Avatar
Şahin Filiz

Cumhuriyetimize yönelik ‘domuz bağı’ ve ‘namlu’ karşısında Ata İttifakı

featured

Şahin Filiz yazdı…       

14 Mayıs seçimi, “vatanı bilmem ama oylar bölünmesin” cephesinin ırkçı faşist terörsevicisi HDP’den ve buna karşılık, iktidar kanadının “Şeriatçı-ırkçı faşist Hudapar’dan medet umduğu sözde iki taraf arasında olması gereken bir yarışmış gibi gösterilmektedir. İktidar ve muhalefet, aynı amaç ve tasada birleşmiş ama farklı görünen Hudapar ve HDP’yi sanki anlaşmalı gibi üleşmiştir. Bu iki ırkçı faşist particiğin destek verdikleri partilere bakıp da farklı düşündüklerini sanmayın. Taraf değiştirebilirler ancak amaç ve tasadaki birliktelikleri hiç değişmez. Bu yüzden takdir etmek gerekir. İktidar ve muhalefet, durum ve şartlara göre, bugün savundukları bir görüşü yarın eleştirebilirler. Doktriner tutarlıkları yoktur. HDP, daha dün iktidarla “açılım ve çadır mahkemeleri” ortağı iken bugün sözüm ona tarafını muhalefetten yana seçmiş; Hudapar da iktidar dahil kendisi gibi inanmayan herkesi “kafir”, “İslam düşmanı” ve “İslam dışı” görüyorken, şimdi tercihini iktidara destek vermekten yana kullanmaktadır. Ama iktidar mensupları şunu iyi bilsin ki, Hudapar, onları da kafir sayacak bir yobazlık ve gericilik batağındadır.

Muhalefetin büyük ortağı, Atatürk ve Cumhuriyet değerleri pahasına HDP ile; iktidar ise, İslam’ı domuz bağıyla bir vahşet dini gibi gösteren ırkçı-şeriatçı Hizbullahçılarla kol kola girmiştir. Buna karşılık ne HDP ne de Hizbullahçı Hudapar, faşist-ırkçı doktrinlerinden bir santim geri adım atmamıştır. Diyeceksiniz ki, kim kiminle ittifak yaparsa yapsın, biz doğru olanın farkındayız. Hayır, bireysel düşünce ve inanç tercihlerinden söz etmiyorum. Her insan birey olarak istediğine istediği gibi inanabilir ve dilediği kişi ile birlikte hareket edebilir. Ancak burada işin rengi tümüyle farklıdır. Bir inanç ya da inançsızlık, kamuyu etkileyecek ve yönlendirecek taleple ortaya çıkıyor ise itirazımız bu noktada başlar. HDP ile Hudapar, destek verdikleri partiler kadar kendi doktrinleri ve planlarından herhangi bir ödün veriyor mu? Hayır, ödün verenler, onlardan destek isteyen partilerdir.

HDP ile Hizbullahçı Hudapar ne kadar farklıysa, iktidar ile muhalefet de o kadar farklıdır.

Peki acaba, HDP ile Hudapar neden birbirinden farksız, ırkçı faşist yapılardır?

Hizbullahçı kirli geçmişi olan Hudapar’ın din makyajı dışında, her ikisi şu ölümcül benzerlikleri taşır:

Türkiye’nin bir kısmını bölüp ‘Kürdistan’ adı altında ayrı bir devlet kurmak

Türk adı ve Türk kimliğini bütün resmi kurumlardan kaldırmak

Nihai noktada Türkiye adını değiştirmek

Feodal gerici bir toplum yapısını dayatmak ve geliştirmek

Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk dört maddesini kaldırmak

Eyalet sistemini getirmek

Ulus devlete karşı olmak

Ulus yerine etnik kimliğe dayalı kabileci, feodal ve ırkçı bir düzen kurmak

Siyasal kimlik olarak Türklüğü düşmanlaştırarak etnik ayrımcılıkları teşvik eden ırkçı devletçiklere ayrılmak

Cumhuriyet rejiminin birleştirici, eşitlikçi ve hukukun üstünlüğünü esas alan yönetim şeklini, ayrılıkçı, bölücü ve gerici ırk esasına dayalı düzenle değiştirmek

