Avatar
Şahin Filiz

Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçiliği nedir?

featured

Şahin Filiz yazdı…

“Millet” Arapçadan dilimize geçmiş bir kavramdır. Kur’an’da millet kavramı “din” anlamındadır ve “millet-i İbrahim”, yani “Hz. İbrahim’in dini” demektir. Sözlükte böyle olsa da dilimizde millet, dinden çok, ulus karşılığı olarak kullanılır. Bununla birlikte ulus, millet sözcüğündeki dini tonlardan tümüyle ayrılmış değildir. Türk ulusu dediğimizde, Müslüman olalı beri İslam kültürünü içine alan bir ulustan söz ediyoruz demektir. Atatürk tarafından “Türk Milleti” kavramı bugüne kadar kullanılmış ve hala kullanılmaktadır. Ancak yine de bu iki kavram, bazı siyasi nüanslar taşır.

Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliği, millet-ulus kavramlarının birbirini tam olarak içermemesi nedeniyle her zaman aynı anlamı taşımaz. İlkini sol siyasetin, ikincisini sağ siyasetin tercih etmesi nedeniyle, Türk milleti ve Türk ulusu, taşıdıkları ince ama önemli anlam farklılığa rağmen aralarındaki nüans neredeyse görünmez olmuştur diyebilirim. Kuşkusuz Atatürk, Türk milleti derken, “Türk dini”ni değil, ulusunu kastederek konuşmuştur. Bugün her ikisini birbirinin yerine kullanmakta bence çok büyük bir mahzur yoktur. Diğer yandan, Türk’ü kaldırıp yalnız “millet”, “milletimiz” sözcüğüne yer vermek, bir toplumun varlığını görmezden gelip millet kavramını kasten ulus yerine kullanarak, belirli bir inanca işaret eden “din”in öne çıkarılması sonucunu doğurmaktadır; buradan da “ümmet” kavramına giden yolun kısaltıldığını görebilmekteyiz.

Ulus sözcüğünü, Türk ulusu tamlamasında Türk milleti kadar işitmediğimiz, görmediğimiz ve söylemediğimiz bir gerçektir. Bunun yanında “ulusal yayın”, “ulusal”, “uluslararası”, “ulus-devlet” derken “milli” kavramına pek rastlamayız. Bu iki sözcüğün kullanım sıklığındaki makas, Türk milliyetçiliği ile Atatürk çizgisindeki milliyetçilik anlayışları arasındaki makasın siyasi şartlar etkisiyle genişleyip daralmasıyla doğru orantılıdır. Ulus’ta din vurgusu, milletteki gibi kalın çizgilerle belirginleşmiş değildir. Öte yandan, millet’te din ile birlikte olsa da Türklük vurgusu belli belirsizdir diyebiliriz. Ulus’ta din vurgusu gibi Türklük vurgusu da çok belirgin olma yeteneğini, sol siyasetin yozlaşmasına koşut olarak, yitirmiş görünüyor. Sağ siyaset ise, Türklük vurgusunu, millet kavramındaki dini tonu koyultarak görünmez hale getirmiştir diyebiliriz.

Sol siyaset, zamanla, yerel kültürden koparak, Batı’dan aceleyle, üstünkörü aldığı “barış, kardeşlik, insancıllık, demokrasi” gibi kavramlarla Türk kimliğini, tersten etnik bir kimlik düzeyine çekmiş; “kardeş halklardan biri” muamelesine tabi tutmuştur. Türklük kurucu kültürel, tarihsel ve kuşatıcı bir kimlik değil, kurgulanan “etnik kimlikler”den biri sayılmıştır. Böylece sol, Türkiye tarihinde kendi içinden, “kardeş halklar”ın neredeyse her birini, önce devlete, sonra da kurucu Türk kimliğine karşı çıkan marjinal ve şiddet yanlısı gruplar, hatta örgütler çıkarmıştır.

