Avatar
Nihat Genç

Türk gençliği nerede?

Nihat Genç yazdı...

featured

Harp olur darp olur kaleler ele geçirilir anayasa ihlal edilir yakın geçmişte olduğu gibi toprak bütünlüğü masaya yatırılır en temel yurttaşlık hakları ihlal edilir vs. yani cumhuriyet kazanımlarını havada karada çarşıda sokakta mecliste savunacak bir Türk gençliği var mı?

Milli iradeyi savunacak bir meclis, parti, sivil kurum, yani varlığına ve namusuna güvenebileceğimiz bir Türk gençliği var mı?

Kırk uzun yıldır yazıyorum, sağlı sollu siyasi partileri, gençliği, ideolojilerini, tavanlarını tabanlarını hacimlerini etkilerini varlıklarını iyi tanıyorum!

Kaç zamandır şehir şehir geziyorum, aşağıdan yokluyorum yukardan bakıyorum, haberler hayra alamet hiç değil! Her kesimde az çok sürülen güdülen bir güruh var ama bir dava bir inanç bir mensubiyet olarak yoklar!

‘Vardım ki yurdundan ayağ göçülmüş

Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı

Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş

Sakiler meclisten çekmiş ayağı’ (Bayburtlu Zihni)

Önce soğuk savaş sonra neo-liberal dönemi dibine kadar yaşadık, sonuç, ortada bir aidiyet olarak peşinden gidilecek fikir ideoloji bir siyasi yapı yurdumuz memleketimiz diye feryat figan yırtınan kimsecikler ortada kalmadı!

Aslında yüzlerce sayfa ayrıntılı analizlerle açıklamam gerek, ne sizi yorayım ne ben yorulayım, AKP iktidarıyla kırk yıldır esip üfüren bir İslami gençlik-İslami hareket kalmadı, yüz parçaya ayrılmış iradesiz aydınsız soru soramayan ve heyecanı olmayan parça pürçük!

AKP iktidarının yağma ve talanına ve sarayına ve hukuksuzluklara karşı eleştiri yapamayıp içten içe çürüdüler, zombilere dönüştüler!

Öyle ki ortada İslami hareketin çürüyüşünü yok oluşunu tarih sahnesinden çekilişini dert edinecek yazar çizer fikir adamı dahi kalmadı! İstisnasız kaderlerine razı dağılıp parçalanıp yok olup sarayın peşinde sürükleniyorlar! Hiç biri Fetö, PKK, IŞİD, Tarikatlaşma, Selefi vs. ve birlikte yola çıktıkları liberaller eleştirisini hala yapamadı, boğuldular ve hatta eşyanın tabiatına aykırı tasavvuf hareketini dahi yobaz şeriatçılar ele geçirdi!

Öyle ki ortada bir milliyetçi hareket bir ülkücü hareket üzgünüm kurum ve ruh olarak hiç kalmadı, soğuk savaş eleştirisini yapamadılar, yapılarını sinsice içerden işgal eden Fetö eleştirisini yapamadılar, oldum olası gladyo eleştirisini hiç yapamadılar ve mafyalaşmaya karşı gıkları çıkmadı, bin parça, dağınık ve perişan!

Öyle ki adına sol denilen yapılar toprak bütünlüğüne sahip çıkamadı, PKK eleştirisi yapamadı, Avrupa solu ve liberalleri eleştiremedi araya mesafe koyamadı ve cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkmadı ve yerli bir ideoloji konumlarını imha ettiler ve bölücülerin peşine takılıp tarih sahnesinden çekildiler, PKK listelerinden umut bekler hale gelip zombilere dönüştüler!

