TDK, Elif Şafak’ın intihal yaptığına hükmedilen Bit Palas romanının reklamını yapmış

Anadolu 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi, Elif Şafak'ın Bit Palas romanında yazar Mine Kırıkkanat'ın Sinek Sarayı romanından intihal yaptığına hükmetmişti. TDK'nin resmi internet sitesinde mahkemenin 159 bin lira para cezası verdiği Elif Şafak'ın Bit Palas romanının reklamının yapıldığı ortaya çıktı. Bu reklamla yetinmeyen TDK'nin, çeşitli sayfalarda da Şafak'ın romanlarından cümlelere yer verdiği görüldü.

featured

ERDEM ATAY-BURAKHAN BAŞARAN/VERYANSIN TV

Yazar Mine Kırıkkanat, Elif Şafak’ın Bit Palas romanında, kendi romanı olan ‘Sinek Sarayı’ndan intihal yaptığı iddiasıyla dava açmıştı.

Anadolu 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen duruşmada gerekçeli karar açıklanmış; mahkeme heyeti Elif Şafak’a 159 bin lira para cezası verirken, kitabı yayımlayan Doğan Kitap’a da 83 bin lira maddi tazminat cezası vermişti. Kırıkkanat’a da taraflardan 10 bin TL manevi tazminat bedeli ödenmesine hükmedilmişti.

TDK NE ZAMAN VAZGEÇECEK?

Mahkemenin kararının ardından Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Elif Şafak için ne zaman harekete geçeceği merak konusu oldu.

TDK’nin resmi internet sitesinde yer alan sayfalarda, Elif Şafak’ın ve intihal yaptığına hükmedilen romanı Bit Palas’ın reklamının yapıldığı görüldü.

‘ELİF ŞAFAK’IN ‘BİT PALAS’INI OKUDUNUZ MU?’

“Noktalama İşaretleri (Açıklamalar)” sayfasında yer alan “Tırnak İşareti ( “ ” )” başlığında, başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözlerin tır­nak içine alındığının belirtilmesinin ardından, “UYARI” başlığıyla “Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti kulla­nılmaz: Elif Şafak’ın “Bit Palas”ını okudunuz mu?” ifadelerine yer veriliyor.

Kurumun, yine “Noktalama İşaretleri (Açıklamalar)” sayfasındakiVirgül ( , )” başlığında da, cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna virgül konulduğunun belirtilmesinin ardından, Şafak’ın “Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa, belirginliğini yitiriverdi sivilceleri. cümlesi referans olarak gösteriliyor.

TDK’nin Elif Şafak reklamları bunlardan ibaret değil.

Ayrıca tdk.gov.tr sitesinde yer alan “Kesme İşareti ( ’ )” sayfasında, seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılan kesme işaretine örnek olarak, Şems’in gözlerine bir şüphe çöreklendi: “Dostum ne’n var? Her şey yolunda mı?” cümlesine yer verildiği de görülüyor.

NE OLMUŞTU?

Davanın görüldüğü Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin gerekçeli kararındaki ayrıntılı açıklamada; Elif Şafak’ın 2001’de ilk basımı yapılan Bit Palas kitap isminde dahi ilk basımı 1990’da yapılan Sinek Sarayı ile benzerliğinin olması, kitaptaki kurgulama, karakterler, mekân ve zaman birliği, olay örgüsüne bakıldığında esinlenmenin çok ötesinde Mine Kırıkkanat’ın Sinek Sarayı isimli kitabının adından ve içeriğinden fazlasıyla yararlandığı ve bu yararlanmanın intihal düzeyinde olduğu ve Mine Kırıkkanat’ın Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklı haklarının ihlal edildiği belirtildi.

İstinaf yolu açık olan 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kararı kesinleştiği takdirde; Elif Şafak’ın Bit Palas romanının yeni basımı yapılamayacak, piyasada olan baskıları toplatılacak ve davanın gerekçeli kararı tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde, masrafı davalılardan tahsil edilmek üzere ilan edilecek.

ŞAFAK’TAN AÇIKLAMA

Mahkemenin kararının ardından bir açıklama yayımlayan Şafak, Kırıkkanat’ın “senelerdir kendisiyle uğraştığını ve ona hakaret ettiğini”  öne sürmüştü.

