Tunç Soyer’in dansından Nazım Hikmet’e nasıl geldik yahu?

featured

Cumhuriyet’in sevilen yazarı Barış Terkoğlu, bir dönem çok konuşulan Tunç Soyer’in dansını bir ay sonra yeniden gündeme taşıdı. Soyer’i savunmak için 1950’ye kadar giden Terkoğlu, Amerikan emperyalizminin Kore savaşında cepheye sürdüğü mazlumlara, oradan da Nazım Hikmet’e uzandı.

Türk siyasetinde yanlış bir tarafgirlik var. Özellikle yazarlarımızda… Hükümet kalemleri, sonsuz bir biatla AKP ve Erdoğan’ın her yaptığını, söylediğini yüceltmek gayretinde. Eleştirme ve doğruyu arama isteği rafa kalkmış durumda. Kendisini “muhalif” olarak tarif eden yazarlarda durum farklı mı? Ender örnekleri olmakla birlikte, CHP’ye ya da başka bir muhalif partiye açılan “kayıtsız, şartsız” krediler bizim mahallede de “yazar” sorumluluğunu zedeliyor.

“Aman mahalleye toz konmasın” derdine düşünce, yapılan olur olmaz çıkışlar trajikomik manzaralar ortaya çıkarıyor. Muhalif yazarlardan şaşırtan yazılar geliyor.

TUNÇ SOYER’İN DANSI NEREDEN ÇIKTI?

Bunun son örneği İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in dansı… Bitmiş geçmiş bir tartışma Soyer’i parlatmak için yeniden gündemde.

Cumhuriyet’in sevilen yazarı, Odatv’nin başarılı gazetecisi Barış Terkoğlu, 9 Eylül’de yaşanan dans tartışmasını bir ay sonra yeniden gündeme taşıdı.

Hatırlarsınız Soyer’in dansı, hükümet taraftarları cephesinden “yabancılaşma” ve “paçozluk” sözleriyle eleştirilmişti. Muhalefet ise, “çağdaş yaşam tarzına ne güzel örnek” övgüleriyle karşılamıştı.

Evet herkes istediği yönden eleştirmekte özgür. Biz ise siyasetçilerin daha çok, politikaları, belediyecilik refleksleri ve Türkiye’nin geleceğine kattıklarıyla ilgilenmek taraftarıyız. Kamuoyunun da beklentisinin bu yönde olduğu ortada…

Şimdi tüm bunlar varken, üstelik üzerinden neredeyse bir ay geçmişken Tunç Soyer’in dansını savunmak nereden çıktı?

O PARÇANIN HİKAYESİ

Terkoğlu, “Tunç Soyer’in yaptığı dans anlatıldığı gibi değil” başlıklı yazısında, Soyer’in dansını 1950’lere kadar götürüyor. Soyer’in dans ettiği  “Ah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım” parçasından yola çıkarak, Amerikan emperyalizminin Kore savaşında cepheye sürdüğü mazlumlara, oradan da Nazım Hikmet’e uzanıyor. Parçanın sahibi Metin Ersoy’un 1957’de Kore’ye gönderilen o gemide çevirmen olarak görev yapan bir teğmen olduğunu hatırlatan Terkoğlu, hikayeyi şöyle özetliyor:

“(…) Amerika’nın da Türkiye’nin de Kore’ye gönderdikleri halk çocuklarıydı. Kimi siyahi, kimi Latin, kimi Asyalı… Yüzlercesi aynı gemide, emperyalistlerin çıkarları için ölmeye gidiyorlardı. 1957 yılının yazında bir ay süren yolculukta birbirleriyle paylaşabildikleri tek şey şarkılardı:
“Gemideyken farklı köklerden, renklerden ve kültürlerden birçok insanla arkadaş olduk. Birbirimize, çoğu zaman fark etmeden çok şey öğrettik. Gemideki siyahi personel beni Harry Belafonte’ye benzetirdi mesela. Yanmıştım güneşten, iyice bronzlaşmıştım.”
Siyahi Belafonte, ABD’nin karşı kıyılarının, Karayiplerin müziğini yapıyordu. Acılar içinde yaşayan yoksullar, insanın kanını kaynatan ezgilerle, danslarla “başka bir dünya”ya geçiyordu. O dansa ve müziğe “Kalipso” diyorlardı. ABD’de siyahlarla beyazların eşitliğini savunan, televizyona bir beyaz kadının elini tutarak çıkma cesaretini gösteren Belafonte, en meşhur sesiydi.
Ersoy, ilk kez o gemide dinledi. Yıllarca Belafonte’nin plaklarını topladı. Şarkılarını ezberledi. Deniz kokan, Latin esintili müziği Türkiye’ye taşıdı. Türkçe Kalipso tarzı şarkılar yaptı. 1970’de yayımlanan “vakit yok gemi kalkıyor artık” Türkiye’de en popüler şarkı oldu. Bir şiir dizesinden çıkmıştı, ama o geminin hatırasını taşıyordu….