Laik, sosyal hukuk düzeninden yararlanarak kafatasçı bölücülüğü silah zoruyla kabul ettirmek

Orta Çağ’a rahmet okutacak şekilde eğitim-öğretimi medrese düzenine geri götürmek (Bu amaçta ayrı gibi görünseler de diğerinin buna itirazı yoktur)

Tanımladıkları biyolojik kimlik dışında kalanlara hayat hakkı tanımamak

Etnik ırkçılık ve bölücülük yaparken milli birlik ve beraberliğin sigortası olan Türk kimliğini ırkçılıkla suçlamak. Birlikten yana değil, ayrışıklıktan ve çatışmadan yana olmak.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tanımamak

Her fırsatta emperyalizmi imdada çağırmak

Kurtuluş ve kuruluşa karşı çıkmak

Ülkemizin sorunlarını ve krizlerini kendi kirli çıkarları doğrultusunda fırsata çevirmek

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni en büyük düşman olarak görmek

Ülkemizin düşmanları olan Fetö, Nurculuk, tarikatçılık ve cemaatçilikle iş birliği yapmaktan geri durmamak

Biri çağdaşlık, öbürü dindarlık görünümü altında Türk ulusuna savaş açmak

Bütün milli değerlere ve kültür birikimlerine karşı çıkmak

Andımızı, Ne Mutlu Türk’üm demeyi, Atatürk milliyetçiliğini hedef almak

Atatürk’e ve Türk bayrağına karşı her türlü saldırıyı din, barış ve demokrasi gibi kavramların ardına gizlenerek yapmayı siyasal mücadele gibi göstermek

Silahları, cinayetleri, asker ve sivil katliamını siyasal mücadelenin ardına gizlemek

Ulusal ve uluslararası terörü kutsamak, hatta ondan güç almak

Ömürlerinde ülke ve Türk milleti için yararlı olabilecek en küçük bir katkıda bulunmaktan uzak durmak

Tarım, ekonomi, üretim, toplumsal barış, bilim ve teknoloji, üniversite ve eğitimin iyileştirilmesi gibi toplum yararına hiçbir konunun gündeme gelmesine izin vermemek

Kürd’ü Türk’e, Türk’ü Kürd’e düşman etmek için her fırsatı değerlendirmek (başaramadılar, başaramazlar da).

Mezhepçilik ve bölgecilik yaparak halkı birbiriyle çatıştırmak

İyi ve güzel olan ne varsa hepsine etnik ırkçı yobazlıklarıyla karşı durmak

Askeri ve sivili katlederken yöntemleri değişse de aynı amaçta buluşmak

Kürtler adına Kürtleri, İslam adına Müslümanları katletmeyi din ve demokrasi mücadelesi maskesi altında sürdürmek

Peki bu hizipler sadece Cumhuriyetimize ve Atatürk’e mi düşmanlar? Hayır, Karahanlılara, Gaznelilere, Selçuklulara ve Osmanlılara da aynı derecede düşmandırlar. Osmanlı sevdasında olduğunu söyleyen İktidar ve ‘Cumhuriyet adını taşıyoruz’ diyen muhalefete bakın. İlki, Osmanlıyı bile kafir ilan eden Hudapar ile, ikincisi Cumhuriyet’i faşizm olarak nitelendiren HDP ile birliktedir. Kaderin ya da yaman çelişkinin cilvesine bakın ki, her iki parti de Karahanlılardan Cumhuriyet’e bütün bir Türk tarihinin eseri olan Türk milletinden yine onun tarihine düşmanlık etmek üzere oy talep edeceklerdir.

Ne etnik ne mezhepsel ve ne de dinsel ayrıştırmayı başaramadıkları için, kimi iktidara kimi de muhalefete sözde destek vererek aklanma yarışına girmişlerdir. Teşbihte hata olmaz: Köyün delisine para verip kendine sövdüren köylü muziplere ne kadar da benziyorlar.

Irkçı, ayrıştırıcı ve bölücü oldukları gibi, faşisttirler. Çünkü birinde namlu, öbüründe domuz bağı en caydırıcı güçtür. İkisi de terörü vatana, ulusa ve ülkeye tercih etmeyi ayrıcalık sanır.