Öyle ki liberaller, Fetö eleştirisi hiç yapmadı, hatta ordu ve hukuku Fetö’ye teslim etmekten gizli bir gurur duydular, neo-liberalizmin popülaritesini kaybetmesiyle de sadece ihanetleriyle anılır oldular, ulusalcılara akıllarınca dinazor suçlamasıyla tarih sahnesine çıktılar ve heyhat şimdi kendileri zombilere dönüştüler, Ebu Lehep gibi lanetle anılıyorlar, bugün dahi Moğol hükümdarı Hülagun Han’a İran’da her cuma beddua edilir, küfredilmeden isimleri hatırlanmaz oldu!

İslamcısı, ülkücüsü, liberali, solcusu… bir fikir ve aidiyet olarak varlıkları yapıları etkileri üzerinde konuşulmayacak kadar isnisnai ve arizi olarak eski ihanet ve hatıralarıyla tarihte kaldılar, ciddiyetleri kalmadı, onlar artık insan yerine koyulmaktan azade mutlu şekilde bir kenarda yaşıyorlar!

Ortada heyecan ve umut verecek milli iradenin teminatı bir yapı kalmadı!

Milli bir gençliğin coşkusu ve sevinci yok ve büyük bir siyasi boşlukta kanayan bir yara olarak kaldılar!

Ne esip gürleyen kaldı ne cumhuriyet kazanımları ve toprak bütünlüğünü hararetle savunan; en baba Atatürkçüler dahi Halep kasabı Davutoğlu’nun Susurluk Kraliçesinin ve gladyo artıklarının peşinde sessiz sakin kuzu gibi kuyruk oluverdiler…

Gezdiğim tüm illerde üniversite gençliğinin bir milletin sonunu hazırlayacak kahredici yoğunlukta uyuşturucuya bulaştırılmasını da kesinlikle siyasi ve kasıtlı görüyorum, gençliği nötralize etmek, siyaset dışı bırakmak ya da kendinden olmayanı imha etmek isteyenler tarafından, ayrı bahis!

Atila İlhan’ın o meşhur:

‘… kim kaldı İttihat ve Terakki’den..

…o fedailer ki barut öksürürler, sakal traşları mavi, kırmızı bıyıkları biber, kim kaldı müdafaa-i hukuk cemiyetinden…!

‘Kim Kaldı’ şiirindeki gibi, ülkemizin bekasını savunacak milli iradenin teminatı kim kaldı?

Cumhuriyet savcılarını göreve çağıracak, hesap soracak verecek, kamuyu denetleyecek, keyfi bütün yapılara karşı sokağı ve halkı harekete geçirecek, istikbalimizin garantisi olarak, kim kaldı?

Gerçi yangın evrensel, zombileşen solcusu ülkücüsü İslamcısı çokta üzülmesin, AB de çöküşte, ABD’yi ve Nato’yu eleştiremediği için ve aydınlanma değerlerinin en güçlüsü Cumhuriyet’i uluslararası şirketlerin insafına himayesine devredip Amerika’nın köpeği oldukları için!

Bir zamanlar meydanları sokakları ekranları siyaseti kasıp kavuran bu ideolojiler ideolojik yüzleşme yapamadıkları öz eleştiri veremedikleri ve yeni karşısında kendilerini sigaya çekemedikleri için o eski çelik bıçaklar çoktan çürüdüler!

Din adına ölmeyi-öldürmeyi seçen yobazları merkezi bir güç olarak ateşleyip Medeniyetler Çatışması’nın merkezine yerleştirenler sonunda amaçlarına ulaştı, artık ideolojilerin de sonuna mı geldik, artık siyasetin nesnesi ve öznesi hiç değiller, makam ve para ve uyuşturucu ve tek efendi saray, hepsini merkezine deposuna ve hepsinin ateşini alıverdi!

Ve liberaller sayesinde demokrasi fikri çok aşındı, neo-liberalizm sayesinde iktidar olan partiler ağızlarının tadına uygun sessiz ve itaatkar kitleler yarattı.

Bugün itibariyle adil bölüşüm, eşitlik, hukuk, toprak bütünlüğü milli sorumluluk hisseden tek bir yurttaş kendini ifade edecek parti ve sivil toplum bulamıyor!