Şafak, şu açıklamayı yapmıştı:

“Öncelikle anlaşılması gereken konu bunun hukuk temelinde inşa edilmiş bir dava olmadığıdır. Bu dava fikir ve sanat haklarını korumayla ya da edebiyatla da ilgili değildir. Bu dava kişisel takıntı ve art niyet üzerine kurulmuştur. Sebebini madde madde açıklamaya çalışacağım.

Kırıkkanat, açtığı dava aracılığıyla Sinek Sarayı (1990) romanının tarafımca intihal edildiğini, Bit Palas (2002) romanım ile benzerlik gösterdiğini iddia etmiştir. Bu dava için avukatlarım 150 sayfayı bulan, saygın edebiyat eleştirmenlerinin ve akademisyenlerin görüşlerinin yer aldığı bir mütalaayı mahkemeye sunmuştur. Onların bir kısmının yer aldığı bu metne buradan ulaşabilirsiniz.
Kısaca özetlemek gerekirse, Kırıkkanat’ın kitabında da İstanbul’da bir apartman var, Bit Palas’ta da. Birinde sinek var, ötekinde bit bahsi geçiyor. İkisinde de marjinal karakterler ve kediler ve çöp bidonları var. Benzerlik bundan ibarettir. Yazar Ismail Güzelsoy’un şöyle bir tespiti var: ‘Raftan rastgele iki kitap seçseydim aralarında bu iki kitaptan daha fazla benzerlik bulurdum’. Sırf bu nedenle intihal iddiasında bulunmak, eğer korkunç bir kıskançlıktan, kara bir kötülükten beslenmiyorsa, akıl tutulmasına delalettir.
Türk edebiyatında içinde bir apartman olan yüzlerce eser mevcuttur. Apartman teması da, Beyoğlu da, kediler de, çöp bidonları da, marjinal karakterler de kimsenin tekelinde değildir. Bu çarpık mantığa kalsa ülkemizde ne edebiyat üretilebilir, ne de sanat.

Ne yazık ki 1. Fikir ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi bizim sunduğumuz, yetkin isimlerin yer aldığı mütalaayı göz önünde bulundurmak yerine, edebiyat konusunda hiçbir yetkinliği ve uzmanlığı olmayan bir bilirkişi atamıştır.

Mahkeme bizim sunduğumuz uzman görüşlerini tamamen göz ardı etmiş, avukatlarımızın yetkin bir bilirkişi atanması yönündeki ısrarlı taleplerini reddetmiş ve bu bilirkişinin raporuna binaen intihal yaptığıma kanaat getirmiştir.

Ülkemizde eğer bir gram hukuk zemini kaldıysa, o zeminde sonuna kadar gideceğimizi, bunu tüm yazar ve sanat üreticileri için yapacağımızı belirtmek isterim. Bu süreçte yanımda olan tüm edebiyat sevdalılarına, ülkemin vicdanlı beyinlerine ve sevgili okurlarıma selam olsun. Var olun.” 

NİHAT GENÇ YILLAR ÖNCE YAZMIŞTI: CEMAATİN GELİNİ ELİF ŞAFAK NE ZAMAN TUTUKLANACAK?

Yazar Nihat Genç, 2016 yılında Odatv’de Elif Şafak’la ilgili olarak bir yazı kaleme almıştı. Nihat Genç, Şafak hakkında “Cemaat’in gelini Elif Şafak ne zaman tutuklanacak.” ifadelerini kullanmıştı.

Nihat Genç, yazısında şu ifadelere yer vermişti:

“Cemaat’in gelini Elif Şafak ne zaman tutuklanacak.

Tabii ki cehaletten tutuklanmalı.

Tabii ki yazdığı ucuz kitaplardan tutuklanmalı.

Tabii ki kitaplarındaki yalan-yanlış bilgilerden tutuklanmalı.

Tabii ki kendini malikane ve şöhret sahibi yapan cemaatine destek çıkmadığı için tutuklanmalı.

Tabii ki kendine dünyaların kapısını açan Aydın Doğan medyasını zor günlerinde savunmadığı için tutuklanmalı.

Ah bayılıyorum bu ucuz insanlara herkese ben de yazar olabilirim kuvveti verdikleri için.

