1. Haberler
  2. Analiz
  3. AB/D’nin çöken Doğu Akdeniz planı

AB/D’nin çöken Doğu Akdeniz planı

Mustafa Özbey yazdı...

featured

ABD ve onun yamağı AB; Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’i tek bir paket olarak görüyor. Bu geniş bölgenin sorunlarını yine çok geniş uluslararası konferansta çözme hazırlıkları uzun zamandır gizli olarak yapılıyor.

İbrahim Mutabakatı ile İsrail ile Arap dünyası arasındaki 75 yıllık düşmanlığın sona ermesine çok az kalmıştı. Bu anlaşma ile yalnız karşılıklı tanıma değil, yüz milyarlarca dolarlık işbirliği projeleri ile İsrail ile Arap dünyasının Batı ile ekonomik ve siyasi entegrasyonu öngörülüyordu. Kızıldenizde Dubai benzeri rüya kentler yapmak, Çin’in ‘Bir yol, Bir kuşak’ projesine rakip Hindistan çıkışlı, Arabistan geçişli İsrail’in Akdeniz limanları üzerinden Avrupa’ya ulaşacak yeni dev lojistik koridorlar planın bir parçası olarak hazırlandı. Bir de, Körfezin zengin hidrokarbon kaynakları yine dev boru hatları ile, İsrail üzerinden Akdeniz’e taşınacak orada, Doğu Akdeniz’deki tali doğalgaz kaynakları ile bütünleşik olarak projelendirilip Türkiye üzerinden akıtılarak Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığı bu kaynaklar üzerinden tümden sonra erecekti.

Bu dev bölgesel projenin yürürlüğe konulması için bir kaç pürüzün giderilmesi gerekiyordu. Suriye, iç savaşla küçültüldü, dişleri söküldü, Rusya ve İran desteği baskılandı. Lübnan iflas ettirildi, Hizbullah’ın askerî gücü varlığını sürdürdü ama İsrail ile çatışacak gerekçe kalmadığı için edilginleşti. Mısır, bulduğu büyük doğalgaz kaynaklarına rağmen müzmin ekonomik sorunları nedeniyle bu büyük bölgesel projeyle girerek gazını Avrupa pazarına sevk etmek dışında seçeneği kalmamıştı.

İç savaş ile ikiye bölünen Libya ise tamamen zayıflamış merkezî yönetimlerle hem bilinen, hem de denizde henüz keşfedilmemiş yatakları ile Avrupa için gerçek bir hammadde sömürü koşulu zaten sunuyordu. Bir tek pürüz, Türkiye ile yaptığı deniz yan sınırı anlaşması ise, onu ortadan kaldıracak Yunanistan-Mısır deniz yan sınırı anlaşması ile zaten kadük hâle getirilmişti.

Geriye pürüz olarak ne kalıyor? Türkiye ve KKTC !!!

Türkiye 2021 yılında Doğu Akdeniz’de çok kapsamlı bir Mavi Vatan kalkışması yaptı. Hem kendi, hem de KKTC deniz yetki alanlarını de fakto pekiştiren bir seri arama, delme, donanma varlığı ile sancak gösterme eylemleri yaptı. Ancak, “bilinmeyen bir nedenle” tüm eylemler sönümlendi. Son dönemde İsrail ve Mısır ile ara düzeltilerek Türkiye üzerinden doğalgaz sevkiyatı projesi, yeniden ısıtılmaya başlandı.

Kapalı kapılar ardında bu büyük bölgesel entegrasyon projesinin başlatılması için geriye ‘minik’ bir pürüzün giderilmesi kalıyordu. KKTC…

Mısır, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs deniz yetki alanlarındaki hidrokarbon yatakların Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edilmesi için KKTC pürüzü, temizlenmeliydi.

Aslında Annan Planı uluslararası camianın Kıbrıs için kafalarındaki değişmez çözüm modelinin ifşa edilmesinden ibaretti. Kıbrıs’ta kurucu anlaşmaları tamamen yok eden, yerine Rum hâkimiyetinin olduğu Türklerin azınlık statüsünü resmileştiren, Avrupa Birliği içinde ve derogasyonlarla KKTC’nin içinin boşaltıldığı, Türkiye’nin garantörlüğünü ve askerî varlığını yok eden bu plan iki tarafın yaptığı referandumda Rumlar tarafından reddedildi. Aradan geçen zaman içinde bu şablonun özünü ve ruhunu hiç kaybetmediği çeşitli sınamalar oldu. İşin ilginç yanı, Annan İhanet Planının ne korkunç bir tuzak olduğu görülmesine rağmen, Rum tarafı hiç taviz vermeyip kazanımlar elde ederken, Türk tarafının taviz vermeye hevesli olması anlaşılır bir durum değildir.

2017 yılında Crans Montana’da telafisi mümkün olmayan tavizlerin verildiğini Rum kesiminin belgelerinden anlıyoruz.

Burada altı çizilmesi gereken husus, AKP iktidarının Kıbrıs’ta taviz vermeden Batı ile ilişkilerini düzeltemeyeceği şeklindeki saplantısıdır. Daha çok kısa bir süre önce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Annan Planı’nı kaçan bir fırsat olarak (!) gördüğünü ifade edebilmiştir.

Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’i kapsayan bu büyük tasarım yol almış olsaydı, görünen o ki, boru hatları geçmesi ile ilgili alacağı bazı ekonomik, finansal kolaylıklar karşılığında, güvenliği NATO/AB tarafından sağlanan, garantörlügün sulandırıldığı bir Kıbrıs’a Türkiye’nin ikna edilmesi planlanmış olmalıydı…

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e başlattığı saldırı pek çok şeyi olduğu gibi, bu kirli planı da yırtıp yok etti.
Çünkü bu kirli plan; iki varlığın yok edilmesindeki başarı üzerine tasarlanmıştı. İsrail’de Filistin halkının meşru ve vazgeçilemez hakları, Doğu Akdeniz KKTC ve KKTC’nin Türk halkının meşru ve vazgeçilemez hakları.

Hamas’ın bu tarihi eylemi, bölgedeki tüm taşları yerinden oynatan etkileri uzun süre hissedilecektir.

Sonuç olarak;

Çıkarılacak en büyük ders, Kıbrıs’ta taviz üzerinden hiçbir kazancımızın olmayacağı, tam bağımsızlık yolunda ilerlemenin tek ve son seçenek olduğu gerçeğidir.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!