Cumhurbaşkanlığı sisteminin tek egemen bir başkanı ülkenin mutlak tek hakimi tek efendisi haline getirmesi o partinin ideolojik köklerini de heyecanlarını da ideallerini de infilak ettirdi, dağılma, inançsızlık, dinsizlik, had safhada, göz gözü görmüyor, hangi fethin kafasını yaşıyorlar, anlamak mümkün değil!

Cumhuriyet devrimlerinin yıkıcıları cumhuriyet’i yıkarken Fetö’den ve dışardan aldıkları destekler Firavun’un Laneti gibi sonunda milli meşruluklarının sonlarını getirdi, aklı selim ve vicdan ve ahlak terkedilince ortada çirkin ve biçimsiz sürüler kaldı!

Milli iradenin bir beka meselesi olarak olmazsa asla olmaz siyasi bir pozisyon olmaktan çıkması ayrıca şu demek, bir yüzyıl daha ve pek yakında şekillenmekte olan dünya dengeleri ortasında kucaktan kucağa sahipsiz fikirsiz akılsız iradesiz sürükleneceğiz demektir! Haklarının yendiğini alay edildiklerini köpek gibi kullanıldıklarını dahi idrak edemeyecek sürüler!

Oysa her ideolojik kesimden entellektüeller hiçbir makam ve işbirliği kabul etmeden gelişen ve değişen şartlar karşısında kendi konumlarını yeniden tayin etmeye ve üretmeye ve iyileştirmeye ve halihazırı eleştirip reddetmeye mecburdur!

Aksine, demokrat gibi, liberal gibi, milli gibi, İslami gibi, gibi gibi, dediğimiz imitasyonla yani öyle görünmekle yetindiler ve neşterleriyle beyinlerini ve fikirlerini deşmeye cesaret edemediler. Ve sorular ve yepyeni gelişmeler cevapsız kaldı, ve gibi gibi görünmek onlara yetiverdi ve çürüdüler, kendini ve tarihini ve haklarını ve dinini ve memleketini savunmayı bilmeyen bir güruh haline geliverdiler!

Mesela Soğuk Savaş’ın bir kafa rahatlığı vardı, tüm çatışmaları komünist-anti komünist açıklayıp kurtulan. Soğuk Savaş sonrası mesela bir kafa rahatlığı vardı, tüm sorunları anti demokratik, faşist, ırkçı, vesayetçi açıklayıp, kurtulan. Ve 90’lı yıllardan sonra sağ hareketler için bir kafa rahatlığı vardı, bütün düşmanları, Mossad, CIA, vs. açıklayıp rahat eden!

Bu kafa rahatlığı bugün aynen yerinde duruyor.

Bugün de bu kafa rahatlığı Tayyip giderse herşey tamam olur, diye aklınca kitleleri tahkim etmeye çalışıyorlar! Ve tabii anayasa ve toprak bütünlüğü gibi beka sorunlarına cevap yine hiç yok!

Oysa Batı’nın o meşhur insan hakları, on milyonlarca vatansız insanın kıtaya göçüyle son buldu ve hepsi milli refleksler verip insan haklarını acaba neden rafa kaldırdılar?

Sorgulayan tek kişi yok, ama aynı kafa rahatlığıyla bu göçün açacağı siyasi ve sosyal sorunları görmezden gelip göçü sorgulayanlara karşı faşist ırkçı suçlaması yapan kafa rahatlığı, maşallah zombiler hala aynı yerde!

Milli bir iraden yoksa ya işgaldesin ya kaderine rıza gösteren teslimiyet içinde!