Ah bayılıyorum bu ucuz insanlara her zaman ‘yaralı’ konuşmayı başarabildikleri için.

Bayram neşemiz, ortaya eğlenceli bir konu alıp eğlenelim biraz, cemaatin ‘prensi’ Eyüp Can’ın sevgili eşi Elif Şafak’tan daha matrak ne olabilir?

PARAYI CEMAAT’TE ARAMIŞ

İlk gençlik yıllarından beri ‘dışlanmış’ ve sevgi ve parayı çok yanlış yerlerde cemaatte aramış, ah yazıma nasıl güzel bir otobiyografik girizgah yorumu yaptım, bu cümlemi rahatlıkla çalabilirsiniz, sorun yok Elif hanım.

Yazar olmak için ‘yanlış ilaç’ kullanmış cemaatin eşsiz servetiyle yazarlığı karıştırmış, bu da fena değil.

İnsan ruhunu rezil eden ‘aşırı hoşgörü gösterilerinde’ bulunmuş, hımm kıvamındayım.

Boynundan salladığı gümüş boncuklara ve deniz kabuklarına fazla güvenmiş bir yazarlık.

Kurutulmuş kedi iskeleti suratının güzelliğiyle romanlarını çok sattırdığına inanmış.

Hazineyi yazarlık masalının daha ilk gününde ilk sayfalarında bulmuş, cemaatin yüz binlerce müridi hizmetine verilmiş, imzalar, twitler, satın almalar, övgüler, iltifatlar, gelsin ekranlar gitsin gazeteler, Aydın Doğan’ın gazeteleri Hizmet’in ekranları senin çarşafın olsun ablam.

Ah Londra’da sürgün hayat, Guardıan’da yazılar ah her defasında ayrı bir insanlık yarasına parmak basıyor, o bir insan hakları aktivisti, bir ayağı Ada’daki malikesinde bir ayağı Londra’da, çekilir iş değil bir insan evladının yapacağı iş değil.

Fiziksel alanı cemaatin servetiyle büyüdükçe metafizik filozofu oluvermeler, ah Mevlana ölümünden yedi yüz yıl sonra Elif Şafak yazana kadar Mevlana değildi. Çok acı çekiyor çok, oturduğu malikanenin keyfini süremiyor, kaçan kaçtı, hey millet, hanımefendi ortada kaldı birileri el atsın bu zavallıya, iki çift adını yazıp döndürsün, keyfi yerine gelsin.

Nerden peydah oldu bu kendi ölümlerini dahi göremeyecek kadar aptal kullanışlı yazarlar!

Yine lütfetmiş romanını yazmış, bir ailenin Kemalist bir oğlu bir de dinci bir çocuğu varmış ah nasıl bir dramatik çatışma, ah ne harika bir mevzu, Fatih-Harbiye’den beri bu hazin yaraya kimse el atamamıştı, bravo ablam, bilinçaltımızın fonksiyonellerini psikolojizm edebiyatına gark edip bağlamışsın, o yer yer ateşlenmeler o değişik duygu molekülleri, sayfalarca sürüklendim sabaha kadar süründüm abla. Ah o ağır çekim dondurulmuş çatışma sahneleri, Hazreti Ali cenkleri okuyunca ‘biz de neyik ki’ diye hayıflanan Züğürt Ağa’ya döndüm.

Sırada ne var meraktan çatlayacağım.

ELİF HANIM SİZLER LONDRA’YKEN ÇOKTAN MODASI GEÇTİ BU BOŞ KONUŞMALARIN

Önerim çok daha güncel konular olabilir, mesela, Hrant’ın cinayetini yazabilir, mesela polis şefi Behçet Oktay’ın öldürülmesini, mesela Hablemitoğlu’nun cinayetini pekala kaleme alabilir. Cinayet çok konu çok, ah Elif Şafak hanım bilmiyor olamazsınız bu cinayetlerin hala kimin işlendiği bilinmiyor, bir zahmet o üstün zekanızı o kıvrak kaleminizle bu cinayetlere bir girişseniz, Ermeni soykırımı soykırımı soykırımı demekten bitap düşeceksiniz Hrant’ın katli de bir soykırım değil mi, bir el atsanız.