Sağ siyaset, “önce Müslümanım, sonra Türk’üm” mottosuyla başlayan süreçte, milliliği ulusallığın karşısına konumlandırmış; tarikat ve cemaatlerin etkisi arttıkça, “Türk’üm ama Müslümanım” noktasına gelmiştir. “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağ kadar Müslüman” olan sağcı Türk milliyetçiliği, “kanımız aksa da zafer İslam’ın”dan, canımızı yakan depremde “Allahu Ekber” deme sürecine girmiştir. Türklük bu nedenle kurucu vasfını ve egemen kültürel varlığını her iki grup nezdinde, merkeze yerleştirilmiş  etnisiteye ve dine “siyaseten eklemlenmiş” iğreti bir bağa borçlu hale gelmiştir.

Soldakiler “halkların kardeşliği”ne; sağdakiler “din”e eklemleyerek konsolide edebilmek pahasına, Türk kimliğini, “bir ırka aidiyet” gibi yorumlayarak kurucu kimlik olmaktan uzaklaştırma yoluna girmişlerdir. Türk ulusu ve Türk milleti, iki tarafı birbirinden farklı kılan jargonlar olmakla birlikte, ortak özellikleri, Türklüğü belli bir ırkın tanımının siyasallaşması olarak tasavvur etmiş olmalarıdır.

Solun Türk kimliğine ve Atatürk milliyetçiliğine bakışını başka bir yazıya bırakacağım. Sağdan devam edelim.

Türk milliyetçiliği sağ kesimde, Türk milleti jargonu ile birlikte kullanılmaktadır. Türk milliyetçiliği, resmen değil belki ama içten içe iki keskin kategoriye ayrılmıştır: İlki, Türklerin tarihini hatta “millet” olmalarını 9. Yüzyılda İslam’la tanışıp Müslüman olmalarına bağlayan ideolojidir. Hasan el- Benna, Seyyit Kutub, kardeşi Muhammed Kutub gibi, Müslüman Kardeşler’in önde gelen düşünürleri, İslam öncesi Arapların kabileler halinde yaşayan ilkel topluluklar olduğunu, İslam ile müşerref olduktan sonra bir Arap milleti haline gelebildiklerini öne sürdükleri siyasi, dini ve kültürel yapıtlarını Türkiye’de yalnız dini gruplar değil, milliyetçi kesimler de büyük bir ilgiyle okudular. Din yoksa, millet de yoktu. İslam öncesi Araplar bizzat kendi evlatları tarafından insan yerine konulmuyor ancak Müslüman olduktan sonra Arap, gerçek anlamda Arap olabiliyordu. Cahiliye öncesi Arap ile İslam sonrası Arap arasında siyasi, kültürel, insani ve ahlaki aşılmaz uçurumlar vardı ve bu ikisi bir araya gelemezdi; dahası aralarında hiçbir ilişki kurulmazdı. Cahiliye dönemi, tarih dışı bir zaman dilimiydi ve tarih dışılık, insanlık dışılık demekti. Buna göre, evrensellik iddiasında bulunan İslam, öncelikle Arap toplumuna hem de kendi dillerinde indiği halde Araplar tarihlerinde bu denli özveride bulunurken, milliyetçi muhafazakârlar buna “duyarsız” kalamazlardı. Nitekim “Müslüman olmayan Türk, insan değildir” ile özetlenen anakronik bir tarih tasarımı kurgulamayı hem dini hem de milli bir görev addettiler. Kanı aksa da zafer İslam’ındı; “Hira Dağı kadar Müslüman’dı, siyasi mitinglerini ve faaliyetlerini “Ya Allah, bismillah, Allahu Ekber” ile coşturmayı ibadet sayarlardı. Tıpkı Müslüman Kardeşler’in İslam öncesi Araplığı reddettikleri gibi, Milliyetçi muhafazakarlığın Türk milliyetçiliği, İslam öncesi Türklüğü reddetmiştir. İslam sonrası Türklüğü de “Müslüman-gayri Müslim” kategorisiyle en ufak atomlarına ayırmış; nihai bağlamda bugün, “İslam ile çatıştığını düşündüğü” her türlü “milli” varlığını “kader planı”na teslim etmeyi dindarlık saymıştır.

