Tarih boyunca aşı karşıtlığı

featured

Ceyhun Balcı yazdı…

Tarih, geçmişi bilmeyi sağladığı gibi bugünü anlamayı ve geleceği kurgulamayı sağlamada önemli vazgeçilmezimiz. Aşı karşıtlığının ya da kuşkuculuğun aşıyla yaşıt bir olgu olduğunu bildiğimizde tarihte yaşananların yanı sıra günümüze yansımalarının önemi de ortaya çıkmış olur.

JENNER’İN ÇİÇEK AŞISI

Jenner’ın buluşuyla yaşamımıza giren aşının batı dillerindeki karşılığı olan Vaccine, Latince sığır demek olan Vacca’dan köken almış. Binyıllar boyunca milyonlarca can alan çiçek virüsü ancak etkili bir aşıyla durdurulabildi. Bu yazıyı yazarken belleğim beni çiçek aşısı olduğum ilkokul yıllarıma götürdü. Çiçek aşısının izi sağ kolumda benimle birlikte var olmayı sürdürüyor. Seksenli yıllarda çiçek hastalığının kökü kurutulunca aşısı da aşılama izlencesinden çıkartıldı. Çiçek mikrobu günümüzde varlığını ancak laboratuvarlarda sürdürebiliyor.

İlk modern aşı olan Edward Jenner’ın çiçek aşısını yaptıracakları korkutmak için söylenenler :

“Bu aşıyı yaptırırsanız inekler gibi boynuzlarınız çıkacak. Kadınlarımız yakın gelecekte inek kılıklı erkeklerle aşk yaşamak zorunda kalacaklar.” (İlk çiçek aşısı inekte çiçek hastalığına yol açan virüsten üretildiği içindir inek benzetmesi) Çiçek hastalığı Jenner zamanında bile hastalandırdığı her 5 kişiden birini yaşamdan kopartmaktaydı. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan çiçek salgınları sayısız insanı öldürmekle kalmadı. Tarihin yeniden yazılmasına bile yol açtı. Yalnızca Jenner’ın çiçek aşısının 530 milyon insanın yaşamını kurtardığı hesaplanmış.

Az önceki bölümcede bugün gülümsememize yol açmaktan öte anlam taşımayan (!) sözlere dinci çevrelerin aşılama yoluyla hastalığı önlemeyi Tanrı’nın işine karışmakla özdeş tutmalarını eklemekte yarar var.

AŞI-AŞI KARŞITLIĞI: AYRILMAZ İKİLİ

Çiçek hastalığına karşı kitlesel aşılamayla birlikte kendisini gösteren aşı karşıtlığı/kuşkuculuğu hemen her dönemde varlığını korudu. Bu süreçte, adının önünde akademik unvanlar taşıyan hekimler, gazeteciler, entelektüeller ve elbette konuyla uzaktan yakından ilintisi olmayan, en küçük birikimi bulunmayan sayısız kişi azılı aşı karşıtı olarak kamuoyunu etkileyebildi.

Hemen vurgulamakta yarar var!

Aşı karşıtı topluluk kendi içinde son derece farklı eğilimleri barındırmaktadır. Liberaller, muhafazakârlar, dinciler ve kendisini sosyalist olarak tanımlayanlar başta olmak üzere akla gelebilecek her eğilimden insana rastlanabilir bu ortamda. Özellikle proletaryada üst sınıfların aşı aracılığıyla kendileri üzerinde egemenlik kurmak isteyebilecekleri kuşkusunun baskın olduğunu eklemekte yarar var.

Bu ve benzeri eğilimlerle savaşım için “aşı zorunluluğu” koyan yasaların çıkartılması çözümden çok sorunun parçası oldu. İngiltere’de Leicester aşı karşıtı cephenin başkentine dönüştü. İngiltere’de XIX. yüzyıl ortalarında aşılanmayı zorunlu kılan yasanın aşı karşıtı etkinlikleri kışkırtıcı ve özendirici bir sonuca yol açmış olması aşıyı zorunlu tutma konusunda iyi ve ayrıntılı düşünme gereğini fazlasıyla ortaya koymuştur.

Zorunlu aşıyla ilgili ülkemiz deneyimine de değinmekte yarar var.

TÜRKİYE’DE AŞI

Bilimde üretken olmayan Osmanlı’nın bilimsel buluşların ürünü olan teknolojinin önde gelen alıcısı olduğu bilinir. Bu kapsamda çiçek aşısının uygulanması için 1885’te dünyada da bir ilk olan Çiçek Nizamnamesi çıkartılmıştır. Aşılanmayan kişiler askeri ve yatılı okullara alınmayarak aşılanmanın özendirilmesi amaçlanmıştır. İzleyen yıllarda bebeklerin aşılanması ve çocuklarını aşılatmayan ailelerin yaptırıma uğratılması yasaya eklenen diğer maddelerdir.

Osmanlı’daki yasaya 1915’te eklenen maddeyle her Osmanlı vatandaşının 6 aylıkken, 7 yaşında ve 19 yaş sonunda olmak üzere üç kez aşılanması zorunluluğu getirilmiştir.

Cumhuriyet’le birlikte önem kazanan toplumcu ve koruyucu sağlık anlayışı doğal olarak aşıyı da kapsamıştır. Türkiye, Cumhuriyet’le birlikte aşı müşterisi olmak yerine aşının üreticisi olma yoluna gitmiştir. Dr Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatıldığı 2011 yılına dek hemen her aşıyı üretebilme yeteneğine sahip bir kurum olarak son derece verimli olmuştur. Osmanlıcı anlayışın enstitüyü kapatmasıyla birlikte yeniden aşı alıcılığı dönemi başlamıştır. Günümüz salgın koşullarında bu müşteriliğin tavana vurduğu ortaya çıkan bağımlılıkla kendisini göstermiştir.

AŞI KARŞITLIĞI AŞILARLA BİRLİKTE GELİŞİP SERPİLİYOR

Çiçek aşısını izleyerek yaygın kullanıma giren Difteri-Tetanus-Boğmaca üçlü aşısı da aşı karşıtlarını harekete geçirmiş. Özellikle nörolojik belirtilerden sorumlu tutulan bu üçlü aşıya yönelik karşıtlık kabarması 1974’te % 81 olan aşılanma oranlarını 1980’de % 31’e düşürecek denli etkili olmuş. Sonuç mu? Yirmi birinci yüzyılda uzayın derinliklerine yolculuk yapmayı tasarlayan insanlık boğmaca salgınlarıyla baş etmek zorunda kalmış. 2021’de İngiltere’de 9300 boğmaca olgusu kayıtlara geçmiş.

ACIKLI OLAYDAN GÜÇ ALAN AŞI KARŞITLIĞI

Aşı tarihindeki acıklı olayların da aşı karşıtlığına katkıda bulunduğu unutulmamalı. Örneğin, XX. yüzyıl başında kullanıma sokulan Tüberküloz aşısı ilk üretildiğinde canlı bakterilerin aşıya karışması ölümlere yol açınca bu aşının yeniden kullanıma girmesi için 2. Dünya Savaşı’nın sonu beklenmiş. Aşı üretiminin değilse bile güvenliğinin emekleme aşamasında olduğu yıllarda BCG aşısının başına gelenin aşı yandaşlarını düş kırıklığına uğrattığı kuşkusuzdur. Ancak, ilerleyen yıllarda bu sorun aşılacak ve BCG aşısı dünyanın özellikle toplumcu tıp anlayışını benimseyen ülkelerinde vereme karşı önemli savunma gereci olacaktır.

JONAS SALK: GÜNEŞİN PATENTİ Mİ VAR Kİ AŞININ OLSUN?

İkinci Dünya Savaşı sonrasında aşı konusundaki bir başka önemli adım çocuk felci aşısının kullanıma sokulması olmuştur. Bu ölümcül ve engelli bırakıcı hastalığın iki aşısından birisini bulan Jonas Salk’ın insanlık tarihine bir diğer önemli katkısı “Güneşin patenti mi var da aşını olsun!” sözleriyle aşıdan kazanç sağlama fırsatını elinin tersiyle itmesi olmuştur. Aşı gibi önemli bir koruma gerecinin ticari nesneye dönüştürülmesine engel olan Salk bu davranışıyla aşı karşıtlığının önünü kesmeye de paha biçilmez katkıda bulunmuştur.

THE LANCET, WAKEFİELD YA DA “FAKEFİELD” (SAHTEBİLİM)

Gelelim aşı karşıtlığı/kuşkuculuğu yandaşlarına önemli fırsat sunan kilometre taşı niteliğindeki gelişmeye!

Şimdilerde hemen herkesin adını duyduğu The Lancet dergisinde bundan 30 yıl kadar önce yer alan 12 olguluk çalışmayla Kızamıkçık-Kızamık-Kabakulak üçlü aşısının otizme yol açabildiği öne sürüldü. Yanlışlık anlaşılsa da, yazı geri çekilip yok sayılsa da, yazarın hekimlik yetkileri elinden alınsa da aşı karşıtlarının kullanımına altın tepside sunulan sahte bilim ürünü bugün de tepe tepe kullanılmaktadır.