Utanmadan “Allah’ın Partisi” (Hizbullah) adını kullanırlar. Allah ne zaman parti kurdu? Siyasal otoritesini temsil için siz gerici insanlık düşmanlarını mı tayin etti? Dini dibine kadar kirli siyasetlerine batırarak halkımızı kandırabileceklerini sanıyorlar. Başta Kürt kökenli yurttaşlarımız olmak üzere Türk Milleti topyekûn bu zorbalığa meydan vermeyecektir. Onlarca masum insanı Taliban’ın yöntemlerine bile rahmet okutacak vahşilikle katleden caniler şimdi kalkmış, “ülkenin menfaati için bu ittifaka katılıyoruz” pişkinliği ile boy gösteriyorlar. Ömürlerinde ciddi bir kitap dahi okumamış, medreseler ve üniversiteler tarihinden hiçbir ders çıkarmamış bu cahil yobazlar, kalkıp Türkiye Cumhuriyeti’nde medrese eğitimini hâkim kılmaktan söz ediyorlar.

Türk halkının samimi dindarlık duygularını vahşi dincilik emelleri yolunda istismar ederek, “oyunu bize ver de ülkeni nasıl perişan edeceğimizi gösterelim” dercesine oy istiyorlar.

Kirli amaç ve isteklerinin önündeki tek engel, Atatürk ve Cumhuriyet değerleridir. Kürt yurttaşlarımız her ikisine de hep mesafeli durmaktadır ve duracaklardır. Bu takdir edilecek bir akıllılıktır. Bilirler ki ancak çağdaş, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eşit, özgür ve güvende yaşanabilir. Hangi etnik köken olursa olsun, Cumhuriyetimiz hukuk karşısında kimseye imtiyaz tanımaz. Oysa HDP feodal ağalara; Hudapar şeyhlere ayrıcalık tanımaktan yanadır. Bu yüzden gerici ve faşisttirler. Kadın düşmanlığı birinde gizli, ötekinde aşikardır. Feodal yapıyı destekleyen hiçbir parti, seküler ya da dinci olsun, kadını insan yerine koymaz. Kadın milletvekilleri olan HDP, bunu Cumhuriyet’e borçlu olduğu aklına dahi getirmez. Hudapar ise, Konca Kuriş gibi masum kadınları vahşice katleden Hizbullahçı kafadan ödün vermez.

Türk milleti ne sıtmaya ne de ölüme razı olacaktır. Türk yurdunda, Türk’ün sırtından, Cumhuriyet’in eşitlik ve özgürlük imkanından yararlanarak, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, Türk Milletini yok etmeye yönelik her türlü ırkçı faşist saldırıları milletçe püskürtecek tecrübemiz, en az 5000 yıllıktır.

Ata İttifakı, oy uğruna Türkiye’nin bölünme noktasına gelmesine aldırmayanların, bölünecek oyları olmadığını; asıl oy sahiplerinin Türk milleti olduğunu gösterecek bilincin doğuşudur. Ata İttifakı, masum sivillere atılan domuz bağının, Cumhuriyetimize de atılmasına izin vermeyecek; o domuz bağını koparıp atacaktır.

Hangi etnik kökenden olursa olsun, Türk milletini oluşturan tüm kesimler ne namlu ne de domuz bağı tehdidi altında kalmadan, çağdaş, aydınlık, hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu adil bir devlette ve toplumda yaşamayı her millet gibi hak etmektedir. ‘Namlucu ve domuz bağcıları’nı, bu millet, ait oldukları yere, adaletin önüne çıkarmaktan çekinmeyecektir.

Türk Milleti ne ‘Namlu’ya ne de ‘Domuz Bağı’na mahkum edilemeyecektir.

 

Cumhuriyetimize yönelik ‘domuz bağı’ ve ‘namlu’ karşısında Ata İttifakı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Namlucu ve domuz bağcıları’nı, meşrulaştıran iktidarı önce göndermek gerekiyor.

  2. Bizi şunlara oy atmak zorunda bırakmadığınız için teşekkür ederiz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!