Avatar
Semih Dikkatli

Ben Amerikan ‘manda’sı mıyım, İngiliz ‘manda’sı mıyım yoksa Türk ‘bozkurt’u muyum?

featured

Semih Dikkatli yazdı…

AMERİKAN ‘MANDA’SI

Wilson Prensipleri Cemiyeti (veya Wilson İlkeleri Cemiyeti), 4 Aralık 1918’de İstanbul’da kurulmuş ve iki ay faaliyet göstermiş bir dernektir.

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra yabancı işgaline uğrayan Anadolu’daki egemenlik sorununa Wilson İlkeleri doğrultusunda bir çözüm bulmayı amaçlar. Dernek üyelerinin bir kısmı barıştan sonra ülkenin Amerikan “manda”sıaltına girmesi düşüncesini ortaya atmıştır. Cemiyet çok kısa ömürlü olmuş ancak ortaya attığı Amerikan “manda”sı fikri özellikle İzmir’in işgalinden sonra yaygınlaşmış; Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tartışılmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Thomas Woodrow Wilson, 8 Ocak 1918’de yaptığı bir konuşmada savaş sonrası için ABD’nin istediği dünya düzenini on dört madde ile ifade etmişti. Wilson ilkelerinin 12. maddesi, Osmanlı İmparatorluğu’nda Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelere ilişkindi ve bu bölgelerin bağımsızlığının sağlanmasını öngörüyordu. 12. maddenin uyandırdığı ümitle Halide Edip, Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kurulmasını önerdi.

Dernek, çoğunluğu gazetecilerden oluşan bir aydın grubu tarafından 4 Aralık 1918’de kuruldu. Kuruluş yeri ve merkezi İstanbul’da Vakit Gazetesi idarehanesi idi. Yönetim kurulunda Halide Edip, Refik Halid, Ali Kemal, Hüseyin Avni, Ragıp Nurettin yer aldı. Cemiyet yöneticileri 5 Aralık 1918 tarihinde Amerika Başkanı Wilson’a gönderdikleri 9 maddelik bir muhtıra ile resmen Amerikan mandasını talep ettiler.

Cemiyetin amacı, önce Amerika’nın dostluğunu kazanarak, Wilson Prensiplerine uygun bir barışın gerçekleştirilmesini sağlamak için çalışmaktı. Ayrıca cemiyet üyelerinin bir kısmı, barıştan sonra ülkenin Amerikan mandası altına girmesi için çalışıyor, Osmanlı Devleti’nin ancak Amerikan mandası altına girerse Milletler Cemiyeti içinde diğer devletler ile eşit hukuka sahip olabileceğini savunuyordu. Amerikan mandasını isteyenlerin başlıca dayanak noktası, Osmanlı Devleti’nin çoğunluğu Türk olan bölgelerinin bile bağımsız kalamayacağı, paylaşılacağı yahut bir başka devletin himayesi altına gireceği endişesi idi. Onlara göre, eğer Amerikan mandası altına girilirse, Amerika’nın rehberliği ve liderliği ile kalkınmak mümkün olacaktı. Ayrıca eğer Amerikalılar çekip gitse bile, arkalarında kuvvetli, müreffeh, kültürlü, bütün etnik unsurları müşterek değerlere sahip bir Türkiye bırakacaklardı.

Cemiyet, Amerikan mandası lehinde kamuoyu oluşturmak için özellikle basın yoluyla çaba sarf etti. Dönemin önemli gazetelerinin başyazar ve sahipleri cemiyetin üyeleri arasındaydı. Ati ve İkdam gazeteleri başyazarı Celâl Nuri, Akşam gazetesi başyazarı Necmeddin Sadık, Zaman gazetesi başyazarı Cevat, Yeni Gazete başyazarı Mahmud Sadık, Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin, Yeni Gün gazetesi başyazarı Yunus Nadi aktif üyeler arasındaydı.

Cemiyet, kuruluşundan iki ay sonra kapandı. Kapanışın ardından cemiyet üyelerinin bir kısmı Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde yürütülen Milli Mücadele’ye katılmış; bir kısmı ise Osmanlı hükümetlerinde görev almıştır.

