortaya çıktı!

Oysa hikayemiz çok basit Soğuk Savaş’ta aşırı sağcı manyak psikopat tipleri kullanan Nato Soğuk Savaş sonrası Fetö gibi tarikat ve cemaatleri kullanmaya ve Türkiye’deki siyaseti artık Fetö unsurları hakim savcı ve medyasıyla manipüle etmeye başladı ve…

Soğuk Savaş’ta Doğan Öz’ü Abdi İpekçi’yi vs. öldürdü ama iktidar yine hep Amerika oldu ve Fetö operasyonları döneminde Hablemitoğlu’nu Hrant’ı vs. öldürdü ama iktidar yine hep Amerika oldu!

Ölen Doğan Öz’dü Abdi İpekçi’ydi Kemal Türkler’di ama iktidar olan ya Demirel ya Özal, öldürülen Muammer Aksoy’du Bahriye Üçok’du Uğur Mumcu’ydu ama öyle manipüle ettiler ki iktidar ya Tansu Çiller ya Tayyip oldu ya da İçişleri Bakanı hep Akşener Ağar gibiler oluverdi!

İşte ‘gladyo’ budur, hem seni öldürür hem de suçu üstüne yıkar hem senin tertemiz milli bağımsız siyasetini kirletir yıpratır deforme eder ve seni aydınsız ve iradesiz ve çaresiz bırakır ve kendisine bağlı sağ ve tarikatçıların önünü açar!

Ve mesela an itibariyle… Fetö’nün ‘kripto savcı ve hakimleri’ her an siyaseti yine manipüle edebilir ediyor!

Unutmadan, Fetö, gizlediği (kripto) savcısına otuz yılda ancak bir iş verir, yani, savcının deşifre olmaması için onu gizli ve temiz tutar ve ama sonunda mutlaka bir ‘iş’ yaptırır!

Kirli karanlık işler yapan yapılar siyasiler tetikçiler cemaatler, birbiriyle kardeştir, hepsinin ortak düşmanı milli irade ve Cumhuriyet’tir!

Sadece örnek olsun diye veriyorum, bir daha merak edin, Türkçü bir yapılanma Nato’nun Gençlik Konseyi ne anlama geliyor ve İyi Parti’yi inşa ediyor, ve İyi Parti’de Fetöcüler ve Süleymancılar ve Natocu Türkçüler birlikte siyasete başlıyor!

Hiçte karmaşık akıl almaz bir denklem, hiç değil!

Hikayemizi kısa yoldan daha hızlı öğrenmek istiyorsanız, savcılık iddianamesinde Enver Altaylı’nın telefon kayıtlarına ulaşın, hangi CHP’li hangi AKP’li’yle, kanki olmuşlar!

Ve Türkiye, benim aydınsız ve medyasız memleketim!

90’lı yılların sonunda Susurluk’ta bir araba kazasında aynı arabada bir polis şefi bir vekil ve sağcı aşiret reisi ve bir tetikçi ortaya çıkınca, Türkiye korkudan dilini tuttu ve milyonlar sokağa döküldü ve aylarca her akşam karanlığa karşı bir dakika saygı eylemi yapıldı!

Şimdi, Fetöcü Mustafa Özcan ve CIA ajanı Enver Altaylı ve bir özel kuvvetler komutanı Levent Göktaş Hablemitoğlu cinayetinde isimleri yan yana geliyor, ve bu formülü/denklemi 90 yıldır tanıyoruz ve ama, tıs yok!

Niçin ses yok, çünkü, Levent Göktaş’ın iş ortakları ve Enver Altaylı’nın yakını çevresi ve telefonları ve casus şebekesi Fetöcüler’le, iş tutmayan kanki olmayan, bakanından gazetecisine siyasetçisine kadar, bulaşmayan kalmamış, bunun iktidarı muhalefeti sağcısı solcusu kalmamış artık!

Oysa öldürülmüş cumhuriyetçi vatansever tertemiz aydınların izini süren davasını güden yüzlerce yazar ve gazete ve ekran Susurluk Günleri’nde olduğu gibi bas bas bağırmalıydı ve 90 yıldır bizi bize kırdırtan ve suçu da yine bizim üstümüze atan bu gladyo artıklarına karşı bir millet ayağa kalkmalıydık!