Yazabilir mi, yazamaz, ama yine bilmiş beş yaşındaki kız çocukları gibi yine ekranda konuşuyor, on beş yıl önce bu ülkede çok moda olmuş, modasıyla çok büyük şöhretler getirmiş modasıyla maaşlara servetlere konulmuş yine ‘özgürlükler’ üzerine konuşuyor, ah Elif hanım sizler Londra’yken çoktan modası geçti bu boş konuşmaların.

Konuşmasını bir psikiyatr gözüyle dinliyorum, yüzü suratı ‘acı içindeyim lütfen bana yardım edin’ diyor, ‘acı içindeyim lütfen bana saldırın bana küfredin beni önemseyin’ diyor, olmaz mı Elif ablam olmaz mı, yetiştim imdadına işte, bu yazıda konu da sensin baş rol de senin, bilmem satışlarına katkısı olur mu, yazılarım nacizane elli bin ile üç yüz bin arası bir okunması var, köpeğin olur ablam.

Bir psikiyatr gözüyle dinliyorum konuşmasını, muazzam bir kendini beğenmişlik, başarıyla güçle fazlasıyla meşguliyet, özel olduğu için hep yüksek insan konularıyla ilgilenmeler, aşırı takdir ihtiyacı, küstah bakış, başkalarının kendini kıskandığına dair inanç, işte bunlar hep narsisizm, anti-sosyol kişilik testinin vazgeçilmez semptomları, farklı isimler kullanmalar İngilizce soyadı gibi, kişisel kazanç ve kişisel zevk için etrafındakileri idare etme, bir psikiyatr gözüyle acıklı bir vaka ama bu ekranlarda ve ülkemizde hiç de bulunmaz bir vaka değil.

Bu acıklı ezik yeteneksiz karakterler, cemaatin devlet içinde topraklarını ve nüfusunu geliştirmede kullanıldılar.

Hala hiçbir şey olmamış gibi anti-demokratiklikten söz ediyorlar, şayet son sekiz yıl yaşanmasaydı, yine gençler bu cafcaflı sözlere kanabilirdi kimbilir, ama on beş yıl öncesi aynı lafların tekrar tekrar her roman çıkışında ekranlardaki bu bitmeyen sürümü, artık çok ciddi kişilik bozukluğunun işaretleri, kişilik bozuklukları fosfor gibi konuşmanın her cümlesinde parlıyor.

Oysa bir yazar hakkı yenilen iftira edilen insanlara biraz empati gösterebilmeli, hiç değilse Hrant’ı kim öldürdü diyebilmeli.

Binlerce insan sebepsiz bir zalimlikle kodese tıkıldı, bundan ala anti-demokrasi başka ne olabilir, neden ses çıkartmıyorsunuz.

Ve sevgili eşinizin cemaatinin yüz binlerce ajanla kaynadığı ortaya çıkmış, Amerika’ya çalıştıkları belgelenmiş, hadi bir roman konusu olmasın, bir cümlecik ağzından çıkmaz mı insanın.

VATAN HAİNİ GAZETECİLERLE ONLARCA YIL GÜLE OYNAYA ŞÖHRETÇİLİK ROMANCILIK OYNAMIŞSINIZ

Ajan savcılar casus hakimler vatan haini gazetecilerle onlarca yıl güle oynaya şöhretçilik romancılık oynamışsınız, cemaatle aynı zihniyetin içinden yazmışsınız, Fethullah Gülen’e dostum mektupları makaleler yazmışsınız. Hala insan hakları ihlaller sızlanıyorsunuz, bu yüzbinlerce iddianame sayfası anti-demokratik ihlallerin nesnesi kimler?

Kumpasçı iftiracı ajan cemaat ve operasyon döneminin ikizleri Orhan Pamuklar Elif Şafaklar, tarihlerin görmediği bu casusluk ve gaddarlıklar üzerine bir cümlecik olsun niçin çıkmaz ağzınızdan.

Cemaat ve gestapo liberallerle on yıllarca aynı dili kullandınız, bu ne çarpıcı genetik benzerlik, her şöhret olan aynı dili kullanıyor.

Hatta cemaat bu ikiz benzeri yazarları daha da ileri götürdü bazıları besleme bazıları kapatma bazılarını ‘evlatlık’ aldı.

