18 Mart, Atatürk ve Kuran

featured

Ahmet Çınaryılmaz yazdı…

Her yıl 18 Mart Çanakkale zaferi kutlamalarında gazeteciler, televizyon kanalları, siyasi parti yetkilileri, Diyanet İşleri Başkanlığı vd. kendi görüşlerine göre günün anlam ve önemi ile ilgili yayın ve açıklamalar yapar, kimi Mustafa Kemal’in askeri dehasının ön plana çıkarırken kimileri de Mustafa Kemal Anafartalar’da bulunmamış gibi beyanatta bulunur.

Çanakkale zaferi Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli yapı kolonlarından biri olmuş, Anafartalar’da devleşen Mustafa Kemal Anadolu’nun küllerinden Cumhuriyeti yaratmış, genç Cumhuriyet fırtınalı ve sisli havalarda istikametini arayan mazlum milletlere deniz feneri olarak ilham ve cesaret vermiştir. 

Çanakkale zaferi ile ilgili, bugün içinde bulunduğumuz keskin toplumsal ayrışmalara da ilaç olabilecek kısa bir mesajın var mı? Sorusunun cevabı Mustafa Kemal’in sözleri ile aşağıdaki paragraftır.

“Mütekabil siperler arasında mesafemiz sekiz metro, yani ölüm muhakkak…Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor, ikincidekiler, onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’an’ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tebrik misalidir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.” 

Gazi Mustafa Kemal; Çanakkale Savaşı(1915) ile ilgili anılarını, ilk defa 1937’de “Belleten” dergisinde neşredilmesini emretmiş, sonrasında Türk Tarih Kurumu’nca da “Anafartalar Muhaberatına Ait Tarihçe” adı ile anılan kitabın basımı yapılmıştır. 

Atatürk’ün Çanakkale harbi ile ilgili 1937’de yayımlanan anılarında bir gruba yaranma, politik destek talep etme kaygısı yoktur. “Ellerinde Kur’an cennete girmeye hazırlanıyorlar” ifadesinin sahibi yobazların İslam düşmanlığı ile yaftalaması, toplumda onarılamaz parçalanmalara neden olmakta, neticesinde Atatürk düşmanlarının dar lider kadrosu bilerek,  büyük kısmı ise bilmeyerek Siyonizm’in kale duvarlarını kendi elleri ile güçlendirmektedir.  

Maalesef sözde Atatürkçüler ve laik kesim bilinçli ya da bilinçsiz yukarıda bahsedilen anılar vb.’den bahsetmeyerek İslam dini ile ilgili Atatürk’ün söylem ve icraatlarını unutturmaktadır. Bu durumdan en çok Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları hoşnut olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’na önerim yukarıdaki paragrafı 18 Mart 2025 tarihli saatli maarif takvimine almasıdır. 

İstanbul’da bir üniversitede Mustafa Kemal’e ait yukarıdaki paragrafı yaklaşık 200’den fazla öğrenciye ekranda gösterdim. Sarıyla boyalı kısmı karartarak, hangi savaşı işaret ettiği, sözün kime ait olduğunu sordum. Sadece 4 öğrenci cevabı bildi, oran %2. Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençliğin durumu. 

1.Cihan harbi yıllarında Anadolu halkının sosyal yaşamı ve eğitim seviyesi ile ilgili zamanın ruhunu kavrayabilmek için Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı eseri bir baş yapıt niteliğindedir. Yazar; teğmen rütbesi ile Ruslara karşı Doğu cephesinde 9.Kolorduya bağlı 28.Taburda Bölük Komutanı olarak görev yapmaktadır. Savaşın şiddeti azalınca emrindeki erlere ders vermeye başlar. Bölükte İstanbullu başçavuştan başka okuma yazma bilen yoktur. Yazar kitabında erlerin din bilgisi seviyeleri ile ilgili gözlemlerini aktarır;

“Askerlere sordum. Bizim dinimiz nedir? Biz hangi dindeniz? Hep birden; “Elhamdülillah Müslümanız” diye cevap vereceklerini sanıyordum. Fakat öyle olmadı. Kimisi “İmamı azam dinindeniz”, kimisi “Hz. Ali dinindeniz” dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada “İslam’ız” diyenler çıktı ama “Peygamberiniz kimdir” deyince, onlar da pusulayı şaşırdılar. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi peygamberimiz Enver paşadır dedi. Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince, din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen çıkmadı.” 