Bu kafa rahatlığıyla bir ömür şekil yapıp yan gelip yatmış aydınlar bu yüzden bugün Altılı Masa denilen seçim işbirliğini dahi kıyısından ucundan birazcık eleştiremiyor. Soğuk Savaş’tan kalan Stalinci örgüt kafaları yüzünden olmalı. Aynı Stalinci PKK’nın dümenine girmekten aynı Stalinci liberal dayatmaların peşinde sürüklenmekten bilin bakiyim hala neden kurtulamıyorlar! Çünkü ülkeyi bir arada tutan en temel yasalar ve değerler olmadan hiçbir siyaseti ve varlığı ve kazanımı koruyup ayakta kalamazsın!

Muhalefete her türlü soru sormayı suç ve ihanet haline getiren kendileridir, birileri bu zombilere öldüklerini haber versin!

Ve bugün kendilerine eleştiri kabul etmeyen bu arkadaşlar yarın her türlü protestoyu da tıpkı bugünün sarayı gibi suç haline getirecekleri çok açık gerçektir!

Mesela, Cumhuriyet ve anayasayı koruyacak kalkan olacak akademiler nerede, öksürmekten dahi korkar hale geldiler!

Mesela, bir sosyal güç olarak sendikalar nerede, liberal İslamcı Fetö işbirliğine karşı çıkamamış meydanlarda bir Türk Bayrağı asmayı dahi reddetmiş ve liberallerin peşine takılıp kafaları karışıp ballı sendika kaynaklarıyla sivil bir iradi güç olmaktan kendileri gönüllü çıkmıştır! Akademiyi ve sendikaları donduran Fetö ve PKK’yla işbirliği içindeki liberallerdir!

Kısaca, milli irade, sadece anayasa ve toprak bütünlüğüne saldırılar karşısında değil sendikal hakları da insan haklarını da kendine en temel asla vazgeçilmez vazife bilmeliydi ve sahayı dayatmacı Batı ağzıyla konuşan ite puşta terk etmemeliydi!

Ve bugün insan haklarının sadece turuncu devrimlerin sinsi batıcı liberal ayakları tarafından savunulması ve meydanın onlara bırakılması, beka sorunuyla oluşturulacak milli protestoları da, efendiler ve saray ve yandaşlar tarafından ajanvari kuşku ve şaibe altına sokulması için yeterince bollukta ihanet bahanesi oluşturmaktan öte anlam taşımıyor! Ve hiç olmayacak bir bela, insan hakları savunuşuna etnik ve mezhep bölücü mikropları sokuverdiler ve en temel protesto ve isyan hakkının milli namusunu kirletip oynadılar!

İnsan hakları mücadelesinin bu topraklarda meşruluğunu kaybetmesine sebep kendileridir, meydanlara kasıtla Türk Bayrağı çıkartmayı reddedip ve Türk bile diyememek ve diyelim eşcinsel haklarla meydanlara çıksalar bile daha ilk cümlede PKK gibi bölücülere destek vermeleri, hepsinin sonunu getirdi, ajan lafından hiç tiksinmediler ve çok genç yaşta zombiye dönüştüler!

Kısaca, ortada, sırtını memleketin toprağına ve insanına dayamış, bir sendikal haklar, sosyal ve sivil ve insan hakları ve toprak bütünlüğü ve Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkacak bir gençlik ve temsil edilen milli bir irade yok!

Çözülüp çürümeye sessiz bırakılmaya ve hukuksuzluklara karşı harekete geçecek bir milli irade!

Anayasayı, Cumhuriyet’i ve en temel insan haklarını savunacak bir milli irade!

İstiklal Savaşı’yla anamızın ak sütü gibi kazandığımız milli egemenliğin meşalesi bir milli irade!

Her şartta kayıtsız şartsız ülkenin anayasasını insanını namusunu bekasını hukukun eşitliğini ve kardeşliğini savunacak gücünü milli egemenlikten alan, kim kaldı?

Bu toprakların istikbalini kendine dert edinmiş gençler!