İNGİLİZ ‘MANDA’SI

İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Damat Ferit Paşa ve Sait Molla gibi üyeleri bünyesinde bulundurmuş ve hararetli bir şekilde İngiliz Mandasını savunan Türk millî varlığına düşman bir cemiyetti. 20 Mayıs 1919’da kuruldu. İngilizlerden para yardımı alan bu cemiyet, Anadolu’da karışıklıklar çıkarmayı ve Kurtuluş Savaşı’nı engellemeyi amaçladı. Kurtuluş Savaşı’na karşı yapılan tüm yıkıcı eylemlerin ve örgütlenmelerin destekleyicisi oldu. 

İngiliz casusluğu görevini de yürüten Muhipler Cemiyeti üyeleri, İngiliz ajanı Frew’in talimatıyla, İstanbul’un en yoksul semtlerindeki Türk ailelerine her gün çok miktarda et dağıtarak işe başladı. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile iş birliği yaptı.

İstanbul’un işgalinden sonra özellikle kentin zenginleri ve ileri gelenleri, mevcut durumlarını muhafaza etmek ve işgalden menfaat sağlamak maksadıyla bu derneğe üye olmuşlardır.

İngiliz ekonomik sermayesiyle güçlenen teşkilat, desteklediği diğer yan kuruluşlarla Anadolu’da oluşan Kuvâ-yı Milliye’yi yok etmeye yönelik hareketini hızlandırdı. Marmara ve Ege bölgelerinde çıkan isyanlar dahil, KonyaBozkır ayaklanmaları ile Konya Delibaş Mehmet İsyanı hareketinde de büyük rolleri olan cemiyetin yayın organı “İstanbul” gazetesiydi.

Türk Millî kuvvetlerin Anadolu’ya hâkim olmalarıyla siyaset sahnesinden silindiler. 

Atatürk, Nutuk’ta bu dernek ile ilgili şunları söylemiştir:

“İstanbul’da çeşitli maksatlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adı altında birtakım kuruluşlar da vardı.

İstanbul’da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu addan, İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın. Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George hükûmeti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların, İngiliz Devleti’nin Osmanlı Devleti’ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları, üzerinde düşünülmeye değer.

Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn unvanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Frew idi:

Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla ‘nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır.”

TÜRK ‘BOZKURT’U

Atatürk ve silah arkadaşları ise, parasız, pulsuz, ordusuz, medyasız bir biçimde vatan sevgisiyle yola çıktılar. Her iki taraftan da ciddi eleştirilerle ve ülkeyi felakete sürükledikleriyle ilgili suçlamalarla karşılaştılar. 

Ancak yılmadan mücadeleye devam ettiler. Tehdit edildiler, haklarında idam fermanları çıkarıldı, bazıları öldürüldü, bazıları cephelerde şehit düştü. Bir avuç inançlı ve vatansever insan olarak ülkeyi Amerika ya da İngiltere’ye teslim etmediler ve Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni yarattılar. 

Özellikle Amerikan “Manda”sı’nı savunan Yunus Nadi, Halide Edip gibi önemli isimler sonradan hatalarını anladı ve Kurtuluş Savaşı’na katkı verdiler. 

Şimdi herkes takkesini önüne koysun, düşünsün ve kendisine şu soruyu sorsun;

BEN AMERİKAN “MANDA”SI MIYIM, İNGİLİZ “MANDA”SI MIYIM YOKSA TÜRK “BOZKURT”U MUYUM?

Kaynakça: Vikipedi

Ben Amerikan ‘manda’sı mıyım, İngiliz ‘manda’sı mıyım yoksa Türk ‘bozkurt’u muyum?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 22 Nisan 2023, 04:23

    Ne güzel anlatılmış :)
    Başka bir avuç bozkurtun, ne kandil dağı ne domuz bağı sözünü hatırlattı bana..

  2. Felsefeyle anlayıp tarihle yargılamak için önce doğru bilmek ( gerçeğe uygun), doğru bilmek için de böyle su gibi anlatımları, su gibi okumak gerek.

  3. 👏🏻🇹🇷👏🏻🇹🇷👏🏻🇹🇷

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!