Ve artık gladyonun tetikçilere eskisi kadar ihtiyacı yok, çünkü, iletişimin gelişimiyle adı sanı gizlenmiş bir troller ordusu peydah oldu, istediklerini yıpratıyor istediklerini öne çıkartıyor istedikleri manipüleyi sağlıyor istediklerinin işini anında bitirebiliyorlar, ki, it izi at izine karışmış, pusu, tezgah, dümen, HER YERDELER, siyasetin dumanını külünü savurup, istediklerine karartma istediklerine yıkama yağlama, değişmeyen kaderimiz, susturulan biz, dövülen biz, öldürülen biz, ama ekranlarda kahraman siyasetçi ve iktidar olan yine onlar!

Trollerin ataları kontr-gerilla tarihi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

16 Yorum

  1. peki tüm bunlara karşın hala Atatüdkçü Cumhuriyetçi bir iradenin ortada olmamasının nedeni ne? ben de bunu merak ediyorum.

  2. 19 Aralık 2022, 00:15

    1999 yılından Fethullah Gülen örgütü üzerine bir 32. Gün videosu var internette. Bir izleyin, kimin geride kaldığını kimin canından olduğunu görün. “Doğal seleksiyon”u görün. Kalanların nerelere ve neremize tırmandığını görün. “Şirret”in sözlük tanımını görün, ve “Çirkef”in. Nihat Genç’in bahsettiği yalnızlığı 23 yıl öncesinde görün. Ve meselenin sandıkla bir ilgisi olmadığını düşünüp gündelik hayatınızda mutlaka birşeyleri değiştirin.

  3. Anlamadığım için soruyorum: 1960 daki türkeş inde dahil olduğu darbe NATO darbesi ise, adnan menderesi niye astılar.? Zaten adnan menderes ülkeyi abd ye teslim etmişti. nato yu yönetende abd. abd kendi adamına neden darbe yapıp astı.? adnan menderes’le Türkiye’de yapamadıkları ne kalmıştı.? menderes zaten ne isterlerse yapıyordu.

  4. Sn. Nihat Genç, sizi seviyor ve beğenerek okuyoruz. Her zaman doğrunun ve Cumhuriyetin yanında olduğunuzu da biliyoruz. Bilinçli yapılan baskı ve sindirme çalışmaları size ve sizi sevenlere hiç etki etmez. Diğerleri de başka yerden beslenen, o yolda olan insanlar.
    Yani kaybedeceğimiz bir şey yok.
    Yola devam, coşkuyla ve daha da güçlenerek.

  5. İyi ki varsınız; bu yoğun baskıların, bu çok doğru fikirlerinizden ötürü olduğunun farkındayız. Hakikati bize yılmadan, bıkmadan, eğmeden, bükmeden anlattığınız ve bize dosdoğru açıkladığınız için sizi seviyoruz, her ne diyorsanız çok şükür tam olarak anlayabiliyor, samimiyetinize güveniyor ve sizi bu milletin doğruyu konuşan cesur evladı olduğunuz için takdir ediyor, saygılar sunuyoruz. Var olun. Allah büyük Türk milleti yanınızda.

  6. karakter demısken . bır dıp not koysaydınızda neymıs o anlasaydık. 1961 anayasası gıbı bır anayasa yapmak mı

  7. Anlayabilene çok net bir yazı. Odatv’ nin bugün yaptığı gibi, “aaa, bak bu bunu yazmış, şu şunu yazmış” gibi değil, bilgilendirici..
    de, sn Genç, Karadenizlilerin bilindik, bazen rahatsız eden, çok konuşma huyu sizde de bazen anlamsız ve çok yanlış anlaşılacak, bazıları tarafından sinsice kullanılabilecek cümleler haline geldiğinde, gerçekten düzeltmesi çok yoğun çaba gerektiriyor..

  8. Trollerin önde gelenlerinden biri Soner Yalçın.☝️

  9. Yoğun baskı ve stres altında bu müthiş yazıyı yazabildiğiniz için size minnettarız. Saygıyla

  10. 18 Aralık 2022, 09:13

    Uğur Mumcu yaşasaydı CHP’nin başına geçerdi ve yakın tarihimiz başka şekilde devam ederdi.Bu örgütler ulusun gelişimi bakımından ön alıcı planlarını devreye sokuyorlar.

  11. Yakın tarihteki doğruları anlattığınız için var olun

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!