Ali Erbaş’ın ‘evlatlıkla evlenme’ fetvasına Veryansın Tv’nin savunması

VERYANSIN TV

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerde 53 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

11 ilde büyük yıkıma yol açan depremin ardından ‘afetzede çocuklara koruyucu aile’ kampanyaları başlatılırken Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun sitesinde, “Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?” sorusu yanıtlamıştı.

Diyanet’in yanıtında, “Ailelerin evlat edindikleri çocuklara, öz evlat gibi davranmasının doğru olmadığını ve evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı” ifadelerine yer verilmişti.

Bu cevabın yer aldığı sayfalar, tepkilerin ardından silinmişti.

SERKAN ÖZ İSYAN ETTİ, DİYANET DAVA AÇTI

Türkiye depremzedelerin yaralarını sarmak için tek yürek olurken, Diyanet’in ülkenin geleneklerini ve yasalarını hedef alan sözlerine Veryansın Tv’den sert yanıt gelmişti.

Memleketinin çocuklarına sahip çıkan Veryansın Tv sunucusu Serkan Öz, “‘Evlatlıkla evlenebilirsin, evlatlığı yarın koynuna alabilirsin’ diyen Diyanet İşleri Başkanı namussuzsun diyemezsek bize yazıklar olsun. Namuzsuz onlar işte, onlar!” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğunu, Medeni Kanunu ve yasaları hatırlatmıştı.

Diyanet ise ülkenin geleneklerini hedef alan sözlere karşı haykıran Serkan Öz’e “hakaret” ve “ceza” davası açtı.

SERKAN ÖZ HAKİM KARŞISINA ÇIKTI

Davanın ilk duruşması 26 Mart’ta Ankara 73. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme karşısına çıkan Serkan Öz, Ali Erbaş’ın ‘evlatlıkla evlenme’ fetvasına karşı savunma yaptı. Dava, 25 Haziran’a ertelendi.

‘TOPLUMSAL AHLAKI YERLE YEKSAN EDEN BİR AÇIKLAMA’

Serkan Öz’ün mahkemede yaptığı savunma da ortaya çıktı.

Savunmasına “namus” kelimesinin Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre anlamınının “Birçok ülkede iyi ahlaklılık, bütünlük, doğruluk, dürüstlük ve olumu davranışlar olarak ele alınan, bazı kültürlerde cinsel ahlakla ilişkilendirilen bir kavram” olduğunu hatırlatarak başlayan Serkan Öz, şu ifadeleri kullandı:

“Diyanet’in vermiş olduğu fetva ne dürüstlük ve doğruluk tanımına ne de ahlak kurallarına uymayan aksine toplumsal ahlakı ve doğruluğu yerle yeksan eden bir açıklama olduğu açıktır.

Bahsi geçen fetvayı namus kavramı ile tanımladığımızda namustan yoksun yahut namussuz tanımlaması öznel bir tanım olmaktan çıkıp genel objektif bir değerlendirme olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurucu ilke tanımından gelen namus kelimesi ilgili fetvanın ortaya koyduğu iddia ile karşıt bir pozisyondadır.

Eğer açıklamayı kurucu ilke, ortak ilke içerisinde tanımlarsak ve fetvayı namuslu kavramı ile ifade edersek o zaman ensestin normalleştireceği çarpık bir zihinsel problemi meşrulaştırmış olurduk.

O halde bu fetvayı veren kurumun başındaki şahsın fetvaya ilişkin kurumsal ve yasal sorumluluğun içerisinde değerlendirilmiş olması, ortalama zeka sahibi bir vatandaşın vereceği tepki de normal algılanması gerekir.

‘FETVA BENİM AÇIMDAN, AHLAKSIZLIKTIR, NAMUZSUZLUKTUR’

Kendimi bir müslüman olarak tanımlarken Tanrı’ya ve onun göndermiş olduğu Kuran-ı Kerim’e ve Peygamberimize inanan ve hatta kusursuz ve tek Allah’ıma gönül aşkı besleyen bir inanan olarak yapılmış olan fetva benim açımdan ahlaksızlıktır, namussuzluktur.

Kaldi ki bu kişiye özel değil, her müslümanı bağlayan ve kamuya açık paylaşıma ilişkin kurumsal kimliğin başındaki zata namussuzsun demek, normal bir müslümanın inanç dünyasının kutsallığına saldırı karşısındaki sözlü savunması olarak değerlendirilmelidir.