İslam dinini Anadolu insanının anlayarak, hayatına tatbik edebilmesi, şeytani planlar yapan mahfillerin piyonu olmaması için Atatürk; Kur’an’ın Türkçe mealinin hazırlatılmasının önemine işaret eder ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na “Kur’an’ın Türkçe mealinin hazırlatılması için emir verdim” ifadesini kullanır.  Bu kapsamda 1925’te Diyanet İşleri Riyaseti Kur’an’ın çağın icaplarına uygun tefsir edilmesi görevini, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a vermiştir. Atatürk yedi madde ile nasıl bir tefsir istediğini ortaya koymuş, anılan yedi madde de Diyanet ile Elmalılı Hamdi arasında imzalanan protokole ilave edilmiştir. 1997’de Deniz Harp Akademisi’nde okurken, Atatürk’ün el yazısı ile yazdığı yedi maddenin fotokopi olarak öğrencilere dağıtıldığını hatırlıyorum.

1935’de tamamlanan ve bugün hala din alimlerince en önemli başvuru kaynaklarından biri kabul edilen Elmalı’nın Türkçe Kur’an tefsirini Atatürk’ten haz almayanlar takdir eder ancak bahse konu zevatın tamamına yakını anılan Kur’an tefsirinde Mustafa Kemal’in iradesi olmadığını, bu tefsirin TBMM kararı ile yapıldığını ifade eder. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere toplumun her kesimi, özellikle de laik kesim yazarları sağır ve dilsizi oynamakta, anılan konunun üstü görünmez bir el tarafından karartılmaktadır. Din tacirleri Atatürk’ü İslamiyet’e düşmanmış gösterirken, laik kesim yazarları limonatayı aşırı sulandırarak Anadolu insanının aradığı cevabı verememekte, bu sayede din tacirleri sahipsiz ve kimsesiz bırakılan boşluğu istedikleri gibi şekillendirmektedir. Kısaca, halkın bu konuda bilgi sahibi olması istenmemektedir.

Gazi Mustafa Kemal, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe meali ve tefsiri çalışmasına ilave olarak, Buhari’nin hadislerini Türkçeye tercüme edilmesinde de öncü rol oynamıştır.

Bu çalışma da 1932 yılından itibaren çok sayıda bastırılarak Türkiye’nin dört bir köşesine ücretsiz olarak dağıtılmış, bahse konu hadis ve Kur’an tefsiri çalışması ve ciltlerinin basım için önemli bir bütçe tahsis edilmiştir. Temiz akıllı kişiye sorsalar, “Savaş yorgunu ve dünya ekonomik buhranından nasibini almış hazinenin, on binlerce basılan bu eserlerin bütçe onayını Atatürk’ten almaması mümkün mü?  Cevap; “Gazi’nin onayı alınmadan anılan basım faaliyetlerinin sağlanmasının mümkün olamayacağıdır”. 

Atatürk döneminde namaz kılan memurların işlerinden atıldığı dedikoduları da, profesyonel yalancıların aldatmacasıdır. 

1930 yılında Atatürk, Fevzi Çakmak’la birlikte trenle yurt gezisindedir. Kompartmanda ülke sorunlarını konuşurlarken bir milletvekili içeri girip Atatürk’ün kulağına bir şeyler söyler. Atatürk’ün kaşları çatılır, Fevzi Paşa’ya dönerek: “Paşam, lütfen beni takip ediniz, arkadaşlar bir haber getirdi, inceleyelim.” der. Diğer vagondaki kompartımanda yüksek rütbeli bir subayın kanepe üzerinde namaz kıldığını görürler ve Atatürk Mareşale: “Paşam, bu adamın biraz evvel kulağıma gizli bir şeyler söylediğini gördünüz. Bu adam muhafız kıtasına mensup yüksek rütbeli bir subayın namaz kıldığını gammazladı. Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor, durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettim”. Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indirir ve gelecek dönem milletvekili seçilmesini engeller. 

Hafız Yaşar Okur, hatıralarında şunları yazar: “Ramazanların Atam için çok büyük önemi vardı. Ramazan gelir gelmez ince saz heyeti Çankaya Köşküne giremezdi. Kandil gecelerinde saz çaldırmazdı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur’an-ı Kerim’den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken, gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu içinde dinlerlerdi”

Kamusal iletişim alanında sözde laik kesim ve Diyanet, Mustafa Kemal’in İslam dini ile ilgili söylemleri ve katkılarından hiç bahsetmez iken, İngiliz Muhipler Cemiyetinin bugünkü varisleri, Atatürk’ü din düşmanı gibi gösterip, kendi mahallerinde istediklerini fazlasıyla almaktadır. Ülke içinde bu büyük yarılmanın tek kazananı Siyonizm olmaktadır.

Türkiye’de halkın izleyip anlamaya çalıştığı siyaset tam da Siyonistlerin istediği gibi formatlanmıştır. Herkes sadece kendi mahallesinde konuşacak, kendi adamları her mahallede gündemi belirleyecek, milleti millet yapan ortak değerler önce karıncanın ayak sesi gibi sessiz ve sinsice, bilahare şiddeti artırılarak adeta bina kolonlarının içindeki demir kemirilerek yok edilecektir. 

Suriye’de PKK eyaletini kurup Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık yapan, Siyonizm’in tam kontrolündeki ABD ve müttefikleri, süratle Rusya-Çin eksenindeki devletlerle netice alıcı bir hesaplaşmaya doğru pupa yelken seyir halindeyken, önümüzdeki yılların çevremizde daha fazla barut kokusu, kan, göz yaşı ve fakirliğe neden olacağı gün gibi ortadadır. Bu nedenle ülkemizde iç barışı sağlayacak söylemler ve eylemlerde bulunmak hayati önemdedir. Yaşadığımız coğrafyada şeriat isteyen radikal gruplar, kullanılmaya çok müsait topluluklardır. 

Elmalı’nın Kur’an mealini dikkatli okudum. İnsanın aklını kullanması ile ilgili ayetlerini tek tek tespit ettim. Kur’an’ın 782 yerinde Allah, insanın aklını kullanmasını emrediyor. Günümüzde Müslüman dünyasının büyük bir bölümü maalesef aklını derin dondurucuya koymuş, kendi yerine başkasının akıl kullanmasını istiyor, böylece sorumluluktan kurtulacağını zannediyor.

Kahrolarak izlemeye devam ediyoruz. İsrail; Gazze’de onbinlerce masum insanı katlederek, onbinleri sakat bırakarak milyonlarca Filistinliyi planlandığı şekilde yurtlarından sürüyor. 

Hamas’ın akla zarar saldırısına İsrail’in verdiği yanıt kimi şaşırttı? İsrail’in 2058’deki 100.yıl kutlamalarında, bugünden çok daha geniş coğrafyada özellikle Türkiye’nin güneyinde etki alanını arttıracağını ifade etmek kahinlik olmaz. DEAŞ/IŞİD’da olduğu gibi, Hamas gibi aşırı militan örgütler, İsrail gibi devletlerin planladıkları hamleleri yapma fırsatını vermeye devam ediyor. Bu radikal örgütler sayesinde Ortadoğu’daki sınırlar değişiyor. 1948’den itibaren sürekli genişleyen ve batılı devletlerce korunup, semirtilen İsrail’in 07 Ekim 2023 baskını sonrasında ne yapabileceğini Hamas kurmay heyetinin öngörememesini acı acı düşünmek gerekiyor. 

Binlerce silahlı Hamas’lının iştirak ettiği 07 Ekim 2023 baskınından CIA, MOSSAD, MI6 istihbarat teşkilatlarının bilgisi olmamasına kargalar güler. Haberdar olduklarının en güçlü kanıtı, Hamas saldırısından hemen sonra, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vd.nin çok kısa sürede İsrail’e destek mesajı vermeleri ve bölgeye askeri güç intikaline geçmeleridir. 9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL ile televizyonda yapılan bir söyleşide, ABD ile ilgili şu tespiti yapmıştı. “Himalaya dağlarının zirvesinde iki karınca ABD’yi ilgilendiren bir konuda konuşuyor ise haberleri olur”

   Bugün Türkiye’de 1000 dindar Müslümana Gazze’de yaşanan soykırımı sorsanız, tümü Hamas’ı hiç konuşmayıp İsrail’i suçlayacaktır. İsrail’e duyulan kızgınlık, “Kine” dönüştürülmekte, Hamas’ın Gazzelileri adeta ölümle, sefaletle ve yurtsuzlukla yüz yüze bıraktırması unutturulmaktadır.

