Avatar
Semih Dikkatli

Sinema, TV dizileri ve Psikoterapi öyküleri-4… Sinemada psikiyatristler/psikoterapistlerin ele alınışı

Dr. Semih Dikkatli yazdı...

featured

Bu yazı dizisi Bilim ve Ütopya Dergisi’nde yayınlanmış bir makalemden alıntılanmıştır.

Yeni dijital çağ medyasının ortaya çıkması ve multimedyaya artan bağımlılık, halkın büyük olasılıkla, medyaya dayalı görüşler, tutumlar ve algılar oluşturacağını göstermektedir. Sinematik görüntülerin basılı kelimenin gücünden daha ağır bastığı düşünüldüğünde filmler aracılığıyla elde edilen bilgi (bazen bilgi-eğlence olarak anılır), diğer medya yoluyla elde edilene göre doğrudan veya dolaylı olarak güçlü bir etki yaratmaktadır.[5]

Medyanın halkı bilgilendirme ve yanlış bilgilendirme üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Çevremizdeki teknolojik gelişmelerle birlikte, medyanın etkisinin daha da önemli hale gelmesi beklenen bir durumdur. Bu durum, psikoterapi öyküleri, psikiyatrist ve psikoterapistlerin ele alındığı filmler için de geçerlidir. Psikiyatristin ve psikiyatriste başvuranların sinema filmindeki imgesi, bir psikiyatristi ve yaptıklarını ilk elden yeterince tanımayanların tutum ve inançlarını etkileyebilir. Bir psikiyatristten yardım istemek için ilk adımı atmak genellikle en zor kısım olduğundan böylesine filmlerden olumsuz etkilenen insanlar bu ilk adımı atmak konusunda ciddi sıkıntılar yaşayabilir. Psikiyatristin olumsuz bir klişesinin yalnızca o ilk adımı atma zorluğuna katkıda bulunacağını veya onu önemli ölçüde geciktireceğini düşünmek ise eksiktir. Bu müracaatın yapılmaması ya da geç yapılması, sürecin uzamasına ve hatta hastalık ve ölüm oranının artmasına neden olur.

Başka bir deyişle, psikiyatristler olarak inandırıcılığımızla ilgili olumsuz algılar oluşabilir. Basılı medyadaki karikatürlerin aksine, sinema filmleri son birkaç on yılda psikiyatristlerin ve terapistlerin itibarını zedeleme eğilimi göstermektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada, 1940-1990 yılları arasında çekilmiş sinema filmlerinin incelenmesinde karakterlerin % 71,2′ sinde psikiyatrist / terapist erkek olarak tasvir edilmiş, yaş dağılımı (cinsiyete bakılmaksızın) % 22.9 genç, % 50.8 orta yaşlı ve % 26.3 yaşlı olarak gösterilmiştir. Tasvir edilen 118 psikiyatrist / terapistin % 44,9’u yetkin, % 47,5’i yetersiz ve geri kalan % 7,6’sı klinik yeterlilik yönünden tam değerlendirilemeyen bir durumla ele alınmıştır.  Ayrıca bu karakterler arasında sınır ihlali yapan psikiyatristler/psikoterapistlerin de dikkat çekici oranlarda olduğu belirlenmiştir. [6] Öyle ki gerçek hayatta rastlanan sınır ihlallerinin 7 kat daha fazlası bu film karakterlerinde gösterilmiştir. [6,7,8]

Türkiye’de de yaygın olarak izlenmiş ve beğenilmiş bazı filmleri ele aldığımızda söylemek istediğimiz daha net anlaşılacaktır. Lethal Weapon 3’teki psikiyatristi eksantrik veya tuhaf olarak tasvir etmekten, örneğin Buried Alive (1990) ve Lies (1983) gibi filmlerde bir katil olmaya kadar çeşitlilik gösteren düzeylerde olduğundan çok farklı profillerle terapistler ele alınmıştır. Bu çeşitlilik Do Not Look in the Basement (1973)’te olduğu gibi, psikiyatristin aptallık derecesine kadar naif gösterilen imajını ya da olumsuz temaların çeşitliliği, Raising Cain’de (1993) olduğu gibi psikiyatristin bilişsel olarak bozulmuş portrelerini de içermektedir.

Filmlerdeki psikiyatrist/terapist imajının gurur verici olmadığı ortadadır. Parlak nokta, psikiyatristlerin/terapistlerin daha çok arkadaş canlısı olarak tasvir edilmeleridir.

Filmlerin gerçeği taklit etme zorunluluğu olmadığı argümanına rağmen, psikiyatrik ilaç tedavisinin zihin kontrolü ve kimyasal kısıtlama aracı olarak tasvir edilmesi gibi halkın psikiyatristlere olan güvenini potansiyel olarak aşındıran temalara sık ​​sık rastlanılmaktadır. Psikotrop ilaçlar halka anestezik gibi, yani hastaları dizginlemek, yatıştırmak ve kontrol etmek için kullanılan ilaçlar gibi sunulmuştur.  Diğer bir ortak tema da  gerçekliğe karşı oluşturulan ve haklı gösterilen Sanrı Gerçekliktir. Bu temada, ortak senaryo, filmdeki kahramanın başkalarının (özellikle bunun bir yanılsama olduğu konusunda ısrar eden psikiyatristin) paylaşmadığı belirli bir inanca sahip olmasıdır. Film hastanın başından beri haklı olduğunu ortaya koyarken, psikiyatristin büyük yanılgısından söz eder. Örnekler arasında, sözde sanrıların çok doğru olduğu Mel Gibson’ın Komplo Teorisi (1997) ile Bruce Willis’in başrol oynadığı Twelve Monkeys (1995) yer alır.