Asıl bu fetvayı verenlerin hukuk karşısında yargılanarak gerekli cezanın verilmesi ve mükerrer bir suça girmemesinin sağlanması gereklidir. Bunun fetvayı verenler ile yayınlayanlar ve kurumsal sorumluluk sahibi olan Ali Erbaş hakkında da kamu hukuku adına ve de toplumsal vicdan adına soruşturulması hem İslam dünyası için hem de müslüman dünyası dışındaki birey ve toplumlar açısından gönül ve zihin berraklığını sağlayacaktır.”

‘MİLLETÇE DAYANIŞMAYI ZEDELEYECEK NİTELİKTE’

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, görevlerini yerine getirmesi gerektiğini hatırlatan Serkan Öz, “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mahkemeye konu olan fetvası bu amaca hizmet etmediği gibi milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi zedeleyecek ve hatta parçalayacak niteliktedir. Bu anlamda da söz konusu fetva Anayasal denetim açısından Anayasa Mahkemesi’nce incelenmeli ve bir karara bağlanmalıdır” dedi.

‘MAHKEMENİN VERECEĞİ KARAR HUKUK DEVLETİNİN TESPİTİNİN YA DA YOKLUĞUNUN KARARINI VERECEKTİR’

Serkan Öz savunmasına şöyle devam etti:

“Burada şahsıma isnat edilen suçlamaların ve müeyyidesinin sonucu, şahsımla ilgili olmayıp vatandaşlık hukuku bağlamında Anayasa’nın, Medeni Kanun’un, Ceza Kanunu’nun adı geçen fetva karşısında ne söyleyebileceğidir.

Şimdi bir vatandaş Diyanet’e bir cinayet, hırsızlık, mal paylaşımı, miras gibi medeni, ceza, vatandaşlık kanunun konusu olan eylemlere dair görüş sorduğunda, Diyanet’in bu konular hakkında vereceği veya vermiş olduğu fetva üzerine işlem tesis ettiğinde bu kişiyi yaptığı eylem karşısında bağımsız Türk mahkemeleri yargılayacak mıdır?

Örnek vermek gerekirse, mahkememize konu olan fetva gereği evlat edinmiş bir kişi evlatlığıyla evlilik yaparsa mahkemeler Medeni Kanun’a yahut konusu olan Ceza Kanunu’na göre bir yargılama mı yapacak yoksa fetva veren şahsın yaptığı eylemi yine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşüne mi başvuracak?

‘HUKUKUN KONUSU OLAN KONULARDA FETVA YOLUNUN KAPATILMASI KARARINI TALEP EDİYORUM’

Burada yargılanması ve bir sonuca götürülmesi gereken vaka toplumsal düzenin ve bireylerin aralarındaki ve idare ile olan ilişkilerini fetvalar mı, kanunlar mı düzenleyecek sorusuna mahkemenin vereceği karar, hukuk devletinin tespitinin ya da yokluğunun kararını verecektir.

Bu tarihsel karar yargısal denetimin en üst kurullarınca bir karara bağlanmasını gerekli kılmaktadır.

Her işte bir hayır olduğuna inanarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kanunun ve hukukun konusu olan konularda fetva yolunun kapatılması kararını talep ediyorum.”

ERDEM ATAY: DEĞERLERİMİZİ YIKANLARA KARŞI TEYAKKUZDA OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Gelişmeleri değerlendiren Veryansın Tv Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay ise şunları söyledi:

“Türk gelenek ve göreneklerini yerle bir dedecek, toplumu paramparça edebilecek ve kimsesiz çocuklarımızı evlatlık edinenlerin kalbine kötülük verebilecek bu fetvaya karşı yapılmış bir savunmadır. Diyanet’te bu fetvayı kim ya da kimler vermişse derhal sorgulanması gerekmektedir. Laikliğin bir güvencesi olarak kendini gösteren Cumhuriyet Halk Partisi ve aynı zamanda Atatükçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi derneklerin bu konuya, bu savunma çerçevesinde bakmasını beklerdik. Karşı karşıya kaldığımız bu davada yargılanması gereken kişinin Veryansın Tv Programcısı Serkan Öz olmadığını, aksine Ali Erbaş ve adamlarının olduğu gerçeğidir. Bu milleti, davanın ertelendiği 25 Haziran tarihinde, değerlerimizi yıkanlara karşı teyakkuzda olmaya çağırıyoruz.”

Diyanet’le evlilik davasının ayrıntıları için tıklayın: