Avatar
Semih Dikkatli

Şiddet üzerine-II… Umut-umutsuzluk bağlamında şiddet

Dr. Semih Dikkatli yazdı...

featured

“Umutsuzluk”, “umut” ortadan kalktığında karşımıza çıkar. Umudun olmadığı yerde ya tamamen vazgeçiş ya da isyan vardır. Kişiler gibi kitleler de umutsuzluğa kapılabilir ve kitlelerin umutsuzluğu iktidar sahipleri için her zaman bir tehdittir. İktidarlar ne vazgeçmiş insanlardan oluşan bir kitle ister ne de isyan duyguları taşıyan bir kitle… O nedenle iktidar sahipleri için kitlelerin manipülasyonu umut bağlamında da çok büyük önem taşır. Eğer iktidarların kitleleri umutlu tutacak uygulamaları yoksa en azından umutsuzluk içine düşmelerini engelleyecek önlemler almaları gerekir. Zira umutsuzluk sarmalına girmiş bir kitlenin isyanı karşısında durabilecek hiçbir güç yoktur. Umutsuzlukla ortaya çıkan isyan duygusu muhtevasında büyük oranda şiddet duygusu içerir. İsyan, şiddet başta olmak üzere insana ait tüm kötü duyguları taşıyan yıkıcı bir haldir.

Umutsuzluktan doğan isyan ve bu isyandan doğan şiddet toplumsal anlamda çeşitli biçimlerde karşımıza çıkabilir.

Düşük gelir seviyeli ya da hiçbir geliri bulunmayan insanların, neoliberal sömürü düzeninde, kendileri için pek bir umudunun kalmadığı ortadadır. Üstelik bu insanlar, çocuklarının mutlu ve refah dolu bir gelecek oluşturabilmesiyle ilgili umutlarını da yitirmişlerdir. Dünyadaki insanların büyük bir bölümü, artan fakirlik ve bozulan dengeler nedeniyle derin bir umutsuzluk içinde kıvranmaktadır. Bu yenidünya düzeni, modern kölelik sistemi ile sadece nefes alabilmek, karnını doyurabilmek ve sevişebilmek için gece gündüz çalışan, mutsuz ve umutsuz insanlar yaratmıştır. Bu kölelik düzeninin yarattığı umutsuzluk ve buna bağlı oluşan isyan hissi öfke dolu insanların sayısını her geçen gün arttırmaktadır.

Dünya’nın çeşitli bölgelerinde “isyan duygusu” ile davranmaya başlayan insanların bir kısmı kolay para kazanma yollarını (hırsızlık, yolsuzluk, uyuşturucu, mafya ilişkileri vd.) kullanarak varlığını sürdürmeye çalışırken diğerleri ise içinde bulundukları umutsuzluğun nedenlerini ve sorumlularını sorgulamaktadır. Bu sorgu sonucu ise, kendilerince bazı kişi ve kurumları suçlu olarak belirleyerek onlara karşı öfkelerini yöneltmektedir. Bu sorgulama sonucu; “hayata dair umut taşıyanlar” ile “kendilerinin ve çocuklarının sahip olamadıklarına ve hiç sahip olamayacaklarına sahip olanlara” karşı öfkeleri giderek artmaktadır.

Neoliberal ekonomi politikalarıyla halkın kanını emmeye devam eden sermaye ve onun işbirlikçisi iktidar sahipleriyse oluşan durumun ciddiyetinin farkında değilmiş gibi davranmakta ve bu umutsuz kitleleri yönetebilmek için onları medya aracılığıyla manipüle etmektedirler. Bu manipülasyonun ana merkezinde ise iktidar sahiplerinin oluşan bu durumla uzaktan yakından ilgisi olmadığı fikrinin sunulması vardır. Yani iktidar sahipleri de bir günah keçisi aramaktadır. İşte burada da eğitimli ve hayatı sorgulayan insanlar devreye girer. Tüm bu olanların sebebi iktidar sahipleri için de bulunmuştur; “Her şeye itiraz eden, burnunu sokan, halkın sömürülmesine karşı çıkan, paylaşmaktan, aşktan, insan olmaktan, adaletten, sağlık-eğitim gibi en temel insan haklarından söz eden eğitimli insanlar”…