Aşı karşıtlığı insanlık zaman çizgisinde ileriye giderken hızla yaygınlaştı. Modern tıp anlayışıyla ilintilendirilen endüstriyel tıp anlayışının akla, bilime ve vicdana sığmaz yanlışları da bu yaygınlaşmada etken oldu.

Bugünlerde çok da tartışılmayan The Lancet’in aşı karşıtlığı cephesine yaşam öpücüğü sunan makalesine başkaca popüler bilim dergilerinden de destek geldi. Örneğin, New Scientist dergisi şifa kristalleri palavrasıyla elektronik ortamda bir siteye bağlananların hastalıklarından kurtulabilecekleri şarlatanlığına aracı olabildi.

ANAYASA MAHKEMESİ AŞI KARARI

Aşı karşıtlığının ülkemizdeki önemli kilometre taşının Anayasa Mahkemesi’nin 2015 yılında yeterli bilimsel görüş almadan vermiş olduğu bir kararla dikilmiş olduğunu üzülerek anımsıyoruz. Bu karara konu başvurunun bir hukukçuya ait olması da ironik bir durum olsa gerektir. Bu karara değin dişe dokunur bir niceliğe erişemeyen aşı reddi olgularında o tarihten bu yana gözle görülür bir artış olduğu gözlenmektedir. Son yıllarda sıçrama gösteren kızamık olguları bu durumun gündelik yaşama yansıması olarak algılanmalıdır. Bu kararı izleyen yıllarda artan “aşı reddi” sayılarından sonra tırmanan kızamık olgularının gözler önüne serdiği tablo çarpıcı olmanın ötesinde acıklıdır. Türkiye’de 2016 yılında yalnızca 9 kızamık olgusu görülmüşken, olgu sayılarının 2017’de 84’e, 2018’de 716’ya ve 2019’da ise 2905’e çıktığı görülmüş. Bu açık ve etkileyici tablonun günümüz aşı karşıtlarını ilgilendirmiyor oluşu düşündürücüdür.

Özellikle günümüz salgın koşullarında yargının da gelişime ve değişime açık olması gereğinin çok çarpıcı örneğidir. Bu yüksek yargı kararına karşın yürütmenin elinde aşılama konusunda biraz daha baskıcı ve zorlayıcı olmak için sayısız aygıt bulunduğunu da eklemeliyiz. Yeter ki kullanmak istesinler!

Aşı karşıtlığı/kuşkuculuğu olgusunun günümüzdeki durumuna değinmeyi bir başka yazıya bırakarak…

Tarih boyunca aşı karşıtlığı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

10 Yorum

  1. 11 Ağustos 2021, 22:26

    Evet..İşte anlamak isteyenler için çok güzel bir değerlendirme..Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma huyu vardır..

  2. 11 Ağustos 2021, 22:23

    Sonuna kadar katılıyorum size.
    İşte budur…

  3. 11 Ağustos 2021, 22:18

    Kenan beye aynen katılıyorum. DSÖ tarafından A.K.O. almış herhangi bir sıvı, aşı mıdır ki onu kendimize zerk ettirelim???

  4. Merhabalar. Çiçek hastalığının 5 kişiden birini öldürdüğü yazmışsınız. Covid de 100 kişiden bir veya iki kişiyi öldürüyor. İtalya da yapılan çalışmadan ölenlerin yaş ortalaması 79 idi. Yani genç birini öldürme oranı 10000 de bir veya yüz binde 1. Zaten yüzbin de bir olan hastalarda televizyon ve medyada insanın gözüne sokuluyor. Amerika resmi kurumu FDA ya göre biontech aşısı özellikle gençlerde 667 kişide myokardit yapmış. FDA dan girip bakabilirsiniz. Medyada aşı ile tartışmalarda hepsi de aşı yanlısı neden acaba. Bir de gene FDA ya göre PCR TESTLERİNİN GEÇERSİZ OLDUĞUNUN FARKINDA MISINIZ. Bugüne kadar PCR test sonucuna göre tedavi verilenler belki yarısı belki daha azı veya fazlası boşuna günde 16 şar tablet ilaç verilmiş.