Öyle ki Hüda Par bile böylesi milliyetçi muhafazakârlar için son derece masum ve “milli”dir. Ama Müslüman olmayan Türk, insan olmayı hak etmez. Türk sağının milliyetçiliği “Türk-İslam Sentezi” gibi tarih dışı gerçek üstücü bir yanılgı ile özetlenebilir.

MHP’nin Hüda Par’ın bulunduğu yerde olması şaşırtıcı değildir. “Tanrı Dağı Türk “olmaktansa, Hüda Par kadar “Müslüman” olmak daha tercihe şayandır. İşte sağ tipi Milliyetçiliğin hal-i pür melali budur. Buradan medeniyet çıkmaz. Atatürk milliyetçiliğine burada yer olmaz.

Bu kategoride yer alan milliyetçi muhafazakarlık, Türk olmayı dindar olmasının önünde seküler-dünyevi bir sıfat gibi kerhen kabullenmiş bir psikoloji içindedir.

İkinci kategorideki Türk milliyetçileri ise, “her şey Türk ırkı için” sloganı ile uçsuz bucaksız bir Türk dünyası kurma idealini canlı tutmakta; Türk birliğini, salt aynı etnik yapıda olanların birliğine indirgemektedir. Türklüğe, bu yaklaşıma göre, önce kendi milletini etnik sınava çeken bir manivela görevi yüklenmiştir. Öylesine ki, Türk ırkından olmak (biyolojik olarak), her şeyin ölçüsüdür. Dilde, işte, fikirde Türk olmak, Türk diline, Türk kültürüne ve yurduna yararlı olmak Türk olmak için yetmez. İşte bu yaklaşım, Türk kimliğini, etnik kimliklerden birine dönüştürerek önemsizleştirmekte; “kardeş halklardan herhangi biri” kılmaktadır. Bu, farklı yollar olsa da HDP jargonuyla aynı yerde buluşan bir “milliyetçilik”tir. Bölücü ve dinciler Cumhuriyet’e ve Atatürk milliyetçiliğine bu kritik yaklaşım sebebiyle karşı çıkarlar. Millet olmak, isteyecekleri en son şeydir. Atatürk milliyetçiliğine burada da yer yoktur. Böyle bir milliyetçilikten uygarlık doğmaz.

Bu çerçevede Türk milliyetçiliği tarih dışı kalmıştır. Türklerin İslam öncesi varlığı reddedilmiştir. Anadolu’da Hititler, İonialılar, Urartular, Frigler, Lidya Krallığı, Persler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar…daha sayamayacağım pek çok uygarlık gelmiş geçmiş ama her biri Anadolu’da dil, kültür, edebiyat, bilim ve felsefeleri ile derin izler bırakmıştır. Atatürk’ün Türk Tarih Tezi, İ.Ö. binlerce yıl önceki uygarlıkları, ayrımsız kucaklar. 1071 ile başlayan bir Anadolu serüvenimiz olduğunu öne sürmek, hem Anadolu’ya en son gelen millet olduğumuzu, hem de İslam’dan önce Anadolu’daki uygarlıklarda hiçbir rolümüz olmadığını ileri sürmek demektir.

Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçiliği ne din ne de ırka dayalıdır. Din ve ırk, geçici ve değişkendir. Türkler, binlerce yıllık tarihlerinde her millet gibi pek çok dine girmiş; farklı kültür ve uygarlıklarda rol oynamış ve tarihsel birikim olarak onları bugüne taşımıştır. Türk kimliğini salt bir ırka indirgemek ne kadar yanlış ise, salt bir dine bağlı olarak tanımlamak da o kadar yanlıştır. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının tümü, Türk’tür.”. Türk milliyetçiliği, ırkı ve dini temel almaz; çünkü ırklar karışmakta, din tercihleri tarihsel süreçte değişebilmektedir. Ezelden beri Müslüman olmadığımız gibi, edebe kadar da Müslüman kalacağımızı, kalmamız gerektiğini kimse garanti edemez. Çünkü toplumsal tercihleri önceden belirlemek mümkün değildir. Kültür değişmeleri doğal bir sürecin ürünüdür.

Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçiliği, binlerce yıllık Anadolu uygarlık birikiminin tarihsel, siyasal ve kültürel kökenlerinin bileşkesidir. İslam dini bu milliyetçiliğin tabii ki önemli kültürel öğelerinden biridir ama hepsi değildir. Türklük içinde tabii ki Türk ırkından söz edeceğiz ama Türk ırkı Türklüğün ne tamamı ne de tanımıdır.

Atatürk milliyetçiliği, İslam öncesi ve sonrası Anadolu’da yaşamış olan bütün uygarlıkların Cumhuriyet ile birlikte Türk Milliyetçiliğini modern anlamda yeniden belirlemiştir. Bu milliyetçilikte, Türk yurttaşı olan herkes kendi kültürünü, kimliğini, yaşam hakkını, eşitliği ve özgürlüğü hak etmektedir. Bunları Türk egemen kültürüne borçlu olduğunu bilerek yaşar. Türk dilini konuşmak, Türk kültürünün üyesi olmak ve ülkesini ailesi gibi görüp sevmek; savunmak ve geliştirmeye çalışmak için bir kimsenin etnik olarak Türk; dini bütün olarak Müslüman olması gerekmez. Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçiliği, sağ ve solun kaygan ideolojik yaklaşımından uzak olduğu için, her dinin, kültürün ve inancın Türk diline, Türklük şemsiyesine ve Türk kültürüne katılma hakkını teslim eder.

Eski Yunanlılar, Yunan olmadığı halde Yunan kültürü içinde yaşayanları Yunan saymıştır. Alman Arkeolog Johannes Nolle şöyle diyor: “Eski Yunanlılar, Yunan kültürünü, değer yargılarını, normlarını tanıyıp kabullenen hemen hemen herkesi Yunan dünyasına dahil saymış ve akraba olarak görmüşlerdir. O çağlarda Yunan kimliği, nerdeyse bütünüyle kültüre bağlı bir kimlikti.” [1]

İnsanlık tarihinde felsefe ve bilimin doğduğu toprak, Anadolu’dur. İonialılar’ın bıraktığı felsefe ve bilim mirası bizim yurdumuzdadır. Bu zenginliği, Osmanlıcılık ve yanlış Türk milliyetçiliği yüzünden Batı’ya kaptırdık. Toprak ve tarih olarak “Türkleşmiş” felsefe ve bilimi, “Antik Yunan gavurunundur” diyerek dışladık. Hala da bunlara mesafeliyiz.

Oysa Atatürk milliyetçiliği ve ona dayanan Cumhuriyet ideolojisi, ırk ya da din farklılığı gözetmeden bütün uygarlık birikimlerini Türk Milleti’nin, Türk ulusunun kendi zenginliği olarak görmenin ifadesidir.

Cumhuriyet düşüncesinde, Türk kültürüne, diline ve değerlerine uyum gösteren herkes Türk’tür ve Türklük, Cumhuriyet’te somutlaşan bu değerlere bağlılık oranında vardır ya da yoktur.

Çünkü Türk milliyetçiliğinin sınırlarını, kapsam ve anlamını yalnız Atatürk milliyetçiliğini öngören Cumhuriyetçilik belirleyebilir.

 

 

[1] The Orgins of the European Culture and Turkey, Arodergi Antalya Rehberler Odası Dergisi, 16, 2016, 22-43.

Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçiliği nedir?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 30 Mart 2023, 13:28

    Hocam kaleminize sağlık. Kendi bilgi ve görgüme katkılar aldım.

    “Solun Türk kimliğine ve Atatürk milliyetçiliğine bakışını başka bir yazıya bırakacağım” bu kısmını da merakla bekliyor olacağım.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!