İktidar sahipleri ellerindeki medya gücüyle suçlu ilan ettiği bu insanları iyice hedef haline getirmekle kalmayıp onlara karşı yapılması muhtemel her türlü şiddet eylemini görmezden gelerek cehaleti üstün kılmaktadır. Ayrıca ağır çalışma koşulları, düşük maaş, polisiye tedbirler ile de bu sorgulayan ve hesap soran eğitimli kitleyi her geçen gün güçsüzleştirmektedir. Buna paralel olarak iktidar sahipleri halkın umutsuzluktan doğan öfkesini kullanarak bu düşmanlaşmayı daha da körüklemekte, böylece iktidarlarını kuvvetlendirerek sömürü düzenini devam ettirmektedir.

Kitleler arasındaki düşmanlık üzerinden pirim yapan iktidar sahipleri, beraberinde gettolarda yaşayan bazı insanları, bu umutsuzluk ve öfke batağından kurtararak onlara sosyal ve ekonomik statüler sağlamaktadır. Tabi ki hepsini değil ama çok az sayıda olsa da bazı kişileri özel makamlara taşıyarak ve eğitimli insanları sürekli hedef göstererek, umutsuzluk taşıyan büyük çoğunluğa “umut edebilmenin umudunu” vermektedirler. Umutsuzluk isyan duygusunu doğuracağından, saf bir umutsuzluk yerine “umudu umut eden” insanlar yaratmakta ve böylece, bu insanlar iktidar sahiplerine isyan etmek yerine iktidar sahiplerini eleştirenlere karşı isyan eden bir motive kitle haline getirilmektedir.

Bu noktada insanların umutsuzluğa sürüklenmesine bile izin vermeyen ama umut edebilmelerini sağlayacak kadar da onları “beslemeyen” (ölmelerini engelleyecek kadar da “besleyen”) bu sömürü düzeni insanlara sadece “umudu umut edebilecek” kadar ayrıcalık vermektedir, tabii ki bir de “günah keçisi” bir karşıt kitle… İşte o “günah keçisi kitle” birçok ülkede öncelikle hekimler, avukatlar, sanatçılar, öğretmenler olmaktadır.

Eğitimli insanına, gerçekleri söylemekten çekinmeyen sanatçısına, adalete sahip çıkmayan ve bu sömürü düzeninin sonsuza kadar böyle devam edeceğini zanneden bazı iktidar ve servet sahipleri, bu yıkıcı ve çaresiz kitlenin, bir gün kendilerinin de güvenli sitelerinin, villalarının, yalılarının, saraylarının kapısına dayandığını şaşkınlıkla gördüler. Dünya bu tip olayların yaşandığı örneklerle dolu…

Dünya’da sermaye ve iktidara hükmedenler böyle olayların yaşanmasının önüne geçebilmesinin tek yolu olduğunu görmeli… Ya adaleti, ücretsiz sağlık ve eğitim hakkını sağlayacak ve yedi sülalelerine yedi cihan yetecek servetlerini paylaşmayı öğrenecekler ya da şiddetin onların da evlerinin içinde koşturmaya başladığına şahit olacaklar. İşte asıl o zaman oluşan kaosun içinde herkes banka hesaplarında bulunan milyar dolarların hiçbir işe yaramadığını anlayacak…

Bunun ülkemizde olmaması için ne yapmalıyız peki?

“Hadi artık ülke olarak eski hasletlerimize dönelim; paylaşalım, sevelim, toprağımıza, ormanımıza, suyumuza, hayvanımıza sahip çıkalım. Her alanda adaleti sağlayalım, liyakate önem verelim, tam bağımsız mahkemeler, insana yakışan kanunlar yaratalım, çocuklarımıza eşit sağlık-eğitim hizmeti sunalım. Gençlerimize iş imkânları yaratmak için üretim ekonomisine geçelim. Ülkede aç ve açıkta kimsenin kalmayacağı bir paylaşım düzeni kuralım. Ancak bu şekilde bağıra bağıra gelen yıkımın önüne geçebiliriz”…

Şiddet üzerine-II… Umut-umutsuzluk bağlamında şiddet

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 13 Temmuz 2022, 14:59

    Evet ancak boyle kendimizi ,ulkemizi ve insanligi kurtarabiliriz varolunuz, saygilar, selamlar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!