  5. veryansin tv yi sevmeme ve takip etmeme ragmen aşi ile ilgili tutum ve soylemlerinin karsisindayim bu yazinin sadece basligina bakip yorum yaziyorum keza butununu okumaya gerek duymuyorum suan ki plandemi ile hayatimiza sokulan ve zorla yapılmak istenen adina aşi bile demek istemedigim siviya karsi olmak baska birsey bildigimiz yillarca test edilmis ve insanlik yararina bugune dek kullanimi devam etmis asilara karsi olmak farkli yani uzun lafin kisasi ben ve benim gibi bir cok insan asiya karsi degil ne oldugu belli olmayan sonuclari kanitlanmamis ve hatta oldurmeyen bir hastaliga karsi kullanilan bu sivilara karsiyiz bir kerede bizi arayip fikrimizi sorsaniza kendi kendinize atip tutuyorsunuz

  6. Aşı karşıtlığı bir nevi tarikat müritliği gibi olduğundan onları ikna edebilmek hemen hemen mümkün değildir. Ancak pandemi esnasında aşı karşıtlığı ayrı bir kategoriye girer. Normalde aşı bireyi hastalığa karşı korurken pandemi esnasında amaç toplumu hatta insanlığı korumaktır. Yani aşı olan her birey aynı zamanda aşı karşıtlarını da koruyabilir. Bu nedenle böyle zamanlarda devletler aşı karşıtlarını aşıya zorlamak yerine aşılı insanların aşı karşıtları tarafından riske edilmelerine engel olmaya çalışmalıdır. Bu nedenledir ki günümüzde önlem olarak aşı karşıtı olan sorumsuzların salgını yaymalarını engellemek için insanların toplu olarak bulunduğu yerlere test yaptırmadan ve aşı harici önlemlere uymadan katılmaları engellenmeye çalışılmaktadı ki yapılması gereken de odur. Nitekim şu anda devam eden pandemi aşısızların pandemisi olarak nitelendirilmekte ve bu kişilerden aşı karşıtı olmayanlar hızla aşılanmakta aşı karşıtları ise toplumdan izole edilmeye çalışılmaktadır.

  7. Çok güzel yazmışsınız ben de katılıyorum.

  8. Ancak bu kadar doğru anlatılırdı size teşekkür ediyorum …

  9. Yazınızı önyargısız okudum. Tarihi bilgilendirmeler yaparak aşı karşıtlığını ezmeye çalışmışsınız. Günümüzde iki türlü aşı karşıtlığı var. Birini siz anlattınız pek yeterli olmasada. Ama ikinci aşı karşıtlığı bambaşka sebeplere dayanıyor. Yani geleneksel aşılara, bilime karşı değiller tam tersine bilime saygı gösteren kesimler. Karşı çıkılmasının nedeni bilimin özellikle sağlık bilimin faşizan uygulamalar göstermesi. Önemli bir çoğunun firmalarla fonlanması, etik olmayan ilişkilerinin olması. Sağlıkta dönen yolsuzluklar, rüşvetler var. Toplumsal sağlıktan ziyade kişisel çıkar peşinde koşanlar var. Tv.ekranlarda gördüklerimizin sonradan çeşitli ilaç firmalarıyla karanlık ilişkileri ortaya çıktı. Turizm bakanının otelleri, sağlık bakanının hastaneleri, ticaret bakanlarının holdingleri var. Bize bu adamlara güvenin diyorsunuz. C19 aşı karşıtı doktor ve bilim insanlarının eleştirilerine yazınızın sonunda değinseniz. Bizler bilim insanlarının bu plandemi ile ilgili farklı görüşleri olanları tartışırken görmedik. Gazeteler, tv.ler sosyal medyalar bu insanlara yasak, engelleniyorlar. Aşı olun diyorlar bir, iki, üç… Kaç defa aşı olacağız? Maske takmaya devam edecekmiyiz? Hepimiz aşılandık diyelim. Sınırlarımızdan içeriye aşısız binlerce insan akın akın geliyor. Aşı bizi koruyacak mı, işe yarayacak mı? 8 milyar insanın tamamının aşı olması lazım plandeminin bitmesi için. Yoksa sızmalar olunca bir işe yaramayacak. Aşı olup ölenlere otopsi yapılıyor mu? Plandemiden önce gribin aşısı olmaz çünkü bir sonraki virüs için işe yaramaz diyenler şimdi o dediklerini unutuyorlar. C19 bir grip ailesinin üyesi ise biz neyi yaşıyoruz? İnanın haklı olmanızı o kadar çok istiyorum ki, haksız olmaya razıyım, komplo teorici kalmaya da. Ya değilsek!

  10. Bu bir asi karsitligi durumu degil. mRNA teknolojisinin mucidi Dr. Robert Malone kendisinin asi taraftari oldugunu ancak mRNA’nin bir deneysel genetik tedavi oldugunu ve insanin dogal bagisikligini cok olumsuz etkiledigini bircok kere soyledi. Dunyada nobel odullu bilim adamlari dahil bu konuda uzman bircok bilim adami buna katiliyor. Yani bu covid asisi denen mRNA bir asi degil. Asi karsitligi yok, mRNA karsitligi var.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!