Birçok olumsuz örneğe rağmen, psikiyatristleri olumlu bir şekilde sunan bazı filmler de bulunmaktadır. Citizen X (1995)’de, bir adli psikiyatrist, katilin çok doğru bir psikolojik profilini sağlamış ve daha sonra polise katille üretken ve insancıl bir şekilde görüşme konusunda yardımcı olmuştur. Böylece dedektiflerin seri bir cinsel katili yakalamasına yardım etmede çok yetkin olarak tasvir edilmiştir.

Sonuç olarak, ticari olarak satılan Amerikan filmlerindeki psikiyatristlerin/terapistlerin imajı gurur vericiden daha azdır. Gösterilen iki psikiyatrist/terapistten nerdeyse biri, doğrudan bir ihlal gerçekleştirmiş olarak karakterize edilmiştir. Sınır ihlallerinden bağımsız olarak klinik yetersizliklerinin gösterilmesi de çok yaygındır.

SİNEMADA PSİKİYATRİ HASTALARININ ELE ALINIŞI

Filmlerin insanların davranışlarını nasıl etkilediği üzerine birçok araştırma mevcuttur ve akademisyenler hala bu konularla ilgili sorulara cevap aramaya devam etmektedir: Sinemadaki şiddet ve saldırganlık içeren unsurlar toplumsal ya da bireysel şiddeti teşvik eder mi / neden olur mu? Filmde ele alınan şiddet unsurlarını izlemek, ham ve yoğun nefretle, başkalarına yıkıcı bir şekilde saldırma duygularıyla doldurulmuş bir izleyicinin saldırgan olma riskini azaltabilir mi?

Dünyanın neredeyse her köşesinde çekilen filmlerin, bütçesi, ülkesi, yapımcısı fark etmeksizin hemen hepsinde ruhsal bozukluğu olan kişiler oldukça abartılı ele alınmıştır. Öyle ki ruhsal sorunu olmakla, sapık, katil, geri zekâlı, tuhaf davranan, röntgenci, tacizci, seri katil hep eşdeğer tutulmuştur. Özellikle kara komedilerde bu indirgeyici ve damgalayıcı tutum daha da belirgin hale gelmiştir. Şizofreni gibi hastalıklar hakkında yaralayıcı, hastaların toplum dışına itilmesine, evlerine gömülmelerine neden olan önyargılar yaratılmıştır. İntihar, madde bağımlılığı kavramları ve hatta kriminal tipler maalesef ruhsal hastaların hepsinde bulunurmuş gibi karekterize edilmiş ve toplumsal önyargılar önüne geçilemez hale gelmiştir.

Yunanistanda yapılan bir çalışmada; Yunan toplumunda akıl hastalarının hiçbir zaman ‘kutsal’ olarak görülmediği, tam tersine engelliler olarak görüldüğü ve sinemanın bu yargıyı büyük oranda desteklediği görülmüştür. Toplam  30 filmde yer alan, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ruhsal bozukluk gösteren kahramanlar gözden geçirildiğinde -ki bu gözden geçirmeler DSM-IV kriterlerine göre yapılmıştır- beş vaka yapay bozukluk, yedisi psikotik bozukluk ve ikisi disosiyatif (histerik) bozukluk tanısı almış ve sekiz vakada kişilik bozukluğu veya karakter sapması tespit edilmiştir. İki vakada teşhis koyabilmek neredeyse imkânsızdır. [9]

Sinema ve televizyonda psikiyatristler ve psikiyatri hastaları ele alınmaya devam edecektir. Ülkemizde de pek çok örneği bulunmaktadır. Bu örneklerde dikkat edilmesi gereken ise hasta ve hekim ilişkisini doğru ele almaları, psikiyatristleri ve psikoterapileri doğru zeminde ifade ediyor olmalarıdır.

 

KAYNAKLAR

  • Cape GS. Bağımlılık, damgalama ve filmler. Açta Psychiatr Scand 2003: 107: 163-169. ª Blackwell Munksgaard 2003.
  • Geller Jesse D.  Introduction: Psychotherapy through the lens of cinema. J Clin Psychol. 2020;1–15.
  • Baudry JL.  Dis-pozitif:metapsychologica ~ observa izlenim gerçeklik ları.Psyche (Stuttgart) 1994 48: 1047-1074.
  • Tudor A. The role of stereotypes. In: Cook J, Lewington M, eds. Images in alcoholism. London: British Film Institute, 1979: 22–36.
  • Byrne P. Psychiatry and the media. Advances in Psychiatric Treatment (2003), vol. 9, 135–143.
  • Gartrell N, Herman J, Olarte S, Feldstein M, Localio R. Psychiatrist–patient sexual contact: results of a national survey. I. Prevalence. Am J Psychiatry 1986;143:1126–31.
  • Akamatsu TJ. Intimate relationships with former clients: national survey of attitudes and behavior among practitioners. Prof Psychol: Res Pract 1988;19:454–458.
  • Bernsen A, Tabachnick BG, Pope KS. National survey of social workers sexual attraction to their clients: results, implications, and comparison to psychologists. Ethics Behav 1994;4:369–388.
  • Fountoulakis, K. Kogiopoulos,  I. Nimatoudis, A. lacovides,  T. Nikolaou, Ch. lerodiakonou  The concept of mental disorder in Greek cinema. Acta Psychiatr Scand 1998: 98: 336-340.

Sinema, TV dizileri ve Psikoterapi öyküleri-4… Sinemada psikiyatristler/psikoterapistlerin ele alınışı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!