 “Kin” ile hareket edildiğinde akıl sağlıklı işlemez, aşırı tepkiler ve eylemlerde bulunur. Kavga ve şiddet hiç bitmez, bu sayede de ülke sınırlarına istenilen şekil verilir. Kur’an, “Kini ve Kindarlığı” reddetmiştir. “Kinin” olduğu yerde akıl kirlenir, adalet ile hareket etmek imkansızlaşır, adaletin olmadığı yerde denge, istikrar, mutluluk, barış, refah yoktur. 

İnsanı yaratan Allah, Müslümanların ne gibi sıkıntılara düşeceğini çok iyi bildiğinden, Kur’an’ın 782 yerinde aklımızı kullanmamızı, 316 yerinde de yalan kelimesi ve türevlerinden bahsederek, yalandan uzak durmamızı emretmiştir. Bu nedenle devlet adamları, hakimler, savcılar ve siyasi parti yetkilileri vd. evrensel hukuk kaideleri ışığında kin ile beslenen bataklıkları kurutmak için ellerinden gelenin en iyisini yapmalıdır.

Sonuç olarak, günümüzde sadece kendi mahallesinde konuşturulan kitlelerin, diğer mahalle sakinleri ile diyalog kurması ve aynı dili kullanması görünmez bir el tarafından engellenmektedir. Kin ile değil, akıl ve bilimle yönetilen toplumlar bekalarını güçlendirir. Atatürk’ün Anadolu Müslümanlarına emanet ettiği eserler unutturulmayıp, ülkesini sevenlerce sahiplenilip dindarlara tanıtılırsa, cumhuriyet düşmanlarının mevzi kaybetmesi kaçınılmazdır. 

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale ve Kurtuluş savaşındaki şehitlerimiz ve gazilerimizin anısı önünde saygı ve minnetle eğiliyorum.  

Kaynakça : 

  1. Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Hazırlayan Uluğ İĞDEMİR, Türk Tarih Kurumu.
  2. Suyu Arayan Adam, Şevket Süreyya AYDEMİR.
  3. Atatürk’ün Kur’an’a Bakışı, Prof. Dr. Osman ZÜMRÜT.
  4. Atatürk, Din ve Din Adamları, Ali SARIKOYUNCU, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

18 Mart, Atatürk ve Kuran

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 18 Mart 2024, 23:59

    Ülkenin adeta emperyal guclere hizmet eder durumdan kurtulmanin yolu: Kuran- i Kerim’ in “Siz Akil Etmezmisiniz ?” mealindeki ayetleri temel yapip bilimsel metodlarla cozmek ayni zamanda bolunmus toplumuda butunlestirecektir. Ataturk sayesinde Kuran duvarlarda asili olmaktan ve sadece olulere okutulmaktan kurtarilmis toplum hayatina mal edilmistirr.Toplumumuz icin en buyuk tehlike ;halkin cahil birakilarak daima sakli hedefleri olan gercek din düsmani dincilerin eline birakilmasidir.18 Mart 1915 Turklerin Anadolu dan sokulemeyeginin mesajinin verildigi gururlu milli bir gun olarak kutlanmaya devam edilecektir.Ruhlari Şad Olsun.,Saygiyla Egiliyorum.

  2. Tevhidi Kuran Meali 2017 (ismail dinçer) ile daha sıhhatli bir toplum doğabilir. Diğer mealler ile karşılaştırıldığında akla mantığa daha uygun olduğu görülecektir. Umarım kısa zamanda karşılaştırmalı analizler ve sosyolojik tahliller artar ve böylece orta çağ karanlığını milletin kafasına empoze eden ruhban sınıfını çökertecek bir güç ortaya çıkar. Akidefüruşların riyakarlığı milletçe idrak edilmedikçe dinin siyasi meze olması engellenemez. Kıymetli makalenizde eksik gördüğüm kısım bundan ibarettir. Elinize sağlık..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!