Ah ah, evlat edinilmiş çocukların çoğunda görülür ebeveyne karşı anti-sosyal davranışlar, bu bizim evlatlıklarda ebeveynlerine karşı tek rahatsız edici cümle bilmem neden hiç yok.

Evlat edinen aile maldan mirasdan çıkartır korkusu mu?

Hala cemaatin yaralarını insan haklarını dile dolayarak yalayan konuşmalar yazılar neyin endişesi?

Elif Hanım, rezil olacağınız kadar oldunuz, dünya aleme kepaze oldunuz, bu bataklıktan ancak cesur bir hamleyle çıkılabilir, bırakın bu mavalları, size muhteşem bir roman konusu veriyim, Guardian’ın da çok hoşuna gider, bakın:

Ergenekon mahkeme tutanaklarında geçiyor, sıkı bir konu, adını mahkeme istemeden vermeyeyim, nasılsa resmi tutanakta geçiyor, cemaat dersanelerinde birbirlerini kullandıklarını söylüyor, 12 yaşından beri düzüldüğünü ve sonra kendi düzmeye başladığını ve cemaat tarafından buna ‘alıştırıldığını’ söylüyor. Üstüne bunu orada herkesin ‘alışkanlık’ haline getirdiğini ve üst düzey bir çok cemaatçinin de birbirlerini düzerken çekilmiş ellerinde kasetleri olduğunu söylüyor.

Birbirini düzen binlerce cemaatçinin hayatları ve kasetleri, sizce de muhteşem bir konu değil mi, üstelik hepsinin rüyasına her gece peygamber giriyor…

Bence de muhteşem bir konu, bir yazıverin dünya yerinden oynar, üstelik hepsi Amerikan ajanlığında kullanıldı.

Üstelik böyle bir konuyu kaleme alırken sevgili eşiniz Eyüp Can bu cemaatin bir çocuğu olarak deneyim ve hatıralarıyla size eşsiz katkılar sunabilir.

Bence yanınıza bir de Engin Ardıç’ı alın ve karı-koca bu konuyu birlikte düşünün.

Konuşmalarınızı dinliyorum, insan haklarına o kadar düşkünsünüz ki insan acılarını kalpten o kadar çekiyorsunuz ki, bu çok feci insanlık konusuna duyarsız kalabileceğinize, hiç ihtimal vermiyorum.

Elif hanım, bir düşünün, küçücük çocuklar cemaat dersanelerinde birbirlerini şey ediyorlar koca adam oluyorlar yine şey ediyorlar sonra bu itiraflar mahkeme tutanaklarına geçiyor, bakın Elif Hanım, hiçbir medya kurumu korkudan bu konulara giremiyor, oysa siz dünya alem Guardıan bile biliyor cesur bir yazarsınız.

Bu konuya sanatsal felsefi psikolojik dramatik bir açı katabileceğinize inanıyorum, çünkü büyük bir yürek taşıdığınızı biliyorum.

Bu korkunç itirafların tutanaklarını bulmada size yardımcı olabilirim, ancak kasetleri bulmakta sizi servetlere garketmiş pek yakın dostlarınızın büyük katkılar sunacağından eminim.

Bu çocukları kim düzdü ve kim ajan yaptı, bu sanatsal konuyu, su gibi berrak anlatacağınızdan eminim, kutsal bir yazarlık ciddiyetiyle konuya eğileceğinizden eminim, bu karanlık evrene ışık tutacağınızdan eminim, başta Cumhuriyet Gazetesi bütün insanlık, hayranlık ve coşku ile bu konuya sabırla eğileceğiniz günü bekliyor.

Ülkemiz ve insanlık huzurun ve ışığın yeniden göklere yükseltileceği eşsiz kitaplarınızı bekliyor!”

TDK, Elif Şafak’ın intihal yaptığına hükmedilen Bit Palas romanının reklamını yapmış

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 21 yıldır,tam 21 yıldır bir Türk Yurttaşı’nın midesinin bulanacağı kim-dişi ve/veya eril-varsa başımıza bela edildi,zorla gözümüze sokuldu,korundu kollandı makam mevkiler hırsızca işgal edildi.Düştüğümüz bu rezillikler eminim ileride ibret dersi olarak okutulacaktır.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!