Hain liberallere, Fetö’ye, uyuşturucuya, yağma ve talana, PKK’ya, Altılı Masa’ya, göç dalgasına, tarikatlara, hukuksuzluklara vs. sessiz kala kala meydanlarda siyasette mangalda kül bırakmayan ne babayiğitler ne deli fişekler ne sırım pehlivanlar ne Atatürkçüler ne solcular ne bilmiş ne kahraman yazarlar, gözlerimizin önünde ahlakı ve siyaseti de çürütüp zombilere dönüşüverdiler!

Ey Türk istikbalinin evladı, titre ve kendine gel!

Adları sanları makamları kim olursa olsun, eleştirmekten korkma!

Bu çok soylu insanlık değeri eleştiri hakkını sana veren Cumhuriyet kazanımlarıdır!

Kendine gel, Cumhuriyet’in herkesi hukuk önünde eşitleyen soylu mirasına sahip çık!

Soğuk Savaş’ın kardeş kavgasından ve neo-liberallerin örtülü işgal yıllarından geriye dönüp bir bakıver, elinde, uyuşturucu, gladyo ve karanlık cinayetler ve soygun ve talandan ve cahil yobaz hocalardan başka ne kaldı?

Eskimeyen ve hiç yenilmeyen hakikatımız Cumhuriyet’in kazanımlarıdır!

Tayinleri emekli maaşları makamları uğruna ve çıkar birliği oluşturdukları gazeteleri örgütleri aleyhine tek laf edecek gücü cesareti kendinde bulamayanların çürümüşlüklerine satılmışlıklarına hep birlikte şahit olduk!

Bu zombiler siyaseti ahlakı sorumluluk’u insanlık değerlerini ülke topraklarını yiyip yiyip bitiriyor, artık bir sınırın eşiğindeyiz!

Bu toprakların istikbali ve bekası bağımsız Cumhuriyet’in olmazsa olmazı sağlam yıkılmaz sarsılmaz bedeniyle milli iradenin kökü ve herşeyi sorumlu bir gençlik şarttır!

Türk gençliği nerede?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. 26 Ocak 2023, 01:32

    Harika bir yazı. Böylesine mükemmel bir yazıyı ancak Nihat Genç yazabilirdi.

  2. Altın ateşle sınanır. Ortalık yandığında, altın mıyız bakır mıyız? görürüz ama illaki önce ortalık yangın yerine dönecek.

  3. Nihat kardeşim hani bir yazınızda demiştiniz ya “sinemaya girmek için bilet paramız yoktu ama sinemanın önüne gitmekten asla vazgeçmedik”. Bu cümleden olmak üzere yurt sevgisini, yurttaşlığın anlamını, Cumhuriyet değerlerinin bizi adam olduğumuz bilincine nasıl vardırdığını genç kuşaklarımıza anlatma anlamında daha derine kazan yazılarınızı bekliyoruz.

  4. 24 Ocak 2023, 13:00

    Yüreğinize, aklınıza, bilincinize kaleminize sağlık.

  5. Türk insanin kimyasi bozulali cok oldu. Birak gencligi, orta yas üzeri toplum kesiminde bile sirazesi kaymamis insan bulmak neredeyse imkansiz. Vatan topragi, onu asla haketmeyen yiginlarin ayaklari altinda ezim ezim ezilmekte. Aci bir felaket ve yikim belki yiginlarin silkelenip uyanmasina vesile olabilir ama korkarimki bu kimyasi bozuk yiginlar en ufak bir felakette vatani arkalarina bile bakmadan birakip kacacaklardir.

  6. Evet aynen böyle. Eşcinsel bayrağı taşıyanlar bile kendi hakkını savunmuyor Kürtçüleri savunuyor. Atatürkün adını resmini bayramlık kullananlar, yılın 360 günü kahrolsun PKK diyorlar ama eşzamanlı HDP’in PKK olduğunu inkar ederek de kurnazca PKK’yı yasallaştırıyorlar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!