Bizim 200 yıllık Batılılaşma tarihimizde Nâzım Hikmet’in “ucuzdur vardır illeti” dediği Türk askerini Amerikan çıkarları için Kore’ye gönderenler onlar. NATO üsleriyle, silahlarıyla vatanı donatanlar onlar. Gönderildikleri ölüm gemilerinden başka halkların seslerini bizim topraklarımıza taşımak, dinlemek, dans etmek, “aculluk ve paçozluk” öyle mi?
Ne diyordu o şarkıda Metin Ersoy: Sormuyor musun kendi kendine, dünyada her şey dengi dengine…”

İNSAN SORMADAN EDEMİYOR

Yani Tunç Soyer o gece bu şarkıyla dans ederken, aklından, Kore’de şehit verdiğimiz Mehmetçikler, Amerikan emperyalizminin kanına girdiği mazlumlar dünyası mı geçiyordu? İnsan “Bu kadarına gerek var mı?” diye sormadan edemiyor…

Veryansın Tv

Tunç Soyer’in dansından Nazım Hikmet’e nasıl geldik yahu?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Bu savaş “Hak ile Batılın savaşı”
    Bunu bir kere kabullenmek lazım.
    Neticede “Batıl” ezici bir güç ile savaşı kazanmış görünüyor.
    Anadolu’nun, Türk ulusunun kendine özgü kimliğine ait en ufak bir motifi bu topraklarda artık görmek mümkün değil.
    Dünyaya baktığımızda da, en etnik yapılarda dahi folklorik yapıların kaybolduğunu görürüz.
    İnsanların İstanbul varoşlarında verdiği resim ile, Rio Favela’sındaki resmi ayırt etmek için uzman olmak gerekir.
    Kadınların taytları şortları, sergiledikleri popoları, üstlerindeki yarım tişörtleri, ayaklarındaki sürt sürt terlikleri, tıpkısının aynısı.
    Elit! tabakanın resmini zaten ayırt etmek mümkün değil.
    Bu insanların yapıp ettiklerinden anlam çıkartmak, yok batılı, yok doğulu damgası vurmak sömürge kafasından başka bir şey değil.
    Globalleşmek adı altında; adileşmek, insanlıktan çıkmak, sömürülmeye, kullanılmaya müsait olmak böyle bir şey olsa gerek.

  2. 3 Ekim 2019, 11:58

    Gelmiş geçmiş en güzel şarkılardan biridir ben de çok severim ama, bu şarkıdan yola çıkıp, “kore savaşında cepheye sürülen mazlumlara, Nazım Hikmet’e” nasıl ulaşılır bilemem.
    Bu şarkının orijinali “Big Bamboo” nun müziği bir Jamaica halk ezgisidir. Sözlerini (hele hikayesini) ise burada anlatmaya dilim varmıyor. :)))
    Dileyen aşağıdaki yotube linkinden hem orjinalini hem de (alt yazıları açarak) sözlerini görebilirler.
    https://www.youtube.com/watch?v=vfml7jPoIdU

  3. HDP İzmir İl Eş Başkanı Kadir Baydur, “İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığı için Tunç Soyer’i destekleyeceğiz. Kararımız bu konuda net. Bizim çizdiğimiz profile en uygun adayın Tunç Soyer olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla” diyor,
    HDP sevdalısı Tunç Soyer de “Her yer Amed, her yer direniş” kongrelerine katılıyor..
    https://www.veryansintv.com/chpliler-bunu-da-yapti-bilim-kongresi-adi-altinda-hdp-ile-kucaklasma/

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!